Ukrayna-Rusya savaşı şiddetlenerek devam ediyor! İşte savaşın kazananları ve kaybedenleri

Yazar Faruk Önalan Ukrayna-Rusya savaşının Rusya'nın planının aksine ABD'nin istediği yönde uzayarak ve şiddetlenerek devam ettiğini ifade ederek savaşın kazananları ve Türkiye'nin politikasını analiz etti.

ABONE OL
GİRİŞ 09.10.2022 13:21 GÜNCELLEME 09.10.2022 13:50 DÜNYA
Ukrayna-Rusya savaşı şiddetlenerek devam ediyor! İşte savaşın kazananları ve kaybedenleri

Faruk Önalan'ın Star Açık Görüş için kaleme aldığı "Ukrayna Savaşı'nın kâr edeni kim?" başlıklı yazısı şu şekilde;

Mevcut şartlarda savaşın uzaması en fazla Beyaz Saray'ın işine gelmektedir. ABD, Rusya-Ukrayna krizini daha da derinleştirecek hamleler yapmış ve şu ana kadar Ukrayna'ya 15,2 milyar dolarlık silah tedariki gerçekleştirilmiştir.

Ancak stoklarda büyük oranda azalma olduğu için yardım uzun bir zaman diliminde sürdürülebilir değildir.

Kuzey enerji hattındaki sabotaj iddialarından sonra akıllara Ukrayna işgalinden iki hafta önce Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile basın toplantısı yapan Başkan Biden'ın sözleri geldi:

"Rusya, Ukrayna'yı işgal ederse, yani askerler ve tanklar Ukrayna sınırını geçerse Kuzey Akım 2 artık ortada kalmaz, sonunu getiririz. Size söz veriyorum, bunu becereceğiz." Türkiye izlediği dengeli dış politikayla ön plana çıkmaktadır. Kırım'ın ilhakına karşı durduğu gibi Herson, Zaporijya, Luhansk ve Donetsk'in de ilhak edilmesine en üst düzeyde karşı çıkmaktadır. Bunun yanında iki ülke ile sağlam bir diplomasi yürüten tek merkez Ankara'dır.

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, "Yeni Rusya" (Novorossiya) ideali doğrultusunda hareket etmeye devam etmektedir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) dağılmasıyla bağımsızlıklarını ilan eden bazı ülkelerin topraklarını, Rusya'ya katma yolunda adımlar atmaktadır. Gürcistan'a bağlı Güney Osetya ve Abhazya, Moldova'ya bağlı Transdinyester tek taraflı olarak bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Rusya da bu sözde devletlerin bağımsızlıklarını kısa sürede tanımıştır. Ukrayna toprağı olan Kırım, 2014 yılında göstermelik bir referandum sonrası ilhak edilmiştir. Aynı yıl, Donbass bölgesinde (Donetsk ve Luhansk) Rus destekli ayrılıkçıların başlattığı iç savaş sekiz yıldır devam etmektedir.

RUSYA'NIN PLANI TERS TEPTİ

24 Şubat'ta Rus askerlerinin Ukrayna topraklarına girmesi dünyayı yeni bir krizin içine sokmuştur. Kremlin'in ilk hedefi, Kiev'i kısa süre içinde ele geçirmek ve Rusya'ya bağımlı bir yönetimi iş başına getirmekti. Ancak Ukrayna'nın direnişi, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin desteğiyle Rusya'nın planı başarısızlığa uğramıştır.

Strateji değişikliğine gitmek zorunda kalan Rusya tüm enerjisini Ukrayna'nın güney ve doğu bölgelerinde yoğunlaştırmıştır. 23-27 Eylül'de gerçekleştirilen sözde referandumdan önce Putin "kısmi seferberlik" kararı almak zorunda kalmıştır. Uluslararası hukuka göre bir anlam ifade etmeyen sonuçlara dayanarak Donetsk, Luhansk, Zaporijya ve Herson, -Kırım'da uygulanan stratejiye benzer şekilde- ilhak edilmiştir.

Putin ile kurmayları karşı karşıya geldi: Savaşı yönetme biçiminden rahatsızız

Putin'den yeni kararname: 120 bin kişi askere alınacak

Ruslar öncelikli olarak bu bölgelerdeki egemenliklerini sağlam ve kalıcı hale getirmek istemektedir. "Kısmi Seferberlik" kararının en önemli sebeplerinden biri de budur. Eğer bunu başarırlarsa öncelikli olarak, sınır hattındaki Harkov, daha iç kısımda yer alan Dinipro, Kirovograd ve son olarak liman kentleri Mikolayiv ve Odessa'yı ilhak etmeye çalışacaktır. Ruslar, Donetsk, Zaporijya ve Herson'u alarak (Kırım dahil) Ukrayna'nın Azak denizine olan bağlantısını kesmiştir. Eğer Mikolayiv ve Odessa da kaybedilirse Karadeniz'e olan bağlantı da kopacak ve ülke bir kara devleti haline gelecektir.

RUSYA'NIN KAYIPLARI "TAKTİK" DEĞİL BİR GERÇEK

Putin'in dört bölgeye yönelik "ilhak" açıklamasından sonra Ukrayna güçleri karşı atağa geçti. Rus kuvvetlerinin doğu lojistik merkezi konumunda olan Donetsk bölgesine bağlı Liman kasabasının alınması Ukrayna açısından oldukça stratejik bir kazanımdır. Bazı analistler geri çekilmenin bir Rus taktiği olabileceğini ileri sürmektedirler. Bunun bir "taktik" değil aksine önemli bir "kayıp" olduğu gerçeği, Putin'in "Korgeneral" rütbesi verdiği Çeçen lider Ramazan Kadirov'un sert sözlerinde anlamak mümkündür. "Her zaman söylerim, gerçekler acı da olsa dile getirilmelidir. Bu nedenle Liman'da yaşananlara sessiz kalamam. Bu bölümün savunması Merkez Askeri Bölge Komutanı General Alexander Lapin'in sorumluluğundaydı. İki hafta önce Ahmet Özel Kuvvetleri (babasının adına kurulan birlik) Komutanı, sevgili kardeşim Tümgeneral Alaudinov savaşçılarımızın kolay hedef olacağını bana bildirmişti. Genelkurmay Başkanı Gerasimov'u bilgilendirdim. Ancak o General Lapin'in yeteneklerine dair hiçbir şüphesi olmadığını, Liman'dan geri çekilmenin mümkün olmadığına dair beni temin etti. Bir hafta sonra Generalin yüzünden büyük bir toprak parçasını kaybettik. Elimde olsa Lapin'in rütbesini söküp er yapar, ödüllerinden mahrum bırakır ve elinde bir tüfek ile utanç içinde cepheye yollardım." Kadirov ayrıca sıkıyönetim ve düşük verimli nükleer silah kullanılmasını talep etmiştir. Putin bu çıkışı Liman'ın kaybedilmesinin verdiği duygusal bir ana bağladı. Ayrıca Kremlin sözcüsü Peskov, "Ülkemizde nükleer silah kullanımı ancak ilgili doktrinde belirtilenler temelinde gerçekleşir" sözleriyle Kadirov'a cevap vermiştir.

Mevcut durumda Ukrayna ordusu başta Herson olmak üzere birçok bölgede kayda değer ilerlemeler kaydetti. Putin'in "İlhak Anlaşması" imzaladığı Herson sözde Bölge Başkanı da son durumu teyit etti. "Ukrayna kuvvetleri Güney Herson bölgesinde bazı ilerlemeler kaydetti ve bazı yerleşim yerlerinin kontrolünü ele geçirdi." Ukrayna ordusu Herson'u yılsonuna kadar kurtarmak istiyor. ABD'li güvenlik yetkilileri de, Ukrayna'nın 2022'nin sonuna kadar Herson'u geri alma hedefinin iddialı ancak Ukrayna'nın mevcut operasyonlarında ilerleme kaydetmeye devam ederse mümkün olacağını belirtmektedirler. Bu arada ilhak edilen bölgelerinin hiçbiri Rusya'nın tam kontrolünde değildir. Seferberlik kararının alınması, Rusya için sahada işlerin iyi gitmediğinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. On binlerce Rus vatandaşı başka ülkelere kaçmak zorunda kalmıştır. Ülke içinde sınırlı da olsa protesto gösterileri devam etmektedir. Moskova Savcılığı, internet üzerinden protestolara katılma çağrısı yapan kişilere ve protestolara katılanlara; silahlı kuvvetlerin itibarını zedeleme, Rus ordusu hakkında "yalan haber" yayma veya çocukları protestoya teşvik etme suçlarından 15 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalınabileceği uyarısında bulunmuştur. Dezenformasyona karşı alınan sert tedbirler karşısında protesto gösterileri sınırlı kalmıştır. Putin 21 Eylül'de "kısmi seferberlik" açıklamasını yaptıktan sonra Milli Güvenlik Kurulu'nda yaptığı konuşmada "hatalarımızı bir an önce düzeltmeli ve tekrarlamamalıyız" çıkışında bulunmuştur. İngiliz Savunma Bakanlığı İstihbarat Servisi de bu açıklamadan yola çıkarak; Putin'in olağandışı derecede hızlıca sorunları kabul etmesinin, henüz ilk haftasında seferberliğin işlevsizliğini vurguladığını belirtmektedir. Kanunun tam kapsamı ve yasal gerekçesi belirsizdir. Ayrıca eğitim verecek, yeni birimleri yönetecek subayları bulmakta zorlanıldığı ifade edilmektedir.

İsveç duyurdu: Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2'de güçlü sabotaj delillerine ulaştık

Gazprom'un gaz ihracatında büyük düşüş: Yüzde 40'ı aştı

BORU HATTINA SABOTAJ MUAMMASI

İlhak kararı sonrasında, Avrupa Birliği, ABD ile birlikte yaptırımlara devam edeceğini açıklarken bir yandan da yaklaşan kış aylarını ve enerji krizine nasıl çözüm bulunabileceğine dair alternatif çözümler aramaktadır. Ancak kısa vadede sorun çözüleceğe benzemiyor. Tüm bunların üstüne Danimarka ve İsveç açıklarında Rusya'ya ait Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 boru hatlarında patlama sonrası sızıntılar meydana gelmiştir. Kiev yönetimi ilk anda, patlamadan Kremlin'i sorumlu tutmuştur. Oysaki böyle bir sorunun oluşması Moskova'dan ziyade Washington'un daha fazla çıkarınadır. Elbette Beyaz Saray patlamanın kaynağının kendileri olduğu iddialarını kabul etmemektedir. Ayrıca bu sızıntılara neyin sebep olduğunun öğrenilmesinin uzun zaman alacağını açıklamışlardır.

İsveç İstihbarat Servisi olay ile ilgili soruşturma açmıştır. Bu arada Rus enerji şirketi Gazprom, Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 boru hatlarında basıncın normale döndüğünü ve sızıntıların sona erdiğini duyurmuştur.

ABD Başkanı Biden, hadiseyi "kasıtlı bir sabotaj eylemi" olarak yorumlarken, "müttefiklerimizin bu kritik altyapının korunmasını geliştirmesine yardımcı olmaya başladık" açıklamasında bulunmuştur. Bu noktada akıllara Ukrayna işgalinden iki hafta önce Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile basın toplantısı yapan Başkan Biden'ın sözleri gelmektedir: "Rusya, Ukrayna'yı işgal ederse, yani askerler ve tanklar Ukrayna sınırını geçerse Kuzey Akım 2 artık ortada kalmaz, sonunu getiririz. Size söz veriyorum, bunu becereceğiz."

Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan büyük enerji krizi Avrupalı üreticileri mecburen ABD'ye doğru itmektedir. Amerikan WSJ de bu konuyu manşetine taşımıştır: "Avrupa'daki enerji krizinin en büyük kazananı ABD ekonomisi. Hızla yükselen gaz fiyatlarıyla hırpalanan Avrupa'da çelik, gübre ve diğer hammaddelerini üreten şirketler, daha istikrarlı enerji fiyatları ve güçlü hükümet desteğiyle faaliyetlerini ABD'ye kaydırıyor." Beyaz Saray'ın üretim ve yeşil enerji alanlarında hazırladığı teşvik paketinin en önemli amaçlarından biri de budur. Mevcut şartlarda savaşın uzaması en fazla Beyaz Saray'ın işine gelmektedir.

ABD'DEN UKRAYNA'YA 15,2 MİLYAR DOLARLIK SİLAH TEDARİKİ

Şu ana kadar Ukrayna'ya 15,2 milyar dolarlık silah tedariki gerçekleştirilmiştir. Ancak stoklarda büyük oranda azalma olduğu için yardım -uzun bir zaman diliminde- sürdürülebilir değildir. Aynı durum Avrupa için de geçerlidir. AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de bu sorunu açıkça dile getirmiştir: "Avrupa'daki NATO üyesi ülkelerin çoğunun askeri stokları tükenmiş diyemem ama büyük oranda tükendi, çünkü Ukraynalılara çok fazla kapasite sağladık."

ABD, Rusya-Ukrayna krizini daha da derinleştirecek hamleler yaparken Türkiye izlediği dengeli dış politikasıyla ön plana çıkmaktadır. Kırım'ın ilhakına karşı durduğu gibi Herson, Zaporijya, Luhansk ve Donetsk'in de ilhak edilmesine en üst düzeyde karşı çıkmaktadır. Bunun yanında iki ülke ile sağlam bir diplomasi yürüten tek merkez Ankara'dır. Antalya diplomasi forumunda Dışişleri Bakanlarını bir araya getiren, İstanbul'daki ateşkes müzakerelerine ev sahipliği yapan, yine İstanbul'da "tahıl koridoru" anlaşmasını Birleşmiş Milletler gözetiminde imzalanmasını sağlayan ve son olarak esir takası anlaşmasını başaran Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türkiye olmuştur. Rusya'dan kaçarken ABD'ye tutulan ve büyük bir enerji krizi girdabına giren Avrupa için çözüme giden yolun kalbinde Ankara vardır.

Bakan Dönmez açıkladı: Yüzde 100 doluluğa ulaştı

BOTAŞ'tan doğal gaz iddialarına cevap

Türkiye aldığı tedbirlerle kışa rahat girecek. 3,2 milyar metreküpten, 4,6 milyar metreküpe genişletme çalışmasında sona gelinen Silivri yer altı gaz deposu ve 1,2 milyar metreküplük Tuz Gölü depolama alanı tam olarak dolu durumdadır. Doğru dış politika anlayışı sebebiyle Türkiye'nin enerji tedariki konusunda herhangi bir sıkıntı bulunmamaktadır.

KAYNAK : STAR/AÇIK GÖRÜŞ - FARUK ÖNALAN
Ramazan Yıldız Haber7.com - Haber Şefi
Haber 7 - Ramazan Yıldız

Editör Hakkında

1981 yılında Isparta'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Afyonkarahisar'da, lisansını İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde, yüksek lisansını Bahçeşehir Üniversitesi'nde tamamladı. Üniversitenin ardından bir süre özel sektörde araştırmacı, daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) farklı iştiraklerinde İngilizce öğretmeni, sosyolog ve idareci olarak çalıştı. İnternet haberciliğine ilk adımını 2015 yılında Türk Medya’da attı. 2020’de Haber7’de gece editörlüğüne başladı. Halen Haber7.com’da haber şefi olarak görev yapmaktadır.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR