Kültür Sanat Büyük Ödülleri verildi

Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri veriliyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün konuşmasıyla başlayan törende gözler büyük Şair Sezai Karakoç'u aradı.

ABONE OL
GİRİŞ 26.12.2011 12:26 GÜNCELLEME 26.12.2011 12:26 Edebiyat
Kültür Sanat Büyük Ödülleri verildi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, devletlerin, milletlerin güvenli bir şekilde yollarına devam etmesi için sanatkarların, düşünürlerin, fikir adamlarının, aydınların kılavuzluğuna daima ihtiyaç bulunduğunu belirterek, ''Zaman zaman siyasetçiler, devlet adamları konjonktürlerden her zaman etkilenebilirler ama sanatçılar, kültür adamları, düşünürler, bunlar daima sağduyularıyla hareket ederler, vicdanlarıyla hareket ederler ve sonunda gerçekten doğru yönlendirmeyi hep yaparlar'' dedi.

Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri, Çankaya Köşkü'nde düzenlenen törenle sahiplerine verildi.

Törene, Cumhurbaşkanı Gül, eşi Hayrünnisa Gül'ün yanı sıra Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Beşir Atalay, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, bazı milletvekilleri, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, iş adamları, medya temsilcileri ve kültür sanat dünyasından davetliler katıldı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, törende yaptığı konuşmada, sanat, kültür ve fikir dünyasının çok ayrı bir alan olduğunu belirterek, birçok konuda başarılı olunabileceğini ancak bu alanların biraz daha ayrı bir kabiliyetle, Allah vergisi ile ilgili olduğunu ifade etti. Gül, ''O bakımdan bugün siz değerli şahsiyetleri burada misafir etmekten gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum'' dedi.

Cumhurbaşkanı olduğunda yaptığı ilk konuşmayı hatırlatan Gül, sanat, kültür, bilim alanındaki faaliyetleri daima koruyacağını ve himayesine alacağını söylediğini belirtti. Gül, bu alanda elinden geleni yaptığı kanaatinde olduğunu dile getirdi.

''Esas ödülleri sizler millete verdiniz''

Her sene düzenli olarak bu ödülleri seçkin sanatçılara verdiklerini belirten Gül, şunları kaydetti:

''Devletlerin, milletlerin güvenli bir şekilde yollarına devam etmesi için, sanatkarların, düşünürlerin, fikir adamlarının, aydınların kılavuzluğuna daima ihtiyaç vardır. Zaman zaman siyasetçiler, devlet adamları konjonktürlerden her zaman etkilenebilirler ama sanatçılar, kültür adamları, düşünürler, bunlar daima sağduyularıyla hareket ederler, vicdanlarıyla hareket ederler ve sonunda gerçekten doğru yönlendirmeyi hep yaparlar. Bundan dolayı bizim de ülke olarak, millet olarak daima sanatçılarımıza, yazarlarımıza, fikir adamalarımıza en üstün değeri vermemiz gerekir. Aslında bugün bir ödül merasimindeyiz ama esas ödülleri sizler eserlerinizle bu millete verdiniz. Eserlerinizle verdiğiniz ödülleri bizler gördüğümüz için onlara karşı, onlara bir şükran anlamında bu ödülleri, şükran nişanesi olarak veriyoruz.''

Türkiye'nin şu anda birçok alanda kendini ispatladığını anlatan Gül, o bakımdan bütün kaynakları sanat ve kültür hayatına seferber etmenin zamanının geldiği kanaatinde olduğunu dile getirdi. Bunun çok güzel örneklerinin de yaşandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, birçok alanda bu konuda faaliyetler yürütüldüğünü anlattı.

Türkiye'nin bilim, araştırma, geliştirme alanında çok büyük bir hamle yaptığını kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, ''5-10 seneye kalmaz bunun neticelerini görürüz. Kültürde de böyle bir tekrar toparlanma ve bütün kaynaklarımızı koordine etmeye ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. İnanıyorum ki bütün asırlar boyunca evrensel alanda çok değerli eserler vermiş olan milletimiz bundan sonra da yine çok değerli eserler verecektir'' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül, kültür sanat hayatının evrensel olduğunu ifade ederek, ''Bu alana kim ne kadar çok katkı yaparsa milletimin de şerefini ve itibarını da o kadar çok yükseltir. Bu anlayışla hareket etmemiz gerekir'' dedi.

''Karakoç, fikir ve dünya görüşümün oluşmasında katkı veren kişi''

Edebiyat dalında ödüle layık görülen şair Sezai Karakoç'un, büyük bir şair ve büyük bir düşünce insanı olarak yerini aldığını söyleyen Gül, ''Ben de şahsen lisedeki öğrencilik yıllarımdan bu yana sadece ezberlediğim şiirleri değil ama kendi fikir ve dünya görüşümün oluşmasında da en büyük katkıları olan kişilerden birisidir'' diye konuştu.

Sanat tarihi alalında ödül alan Prof. Dr. Semavi Eyice'nin de muhteşem bir bilim adamı ve sanat tarihçisi olduğunu belirten Gül, ''Burada söyledikleri umut ediyorum ki uygulayıcılar tarafından da dikkate alınır. Özellikle İstanbul gibi bizim en büyük hazinemizin değerini daha da artıracak, onun değerini azaltmayacak şekilde hareket etme durumunda olan bütün uygulayıcılar, görevliler, herkes ümit ediyorum ki kendisinin sadece eserlerinden değil, fikirlerinden de faydalanırlar'' dedi.

Hat sanatçısı Hasan Çelebi'nin, hat sanatını büyük kitlelere yaymaya önderlik ettiğini söyleyen Gül, Hasan Çelebi'nin, sadece Türkiye'den değil, ABD'den Çin'e, Afrika'dan Rusya'ya kadar her alanda öğrencileri bulunduğunu anlattı.

Ödül alan Doğan Hızlan'a da seslenen Gül, ''Edebiyatın profesörü diyorlardı size. Ne kadar çok kültür faaliyetlerini detaylarına kadar takip ettiğinizi ve onları eleştirerek aslında onları güçlendirdiğinizi biliyorum. Dolayısıyla sizin eleştiriniz, sanat ve kültür hayatımızın daha da zenginleşmesini sağlıyor'' diye konuştu.

''Diğer zenginliklerin süzülerek gelen kısmıdır kültür ve sanat''

Cumhurbaşkanı Gül, ödül alanları tebrik ederek, Türk sanat ve kültür hayatının etkinliklerinin önümüzdeki yıllarda daha da artacağına inandığını dile getirdi. Gül, şöyle devam etti:

''Çünkü artık böyle bir dönemde hissediyoruz kendimizi ve Türkiye'nin esas zenginliği de bu olacaktır. Zaten diğer zenginliklerin süzülerek gelen kısmıdır kültür ve sanat. Siyasi zenginlik, ekonomik zenginlik, diğer alanlarda zenginliğin hepsinin toplamının, neticede hepsinin bir süzülüşüdür. O bakımdan inanıyorum ki Türkiye sadece kendi coğrafyasında değil, bütün evrensel alanda da kültür ve sanat alanında en güzel hizmetleri ve katkıları yapmaya devam edecektir.''

Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasının ardından sanat tarihi dalında Prof. Dr. Semavi Eyice, eleştiri dalında Doğan Hızlan ve geleneksel sanatlar dalında hat sanatçısı Hasan Çelebi'ye ödüllerini verdi.

Törenin sunuculuğunu yapan tiyatrocu Kenan Işık, edebiyat dalında ödüle layık görülen ancak mazereti nedeniyle törene katılamayan Sezai Karakoç'a ödülünün daha sonra verileceğini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eşi Hayrünnisa Gül ile birlikte ödül alanlarla hatıra fotoğrafı çektirdi. Gül, yürümekte zorluk çektiği için baston kullanan Eyice'nin sahneden inmesine yardım etti.

Sanat tarihi dalında ödüle değer görülen Prof. Dr. Semavi Eyice, törende yaptığı konuşmada, bir bilim adamının hayatında elde edebileceği en büyük mutluluğun, yaptığı hizmetlerin takdir edilmesi ve bunun ödülle cevaplandırılması olduğunu söyledi. Ödül için teşekkür eden Eyice, hayatında ödüller de acılar da gördüğünü ifade etti.

Üyesi olduğu Türk Tarih Kurumu’ndan 12 Eylül döneminde hiçbir gerekçe gösterilmeden atılanlar arasında yer aldığını belirten Eyice, şöyle konuştu:

''4 sene sonra bazı üyelerin isteği üzerine Tarih Kurumu’na tekrar döndüm fakat pek rahat durmadım. Daha doğrusu çenemi tutmam gerekiyormuş. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir düşüncesiyle, hukuk yoluyla gerekçeyi sormak istedim. Bana birkaç ay sonra Tarih Kurumu'nun o dönemki başkanı tarafından bana gelen bir yazıyla, 'Biz seni tekrar attık' dediler. Yani öyle zannediyorum ki bu mazhariyet başka bir kimseye pek gelmemiştir. Tarih Kurumu'ndan iki defa atılmak şerefine nail oldum. Bu acı hatırayı burada tekrarlamak zorunda kaldım. Türkiye Cumhuriyeti'nin en yüksek ödülünü Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün elinden almaktan bahtiyarım.''

Eyice, Türkiye'deki sanat eserlerinin, eski eserlerin tanınması, bilinmesi ve yaşatılmasının gerekli olduğuna inandığını ve bu işe çocuk yaşta başladığını anlatarak, ''Bunun için de çalıştım, yetiştim, eserler vermeye başladım'' dedi. Eyice, Batının bilim dergilerinde ve Türk yayınlarında çeşitli dillerde çıkan yüzlerce, hatta bini geçen makaleleri olduğunu, kitaplar yazdığını kaydetti.

Atatürk'ün 1931 yılındaki Konya gezisi sırasında dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye çektiği telgrafta, yabancı arkeologların Anadolu'nun çeşitli medeniyetlerinden eserleri araştırdığını gördüğünü, bundan sonra bunu Türklerin yapması gerektiğini ve gençlerin bu doğrultuda yetiştirilmesi gerektiğini belirttiğini anımsatan Eyice, telgrafta Türk sanatı eserlerinin kötü durumda olduğunu ve bazılarının asker tarafından işgal edildiğini ve depo gibi kullanıldığını gördüğünü anlattığını belirtti. Atatürk'ün bu yerlerin boşaltılarak, restorasyonu için vakıflara emir verilmesi talimatı verdiğini de ifade eden Eyice, ''Buna uyulmuştur diyemeyeceğim'' dedi.

Anıtlar Kurulu'nda istifa edene kadar 40 yıl görev yaptığını dile getiren Eyice, hangi eserlerin ne hale getirildiğini gördüğünü söyledi.

İstanbul'un acıklı bir duruma geldiğini vurgulayan Eyice, şöyle devam etti:

''Bundan önce yine başka bir ödül münasebetiyle hazırladığım bildiride, 'tanıdığım İstanbul' diye çocukluğumdan beri gezdiğim, sokak sokak tanıdığım İstanbul'un artık kaybolmakta olduğunu görüyorum. İşin en acıklı tarafı, etrafında yükselen heyula gibi binalarla İstanbul'un silueti yok oluyor. İstanbul'un, bir zaman Alman şehircilik uzmanı Bruno Taut'’un tarif ettiği gibi, şehir taçları dediği büyük eserleri adeta minyatür haline geliyor, maket haline geliyor Süleymaniye. Bunu görüyoruz ve acısını duyuyoruz. Bir daha da bunların yerine getirilemeyeceğine, düzelemeyeceğine inanmak zorundayız.''

Doğan Hızlan’ın konuşması

Eleştiri alanında ödüle layık görülen Doğan Hızlan da konuşmasında, genellikle edebiyat jürilerinde üyelik yaptığı için ödül verdiğini ifade ederek, ödül almanın kendisine yabancı bir duygu olduğunu, bu nedenle çok etkilendiğini dile getirdi.

''Üstelik bu ödülü, devletin zirvesinden alıyorsam bu hiç kuşkusuz benim için çok daha önemli'' diyen Hızlan, kendisi için hazırlanan kısa filmi izlerken, Yaşar Kemal’i hatırladığını söyledi. Kemal hakkında yazdığı yazı üzerine Yaşar Kemal’in kendisini aradığını ve 'Ben neymişim' dediğini aktaran Hızlan, böyle takdimlerde insanın 'Ben neymişim' diye duygulandığını ifade etti.

Edebiyat eleştirisine ödül verilmesinin çok hoşuna gittiğini dile getiren Hızlan, şunları söyledi:

''Çünkü genelde eleştiri biraz üvey evlattır. Üvey evlada devlet tarafından ödül verilince artık asli bir evlat oluyor ve devlet onu evlat edinmiş oluyor. Genellikle biliyorsunuz, eleştirmenler övdükleri sürece çok beğenilirler. Övmedikleri sürece de 'Canım o zaten anlamıyor. Bizde eleştiri yoktur' diye toptan yok edilirler. Ama ben genelde hep eleştiri anlayışımda şunu gözetmeye çalıştım; yok etmenin kolaylığını hiç tercih etmedim. Ben var etmenin zorluğunu seçtim. Zaten yok edilecek kadar kötü, okunmayacak kadar kötü, dinlenmeyecek müzik, kendisi ne seyirci ne dinleyici ne okur buluyor. Kaybolup gidiyor. Değerli bir şeyin daha da değer kazanması ve daha çok kitleye ulaşması için eleştiri gerçekten önemli.''

Hızlan, kendisine ödül verilmesinden dolayı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Değerlendirme Kurulu'na teşekkür etti.

Hattat Çelebi


Geleneksel sanatlar dalında ödül alan hattat Hasan Çelebi ise konuşmasına, kendisine ve temsil ettiği hat sanatına ödül verilmesinden dolayı teşekkür etti.

Konuşurken oldukça heyecanlı olduğu görülen Çelebi, temsil ettiği hat sanatının, Türk kültürünün bir parçası ve Türk milletinin sanatlarının başta gelenlerinden olduğunu belirtti.  Çelebi, hat sanatının her ne kadar dışarıya mal edilse de Türk ecdadının gayreti, devlet büyüklerinin himayesi ve halkın iltifatının hat sanatını zirveye ulaştırdığını ve sanatın bir Türk sanatı olduğunun herkes tarafından kabul edildiğini anlattı.

Çelebi, hat sanatçılarından dördünün  hayatta olduğunu, kendisi gibi üç-beş arkadaşının da bu üstatlardan faydalandığını ifade ederek, duygularını şöyle dile getirdi:

''Öğrendiklerimizi kendimize saklamayıp meraklı gençlere aktarmaya gayret ettik ve bugünkü günlere geldik ki başlangıçta tek veya iki arkadaşla bu çalışmaları yürütürken bugün sayıları epeyce ilerlemiştir. Afrika’dan Sibirya’ya, Amerika’dan Japonya’ya bu coğrafya içerisinde hangi ülkeye giderseniz meraklı ve bu işe gönül vermiş birisini bulmak mümkündür talebelerimizden. Hamdolsun bu günleri gördük ki bu sanata nişan verilir oldu. Bu himaye ve bu iltifatın devamı, bu sanatın tekrar eski satvetine hasıl olacağını göstermektedir. Şahsımda bu sanata münasip görülen bu nişanı mazide emeği geçmiş olanlara vekaleten, muasırlarıma asaleten, nesli cedide de niyabeten kabul ettiğimi bildirir, hürmetlerimi sunarım.''

Karakoç’un şiiri

Edebiyat dalında ödüle değer görülen şair Sezai Karakoç ise mazeret bildirerek, törene katılmadı.

Törenin sunuculuğunu yapan Kenan Işık, Karakoç’un ''Ey Sevgili'' adlı şiirini okudu. Işık şiiri okurken, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker oturdukları yerden ezbere Işık'a eşlik ettiler.

Törenin ardından, Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül tarafından davetlilere resepsiyon verildi.

KAYNAK : AA