Yok hükmündedir! Türkiye istemezse adım atamazlar
AB Dışişleri Bakanları, uluslararası hukuku hiçe sayarak Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetleri nedeniyle yaptırım uygulanmasına ilişkin çerçeve belgesini onayladı. Konuya değerlendiren uzmanlar ise, Türkiye'nin uluslararası hukuka göre bölgede doğal haklara sahip olduğunu ifade ederek, "Kimsenin şüphesi olmasın. Bu karar yok hükmündedir" görüşünde birleşiyor.
ABONE OLAB Konseyi'nden yapılan açıklamaya göre, AB Dışişleri Bakanlarının Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetleri nedeniyle yaptırım uygulanmasına ilişkin çerçeve belgeyi onayladı. "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de yaşa dışı sondaj faaliyetlerine cevap olarak uygulanması planlanan kısıtlayıcı tedbirler için bir çerçeve belge kabul edildi" denen açıklamada, sorumlu kişi ve kurumlara karşı kısıtlayıcı tedbirler uygulanmasının mümkün olacağı ifade edildi. Söz konusu tedbirlerin seyahat yasağı ile kurum ve kişilerin mal varlıklarının dondurulmasını kapsayacağı kaydedilirken yaptırım listesinde yer alan kişi ve kurumlara AB tarafından fon aktarılmayacağı vurgulandı. Bu arada yaptırımların sondaj gemilerindeki kaptanları ve TSK mensuplarını da hedef alabileceği belirtildi.
KIYMETİ HARBİYESİ YOK
Konuya ilişkin Haber7.com’a konuşan uzmanlar, alınan bu kararların bir anlam ifade etmediğini belirterek, “Yavuz Sondaj Gemisi ve Fatih Sondaj Gemisi’nde görev yapanlar hakkında dolaşım kısıtlaması gibi karar aldırmaya çalışıyorlar ama bu kararı Avrupa Adalet Divanı’nın alması gerekiyor. AB Dış işleri Bakanlarının, AB Dış işleri Komisyonu’nun veya AB Konseyi’nin kararları geçerli kararlar değil, bunlar politik kararlardır. Yani bu çerçeve belgesinin kıymeti harbiyesi yok” görüşünde. KKTC eski bakanlarından Haber7.com yazarı Prof. Ata Atun, “Avrupa Birliği(AB) içinde bir bağlayıcılığı var ama çok da kıymeti olmayan bir gelişme. AB içinde iki büyük gurup bulunuyor. Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi gibi cücelerden oluşan ülkeler Türkiye’ye yaptırım yapılmasını istiyorlar ama Almanya, Danimarka gibi AB üzerinde söz sahibi büyük ülkeler ise ‘Yaptırım yapmamalıyız, gerek yok. Bizim Türkiye’ye ihtiyacımız var’ görüşündeler. Bunu bazen açık açık bazen de kapalı şekilde dile getiriyorlar. Yani bu çerçeve belgesinin kıymeti harbiyesi yok” dedi.
RUM KESİMİ SÜREKLİ BUNUN ARKASINA SAKLANIYOR
TÜRKİYE’YE KİMSE MÜDAHALE EDEMEZ
Türkiye’nin Doğu Akdeniz konusunda devre dışı bırakılması gibi bir şeyin söz konusu olamayacağına vurgu yapan Prof. Dr. Atun, “Türkiye, 1946 Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’ne göre Doğu Akdeniz’de bulunuyor, yani Türkiye suç işlemiyor. Münhasır ekonomik bölge başka kıta sağanlığı başka bir konu. Kıta sağanlığı deniz dibindeki toprakta yapılan araştırmalardır. Münhasır ekonomik bölge ise deniz yüzeyinde yapılan araştırmalardır. Bu nedenle Türkiye’nin kıta sağanlığı hakları tartışma da kaldırmıyor. Çünkü kıta sağanlığı kıtalara aittir, adalara ait değildir. Dikkate ederseniz Yunanistan Ege’de, Rum Kesimi de Doğu Akdeniz’de kıta sağanlığı kelimesini ağzına almıyor. Bunun gerekçesi de 1946 Kıta Sağanlığı Sözleşmesi’dir. Petrol ve doğalgaz denizin dibinden çıkar. Türkiye buna göre Doğu Akdeniz’de faaliyetlerini sürdürüyor. Buna da kimse müdahale edemez” ifadelerini kullandı.
BU ÜLKELER DİKKATE BİLE ALMIYOR
AB 1 Mayıs 2004’te Kıbrıs Rum Kesimi’ni AB’ye alırken bir de onuncu protokolü imzaladı. İmzalanan AB müktesebatına göre Kıbrıs Adası’nın tümü AB toprağı sayılırken, bir madde ile kuzeyi bunun dışında bırakıldı. Bu nedenle Rum tarafına destek olmaya çalışıyorlar. Ancak AB, Lizbon Anlaşması’nda yer alan bazı maddeler ile AB içerisinde yer alan ve ufaklar grubu olarak nitelendirebileceğimiz ülkelerin veto hakkını kaldırdı. Yani her aklına estiğinde ne Rum tarafı ne Malta gibi ülkeler veto edemez hale geldiler. Çünkü bu küçük ülkelerin AB’yi kullanmasından bıktılar, usandılar. Bu nedenle böyle bir gruplaşma var. Bu nedenle bazıları bilinçli bir şekilde taraf çıkıyor. Kısacası bu ülkeler dikkate bile alınmıyor.
AB, ULUSLARARASI HUKUKA AYKIRI DAVRANIYOR
KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN, YOK HÜKMÜNDEDİR
AB üyesi ülkelerin öncelikle Doğu Akdeniz’de Güney Kıbrıs’ın uluslararası hukuk gereğince belirlemediği, sahip olamadığı sözde münhasır ekonomik bölge alanlarını var gibi saymakla zaten en büyük uluslararası hukuka aykırılığı gerçekleştirdiğine vurgu yapan Gözügüzelli, “Uluslararası hukukta deniz sınırı ve deniz sınırlandırması iki farklı kavramdır. Münhasır ekonomik bölge ilanı için deniz sınırlandırması gerekmektedir. Çünkü Münhasır ekonomik bölge için en az kıyıdaş devletlerin ya da karşıt kıyıdaki devletlerin ikili anlaşmaları gereğince dış kıta sınırlarının belirlenmesi gerekir ya da kıta sahanlığı için. Dolayısıyla bu sınırlar anlaşma yoluyla belirlenmeden tek taraflı iddia ile Kıbrıs konusu devam ederken ve Kuzey Kıbrıs Türk hakları da göz ardı edilerek izlenen bu tutum tamamıyla hukuku yok saymaktır, Kıbrıs Türkleri’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin haklarını yok saymak anlamına geliyor. Bununla birlikte diğer bölge devletlerinin hakları da bu şekilde yok sayılmaya devam edilmektedir. Avrupa Birliği’nin takındığı bu tutum tamamıyla geçersizdir ve yok hükmündedir. Türkiye Cumhuriyeti Doğu Akdeniz’deki mevcut egemenlik haklarına, ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti egemenlik haklarına sahip çıkmaya devam edecektir. Bundan kimsenin şüphe duymasına gerek yoktur” dedi.
TÜRKİYE RIZA GÖSTERMEDEN ADIM ATAMAZLAR
Uluslararası hukukun 77. maddesi doğrultusunda kıta sahanlığı üzerine Türkiye Cumhuriyeti devleti zaten kendiliğinden doğal bir hakka sahip olduğuna dikkat çeken Gözügüzelli, “Kıbrıs Türkleri de Türkiye’ye 2011 yılında kar payı esasında verdiği ruhsat sahalarında arama işletme faaliyeti ortaya koymada meşru haklara sahiptir. AB tarafından hiçbir söz hakları yokken Doğu Akdeniz’de kişisel ve siyasi çıkarlar için uluslararası hukuk ilkeleri tarumar edilmeye çalışılmaktadır. Söz hakkı olmayanlar yaptırımı bırakın kalkıp Türkiye Cumhuriyeti devletine nasihat verme hakları dahi söz konusu olamaz. Türkiye Cumhuriyeti olmadan bölgede herhangi bir projenin hayata geçirilemeyeceğini belirtmek gerekiyor. Çünkü planlanan EastMed Gaz Boru Hattı, EuroAsia Interconnector ve EuroAfrica Interconnector projeleri dahil Türk kıta sahanlığından geçirilmesi tasarlandığı için Türkiye onay ve rıza göstermeden her hangi bir adım atamazlar. Uluslararası hukukun 79. Maddesinin 3. Fırkasına göre deniz hukukunda sarihtir. Kıta sahanlığından geçirilecek boru ve kablo hatlarında ilgili kıyı devletinden rıza alınması gerekiyor. Şimdi çizilmeyen sınırlar üzerine kalkıp da Avrupa Birliği hukuken belirlenmeyen deniz sınırları üzerine ‘Güney Kıbrıs’ın hakları bunlardır’ diye Türkiye’ye dayatma yapmaya da hakkı olamaz. Böyle bir tavır içine girerler ise de vebalini ve bedelini mutlaka öderler. Türkiye Cumhuriyeti’nin olduğu müzakere masasına gelirler, çünkü Türkiye’siz bölgede kimse adım atamaz” ifadelerini sözlerine ekledi.