90 milyar dolarlık nükleer denizaltı krizi: Macron'un kalemini mi kırdılar?
Haber7 yazarı Taha Dağlı, İngiltere, ABD ve Avustralya arasında imzalanan anlaşmayı yazdı. Fransa'nın elinden alınan 90 milyar dolarlık nükleer denizaltı anlaşmasına değinen Dağlı, "Macron'un kalemini mi kırdılar?" diye sordu.
ABONE OLFransa şokta, hem 90 milyar dolardan oldu hem de denklem dışı kaldı.
Peki Fransızlara böylesine ağır bir fatura neden kesildi?
2016 yılında Fransa, Avustralya ile bir anlaşma yapmıştı.
Avustralya’ya yeni bir nükleer denizaltı filosu inşa edilecekti.
O anlaşma kapsamında Avustralya, Fransa’dan tam 12 adet nükleer denizaltı sipariş etti.
Fransa’nın buradan kazancı 90 milyar dolardı.
Ancak ABD ile İngiltere birden devreye girip, Avustralya’ya nükleer denizaltı desteği verme kararı aldı.
Üç ülke bu kapsamda Güvenlik İşbirliği anlaşması imzaladı.
Denizaltıları ABD ve İngiltere’den garanti altına alan Avustralya, Fransa’daki siparişi iptal etti.
ABD, İngiltere ve Avustralya’nın üçlü güvenlik işbirliği anlaşması, Çin’e karşı atılan önemli bir adım.
Ancak burada Çin’le beraber hedef alınan bir diğer ülke de Fransa olmuş oldu.
Fransa şu an öfkeli.
ABD’ye reaksiyon veriyor.
Ancak olan oldu.
Hem para kaybettiler hem de oyun dışı kaldılar.
Fransa neden ABD’nin hedefi haline geldi, ona bakalım.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Trump döneminde NATO için "beyin ölümü gerçekleşti" diyerek, şimşekleri üzerine çekmişti.
Hemen sonrasında da NATO’ya alternatif olarak Avrupa Ordusu kurma fikrini ortaya atmıştı.
Fransa’nın Çin’le teması, Lübnan ve Irak’ta bağımsız hareket etme girişimleri, Doğu Akdeniz’deki agresif söylem ve politikaları, Libya’daki tek taraflı faaliyetleri ve Afrika’daki eylemleri, ABD’yi rahatsız ediyordu.
Libya’da Ruslarla örtülü işbirliği yapan Fransa, Rusya’nın adeta Avrupa’nın güney sınırlarına kadar ulaşmasının önünü açtı.
Son olarak Macron’un Irak ziyareti ve orada bir zirve tertip edip sonrasında da Fransız enerji şirketi Total’in, Irak’la 27 milyar dolarlık petrol anlaşması yapması da ABD’nin pek de hoşuna gitmeyen diğer eylemler oldu.
Eski ABD Başkanı Trump’ın Macron’a bakışını anlatmaya gerek yok.
Trump her fırsatta Macron’u tersliyordu hatta "biz olmasak şimdi siz Almanca konuşuyordunuz" diyerek aşağılamıştı bile.
Trump’ın Fransa’ya, Almanya’ya genel olarak AB’ye tutumu, olumsuzdu.
Trump gidip Biden gelince, AB memnun olmuştu.
Ancak gelinen noktada Trump’ın AB politikasıyla Biden’ın politikalarının uyuştuğunu görüyoruz.
Neticede ABD, Çin’e karşı yeni bir denklem kuruyor. Ve bu denklemde Avrupa Birliği yok.
Ağır bir fatura çıkarılan Fransa da yok.
AB’den ayrılan İngiltere ise var.
Böyle bakınca ABD ile Fransa arasındaki bir krizin dışında başka bir şey daha okumuş oluyoruz.
Yaşananlar aslında ABD-Fransa krizinin ötesinde anlamlar içeriyor.
Fransa ile birlikte Avrupa Birliği de bu krizin muhatabı.
Karşı tarafta ise ABD ile birlikte İngiltere’yi de görüyoruz.
Anglosakson ittifakın asıl hedefi ise Çin.
ABD’nin yol arkadaşları arasında AB yok.
Bir de üstüne Fransa’ya ceza kesildi.
Bu ceza diğer AB ülkeleri için Çin’le ilişkiler konusunda caydırıcı olabilir.
Eğer öyle olursa o zaman AB içinden, ABD’nin Çin’e karşı kurduğu ittifaka katılım gerçekleşebilir.