Ukrayna krizinde dengeler değişiyor!

Ukrayna ile Rusya arasındaki savaş ihtimali gün geçtikçe artıyor. Son olarak Macron'un gerçekleştirdiği ziyaretten de bir sonuç çıkmadı. Kanal 7 Dış Haberler Koordinatörü Taha Dağlın, iki ülke arasındaki krizin perde arkasını ele aldı.

ABONE OL
GİRİŞ 09.02.2022 14:23 GÜNCELLEME 09.02.2022 14:23 DÜNYA
Ukrayna krizinde dengeler değişiyor!

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş ihtimali gün geçtikçe artarken, savaşın eşiğindeki iki ülkeyi barıştırmaya çalışan batı, tavır değişikliğine gidiyor. ABD başta olmak üzere denge unsuru oluşturmaya çalışan güçler, savaş ihtimalini ortadan kaldırmak için Rusya'yı tehdit ederken, dengeler artık Rusya lehine değişti.

Kanal 7 Dış Haberler Koordinatörü Taha Dağlı, Haber7.com'daki köşesinde iki ülke arasında yaşananları ve dünyanın dengesine etkilerini kaleme aldı.

PUTİN SAVAŞ DEDİ, ABD GERİ ADIM ATTI

Olayların henüz başında en şahin kanat olarak görülen ABD'nin Rusya ile rolleri değiştiğini belirten Taha Dağlı, Rusya'nın konumuyla ve talepleri ile ilgili şunlara değindi:

"Putin çok açık konuştu, “savaş” dedi.
Savaş sesini en çok çıkaran ABD ise sanki geri adımlara başlıyor gibi.

Rusya’nın iki önemli şartı vardı.
-Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyesi olmayacağı garanti edilsin.
-NATO genişlemesin.

Bu talepler reddedildi.
ABD nükleer füzeler üzerinden yeni bir güvenlik paketi sundu. Moskova ise bunu kabul etmedi.

100 binden fazla Rus askeri Ukrayna sınırında.
Tatbikatlar devam ediyor.
Buna karşın ABD de Polonya’ya çıkarma yaptı."

MACRON'UN RUSYA'YA GİDİŞİ VE PUTİN ZİRVESİ

Gerilim sürecinde yaşananlara son olarak Macron'un Moskova'ya gidişine de değinen Dağlı, ülkeler arasındaki arabuluculuk rolünde Fransız Cumhurbaşkanı'nın olmasının başarılı bir sonuç elde edilememesine imkan tanıyacağına dikkat çekti:

"Tam bu süreçte Fransa Cumhurbaşkanı Macron Moskova’ya gitti.
Tabiri caizse Kremlin’de rezil oldu.
6 metre uzunluğundaki masanın ucuna oturdu, Putin’le el bile sıkışamadı.

Fransa ile Almanya bu krizde Batı ile Rusya arasında gidip, geliyor.
Hem NATO üyesiler hem de Rusya’ya doğalgaz ve göçmen akını ihtimali nedeniyle bağımlılar.

Almanya Merkel döneminde iki arada bir derede politikasını yürütebiliyordu. Olaf Scholz ile de bu mümkün. Fransa’nın başında ise Macron var.

Rusya’nın Almanya’ya bakışı Fransa’ya göre daha ılımlı.
Putin karşısında Libya, Karabağ, Lübnan gibi kriz süreçlerini eline yüzüne bulaştıran, iki ay sonraki seçimde akıbeti belirsiz olan Macron’u bulunca, acımadı.
Mesajını da çok net verdi.

NATO nedir, diye sordu.
Macron “savunma ittifakı” diye Putin’i ikna etmek istedi.
Putin’in yanıtı çok gerçekçiydi, “NATO bir savunma ittifakıysa o zaman 2001’de Afganistan’ı, 2003’te Irak’ı, 2011’de Libya’yı neden işgal etti?”
Macron, yanıt veremeyeceği bir soruyla karşılaştı.

Putin, Fransız gazetecinin “Ukrayna NATO’ya kabul edilirse ne olur” sorusuna da “savaş çıkar” cevabını verdi. Bu aslında ABD’nin Rusya’nın güvenlik taleplerini reddeden mektubuna bir yanıttı."

ABD GERİ ADIM ATTI

Putin'in elinde ABD'ye göre daha fazla koz bulundurduğuna dikkat çeken Dağlı, Washington'un politikalarındaki değişimin Ned Price tarafından da doğrulanmasına dikkat çekti. Price'ın basın toplantısında kullandığı sözlere değinen Dağlı, ABD2nin tansiyonu düşürmeye çalıştığını ifade etti:

"Belli ki Putin’de geri adım yok.
Ama ABD’de de biraz var gibi.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken, “Donbass özerk olabilir” dedi. Bu ihtimalin ucu Minsk anlaşmasına göre açık. Rusya başından beri Minsk anlaşmasını işaret ediyordu. ABD Dışişleri 2014’ten beri Rus işgalindeki Donbass’ın özerkliğini pazarlık masasına koydu. Bu jestle Moskova’nın gazını almayı deneyecekler.

ABD Dışişleri sözcüsü Ned Price da “Rusya her an Ukrayna’yı işgal edebilir” sözleri için “yanlış anlaşıldık” dedi. Biden bir süredir Rusya’ya karşı kışkırtıcı bir dil kullanıyordu. ABD bu dili düzelterek, tansiyonu düşürmeyi amaçlıyor.

Peki ABD düne kadar Putin’i baştan çıkarmaya çalışırken şimdi neden gerilimi azaltmayı istiyor?
Bunun cevabı Putin’in Çin ziyaretinde saklı."

"SONRASINA BAKARIZ" DİPLOMASİSİ

ABD'nin de bu noktaya kendi isteğiyle gelmiş olma durumuna dikkat çeken Dağlı, ilişkilerin gerilmesiyle tanisyonun doruğa ulaşması ve Washington'un "sonrasına bakarız" mantığı ile hareket ettiğini belirtti: 

"ABD savaş tam tamlarıyla tansiyonu doruğa çıkardı.
Rusya’yı bir bakıma test etti de diyebiliriz.
Testin sonuçları gelmeye başladı.
Rusya Çin’le iyice yakınlaşıyor.
ABD ile İngiltere’nin bir süredir kafaya taktığı Fransa ise bu testin sonucunda daha da köşeye sıkıştı.

Belki de ABD’nin başından beri istediği buydu.
Avrupa’daki çatlağı derinleştirmek, kamplaşmayı arttırmak, Rusya’nın Çin’le ne yapacağını görebilmek. Bunu gözlemleyip, sonrasına “sonra bakarız” demişlerdi, belki de.

Yarın öbür gün Ukrayna krizi diplomasiyle çözülür, Rusya ile anlaşılırsa, Çin’e karşı yeni bir denklem kurulacaktır. ABD ile İngiltere’nin zihninden geçenler böyle olabilir.
Şu anki muhtemel senaryo böyle görünüyor.
Aksi taktirde bu riskli oyun Avrupa’yı içine alan yıkıcı bir çatışmaya yol açacaktır."

KAYNAK : Haber7