Yürekli'den Hicaz Turnaları şiiri

Mustafa Yürekli, ‘Hicaz Turnaları' başlıklı bir şiir kaleme aldı. Yürekli'nin şiiri Dil ve Edebiyat Dergisi'nin Mart sayısında da yer aldı.

ABONE OL
GİRİŞ 19.03.2013 09:41 GÜNCELLEME 19.03.2013 09:41 Edebiyat
Yürekli'den Hicaz Turnaları şiiri

Kapısını çarpıp çıktım yirminci asrın / En karanlık köşesinde şuuraltımın / Sedef kakmalı tombul bir ut / Dede Efendi çalmıyor hayır eski plakta  / Parkta dinliyorum Tanburi Cemil Bey'i  / Öyle bir çıkıyor ki karşıma Osmanlı gözler / Her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi / Az kalsın unutuyormuşum gibi / Hissediyorum atalarımı” 

HİCAZ TURNALARI

Yolculuğum bir göz açıp

Kapama elli yıl

Kaç kez ver elini Haydarpaşa demişim kim bilir

Kaç kez trende unuttum tahta bavulumu

Andaçlar öyle gitti ve mektuplar

Eşref saatimde diyorum ki

Her seferinde İstanbul'dan bin bir parça

Hayal kırıklığı götürmemi kafama takmamalıyım

İçim dumanlıyken de diyorum ki önce Boğaziçi'ni

İskeleleri yüzyıllık çınarları

Kubbeleri gönlümden atmalıyım

Vapur sirenleri

Sabah ezanlarına karışmakta

Üsküdar'da iskeleyi sis sarmış

İçimde turnaları uyanmış Mekke'nin Medine'nin

Yerli yerinde kıtalar denizler

Demir köprülerden geçmiştir trenler  

Kar altındaki bir bozkır köyünde gece

Bir elin parmakları kadar evin ışığı yanmıştır

Alnım dayalı diye pencerede

Bu yüreğe bu kadar acı fazla dersin bazen kendine

Ama bu hataya düşülür cahillikte

Küçücük bir yürekle

Kocaman sevmek ne haddine dünyayı

Anılar gittikçe daha çok can yakıyor

Bir azarlanmayla ölümü düşündü çocuk

Bayram sabahı ağlıyor  

Kim ne derse desin ben bu pazartesini ateşe veriyorum

Yeniden dünyaya gelmek için çıkardığım yangında

 

Yeni kalkmış Medine'den bir çift turna 

İstanbul'a gelir kona kalka

Bir kanadında kelime-i tevhid işlemeli altın halka
Gümüşünde salavat

Ne Londra'ya düşer yolları ne Washington'a 

Umurlarında değil Paris Berlin Pekin ve Moskova

Gökyüzü gibi şu kardeşlik hiçbir yere gitmiyor

Ne çıkar batılılar doğuluları anlamasalar da

Uçaklar çöllerin denizlerin üstünden geçmektedir ama

Gözünü korkutamaz turnaların hiçbir uçak 

Televizyonda Amerikan kovboyları 
Eller yukarı

Dünden teslim olmuşum hayret

Yabancı savaş gemsi

Karaköy limanında kibir abidesi

Boğaza demir atmış kaç yıldır

Titiz kaydedilmektedir olan biten herkes adına  

Şehrimizde stres atıyor fil ordusu

Ne gelir elimizden iyi vatandaş olmaktan başka

Gürültü balık ağı

Örümcek ağı da bulvar ışıkları

Sol defterde İstanbul eğleniyor yazar

Beygir çatlatma fırsatı verilir

Zamanla yarışanlara

Beden değiştirdim her fotoğrafta 

Ar damarı çatlatma tehlikesinden hiç bahsedilmedi 

Çöpe attım aymazlık kabuğu kıyafetleri

Her tören sonunda

Bazen arkana bile bakmadan

Kalbini başını alıp gitmek istersin

Öyle her şeyi geride bırakmana falan da gerek yok

Pişmanlıkları bırakabilsen yeter

 

Bakmayın etrafımda çok polis dolanmasına

Aklı karışık yüreği karanlık sessiz

Sürülmüş bir padişahım aslında

Dalyanda tarihi tiyatroda buluyorum gençliğimi

Liman yönünden görünümüne gülüşüm kocaman yama 

Kollarım yana düşmüş alçı sargılı

Sakalım kırk tane orkinos

Sormayın artık her karşılaşmada nasılsın diye ey eski tüfekler

Adet olmuş iyiyim demek

Kötüyüm ben hem de çok kime ne

Boğaziçi'nde bir rıhtım

Vapuru eksik olur mu

Hava hafiften soğuk

Dedemin eski lacivert hırkası üstümde

Bu aralar ellerim hep üşüdü benim

Kulak memelerim ve burnum sızladı  

Deniz katran huysuz

Balık kokulu bu havayla dolu ciğerim

Büyüklerimin yürüyerek geçtiği boğazı

Kayıkla geçtim kaç kez

Bir nefeste çıkarım Cağaloğlu yokuşunu 

Kalbimden başlıyorum uyanmaya

Göz kapaklarım gürültüsüz

Yavaş aralanıyor alacakaranlıkta

Sisler hala dağılmamış

Vapurla geçemem belki

Tabutu almazlar

Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yirmi dört saat açık

Asya ve Avrupa derinden akıyor birbirine

Kapısını çarpıp çıktım yirminci asrın

En karanlık köşesinde şuuraltımın 

Sedef kakmalı tombul bir ut 
Dede Efendi çalmıyor hayır eski plakta

Parkta dinliyorum Tanburi Cemil Bey'i

Öyle bir çıkıyor ki karşıma Osmanlı gözler

Her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi

Az kalsın unutuyormuşum gibi

Hissediyorum atalarımı  

Sonra elimde nargile

Gözümün önüne paslı peygamber kılıçlarını getiriyorum

Saray parçası dört başı mamur bir harem odasını

Haraç mezat satılmakta

Bir padişahla sultan eksik yatakta

Hayal perdesi yıkılıp kaldırıma düştü

Fatih'te akşam üstü

Petrol lambasını boşa yaktım 

Saymayı bıraktım oysa kara günleri

Gerinip duruyor Beykoz'da dolunay

Fenerbahçe'de yan gelip yatmış birkaç dünya yıldızı

Kur'an sayfaları arasında kurumuş

Sarı yapraklar sevgilerim felçli yanımda

Diğer yanımda acılarım

Sigara paketine yazılmış şiirler

Allah'ın bana verdiği bu ödülden çıldırıp

Yitmemek için iki yolcu kaldım ben

Biri okuyucu biri şair iki garip

 

İstanbul deyince bir çocuğun aklına

Kapalıçarşı'dan çok Sultanahmet gelir

Ezanlarla kol kola

İstiklal Marşı gelir

Camilerde karasevda havası

Avizelerde yağ lambası

İsli cılız ışık

Kendi aşk hikayesine tutulmuş

Alevle oynaşan

Bir fitilim ben

Bir dağdan define çıkarır gibi

Sevmek yazılı alnıma

Müminin müminden başka dayanağı yok

Yalnızlık bile

Ölüm bile

Allah'ın varlığı bilindikçe

Bir anlama kavuşuyor

Bir mektup değil

Unutulmuş bir sevdadır kapımı çalan  

Hadi uç kalbim ey cihangir

Ey okyanusta damla

Yarısı balık yarısı köpük

Seher deme git

Hadi aklım ey kraliçe

Ey kum tanesi çölde

Yarısı kuş yarısı çiçek

Elbette bir ustalıktır dervişlik  

Mutlu bir yolcudur

El sallar yol kenarlarındakilere

Fikri çok uzaklara gönderip

İçindeki ateşe atlamaktır

Durmadan saate bakmak.

Sökülün turnalar Eyupsultan'dan  

Bir koşuda varın Kudüs'e

Biriniz Bağdat'a gitsin

Biriniz Şam'a 

Doluşun Mekke'ye katar katar  

Kabe'ye dökülün

Batıdan doğuya sevmişim ben 

Ta Cava Adası'na kadar Cebeli Tarık'tan

Otobüs camlarından tarıyorum yeryüzünü

Asfalt şerit hiç dolaşmadan akmaktadır önüme

Nil boyu

Dicle Fırat arası

Maveraünnehir

Nabzının en iyi dinlendiği yerler camilerdir milletimin  

Yurdu övmeye  

Tükenmez kalem elimde

Her şehrin payı var derdimde

Hiçbir dilde söylenmemiş bu şarkıda bitireceğim ömrümü

Mustafa Yürekli - Haber 7

mustafayurekli@gmail.com

(Dil ve Edebiyat, Mart 2013, Sayı:51.)