Güney Afrika Eski Ticaret Bakanı Ebrahim Patel'den Haber7'ye özel açıklamalar
Güney Afrika Eski Ticaret ve Sanayi Bakanı Ebrahim Patel Haber7'ye özel açıklamada bulundu. Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli’nin sorularını yanıtlayan Patel, UAD’de devam eden soykırım davasına ilişkin güncel gelişmeleri aktardı.
ABONE OLSultan Abdülaziz tarafından 1862'de Cape Malay Müslümanlarına dini hizmet vermesi için Güney Afrika'ya gönderilen Osmanlı İslam alimi Ebubekir Efendinin soyundan gelen Eski Ticaret ve Sanayi Bakanı Ebrahim Patel Haber7 stüdyolarında Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli’nin sorularını cevapladı.
İKİLİ TİCARET HACMİ 2 MİLYAR DOLAR CİVARINDA
Son yıllarda Türkiye ve Afrika arasındaki siyasi ilişkilerin çok güçlü olduğuna değinen Patel, “Bu, ekonomik ilişkileri derinleştirmek için bir fırsat. İki yönlü ticaretimizin toplamı yaklaşık 2 milyar Amerikan doları civarında ve Türk ekonomisinin gücü, yerel konumu ve Güney Afrika’nın kıtanın en büyük ekonomisi olmasıyla bu iki ülkenin ticareti, yatırımı, deneyim, teknoloji ve turizm alışverişini artırabileceğine inanıyoruz. Bu nedenle önümüzdeki dönemde, Türkiye ile iş birliği yapmayı ve Güney Afrika’da ekonomik fırsatları genişletmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz. Güney Afrika’da son zamanlarda yatırımlarını artıran büyük bir Türk şirketimiz var ve çok olumlu sonuçlar alıyoruz. Daha fazlasının yapılabileceğine inanıyoruz.” ifadelerine yer verdi.
EBUBEKİR EFENDİ’DEN PATEL’E AFRİKA’DA OSMANLI MİRASI
Dedesi Osmanlı İslam alimi Ebubekir Efendi’nin bölgede bıraktığı izlere değinen Patel “Ebubekir Efendi Osmanlı döneminin büyük bir âlimiydi. Erzurum'da yaşadı ve oradaki medresede ders verdi. Sultan Abdülaziz tarafından Güney Afrika’daki Müslüman topluluğa manevi rehberlik sağlamak amacıyla görevlendirildi. 1863 yılında Güney Afrika'ya ulaştı. 1862'de İstanbul’dan ayrılarak 1863'ün Ocak ayında Güney Afrika'ya vardı. Zamanla Cape Town’da gençlerin okuma yazma öğrenebileceği bir okul kurdu. Bu sayede Kur'an’ı, Hadis’i anlayabiliyorlardı. Özellikle kadınlar, Ebubekir Efendi’nin çalışmaları sayesinde ilk defa eğitimle tanıştılar. Bazı yönleriyle, döneminin ilerisindeydi. 1863 yılında, bu temelleri atan bir öncü vardı. Eğitime katkıda bulundu. Sosyal adalet arayışını, insan eşitliği düşüncesini savunarak bir miras bıraktı.
Bu, Güney Afrika'daki siyasi mücadeleyi etkiledi; bazı öğrencileri ve torunları siyasi faaliyetlerde bulundu. Kendi oğlu Parlamento'ya aday oldu. Ve yıllar sonra, oğlunun Parlamento'ya gitmesi engellendikten 100 yıl sonra, onun torunlarından biri olarak, Güney Afrika’daki değişim ve demokrasi sonrası Parlamento'ya gitme fırsatına ben ulaştım. Bu yüzden, onun mirasının sadece eğitim değil, aynı zamanda insan eşitliği düşüncesi ve bu fikri Müslümanlar ve topluluklarının dünyaya bakışında yerleştirme üzerine olduğuna inanıyorum.” dedi.
UAD’DE DÜNYA’YA ÖRNEK OLDULAR!
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Uluslararası Adalet Divanı'ndaki (UAD) İsrail aleyhine açılan soykırım davasında son gelişmelere ilişkin de konuşan Patel “20. yüzyılda dünyanın karşı karşıya kaldığı büyük ahlaki soru, Güney Afrika’daki ırkçılık ve ırk ayrımına nasıl yanıt verileceği oldu. Dünyanın dört bir yanındaki vatandaşlar, Güney Afrikalıların demokrasi, haklar ve ten renginden dolayı ayrımcılığa uğramama hakkı için meşru mücadelesini desteklemek üzere birleşti. Nelson Mandela, dünya için bu ahlaki anı temsil etti. Bugün, 21. yüzyılda, dünya için bu ahlaki seçimi Filistin temsil ediyor. Filistin halkının haklarının ellerinden alındığını, topraklarının işgal edildiğini, haklarının kısıtlandığını gördüğümüzde, sessiz durabilir miyiz? Yoksa birbirimize karşı insan olarak bir sorumluluğumuz olduğunu mu söyleriz? Genç çocuklara, savunmasız kadınlara ve erkeklere yapılan saldırıları, Gazze’deki büyük yıkımı gördüğümüzde, biz de insanlar olarak sorumluyuz. Sessiz kaldığımızda, hepimiz dolaylı olarak bu suça ortak oluyoruz; konuşmamız gerekiyor. Eğer uluslararası kurallara dayalı bir düzen hakkında konuşuyorsak, kuralların yalnızca zayıflara değil, güçlü olanlara da uygulanması gerekir. Bu nedenle Güney Afrika, İsrail’in bugün Filistin’de yaptıklarının soykırım teşkil ettiğini “Uluslararası Adalet Divanı”’na taşıdı. Halkın bir kısmını ya da tamamını yok etmeyi amaçlayan bir dizi eylem olarak tanımlandı. Bunu belirtmek için delilleri, yasal argümanları ve tarihsel örnekleri sunduk. Ve inşallah, Uluslararası Adalet Divanı’nın doğru kararı almak ve bu büyük insan hakları ihlalini ele almak için cesaret göstereceğini, kuralların iyi silahlanmış olanlara da uygulanacağını umuyoruz. Filistin’in devlet olma mücadelesi, Filistinlilerin kendi kendini yönetme hakkı ve dünyanın dört bir yanındaki ulusların sahip olduğu haklara sahip olma mücadelesinin meşru olduğu, bu hakların temel olduğu ve tüm dünyanın bu davayı desteklemek için birleşeceği bir gerçektir.” dedi.
"TÜRKİYE’NİN SARSILMAZ DESTEĞİ İÇİN MİNNETTARIZ"
Patel, sözlerinin devamında “Güney Afrika bu adımı attı ve Türkiye’den aldığımız güçlü ve sarsılmaz destek için minnettar olduğumu belirtmek istiyorum. Türkiye, Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’ndaki davasını destekledi. Ve birlikte Filistin halkının sıkıntılarını gündeme getiriyoruz.” dedi ve davada yaşanan son gelişmelere ilişkin “Olumlu bir karar çıkmasını umut ediyoruz. Uluslararası Adalet Divanı’nın, Filistinlilerin yaşamları üzerindeki doğrudan etkiler hakkında acil kararlar almasını ve İsrail'in şu anda gerçekleştirdiği eylemlerin soykırımın ilk bakışta oluştuğunu ilan etmesini ve bu tür eylemlerden men edilmesini umut ediyoruz. Mahkeme nihai kararını verdiğinde, soykırımın modern versiyonu üzerinde derinlemesine durmasını da bekliyoruz. Umduğumuz şey bu. İsrail'in mahkeme kararlarını izleyip izlemeyeceğini ise göreceğiz. Ancak bu, kuralların sadece başkalarına uygulandığını düşünenleri tecrit edecek ve İsrail’i savunanların ikiyüzlülüğünü ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle savunmamız gereken önemli bir ahlaki çizgi, kuralların herkese uygulanması gerektiği. Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'ndan talep ettiği şey, mahkemenin, gerçekten soykırım yapıldığına dair bir karar almasıdır ve bu, küresel sözleşmelerle, uluslararası sözleşmelerle tanımlanmış ve ulusların imzaladığı bir suç niteliği taşır; bu da dünyanın her yerindeki insanların bunu durdurmak için harekete geçmesini gerektirir. Silah sağlayanların ve İsrail'e ahlaki destek verenlerin de durdurması gerekir. Bu, dünyanın savunması gereken önemli bir çizgi. Uluslararası Adalet Divanı’ndaki yargıçların Güney Afrika’nın başvurusunu onaylama konusunda bilgelik göstereceğini umuyoruz” dedi.
“BİZ TARİHİN MAHKUMU DEĞİLİZ!”
Son yüzyılda Orta Doğu coğrafyasında yaşanan çalkantılı sürece dikkat çeken Patel, “Son bin yıldan fazla bir süredir, Orta Doğu'da, Osmanlı yönetimindeki Türkiye’den Abbasi ve diğer önceki medeniyetlere kadar, birçok farklı alanda — bilimden tıbba, felsefeye ve diğer alanlara kadar — insan refahına muazzam katkılarda bulunan dönemler oldu. Bu döneme damgasını koyan şey, büyük bir düşünce birliği ve fikirlerin yeşermesiydi. İnsanların düşünmeye, fikirlerini yansıtmaya ve tartışmaya teşvik edildiği entelektüel bir ortam mevcuttu. Öğrenme değerli ve önemliydi. Bu düzen, Batı Avrupa'dan gelen sömürgeciliğin yükselişiyle tamamen alt üst oldu. Sömürgecilik, Afrika kıtasında, Asya’da ve Orta Doğu’ya büyük zarar verdi. Orta Doğu’nun sınırları yeniden çizildi. Bu da, Orta Doğu'yu halkların sınırlarla bölündüğü bir durumda bıraktı. Ancak bu tamamen bize bağlı, çünkü tarihin mahkûmu değiliz.” diyerek “Etkenliğimiz, bunu değiştirme yetimiz var. Tarihin derslerinden yola çıkarak başlıyoruz. Şu anda Türkiye’deyim, konuyla ilgili bilgi sahibi akademisyenler ve uzmanlarla konuşarak yalnızca Osmanlı döneminin gerilemesi hakkında değil, aynı zamanda o dönemin dünyaya kazandırdığı büyük miraslar hakkında onların bakış açılarını daha iyi anlamaya çalışıyorum. Her iki açıdan bakarak, bugün Filistin mücadelesinin Müslüman dünyayı birleştirdiğini görüyoruz, aynı zamanda birçok farklı din ve inanca sahip insanları da bir araya getirdiğini görüyoruz.” ifadelerine yer verdi.
TEKNOLOJİ VE SOSYAL MEDYA FİKİR BİRLİĞİ İÇİN BİR FIRSAT!
Konuşmasının devamında “Dünya genelinde, ABD’de, Avrupa’nın bazı yerlerinde, Asya’da, Afrika’da ve Orta Doğu’da gençlerin doğrulara destek verdiğini görüyoruz. İnsanların birliği önemli. Yeni teknolojiler, sosyal medya ve iletişim teknolojilerini kullanma becerisi, fikirlerin ve iletişimin daha hızlı yayılmasını sağladığı için bunu daha da derinleştirmek için bir fırsat var. Dünya genelinde Müslümanlar arasında ve Müslümanlarla gayrimüslimler arasında yeni bir etkileşim altın çağı potansiyelini görüyorum. Tüm insanlık için daha iyi bir dünya inşa etmeliyiz. Osmanlı döneminden alınacak derslerden biri hoşgörü; farklı inanç sistemlerine sahip insanların birlikte var olabilme yeteneği ve refah ile mutluluğa giden yolları bulabilmesidir. İstanbul, Erzurum ve İzmir’i ziyaret ederek Türkiye’den ayrıldığımda, toplumdaki akademisyenlerin ve düşünce liderlerinin görüşleri hakkında daha derin bir anlayışa sahip olmayı umuyorum.” diyen Ebrahim Patel Güney Afrika olarak iki odak alanları olduğunu vurguladı ve ekledi:
“Birincisi, ülkemizi daha iyi bir yer haline getirecek şeyler yapmak. Diğeri ise dünyayı daha iyi bir yer yapmak için küçük bir katkıda bulunmak. Ülkemiz ve gençler için eğitime yatırım yapmak ve sömürgeciliğin bize dayattığı sınırları zorlamak önemli. Bu sınırları yeniden çizmek yerine, Afrika kıtasında daha güçlü ekonomik entegrasyon yoluyla zorlayacağız. 54 Afrika ülkesini kapsayacak Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi anlaşmasını yeni tamamladık. 48 ülke anlaşmayı onayladı ve Güney Afrika, 2024 yılında bunu uygulamaya başladı. Burada daha güçlü ve kapsayıcı ekonomiler kurma, daha hızlı büyüyen bir ekonomi ve gençlere ve küçük işletmelere fırsatlar sunan kapsayıcı bir ekonomi inşa etme fırsatı var.”
DAHA ADİL BİR DÜNYA İÇİN İŞ BİRLİĞİ ŞART
Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için diğer ülkelerle iş birliği yapılmasının önemine dikkat çeken Patel, “İklim değişikliği gibi büyük sorunlarla, savaşın neden olduğu küresel gerilimlerin insanlığın geleceği üzerindeki kara bulutlarıyla başa çıkmak için dünya genelindeki liderler ve vatandaşlarla birlikte çalışmalıyız. Aynı zamanda teknolojinin gücünden yararlanarak dünyayı daha iyi bir yer yapmak için bu gücü kullanmak önemli. Şu anda dünyanın birçok farklı bölgesindeki ortaklarımızla çalışıyoruz. Bu ilişkileri derinleştirmeye açığız. Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri ve aynı zamanda Çin, Hindistan, Endonezya ve Türkiye ile güçlü ilişkilerimiz var. Afrika kıtasında elbette komşu ülkelerimizle çok güçlü ve yakın bir şekilde çalışıyoruz. Latin Amerika’da Brezilya ile iş birliği yapıyoruz. Daha iyi, daha adil, daha kapsayıcı bir dünya geliştirmek, küresel güney ve küresel doğunun seslerini bir araya getirmek ve tüm vatandaşlarımızın iyi iş fırsatlarına ulaşmasını, ailelerine daha iyi bir yaşam sunabilmesini sağlamak anlamına geliyor. Ancak bunun ötesinde, “evrensel ortak varlıklar” dediğimiz meseleler de var; bunlar bir aileyi veya hatta bir ülkeyi aşan konular, örneğin iklim değişikliği gibi. Birleşmiş Milletler ve büyük uluslararası forumlarda sahip olduğumuz ortaklıklar aracılığıyla Güney Afrika’nın dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için küçük bir katkı sağlayabilmesini umuyoruz” şeklinde konuştu.
Günümüz gerçekleri ve tarihi bilgiler ışığında Müslümanların genel durumunu ele alan bir kitap çalışması içerisinde olan Ebrahim Patel kitapta göstermek istediği şeyin, birçok medeniyet ve kültürün insanın gelişimi üzerinde önemli izler olduğunu vurguladı. Patel konuya ilişkin “Afrika kıtasının insan gelişimine çok büyük bir katkı sağladığını, tüm gelişimin Batı Avrupa’dan geldiği fikrine meydan okuduğumuzu, dünya tarihi ve medeniyetlerin görece katkıları hakkında daha dengeli bir görüş sunduğumuzu ortaya koyabilir. Bütün bunlardan çıkarılacak bir ders varsa, bu iş birliğidir; bilginin tüm insanlığın ortak çabası olduğudur. Farklı aşamalarda birbirimizden ödünç alırız, birbirimizden öğreniriz, birbirimizi teşvik ederiz ve dünyayı daha iyi bir yer yaparız. Bugünkü tıpta ve bilgisayar teknolojisindeki büyük ilerlemeler, Orta Doğu insanlarının, Abbasi ve Osmanlı dönemlerinin katkısı olmadan mümkün olmazdı. Bu nedenle, umarım kitap, tarihin bir başka bölümünü, silinmiş bir tarih bölümünü ortaya koyabilir ve onu insanlığın hikâyesinin merkezine geri getirebilir” ifadelerine yer verdi.