Radyo ve TV yayıncılığına internet darbesi! Önlem alınamıyor
Kanal 7 Medya Gurubu Planlama - Teknik Daire Eski Başkanı ve Yönetim Danışmanı Muzaffer Şafak, 'Sınır ötesi radyo, televizyon yayınları ve hukuki tedbirler' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Şafak yazısında internet ile işlerin daha da zorlaştığını belirti.
ABONE OLMuzaffer Şafak, internetin yaygın olarak kullanılmaya başlamasıyla birlikte yayınlardaki telif haklarının korunması konusunda işlerin zorlaştığına dikkat çekti.
İşte o yazı:
1990 yılında defacto olarak başlayan televizyon ve Radyo yayıncılığı 1994 yılında 3894 sayılı RTÜK kanununun kabul edilmesiyle tüm sektör regüle edilmeye başladı.
Henüz uyduların nitelik ve niceliklerinin yeterli düzeye olmaması nedeniyle Televizyon ve Radyo yayınları büyük ölçüde ve çok sayıdaki karasal vericilerle analog ve SD fortmat’ta İzleyicilere iletilmeye başladı.
Gecen sürede uydu teknolojilerindeki gelişmeler sonucu yayın iletim ağına uydu yayınları da dahil olmuştur. Bu süreçlerin ardından teknolojideki gelişmeler ve ivmesi tahmin edilemeyecek seviyede artarak çok sayıda TV ve Radyo yayıncısı sisteme dahil olmuştur.
Bu gelişmeler sonucunda bu iki mecranın siyasi ve ekonomik alandaki etki ve faydası tahmin edilemeyecek ölçüde artmıştır. Son 20 yıl içinde takip eden gelişmeler ise yayıncılık sektöründe radikal değişikliklere neden olmuş bu iki yayın mecrasına internette dahil olmuştur.
İnternetle birlikte, OTT – Smart TV -HBBTV – Uydu ve İnternet platformlarının ve sosyal medya gibi diğer platformların dahil olmasıyla iletişim kolaylaşmış ve ekonomik hale gelmiştir. Ancak bu derece dağılan ve çeşitlenen iletim metotları hem fayda hem de taraflar için sorunların doğmasına neden olmuştur.
Yayıncılar yapımcılar ve telif sahipleri, sanatçılar gibi copyright hak sahipleri yeni bir sorunla karşılaştılar. Taraflar tüm bunlarla mücadele ederken sahneye cevval , sınır tanımaz hatta agresif yeni bir mecra daha dahil oldu. Bu ise toplumların bireylerin ve hatta nesnelerin bile onsuz yapamadığı İnternet.
Bilindiği gibi karasal vericilerle iletilen UHF ve VHF frekanslarının kaliteli olarak ulaşabileceği kaplama alanının, sınır ötesi ülkelere erişmesi teknik olarak mümkün olamaması nedeniyle sadece komşu ülkelerde çıkabilecek sorunlarla sınırlı kalmışken, uydu yayıncılığının başlamasıyla uydudan kaplanan alanlar, YF yayın alan kaplamasının birçok ülkeyi ve kıtayı kaplamasıyla yayınların etkin olarak izlenebilmesiyle, çeşitli hukuki ve ekonomik sorunlara ve hatta telif sorunlarının başlamasına yol açmıştır.
Uydu erişimi ile iletilen yayınların kıta ya da ülkelere ulaşmasının getirdiği bu imkan’a, İnternet üzerinden kıta ve ülke sınırı olmaksızın iletilmesi de eklendiğinde özellikle telif haklarının korunması konusunda işleri daha da zorlaştırmıştır.
İnternet yayıncılığı, tüm mecralardan farklı olarak ekonomik ve kolayca erişilebilir, teknik sınırları neredeyse olmayan bu iletim üzerinden yapılan yayınların başlamasıyla korsanla mücadele sorunu neredeyse çözülemez hale gelmiştir.
Günümüze gelirsek, karasal yayıncılık oyundan çıkmak üzeredir (%1.5), bunun sonucu olarak yayıncılığın, uydu- internet ve kablo TV sistemleri üzerinden konsolide olduğunu görmekteyiz.
Bu mecraların içinde ise İnternet yayıncılığının her alanda olduğu gibi Televizyon ve Radyo yayıncılığının iletimdeki ağırlığının arttığını hatta yakın gelecekte Avrupa’daki örneklerinde olduğu gibi ülkemizde de diğer mecralardan buraya hızlı geçişlerin olacağını göreceğiz. Bunun sebepleri ise, kısaca internete erişimin kolaylığı, hızı ve ekonomik oluşu ve en önemlisi izleyici ve dinleyiciye sunduğu izleme/dinleme konforu olmaktadır.
İnternet erişiminin sağladığı imkanları kullanan ve cazip hale getirecek HBBTV alıcıları ve OTT kutuları ile bu yönelimin daha da hızlanacağını göreceğiz.
Toplam erişimin artması mecraların sadeleşmesi, yaygınlaşması, kolayca erişebilir olmasıyla telif konusunu çok daha önemli hale getirecektir.
Günümüzde özellikle Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımıza yönelik yayın yapan korsan uydu ve internet platformlarının sayısı her geçen gün artmaktadır.
Bunun sonucunda yayıncı kuruluşları ve içerik üreticileri zarara uğramaktadır. Bu zarara en çok maruz kalan ise içerik ve dizi film üreticileri olmaktadır.
Yaklaşık 70 ülkede 300 milyon üzerinde izleyiciye Türk yapımı dizlerin ulaştığı ve izlendiği tahmin edilmektedir. Dizilerin yurt dışı yayınlardan elde ettiği gelir bölüm başı ortalama 200 bin dolara kadar yükselmiştir.
Televizyonların dizi başına ödediği rakam ise 200 ile 700 bin dolar arasında değişmektedir. Dizi ihraç bedelleri de 200 bin dolara kadar yükselmiştir.
Tüm veriler böylesine büyük bir sektörün korsan yayınlardan korunmasını da gerekli kılmaktadır. Her yıl dizi başına 4 bin üzerinde internet linki kapatılmasına rağmen korsan yayınlar özellikle yurt dışında devam etmektedir.
Bu konuda teknik ve hukuki tedbirlerin süratle alınması yayıncıları, yapımcıları ve gelişmekte olan sektörü koruyacaktır.
Ayni durum Radyo yayıncıları ve ürettikleri içerikler için de benzerdir.
Telif Hakları Genel Müdürlüğünün korsanla mücadele araçları olan bandrol, kayıt tescil sistemi ve sertifikalandırma yöntemlerinin benzerlerinin de özellikle yurt dışı korsanla etkin mücadele için gerekli olduğu açıktır.
Yurt dışında benzer regülasyon kuruluşları ile işbirliğinin geliştirilmesi ve senkronize yürütülmesi korsanla mücadelede başarıyı yükseltecek ve ekonomik kayıpları en aza indirecektir.
Bu konuda yayıncı, telif sahibi ve izleyici arasında ve en önemlisi korsanla mücadelede anlaşmazlıkların ve tartışmalarının artacağını ön görmeliyiz.
Ülkelerin ve evrensel hukukun bu alanda yeni regülasyon kurallarını oluşturması ve işletmesi gerekli ve kaçınılmaz olacaktır.