Türkiye’nin çelik kanatlarına Batı’dan övgü: Yüzen hava üssü kurdular, ders almalıyız!
İngiliz siyasetçi Tim Wilson Türkiye’nin savunma sanayiinde ulaştığı entegrasyon seviyesine övgüler dizdi. Wilson Türkiye’nin artık hiçbir yabancı iznine ve güncellenmesine ihtiyaç duymadan devasa bir güç haline geldiğini söyledi.
ABONE OL-
Haber7 - ÖZEL
Türkiye’nin yerli savunma sanayisinde ulaştığı teknolojik derinlik ve operasyonel entegrasyon kapasitesi, Batılı başkentlerde yankı bulmaya devam ediyor.
İngiliz siyasetçi ve eğitimci Tim Wilson, Türkiye’nin İHA, gemi, füze ve radar sistemlerini tek bir komuta ağında birleştiren “sistemler sistemi” yapısının bölgesel denklemi kökten değiştirdiğini vurguladı.
Ankara’nın NATO misyonuna liderlik ettiğini söyleyen Tim Wilson, İngiltere’nin Türkiye’den ders alması gerektiğini ifade etti.
Wilson, Türkiye’nin yerli platformları yerli mühimmatlarla eşleştirerek savaş zamanı direnci ve ihracat rekabetçiliği açısından üstünlük sağladığını belirtti.
Türkiye'nin “Gökdoğan” görüş ötesi füze testleri ve KIZILELMA ile insansız hava muharebesi doktrininde devrim yaptığını belirten Wilson, Ankara’nın hırsının ve kararlılığının tartışılmaz olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin yabancı iznine, kodlarına veya güncelleme döngülerine ihtiyaç duymadan kendi hedeflerini vurabilen bağımsız bir güç haline geldiğini belirten İngiliz siyasetçi, Rusya-Ukrayna savaşından alınan derslerle Türkiye'nin rekabetin çok önüne geçtiğini itiraf etti.
Türkiye'nin komuta ve kontrol olgunluğuna övgüler yağdıran Wilson, pek çok devletin ekipman satın alabildiğini ancak çok azının bunları Türkiye gibi gerçek zamanlı konuşturabildiğini belirtti.
TCG Anadolu ve TB3 entegrasyonunun kalıcı üsler olmadan güç aktarımı sağladığını ifade eden Wilson, Türkiye ile karşılaşacak bir devletin artık sadece gemi veya uçakları değil, birbirine bağlı devasa bir sistemi karşısında bulacağını kaydetti.
Tim Wilson, konuşmasında Batı dünyasına ve NATO müttefiklerine de net bir uyarıda bulundu.
İşte Wilson’un konuşmasından öne çıkan başlıklar...
TÜRKİYE'NİN YÜZEN HAVA ÜSSÜ
Tim Wilson, Youtube hesabı üzerinden yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin savunma girişimleri genellikle sloganlar üzerinden tartışılıyor; ancak son test döngüleri çok daha somut bir şeye işaret ediyor: İHA’ların, gemilerin, füzelerin, radarların ve komuta ağlarının tek bir operasyonel resimde birleştiği, olgunlaşan bir sistemler sistemi. Manşetlerdeki görüntü, Bayraktar TB3’ün TCG Anadolu’dan havalanmasıdır; bu durum İHA’lar yeni olduğu için değil, gemi tabanlı İHA’ların Türkiye’nin pratik erişim alanını genişletmesi nedeniyle önem taşımaktadır. Deniz platformundan havalanabilen bir İHA; mobil bir gözetleme, caydırıcılık ve vuruş aracı haline gelir. Bu sadece uçan bir kamera değil; ölçeği küçültülmüş, maliyeti düşürülmüş ve etkisiz hale getirilmesi zorlaştırılmış yüzen bir hava üssüdür.” dedi.
ÇATIŞMA BAŞLAMADAN KAZANDIRACAK SİSTEM
Türkiye’nin yerli mühimmat entegrasyonu hakkında konuşan Wilson, şu ifadeleri kullandı:
“MAM-L ve MAM-T akıllı mühimmatlarının TB3 ile entegrasyonu geliyor; burada da asıl hikaye tekil bir silah değil, entegrasyon gerçeğidir. Türkiye sadece bir İHA satın alıp ona uyan her şeyi rastgele takmıyor; yerli platformları, yerli mühimmatlarla tutarlı bir tedarik zinciri içinde eşleştiriyor ki bu, savaş zamanı direnci ve ihracat rekabetçiliği açısından kritik önemdedir. TB3, daha uzun menzilli konseptler paralel olarak çalışırken, güvenilir Türk yapımı silahlarla daha yakın menzillere saldırabilme yeteneğiyle sunuluyor. Yaklaşık 45 saat havada kalış ve kabaca 2.000 kilometrelik operasyonel yarıçap iddialarını ele alalım; bu rakamları ciddiye aldığınızda stratejik mantık değişir. Uzun dayanıklılık sinematik bir drama değil, sürekliliktir; bu, havada asılı kalmak, izlemek, beklemek, seçmek ve revize etmek demektir. Modern savaşta, sensörleri daha uzun süre tepede tutabilen taraf, genellikle tartışmayı çatışma başlamadan kazanır.”
OLAĞANÜSTÜ BAŞARI
AESA radar teknolojisi ve görüş ötesi füze sistemlerinin Türkiye’yi yabancı güncelleme döngülerinden kurtardığını belirten Wilson, şöyle devam etti:
“Daha keskin avantaj ise Gökdoğan görüş ötesi füze testleri ve Türkiye’nin, Kızılelma ile bağlantılı sürü fikirlerini de içeren, mesafeli insansız hava muharebesi doktrinine doğru ilerlemesiyle geliyor. Ambition (hırs) tartışılmazdır: Türkiye; yabancı iznine, yabancı koduna veya yabancı güncelleme döngülerine bel bağlamadan hedefleri bulabilen, sabitleyebilen ve angaje olabilen insansız platformlar istiyor. Açıkçası, Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışmadan gelen İHA’ların Türkiye’ye ulaştığı gerçeği göz önüne alındığında, Türkiye’nin İHA savaşı konusunu bizzat ele alıp kendi araçlarını yapması ve rekabetin önüne geçmesi olağanüstü bir başarıdır.”
EGEMENLİK İLANI GİBİ TEKNOLOJİ
Havada sensör ve yazılım taşıyan MURAD 600 AESA radarının “egemenlik ilanı” olduğu dile getiren Wilson, deniz altı ve yüzeyindeki insansız araçların Ankara’dan kontrol edilebilme kabiliyetinin komuta merkezli bir olgunluğu simgelediği aktardı.
İngiliz siyasetçi ve eğitimci Tim Wilson, şu ifadeleri kullandı:
“Radarın devreye girdiği yer burasıdır; MURAD 600 AESA üzerindeki vurgu teknik bir süs değil, siyasi bir beyandır. AESA radarı; tespit, sınıflandırma ve angajman seçenekleri demektir. Eğer Türkiye, düşük görünürlüklü uçaklara karşı tespiti gerçekten geliştirebilirse, bölgesel denge basit bir şekilde değişir: Görünmezlik (stealth) bir koz olmaktan çıkar ve karşı önlemlere, ağ yapılarına ve sayılara karşı savunmasız birçok avantajdan sadece biri haline gelir. Bir diğer damar ise denizdeki insansız entegrasyondur; İHA’ların, bazen Ankara’dan Akdeniz’e kadar çok uzaklardan kontrol edilebildiği söylenen insansız deniz araçlarıyla iş birliği yapmasıdır.”
TÜRKİYE İLE KARŞILAŞAN DEVLET BİRBİRİNE BAĞLI HARP SİSTEMLERİNİ DÜŞÜNMEK ZORUNDA
Türkiye’nin farklı askeri birimleri gerçek zamanlı olarak konuşturabilme yeteneği en büyük operasyonel başarı olarak tanımlayan Wilson, nihai değerlendirmesinde şu sözleri sarf etti:
“Temel nokta komuta ve kontrol olgunluğudur; pek çok devlet etkileyici ekipmanlar satın alabilir, ancak çok azı bu ekipmanları gerçek zamanlı olarak birbiriyle 'konuşturabilir'. Entegrasyon, silahlara sahip olmak ile yeteneğe sahip olmak arasındaki farktır. Ayrıca, deniz yüzeyine yakın radar kör noktalarını kullanan tehditlere bir yanıt olarak kurgulanan Gökur var. Bu, Türkiye'nin derinlik inşa ettiğini gösterir: Bir uçta üst düzey tespit, diğer uçta ise yakın savunma. Tüm bunlar ne anlama geliyor? Birincisi güç aktarımı: TCG Anadolu artı TB3, kalıcı üsler olmadan erişim anlamına gelir. İkincisi operasyonel esneklik: Uzun dayanıklılık ve entegre vuruş, sürekli baskı yaratır. Üçüncüsü karmaşıklıkla caydırıcılık: Türkiye ile karşılaşan bir devlet artık sadece uçakları veya gemileri değil, alanlar arası gözetleme yapan ve vuran birbirine bağlı bir sistemi düşünmek zorundadır.”
HEPİMİZ TÜRKİYE’NİN YAPTIĞINDAN DERS ALMALIYIZ
Türkiye’nin savunma ekosisteminin NATO müttefikleri için bir model teşkil ettiğinin altını çizen Wilson, İngiliz siyasetçi Tim Wilson, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:
“Benim yargım şu: Türkiye’nin en önemli başarısı tek bir İHA veya füze değildir; yurt içinde güncellenebilen, idame ettirilebilen ve koordine edilebilen entegre bir savunma ekosistemine doğru ilerlemesidir. Türkiye bu anlamda NATO misyonuna liderlik ediyor. Bölgesel dinamikleri değiştiren şey tiyatro değil, parçaları bir araya getirmek için gösterilen katıksız emektir. Bu, yeni bir ev inşa etmeye ve tuğlalardan çatıya kadar tüm parçaların entegre olduğundan emin olmaya benzer; Türkiye’nin şu anda yaptığı ve ihraç ettiği şey budur. Bu olağanüstü bir başarıdır. Geçen hafta Karadeniz yakınlarında Türkiye'nin kuzeyine gelen İHA'ların engellenme hızı, size buranın yeni teknoloji ve hazırlıklı olma konusunda ciddi bir ülke olduğunu söyler. Hepimiz Türkiye’nin ne yaptığından ders almalıyız.”