Nasrettin Hoca fıkraları nelerdir? Nasrettin Hoca'nın komik kısa fıkraları...

Nasrettin Hoca, Anadolu halkının en önemli mizah ve güldürü sembolü olarak kabul edilmektedir. Aslında Nasrettin Hoca fıkralarının çıkış noktası, diğer alim ve hocalardan farklı olarak halka kendine has üslubuyla verdiği nasihatler ve öğütlerdir. Peki nükteli hikayeleriyle yüzlerce yıldır unutulmayan Nasrettin Hoca kimdir? İşte Nasrettin Hoca fıkraları...

ABONE OL
GİRİŞ 12.10.2022 16:24 GÜNCELLEME 12.10.2022 16:24 EĞİTİM ÖĞRETİM
Nasrettin Hoca fıkraları nelerdir? Nasrettin Hoca'nın komik kısa fıkraları...

Sözlü edebiyatın en önemli parçalarından biri olan Nasrettin Hoca fıkraları, aktardığı hikayelerle güldürürken ders niteliği nasihatler de vermektedir. Anadolu İslam kültürüyle yetişen Nasrettin Hoca, halkın kendisini çok sevmesi, halka olan sıkı iletişimi ve samimiyeti, kendisine yüklenilen fevkalade niteliklerinin yüklenmesine neden olmuştur. 13.yy’den bu yana Türk Edebiyatında önemli bir yere sahip olan Nasrettin Hoca hikayeleri, günümüzde büyük bir ilgiyle okunmaya ve dinlenmeye devam etmektedir. Nasrettin Hoca hikayeleri ya da fıkraları, güldürürken düşündürerek hem çocuklara hem yetişkinlere dersler vermektedir. 

Nasrettin Hoca Kimdir?

Nasrettin Hoca, 1208 yılında Eskişehir’in Sivrihisar’da dünyaya gelmiştir. Sivrihisar Medresesinde eğitim gören Nasrettin Hoca, yeterli eğitim aldıktan sonra müderrislik ve kadılık yaptığı rivayet edilmektedir. Günümüze ulaşan komik fıkralarından ziyade zengin ilmi ve dini bilgiye sahip olduğu, halkla kurduğu yakın ilişkiler, katı İslam kurallarını dahi kendi yumuşak üslubuyla aktardığından insanlara verdiği öğütler efsaneleşerek kulaktan kulağa yayılmaya başlamıştır. Günümüzde hala büyük bir ilgiyle okunan Nasrettin Hoca fıkraları, halkın duygu ve düşüncelerini yansıtan güldürü ve düşündürücü hikayelerdir…

Nasrettin Hoca Fıkraları

1- Ya Tutarsa

Nasreddin Hoca bir gün gölün kıyısına gider. Elinde koca bir kaşık yoğurdu da yanına almış.
Nasreddin Hoca, kaşığındaki yoğurdu göle sokmuş ve yoğurdu göle boşaltmış.

O sırada köylülerden biri onu görmüş ve şaşkınlıkla:

– Hoca ne yapıyorsun, diye sormuş.

Hoca gülümseyerek:

– Gölü mayalıyorum, ne yapayım, demiş.

Adam, Hoca'ya bakmış ve kahkaha atarak:

– Ne diyorsun be Hoca, çıldırmış olmalısın. Koskoca göl hiç maya tutar mı?, demiş.

Hoca gülümsemesini hiç bozmadan:

– Peki ama ya tutarsa, demiş.

2- Kazan Doğurdu

Bir gün Nasreddin Hoca, komşusundan bir kazan ister. İşini bitirince kazanın içine küçük bir tencere koyup geri iade eder. Kazan sahibi tencereyi görünce:

– Bu nedir? Diye sorar. Hoca cevap verir:

– Müjde! Kazanınız doğurdu. Bu haber komşusunun hoşuna gider.

– Pekala! diyerek tencereyi kabullenir. Hoca yine bir gün komşusundan kazanı ister. Alır ama bu sefer iade etmez. Sahibi bir süre bekler. Kazanın gelmediğini görünce, Hocanın evine gelir, kazanı geri ister. Hoca üzüntülü bir çehre ile:

– Sizlere ömür, kazan öldü! der. Komşu hayretle:

– Aman Hocam, hiç kazan ölür mü? Deyince, Hocanın cevabı hazırdır:

-Kazanın doğurduğuna inanırsın da, öldüğüne niçin inanmazsın? Hoca, daha sonra kazanı iade eder. Zaten maksadı, çıkarına çok düşkün olan komşusuna, iyi bir ders vermektir.

3- Parayı Veren Düdüğü Çalar

Çocuklar, pazara gelen Nasreddin Hoca'nın etrafını sarmış. “Hoca, bana düdük al!” demiş biri. “Bana da, bana da!” demiş bir diğeri.

Diğerleri de sırayla:

– Ben de düdük isterim!

– Bir tane de bana!, demişler.

İçlerinden sadece biri Nasreddin Hoca’ya düdük parası vermiş. Hoca, parayı alıp pazara gitmiş.

Hoca, akşam pazardan dönünce çocuklar etrafını sarmış. Her biri düdüğünü istemiş. Cebinden bir düdük çıkaran hoca, parayı veren çocuğa vermiş.

Diğer çocuklar hep bir ağızdan bağırmış:

– Hani bizim düdüğümüz?

Nasrettin Hoca gülerek,

– Parayı veren düdüğü çalar, demiş.

4- Akıl Sır Ermiyor

Nasreddin Hoca bir gün yolda yürürken iki yüz akçe parasını kaybetmiş. Kaybettiği parasını bulamayan ve çok üzülen Hoca, “ne olur bulunsun” diye dua etmiş.
Aynı zamanda yaşadığı şehrin en zenginlerinden biri uzak diyarlarda bir yerde çıktığı gemi yolculuğunda kötü bir fırtınaya yakalanmış ve “Eğer kurtulursam Nasreddin Hoca’ya iki yüz akçe para vereceğim” diye adak adamış hemen.
Kötü fırtınadan kurtulan adam hemen gelip bu parayı Hoca’ya vermiş. Hoca şaşırmış ve:

– Ey Allah'ım sağ ol. Bu ne dolambaçlı yolmuş, ben parayı ben nerede yitirdim, nerden çıktı. Gerçekten de akıl sır ermiyor, demiş.

5- Sözümden Dönmem

Bir gün Hoca ile komşusu bahçede oturuyor ve sohbet ediyorlarmış.
Komşusu Hoca’ya sormuş:

– Hoca’m, sen kaç yaşındasın?

Nasreddin Hoca derin derin düşünmüş ve ak sakallarını sıvazlayarak:

– Kırk yaşındayım.

Komşusu şaşkın bir şekilde hemen itiraz etmiş:

– Nasıl olur bu Hoca Efendi, 10 yıl önce de sorduğumda aynı cevabı vermiştin, demiş.

Hoca sakince gülümsemiş ve:

– Komşu Efendi ben sözümün eriyim. Sözümden dönmek bana yakışmaz. On yıl sonra da sorsan aynı cevabı vereceğim, demiş.

6- Allah'ın Rahmetinden Kaçılmaz

Günün birinde bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaktadır. Elbette yağmur yağdığı vakit ya koşulur, ya da bir yerlere sığınılır. Nasreddin Hoca da yağmurun yağışını ve sokakların yalnızlığını pencereden seyrederken bir de bakar ki yağmurdan kaçan bir adam… Hoca biraz dikkatli baktığında bunun bir komşusu olduğunu anlar ve pencereyi açarak;

"Komşu, komşu, utanmıyor musun, niçin Allah'ın rahmetinden kaçıyorsun?" deyince adam koşmayı bırakır ve yavaş yavaş evine doğru gider. Bu arada adamın da ıslanmadık yeri kalmaz.

Ertesi gün hava yine yağmurludur. Bu defa Hoca Efendi alışveriş için sokağa çıkmıştır. O, işini bitirip de hızlı adımlarla evine doğru giderken bir gün önceki komşusunun evinin önünden geçer. Bu sefer komşusu;

"Hoca Efendi, Hoca Efendi, sen dün bana 'Allah'ın rahmetinden kaçılmaz. ' demiştin; bak şimdi kendin kaçıyorsun." deyince, Hoca komşusuna doğru döner ve

"Be adam! Ben Allah'ın rahmetinden kaçmıyorum, Allah'ın rahmetini çiğnememek için koşuyorum." der.

7- Doksan Dokuza Da Razıyım

Nasrettin Hoca bir gece garip bir rüya görür.

Rüyasında avucuna doksan dokuz altın para koyarlar.

Ama Hoca bununla yetinmeyip,

– Olmaz, doksan dokuzu veren yüzü de verir.

Yüz altın isterim, diye sayıklar.

İşte tam bu sırada Hoca uyanır.

Gördüklerinin rüya olduğunu anlayınca hemen gözlerini kapatır.

Avucunu uzatarak,

– Peki, doksan dokuza da razıyım, der.

8- Hırsız

Nasreddin Hoca ile kapısının evine bir gece hırsız girmiş. Hırsız her şeyi toplamış ve çuvalına doldurmuş. Hoca bunları yaparken hırsızı görmüş ve sesini çıkarmamış.
Hırsız sessizce evden çıkıp kendi evine doğru yola çıkmış. Hoca da onu takip edip arkasından evine girmiş.

Hırsız onu fark edip:

– Sen de kimsin?, demiş.

Hoca:

– Bir az önce evimdeki her şeyi toplayıp buraya getirdin. Ben de buraya taşındığım için seninle geldim, demiş.

9- Bugün Ayın Kaçı

Nasreddin Hoca bir gün bir işi için Konya'ya gitmiş. Yolda giderken bir adam Hoca'yı durdurmuş:

– Pardon Amca, bugün ayın kaçı biliyor musun?, demiş.

Hoca:

– Ne bileyim yahu! Ben buraların yabancısıyım, demiş.

10- Rüya

Gece yatağında mışıl mışıl uyuyan Nasreddin Hoca aniden uyanmış. Hemen kapısını uyandırmış:

– Hanım kalk gözlüğümü bulamıyorum.

Kadıncağız uykulu bir şekilde:

– Hoca gözlüğü uykuda ne yapacaksın? demiş.

Hoca gözlüğünü bulmuş ve gözüne takarken:

– Rüyada daha iyi göreceğim, demiş.