Savunma sanayisi uzmanlarından yaptırım değerlendirmesi
Savunma sanayisi uzmanları, ABD'nin S-400'ler nedeniyle Türkiye'ye yönelik aldığı yaptırım kararının Türk savunma sanayisine olası etkilerini ve alternatif çözümleri değerlendirdi.
ABONE OLSavunma sanayisi uzmanları, ABD'nin S-400'ler nedeniyle Türkiye'ye yönelik aldığı yaptırım kararının Türk savunma sanayisine olası etkilerini ve alternatif çözümleri değerlendirdi.
Savunma Politikaları Araştırmacısı Arda Mevlütoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ABD yönetimi tarafından S-400 alımından dolayı Türkiye’ye CAATSA yaptırımlarının uygulanmasının, iki ülke ilişkilerinde önemli bir dönüm noktasını teşkil ettiğini söyledi. Mevlütoğlu, "Toplumsal hafızada derin iz bırakacağı kesin olan bu kararın, jeopolitik yansımalarının da olması muhtemel." dedi.
Yaptırım ile birlikte Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığına (SSB) ihracat lisansı verilmesinin yasaklandığına işaret eden Mevlütoğlu, "SSB, Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik güçlerinin ihtiyaçları için yapılan tedariklerde müşteri konumunda olduğu için, bu lisansın yasaklanması; SSB’nin içinde olduğu projelerde bundan sonra ABD’den sistem, alt sistem ve parça alınamayacağı anlamına gelir. Sözleşmesi imzalanıp, yürürlüğe girmiş projelerde, sistem gereği söz konusu lisansların zaten alınmış olması gerektiğinden bir aksama olmaması gerekir ancak bu aşamaya gelmemiş üretim ve tedarik projelerinde alternatif çözümler üretilmesi gerekecektir." değerlendirmesinde bulundu.
CAATSA ile SSB'ye uygulanan diğer yaptırımların finansmanla ilgili olduğuna değinen Mevlütoğlu, buna göre ABD EXIMBANK’ının 10 milyon dolar ve üstü kredilerinden SSB’nin faydalanması ve ABD’nin paydaşı olduğu uluslararası finans kuruluşlarından destek almasının engellenmesinin öngörüldüğünü belirtti. Mevlütoğlu, "Bu, tedarik ve ihracat projelerine yönelik olarak SSB’nin finansman yaratmasını zorlaştırabilir. Şüphesiz ki bu konuda alternatif kaynak ve çözümler geliştirilebilir ancak bunlar da ayrı siyasi ve finansal yükler içerecektir." görüşünü dile getirdi.
Tüm bunlara ilaveten, CAATSA yaptırımlarının dolaylı bir etkisinin de ABD ile iyi ilişkiler içindeki ülkelerin ve bu ülkelerin firmalarının Türkiye'ye ve SSB'ye yönelik tavır ve politikalarında yapabilecekleri muhtemel değişiklikler olduğuna dikkati çeken Mevlütoğlu, şunları kaydetti:
"Siyasi bir karar ya da tavır değişikliği olmasa bile firmalar ABD’nin tepkisini çekmemek ya da kendi değerlendirmelerine göre risk almamak için SSB ile ilişkilerinde mesafeli davranabilirler.
Yaptırımların doğrudan ve dolaylı etkilerinin, kısa vadede Türk savunma sanayisini olumsuz etkilemesi; ihracat gelirleri ile üretim faaliyetlerine zarar vermesi muhtemeldir ancak serinkanlı ve dikkatli tutumlarla orta vadede bu süreçten sektörün güçlenerek çıkması mümkündür."
"NATO sınırlarının korumasının zayıflaması pahasına"
Savunma Politikası Analisti Turan Oğuz değerlendirmesinde, Türkiye'nin, ABD'nin CAATSA yaptırımları uyguladığı ilk NATO ülkesi olduğuna işaret etti. Oğuz, "Böylece NATO tarihinde ilk defa, bir NATO ülkesi, kendisinin de dahil olduğu NATO sınırlarının korumasının zayıflaması pahasına, Rusya'ya zımni yardımda bulunmuştur. " ifadelerini kullandı.
Uluslararası kamuoyunda ekonomik yaptırımlar da dahil çok daha sert müdahaleler beklendiğini belirten Oğuz, şöyle konuştu:
"İlk değerlendirme, yaptırımların olabilecek en hafif adımlardan biri olarak görüldüğü yönünde ancak unutulmamalı ki Biden yönetimi ile birlikte yaptırımlarda olumlu veya olumsuz yeni gelişmeler yaşanabilir. Gizli bir tehlike de bu yaptırımların AB yaptırımlarını tetiklemesi olasılığı. Bu ayki liderler zirvesinde Türkiye'ye yaptırım konusunda adım atmayan AB, daha ileri bir adım için ABD'ye gözünü çevirmişti. Fransa, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gibi Türkiye'ye yaptırım için baskı kuran üyeler; Almanya, Bulgaristan, İtalya, İspanya gibi şimdilik kaydıyla karşı çıkan üyelere; ABD'nin bu adımını örnek olarak gösterip, Mart 2021'de yapılacak AB Liderler Zirvesi'nde Türkiye'ye sert yaptırım kararları çıkması için daha da çok yüklenecektir. "
Etkilenebilecek, etkilenmeyecek projeler
Kesin değerlendirmeler için ABD yönetimi tarafından yapılacak uygulamaya dair detaylı açıklamaların beklenmesi doğru olacağını vurgulayan Oğuz, "Ancak şu ana kadar bilinenler doğrultusunda ilk ve geçici değerlendirmem, teknik olarak yaptırımlarda Türkiye'nin çıkarlarına en çok zarar verebilecek noktanın, mal ve teknoloji ihracatı ruhsatı verilmemesi olabileceğidir. Türkiye, ABD'den aldığı tüm bitmiş ve ara savunma sanayii ürünleri, ortak üretim projeleri ve teknoloji transferleri için lisans ve izinler almakta. Bunların, duruma göre, çeşitli seviyelerde etkileneceği görülmekte." dedi.
FMS (ABD'nin Yabancı Askeri Satışlar Programı) üzerinden yapılanlar gibi bazı büyük ve stratejik alımların halihazırda zaten SSB değil, Milli Savunma Bakanlığı (MSB) üzerinden yürütüldüğüne işaret eden Oğuz, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Biden yönetimi ile ilişkilerimizin durumuna göre tüm bu izinler MSB, TSK üzerine döndürülüp sorunlar büyük oranda çözülebilir. Bu mümkün olmazsa da alternatifsiz değiliz.
ABD, F-35 projesinde olduğu gibi uluslararası hukuka aykırı durumu tekrarlamazsa, geçmişte izinleri alınan, sözleşmeleri yapılan; T70 genel maksat helikopteri ortak üretimi, F-16 Blok 30 yapısal güçlendirme kitleri ile buna ilişkin hizmet alımı gibi projelerin etkilenmemesi gerektiğini değerlendiriyorum.
Ancak bugüne kadar izinleri alınmayan Pakistan ATAK helikopterleri için motor alımı, Hürjet projesi için olası ABD motoru kullanımı ve benzeri adımların etkileneceğine kesin gözüyle bakmaktayım."
Yedek parça sorunu
Turan Oğuz, görünmeyen en kritik yan etkilerinden birini de başka ülkeler tarafından üretilip de içinde izne tabi ABD bileşenleri bulunan parça ve alt sistemlerin temininin durdurulacak olmasının oluşturabileceğini söyledi.
Ancak benzeri süreçler kısa olmayan bir süredir zaten devam ettiği için bazı konularda yerlileştirme çalışmalarının çoktan başlatıldığını, bazılarında sonuçlandırıldığını ve kullanılmaya başlandığını anlatan Oğuz, "Bazılarında temin kaynağı değiştirildi, bazılarında da başta bir miktar zorlanılacak ama alternatifler bulunacaktır." dedi.
"F-16 gibi ABD kaynaklı kritik platform ve silahlarda yedek parça sorunu olup olmayacağı, yedek parça sorunundan dolayı harekatların aksayıp aksamayacağı, bir harp durumunda zafiyet yaşanıp yaşanmayacağının" en çok sorulan sorular arasında yer aldığını ifade eden Oğuz, şunları kaydetti:
"Bunun ne yazık ki basit tek bir cevabı yok. Yaptırımların ABD Kongresi üyelerince yasalara ilave edilmesinin asıl sebebinin, Türkiye'nin ABD çıkarlarını olumsuz etkileyecek şekilde bölgesindeki savaşlara müdahale etmesinin engellenmesi olduğunu yasa tasarılarının içeriklerinden dolayı biliyoruz. Bunu sağlayacak ilk yöntem de mevcut silahlara yedek parça teminini durdurup, ABD'den parça sağlamadan harekat yapılamaz hale getirmektir. Ancak geçmiş yıllardaki savaş, operasyon ve ambargo tecrübelerini unutmayan TSK prensip olarak her zaman çok uzun süre yetecek bir stok yapılanmasına sahiptir. Bu stokların bize o bileşenleri yerlileştirene kadar yeterli olabileceğini değerlendiriyorum. İstisna oluşturabilecek bazı bileşenleri de standart kaynaklar dışındaki alternatiflerden temin etme yoluna gideriz."
"Türkiye tüm alternatiflere daha sıcak yaklaşacak"
Turan Oğuz, Türkiye'nin, özellikle 2016 yılında Suriye harekatlarının başlaması sonrası artan şekilde, ABD ve Avrupa ülkelerinin, gizli ve açık kritik ambargolarına maruz kaldığını söyledi. Oğuz, değerlendirmesinde şu görüşlere yer verdi:
"Bu adım, yaptırımların adının resmen konulması anlamına geliyor. Bu yaptırımlar kısa vadede Türkiye'nin ABD ile ilişkili silah geliştirme ile alımlarını bir seviyede duraklatacak ve iş programlarında bazı aksamalara sebep olacaktır. Ancak bu süreci yapısal değişimler ile geçirecek bir Türk savunma sanayii, uzun vadede kuracağı riskleri daha da çok dağıtan yeni bir sistemle, gelecekte tüm kritik bileşenleri yerli olarak üretecek bir metodoloji geliştirip, bu olumsuzluğu bir fırsata çevirip karlı çıkabilir.
Bu yaptırımlar, uzun vadede, Türkiye'yi gelecekte yönetecek her görüşteki iktidarlardan bağımsız olarak, genelde NATO müttefikleri özelde de ABD'yi, savunma sanayi ürünlerinin tek alım kaynağı ve iş ortağı olarak görme eğilimini mutlak olarak değiştirecek, Türkiye dünyadaki diğer tüm alternatiflere de daha sıcak yaklaşacaktır."