Suriye gerçeklerini tek tek anlattı! "Stratejisi çok zekice"

Ortadoğu coğrafyasında dengeleri tamamen değiştiren Suriye devrimiyle ilgili oluşturulan sis bulutu kafa karışıklığına neden olurken, akademisyen Abdulkadir Şen bu konuya dair ufuk açıcı tespitlere yer verdi.

ABONE OL
GİRİŞ 07.01.2025 12:36 GÜNCELLEME 07.01.2025 20:10 DÜNYA
Suriye gerçeklerini tek tek anlattı! "Stratejisi çok zekice"
  • HABER7

Suriye'de 14 yıllık muhalif direnişin 24 Aralık'ta İdlib'ten başlayan yıldırım harekatıyla 11 günde başarıya ulaşarak Esed rejimini devirmesinin yankıları sürüyor.

Bİrçok tezviratın ortaya atıldığı tarihi hadiseyle ilgili etraflıca bir değerlendirme yapan Muş Alparslan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Abdulkadir Şen, sahadaki gerçekliğe ilişkin önemli noktalara değindi.

ENİNDE SONUNDA GERİ DÖNECEĞİZ MESAJI VERİLDİ

Milyonlarca Suriyelinin ülkesine döneceği için çok mutlu olduğunu kaydeden Abdulkadir Şen, "60 yıldır ezilen bir halk için çok mutluyum ve en temelde bu devrimin İsrail başta olmak üzere bütün diktatörlere ve zalimlere bir mesajı var: 'Eninde sonunda geri döneceğiz, eninde sonunda biz kazanacağız.' Bu açıdan çok mutluyum." dedi.

SURİYE 60 YILDIR GAZZE'NİN AYNISIYDI

60 yıldır Suriye halkının zalim Esed rejimi yönetiminde kan ağladığını anlatan Dr. Şen, insanların da duyarsızlaştığını belirtti. 

Suriye'nin 60 yıldır Gazze gibi olduğunu belirten Şen, şu ifadelerde bulundu:

"Suriyeliler zaten 60 yıldır bir cehennem hayatı yaşıyorlardı yeryüzünde. Herkes Sednaya Hapishanesinin filan kurtarıldığını söylüyor ama Suriye'nin kendisi koca bir hapishaneyi zaten Suriye bir ülke olarak açık hava hapishanesi ydi Gazze gibiydi. daha da kötü koşullarda yaşadılar. Hatta ve en nihayetinde bu bunun bir patlamaya neden olacağı ve bu enkazın altında diktatör rejimin kalacağı zaten belliydi. Ama insanların çoğu bu rejimin neden devrildiğini halkın neden isyan ettiğini bilmiyorlar. Yani halkın yaşadıklarını bilmiyorlar. Bir kısmı ise biliyor ama hakikati mütemayiden bilerek inkar ediyorlar. Sednaya'da, Şam'ın diğer yerlerinde ve Suriye'nin diğer bölgelerinde ortaya çıkarılan Hapishaneler ve İçinde 100 bin insanın bulunduğu toplu mezarlar bile insanları uyandırmaya yetmiyor. Bu insanların kimi ideolojik bakıyor. Mesela 10 köpek ölüsü çıksaydı toprak altından ortalık ayağa kalkardı. Ama herkes kendi ruhuna uygun işlerle meşgul oluyor. Ama biz insanlığımızı bitirmedik İşte bu rejim azınlıkçı, mezhepçi bir rejimdi. Fransızlar tarafından buraya implant edilmişti. Zorla Suriye halkının başına bela edilmişti."

14 ARTI 11 GÜN... ZAMANI GELEN FİKİR ENGELLENEMEZ

Suriye devriminin gecikmiş bir devrim olduğunu kaydeden AbdulkadirŞen, "Eğer bir fikrin zamanı gelmişse o fikir engellenemez. Rejim 11 günde yıkılmadı, 14 yıl artı 11 günde yıkıldı. 14 yılda neler yaşandığını bilmeyenler, buna dikkat kesilmeyenler, bütün dünyada BBC'de CNN'de El Cezire canlı yayında şehirlerin harap edildiğini, insanların kurşuna dizildiğini, 260 kimyasal saldırıyı görmeyenler, bütün bunlara dikkat kesilmeyenler bunlarla alakalı hiçbir fikri olmayanlar, bir gün uyandıkları vakit, Suriye'de bir takım nereden geldiği belli olmayan muhaliflerin rejimi devirmekte olduğunu duydular. Onlar böyle geç duydular diye 14 yıldır yaşananlar hiç yaşanmadı değil." diye konuştu.

YILLARCA SONUÇLANMAYAN DEVRİM NASIL GERÇEKLEŞTİ?

14 yıl önce örgütlü bir yapının olmadığını vurgulayan Şen, sözlerine şöyle devam etti:

"Peki 14 yıldır gerçekleşmeyen ne gerçekleşti de bu devrim oldu? İşin bidayetinde yani 2011'de bu Devrim başladığında bir örgütlü bir yapı yoktu bir grup yoktu halk hareketiydi. Örgütsüzlerdi, ideolojik birliktelikleri yoktu, tecrübesizlerdi. Buna rağmen yine de rejimi devirmek üzereydiler. Hatırlarsanız, 2013-2014'te rejim Şam'a sıkıştı. Lazkiye, Tartus'ta artık bir 'Alevistan' kurulur da rejim kabul eder diye tartışılıyordu. Ondan sonra protestoların ilk aylarından itibaren Lübnan Hizbullahı, Iraklı Haşdi Şabi milisleri ile İran sürece müdahil oldu."

VARİL BOMBALARINI HİZBULLAH VE İRAN İCAT ETTİ

Katliamlarda ölü sayılarını artırmak için İran ve Hizbullah'ın ürettikleri varil bombalarını hatırlatan Şen, şu ifadeleri kullandı:

"Varil bombalarını Sefira'da Hizbullah ve İran üretiyordu. Bunu da büyük bir icat gibi gösteriyorlardı. Varillere bombaları, TNT'leri dolduruyorlardı. 8-10 varili helikoptere yüklüyordı. Helikopterlerden şehirlere atıyorlardı. Kreşe mi gitti, okula mı, parka mı, hastaneye mi, hiç önemli değil. Bütün varil bombalarının öldürdüğü insanlara baktığımızda, öldürülenlerin yüzde 1'i muhalifti, yüzde 99'u sivildi. Böyle bir savaş yürüttü İran ve Şiiler.

KÜRTLERİ DEVRİMDEN KOPARDILAR

'Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela...' Her taraftan Şii milisler geldi. Hatta Afganistan'da Amerikan askerleri çizmeleriyle oradaki Hazaraların namuslarını tasallut etmişken, oradaki Hazaralar gelip burada Sünni katletmekle meşgullerdi. Irak'ta Ebu Azrail'ler ve diğerleri bunun için Amerika'dan eğitim bile aldılar. Ve en nihayetinde 'Muhalifler tecrübesiz' dedik Bununla birlikte İran ve Hizbullah olaya müdahil oldu. IŞİD diye bir fitne, bir kanser çıktı ortaya. Bir de PKK ile rejim anlaştı ve belirli bölgeleri rejim PKK'ya bıraktı. Kürtleri devrimden kopardılar. Müslüman dindar Kürtleri tehcir ettiler."

UÇAK DENKLEMİ OLMASA MÜSLÜMAN SAVAŞÇILARI KİMSE YENEMEZ... SURİYE'DE DE BÖYLE OLDU

Rusya’nın savaşa müdahil olmasıyla ilgili görüşlerini dile getiren Dr. Şen, şunları kaydetti:

Rusya’nın müdahalesi, sahadaki tüm oyunu bozdu. Çünkü şöyle bir gerçek var: Dünyadaki hiçbir millet Müslümanlar kadar cesur ve davası için bedel ödeme inancına sahip değil. Ne Çin’i, ne Hindistan’ı, ne Amerika’sı… Eğer uçak denkleminden yoksun kalsalar, dünya İslam’ın çağı olurdu. Ancak teknolojik üstünlükleri sayesinde uçaklarla savaşı kontrol altında tuttular.

Rusya'nın girişi bütün oyunu bozdu. Çünkü şöyle bir hakikat var: Bütün dünyada Müslüman gençlere, Müslüman halklara karşı göğüs göğüse savaşacak bir millet yoktur. Ne Çin'i, ne Hint'i, ne Amerika'sı... Eğer uçak denklemi ortadan kalksa dünya İslam'ın çağı olacak. Böyle bir teknolojik üstünlük yakalamışlar sadece. Ama ruh yok. Davası için ölme; inancı, tarihi, kültürü için bedel ödeme ruhu diğer milletlerin hiçbirinde İslam milleti kadar yok. Dolayısıyla Müslümanların cesareti, şecaati onlarda yok. Haliyle uçak denklemi sahaya girince çaresiz kaldı muhalifler. Her ne hikmete ise o zaman İsrail, Amerika da muhaliflere hiç destek vermiyordu. Şimdi bazıları diyor ya 'İsrail destek veriyor' diye. Ukrayna'yı silaha boğdular hava savunma sistemleriyle, uçaklarla. Ama muhaliflerin elinde hiç Amerikan silahı yok..."

BİRLİK SAĞLANDI, ŞARTLAR OLUŞTU

İşte şimdi bunlar değişti. Muhalifler tecrübesizlerdi tecrübe edindiler. Aralarında birlik yoktu birlik oldular. Fikri birlik yoktu fikri birlik edindiler. Ortak ülkülerde buluştular. Aşırı örgütler, IŞİD gibi örgütler ortadan kalktı. İran ve Hizbullah ekonomik olarak zayıfladı. işte Lübnan cephesinde Hizbullah askerlerini çekmek zorunda kaldı. İran ekonomisi Rusya'ya bağlıydı büyük oranda ve Rusya'nın da ekonomisi zayıfladı.

Rusya, Ukrayna savaşında büyük kayıplar yaşadığı için ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldı. Rusya’nın 600 bin asker kaybettiği ve Kuzey Kore’den asker talep eder hale geldiği belirtiliyor. Sonuç olarak, rejim zaten gayrimeşru bir yapıya sahipti. Halk tarafından sevilmeyen ve sadece silah gücüyle ayakta duran bir rejimdi. Tüm bu dengeler değişince, gecikmiş bir devrim mukadder hale geldi. Su aktı ve yatağını buldu.” dedi.

AMERİKA VE İSRAİL DESTEK VERMİŞ OLSA MUHALİFLER DE PKK VE UKRAYNA GİBİ DONANIMLI OLURDU

Bazı çevrelerde İsrail’in Suriyeli muhaliflere destek verdiği yönündeki iddialara değinen Dr. Şen, bu iddiaları şu sözlerle çürüttü: 

“Eğer İsrail veya Amerika bir harekete destek verirse, o hareketin nasıl bir kapasiteye ve niteliğe sahip olduğunu anlamak için PKK örneğine bakmak yeterlidir. PKK gibi halk desteği olmayan küçük bir örgüte bile binlerce tır silah gönderildi. Bu silahlar arasında Amerikan menşeli tanklar ve HIMARS gibi üst düzey savunma sistemleri vardı. İsrail’in desteklediği bir hareket, PKK gibi kontrol edilebilir, belirli bir kapasiteye ve hedefe odaklanmış olur. Ancak Suriyeli muhaliflerin böyle bir destek almadığı, aksine Ukrayna’yı silaha boğan Amerika ve İsrail’in muhaliflere hiçbir şekilde destek vermediği açıktır. Muhaliflerin elinde Amerikan silahı yoktu.

Şen, aynı durumun Ukrayna için de geçerli olduğunu belirterek, Ukrayna ordusunun tepeden tırnağa nitelikli silahlarla donatıldığını ve bu destek sayesinde Rusya’ya karşı uzun süredir direnebildiğini vurguladı. “Ancak Suriyeli muhalifler için bu tür bir durum asla söz konusu olmadı. Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) verilen sınırlı destek bile şartlara bağlıydı. Bu silahların Esed rejimine karşı değil, İslami hareketlere karşı kullanılması istendi.” dedi.

MÜSLÜMAN'IN SEVİNDİĞİNE SEVİNEMEYENLERİN ZİHNİYETİNDE PROBLEM VAR

Dr. Şen, Suriye devrimi üzerinden İslam dünyasındaki bazı olumsuz yaklaşımları şöyle eleştirdi:

"Şunu soruyorum kendi kendime; ümmeti Muhammed’in her tarafta sevinçleri var şu anda. Bence bir insan Müslümanların sevindiğine sevinemiyor, Müslümanların üzüldüğüne üzülemiyorsa onların sevindiğine üzülüyor, onların üzüldüğüne seviniyorsa, Müslümanların bayramı bir adamın kara günü gibi ise onun İslam dünyasıyla bir problemi var demektir. Sürekli ‘Vela Bera akidesi’ diyorlar ya? Allah için sevmek ve Allah için nefret etmek... Ama Allah için sevinmek ve Allah için üzülmek, bu da o akidenin bir parçası. Bunu da yapmıyorlar. Onların akide ile de bir problemi olduğunu düşünüyorum."

ESED REJİMİ İSRAİL'E TAŞ BİLE ATMADI

Şen, İsrail’in Suriyeli muhaliflere destek verdiği yönündeki söylemlerin İran yanlısı çevreler tarafından ortaya atıldığını söyledi. “Bu tür söylemleri dile getirenler, Esed rejiminin İsrail’e tampon görevi gördüğünü göz ardı ediyorlar. 1970’lerden beri İsrail’in işgali altında olan Golan Tepeleri’nde Suriye rejimi hiçbir direniş göstermedi. Hatta İsrail’e karşı taş bile atmadı. Şimdi, İsrail’in muhalifleri vurduğunu görmezden gelerek, ‘Muhalifler İsrail’in adamıdır’ gibi temelsiz iddialar ortaya atıyorlar” şeklinde konuştu.

İRAN TÜRKİYE'DE ÇOK GÜÇLÜ

İran'ın Türkiye'de çok güçlü olduğunu kaydeden Abdulkadir Şen, İran’ın Türkiye’deki bazı çevreleri maaşa bağladığını, bu çevrelerin ise İsrail ve Amerika’ya yönelik komplo teorileri ürettiğini dile getirdi. Şen, “Türkiye’de İran yanlısı cemaatler, gazeteler ve televizyonlar bulunuyor. Bu gruplar, sürekli olarak İran’ın söylemlerini yaymaya çalışıyor. İsrail ve Amerika’yı neredeyse her olayın merkezine koyarak analiz yapıyorlar. Bu paranoyak yaklaşım, gerçekleri çarpıtıyor.” dedi.

İSRAİL'E ALAN MI AÇILDI

Esed rejiminin yıkılmasıya muhaliflerin İsrail'e alan açtığı iddialarına karşı çıkan Dr. Abdulkadir Şen, şunları ifade etti:

"Hayır Bilakis muhalifler ile İsrail arasında Esed rejimi tampon rolü görüyordu. Esed'in tampon bölgesi engel rolü görüyordu. Mesela Golan Tepeleri 1970'lerden beri işgal altında. Hayatınızda hiç Suriye'nin İsrail'e bir saldırısını duydunuz mu? Taş bile atmadı İsrail'e.

Mesela bugün İsrail belirli yerleri bombalıyor. Suriye'de 500 noktayı bombalamış. Niçin yani 50 yıldır bombalamış? Eğer muhalifler İsrail'in adamı ise bu silahları İsrail niçin bombalıyor? İsrail bu silahlar Esed'in elindeyken niçin bombalamadı? Esed o silahları neden israile karşı kullanmadı? Bu soruları bu insanlar kendilerine sorsalar ne kadar nasipsiz ve basiretsiz olduklarını ve bu soruların yani bu bu analizlerin ne kadar aptalca olduğunu görecekler."

İRAN VE HİZBULLAH NEDEN İSRAİL'LE SAVAŞMIYOR

İsrail'in Şam'ı işgal edebilecek potansiyeli ve gücünün olmadığını vurgulayan Dr. Şen, "İsrail'in bunu yapabilecek ne silahı var, ne de parası. Amerika'dan para dileniyor Gazze ile mücadele etmek için. Gazze'de bataklığa batmış vaziyetteler. Bir de İran şu anda İsrail'le savaşsın, niye savaşmıyor? Her şeyİ var, yeni devlet de kurmuş değil muhalifler gibi. Muhalifler daha dün devlet oldu. İran savaşsın. Hizbullah niçin ateşkes ilan etti? Buyursun savaşsınlar. Hani demişlerdi 'Gazze kurtulmadan biz ateşkes ilan etmeyeceğiz' ya?" şeklinde konuştu.

GOLANİ HİKMETLİ BİR LİDER

Dr. Abdulkadir Şen, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) lideri Ahmed Şera, diğer adıyla Cevlani hakkında yaptığı değerlendirmelerde, onu "son derece başarılı ve hikmetli" bir lider olarak tanımladı. Şen, Cevlani'nin liderliğini, özellikle savaş ve siyaset alanında attığı stratejik adımlarla öne çıkan bir lider olarak gördüğünü belirtti. Şen, "Cevlani’yi işin başından beri takip ediyorum. O, hem Suriyeli halkı hem de savaşçıları temsil eden bir liderdir. Ancak Cevlani tek başına karar veren biri değil, etrafında ilim erbabı ve danışmanlar bulunuyor" dedi.

Cevlani’nin bu yanlış algıları bertaraf etmek adına siyasetinde dengeyi gözettiğini söyleyen Şen, onun, "Def-i mefasid celb-i menafiden evladır (kötülükleri defetmek, faydaları temin etmekten daha önceliklidir)" anlayışını takip ettiğini belirtti.

UZAYLILARA SAVAŞ İLAN ETSİN İSTİYORLAR

"İsrail ile savaşmak gibi bir planımız yok" diyen Cevlani'nin sözlerini 'İrancılar' tarafından manipüle edildiğini söyleyen Abdulkadir Şen, yeni kurulan bir yönetimin öncelikle kendisini toparlaması gerektiğini vurguladı. Cevlani’nin IŞİD gibi bir yaklaşımla tüm dünyaya savaş ilan etmesini bekleyenlerin basiretli bir liderliğin ne anlama geldiğini anlamadığını belirten Şen, "Bazı insanlar, Cevlani’nin İsrail’e, Amerika’ya, Avrupa’ya ve hatta uzaylılara savaş ilan etmesini istiyor. Ancak bu, İslam’a ve Suriyeli Müslümanlara zarar vermekten başka bir işe yaramaz. IŞİD’in yaptığı gibi kontrolsüz çatışmalar, Müslümanların canına ve malına zarar verdi." dedi.

SURİYELİ MUHALİFLERİN KALPLERİNDE FİLİSTİN DE VAR ENDÜLÜS DE

Şen, muhaliflerin Filistin için kayıtsız kalmayacağını belirterek şunları söyledi:

"Filistin kalbimizin en özel yerinde. Bütün Müslümanlar için böyleyken Şam'ı özgürleştiren insanların kalbinde olmadığını düşünmek akılla bağdaştıracak bir mevzu değil. Bakın ben Şam Emevi Cami'de ilk Cuma namazını kıldım. Hemen akabinde 'Endülüs'e Veda' marşı çaldılar. Yani 600 yıl önce Endülüs'ü kaybetmişiz. Endülüs Marşı okuyan adam Filistin'den bigane kalır mı? Suriye zaten her zaman Kudüs'ün kapısı olmuştur."

BELİRSİZLİK STRATEJİSİ HESAPLI TAKTİK

Devrimden sonra Suriye'de birçok hususun muallakta kaldığı, devrim liderlerinin bu girift konularla ilgili net tavır alan bir tutum sergilemediği gerçekliğine değinen Dr. Şen, bunun bir strateji olduğunu kaydetti.

Dr. Abdulkadir Şen, belirsizlik stratejisinin, muhaliflerin çıkarlarını korumak için izlediği hesaplı bir taktik olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

"Belirsizlik şu anda muhaliflerin stratejisinin ta kendisi. Bilerek yapılıyor. Çünkü bazı konuları boş bırakmanız gerek. Mesela muhalifler bazı kritik konulardaki tutumlarını aşikar edip ilan etseler ne olacak? Herkes taraf tutacak. Ülkeler tarafını belirleyecek. Suriye içerisindeki aktörler taraf tutacaklar ve kamplaşma gerçekleşecek. Ama HTŞ ne yaptı, İdlib hükümetini Şam'a çekti. '3-4 ay boyunca duruma İdlib hükümeti vaziyet edecek' dedi Bazı konuları üstü örtülü bıraktı. Bazı konuları beyan etti. Böylece bir beklenti de oluşturdu. Ama ne yapılacağı belli edilmiyor şu anda... Yani belirsizlik politikanın ta kendisi."

ÇATIŞMALARI AZALTAN STRATEJİ

Muhaliflerin, rejim askerlerini köşeye sıkıştırmak yerine af ilan ederek direnişi kırdığına dikkat çeken Dr.Şen, "Eğer rejim askerlerini sıkıştırsalardı, çok sayıda mücahidimiz şehit olabilirdi. Bu strateji sayesinde çatışma alanlarında daha az kayıp yaşandı" dedi. Ayrıca muhaliflerin, rejimle görüşmelerde bile zekice adımlar attığını belirten Şen, şu örneği verdi:

"Muhalifler, eski ve yeni başbakanları bir araya getirerek resmi bir görev devri gerçekleştirdi. Bu süreçte, rejimin hapishanelerinin yerini ve diğer kritik bilgileri elde ettiler. Bu, diplomatik bir başarıdır."

TÜRKİYE OLMASAYDI SURİYE DEVRİMİ OLMAZDI

Dr. Abdulkadir Şen, Türkiye’nin Suriye devrimindeki rolüne de değinerek, iki farklı yaklaşımı eleştirdi:

"Bazıları, ‘Her şeyi Türkiye yaptı,’ diyor, bazıları ise Türkiye’yi tamamen yok sayıyor. Gerçek şu ki Türkiye, başından beri devrimin yanında durdu, halkı kucakladı, maddi destek verdi, STK’ların önünü açtı ve çok kıymetli işler yaptı. Ancak bu, muhaliflerin öz gücü, imanı ve mücadelesinin etkisini yok saymak anlamına gelmez. Hakikat neyse onu söylemek gerekir.

Türkiye Eğer 2016 yılında bu sürece müdahale etmeseydi yani Rusya ile anlaşmalar yapmasa, asker sokmasa, tampon bölge oluşturmasa, devriyeler yapmasaydı bu devrim bitmişti. Mesela Ürdün ne yaptı Dera'da? Dedi ki 'size bir buğday tanesi bile veremem, vermeyeceğim. Aç kalın ölün' dedi.

Sahada da sordum 'Türkiye'nin rolünü nasıl görüyorsunuz' diye. 'Türkiye olmasaydı zahiri manada şartlar gereği sebepler dairesinde bu devrim gerçekleşmezdi.' Bu konuda hiçbir şüphe yok."

KAYNAK : Haber7
Nurullah Alpay Haber7.com - Muhabir
Haber 7 - Nurullah Alpay

Editör Hakkında

2014 yılında Yeniakit.com.tr'de basın hayatına başladı. Çeşitli basın kuruluşlarında görev aldı. Son olarak Haber7.com’da mesleki hayatına devam etmektedir.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR