Almanya Cumhurbaşkanı'ndan Türkiye açıklaması
Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Türkiye ile Almanya arasında "benzersiz bir ilişki" olduğunu vurgulayarak, "Türkiye siyasi ağırlığı bakımından da Almanya'nın stratejik önemi olan bir ortağıdır" dedi.
ABONE OLAlmanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Türk işgücü göçünün 60'ıncı yılı vesilesiyle Hürriyet gazetesininden Ahmet Külahçı'ya özel röportaj verdi.
Almanya'nın ekonomik gücünün ve refah düzeyinin artmasına Türklerin büyük katkıları olduğunu söyleyen Steinmeier, Türk kökenli insanların günümüzde Almanya'nın bir parçası olduğunu vurguladı.
"ÜLKEMİZE BÜYÜK KATKIDA BULUNDULAR"
Soru: Türkiye ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan İşgücü Anlaşması’nın üzerinden 60 yıl geçti. Geriye baktığınızda bu 60 yılı nasıl değerlendirirdiniz?
"Türkiye ile İşgücü Anlaşması’nın 60’ıncı yıldönümü Almanya’da bizler için özellikle birinci kuşaktan insanları takdir etmemize bir vesiledir. Bu birinci kuşak ülkemizin kalkınmasına ve ekonomik başarısına büyük katkıda bulunmuştur. Bu insanlar, biz onları davet ettiğimiz için geldiler. Onlara ihtiyacımız olduğu için. Onlara çok şey borçluyuz. Ülkemiz onların yardımıyla ekonomik gücünü ve refah düzeyini artırdı, daha açık ve çeşitlilik gösteren bir topluma dönüştü. Almanya bir göç ülkesidir; güçlü ve refah düzeyi yüksek bir ülke olarak kalmak istediğimiz için göç, bundan sonra da gereklidir. Türkiye’den gelen insanlar ülkelerimiz arasındaki ilişkileri de belirlediler. Türkiye ve Almanya arasında günümüzde mevcut olan ilişki bağının bir benzeri yoktur. Benzersiz bir ilişki. Bu tanımlama, olumlu olanı içerdiği kadar sorunları ve zorlukları da içerir."
"ALMANYA’NIN BİRER PARÇASI OLDULAR"
Soru: Misafir işçiler ve Almanya’da doğan çocukları ihmal edildiler mi? Misafir işçilerin uyum sürecinin uzun zaman iyi gitmemesinin nedenleri sizce nedir?
"Uyum konusu uzun bir süre gündemin odak noktası olmadı. İnsanların iki üç yıl sonra tekrar ülkelerine döneceklerinden yola çıkıldı. Yeterince dil kursu, destek veren program yoktu. Gerçek bir uyum politikası olmadığı için de gerçek bir uyum yaşanmadı. Türkiye’den gelen birçok insan fazlasıyla uzun bir süre Alman toplumunun kenarında kaldı. Siyaset ve toplumun şunu görmesi fazlasıyla uzun sürdü: Sözde misafir işçiler ne misafir ne de sadece işçilerdi. Günümüzde ise o zaman gelen insanlar çocukları, torunları ve torunlarının çocuklarıyla Almanya’nın bir parçası oldular."
"TÜRKİYE’YE KAYITSIZ KALAMAYIZ"
Soru: Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkilerin geleceği nasıl olacak? Almanya fikir ayrılıklarına rağmen hangi alanlarda Türkiye ile olumlu ilişkiler geliştirebilir?
"Türkiye ile aramızda kurulan benzersiz bağ sadece insani ilişkilerimizden kaynaklanmıyor. Türkiye; büyüklüğü, coğrafi konumu ve siyasi ağırlığı bakımından da Almanya’nın stratejik önemi olan bir ortağıdır. NATO’da birer müttefikiz. 15 yıl önce Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerini başlatma kararını aldık. Bu yol herhalde karşılıklı olarak arzuladığımızdan daha zor ve meşakkatlidir. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’deki birçok gelişmeden kaygı duyduk. Ama şu da kesindir: Almanya’da bizler hiçbir zaman Türkiye’nin durumu ve gidişatına kayıtsız kalamayız. Bu elbette karşılıklı olarak geçerlidir. Ülkelerimiz arasında birçok alanda somut işbirliğinde bulunulması karşılıklı çıkarımıza hizmet eder. Örneğin sığınmacılar ve göçmenlere yönelik tutumumuz ya da Afganistan’da son gelişmelere nasıl tepki vereceğimiz konularında."
"DEMOKRASİYE İYİ GELMİYOR"
Soru: Türkiye’ye genç bir üniversite öğrencisiyken gitmişsiniz. O zamanlar nasıl bir Türkiye beklentiniz vardı ve Almanya’ya hangi izlenimlerle döndünüz?
"Türkiye o zamanlar da son derece etkileyici bir ülkeydi. Özellikle Alman olarak karşılaştığınız sevecenlik ve misafirperverlik beni çok etkiledi. O zaman Türkiye’ye sık sık geri dönme kararını vermiştim – ve bunu iyi ki başardım da."
Soru: Türkiye’ye daha sonra da sık sık gittiniz. Türkiye nasıl bir değişim gösterdi?
"Türkiye günümüzde elbette çok daha modern. Günümüze kadar birçok Almanın algıladığından daha hızlı ve ileri gelişti. Aynı zamanda Türkiye’de Avrupa Birliği’nin bazı ülkelerinde de gördüğümüz gibi giderek büyüyen bir toplumsal kutuplaşmayı gözlemliyorum. Farklı düşünene giderek daha güçlü bir şekilde düşman olarak saldırıldığı bir kutuplaşma. Bu, demokrasiye iyi gelmiyor."
"TÜRECİ VE ŞAHİN’İN BAŞARISINA HAYRANIM"
Soru: BioNTech kurucuları Prof. Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin’e Federal Liyakat Nişanı’nı takdim ettiniz. Federal Liyakat Nişanı takdim töreninde neler hissettiniz? Kendileri ile tanışma imkânınız oldu mu?
"Bu iki Alman bilim insanının başarısına hayranım. Geliştirdikleri aşı maddesi tüm dünyada insanların hayatlarını kurtarmaya yardım ediyor. Almanya Cumhurbaşkanı olarak da elbette onları aramızda bilmekten gurur duyuyorum. İkisi de İşgücü Anlaşması’nın başından bu yana nelerin başarıldığı ve insanlara Almanya’da ne tür imkânların sunulduğunun harika birer örneğidir. Bu nedenden ötürü bu iki olağanüstü bilimci ve etkileyici insanı Federal Liyakat Nişanı ile onurlandırabildiğim için çok mutlu oldum."
"ŞİDDETE KARŞI MÜCADELE ETMELİYİZ"
Soru: Bazı AB ülkelerinde mevcut olan sağcı popülist ve aşırı sağcı eğilimler ne derece zararlıdır?
"İnsanların ten rengi, dil ya da din farkından ötürü sosyal medya ya da sokakta kin ve kışkırtmanın hedef tahtası haline gelmeleri, kendilerine düşmanlık beslenmesi beni derinden sarsıyor. NSU tarafından işlenen hain cinayetlerin kurbanları, Mölln, Solingen ve Hanau’da ölenler, kaynağı Almanya’nın ortasında, toplumumuzun tam ortasında olan bir nefretin kurbanlarıdır. Şiddetin kendisi aşırı uçtaki bir azınlıktan kaynaklansa da tam da bu yüzden buna karşı var gücümüzle mücadele etmek zorundayız, çünkü ülkemizi zehirlemesine izin veremeyiz. Türkiye’de aşırı uçtaki eğilimler de bizi aynı şekilde kaygılandırıyor. Avrupa ve Avrupalılara karşı kimi zaman kin dolu bir dil kullanılıyor. Bunun sonu iyi olmaz ve ortaklığımızın gerçekliği ile hiçbir ilgisi yoktur. Yabancıya beslenen kin, insana beslenen kindir. Ve bu kine tahammül edemeyiz."