Mavi Akdeniz için COP 22 konferansında önemli açıklamalar

Akdeniz’deki kirlilik, biyoçeşitlilik kaybı, yabancı türlerin varlığı ve iklim değişikliğinin konuşulduğu COP 22 Konferansı, taraf ülkelerin temsilcilerinin katılımıyla Antalya Belek’te gerçekleştiriliyor.

ÇED Laboratuvar Ölçüm ve İzleme Daire Başkanı Soner Olgun, Antalya’da gerçekleşen COP 22 Konferansında, Barselona Sözleşmesi kapsamında önemli açıklamalarda bulundu. Olgun’un açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

“Akdeniz entegre izleme ve değerlendirme programı kapsamında, siz de Barselona Sözleşmesi sekreteryasına raporlamaları sunuyorsunuz. Geri dönüşler nasıl ve Türkiye’nin bu konudaki durumu nedir?

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki ülkemiz üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke ve denizlerimizin kirlilikten korunması bizim için oldukça önemli. Tabi denizlerimizi kirlilikten koruyabilmek için öncelikle mevcut durumu izleyip kirlilik ve ekolojik kalite durumlarını takip edip ortaya koymanız gerekiyor. Bizlerde bu anlamda ülkece yürütmüş olduğumuz denizlerle bütünleşik kirlilik izleme programıyla ülkemizin tamamında 423 noktada TÜBİTAK MAM koordinasyonunda ve bu alanda ülkemizde faaliyet gösteren tüm üniversitelerimizin deniz bilimleri enstitüleriyle birlikte 6 adet araştırma gemimizle düzenli mevsimsel izlemeler yapıyoruz. Üçer yıllık programlar halinde.”

423 NOKTADA İZLEME YAPILIYOR

Olgun, Barselona Sözleşmesi kapsamında Türkiye’nin yaptığı faaliyetleri şu şekilde açıkladı: “Barselona sözleşmesi kapsamında yapmış olduğumuz çalışmalara gelecek olursak. Bildiğiniz gibi Barselona sözleşmesi Akdeniz ve Ege’yi içine alan yükümlülükler getiriyor bizim ülkemiz için. Bu kapsamda da izlemelerimizi yaptığımız toplam 423 nokta var. Bunlardan Barselona sözleşmesi kapsamında olanları verecek olursak Ege denizinde 96, Akdeniz’de ise 82 noktadan oluşan bir izleme ağımız mevcut. Bu izlemelerimizi tamamen İMAP’ın göstergeleriyle uyumlu bir şekilde, ekosistem temelli bir anlayışla gerçekleştiriyoruz. İzleme noktalarımızın ekolojik kalite durumlarını ortaya koyuyoruz. Sadece ulusal veya uluslararası mevzuatlardan gelen yükümlülüklerimizi yerine getirmek için yapmıyoruz elbette. Denizlerimizin kirliliğe karşı korunmasını da sağlamaya çalışıyoruz. Bu noktada veriye dayalı politikalar oluşturabilmek adına izlemelerimizi titizlikle yürütüyoruz. Şu örneği verecek olursak Marmara denizimiz bizim bir iç denizimiz, uluslararası herhangi bir yükümlülüğümüz olmamasına rağmen diğer denizlerimizde yürütmüş olduğumuz programın aynısını hatta daha detaylısını biz Marmara’da yürütüyoruz. İzleme sonucuna göre de ekolojik kalite durumunu iyileştirmemiz gereken noktalar varsa da bunlarla ilgili ne gibi tedbirler alınmalıyı bilim insanlarımızın katkılarıyla tartışıyor ve ortaya koyuyoruz.

PROGRAMI EN İYİ İZLEYEN ÜLKEYİZ

Olgun sözlerine devam ederken Türkiye’nin konuyu en hassas ve başarılı şekilde ele alan ülke olduğunu vurguladı: “İMAP dediğimiz Akdeniz’in entegre izlenme ve değerlendirilmesi programını Barselona Sözleşmesi kapsamında oluşturulmuş bir program. Bu programın bütün yükümlülüklerini bütün göstergeleriyle izliyoruz. Düzenli aralıklarla da Barselona Sözleşmesi’nin sekreteryasına raporluyoruz. Tabi bu konferans süresince de yapmış olduğumuz çalışmaları ulusal uluslararası alanda faaliyet gösteren, konferansımıza katılım sağlayan misafirlerimize anlatıyoruz. Bunların içerisinde Birleşmiş Milletler temsilcileri de bulunmakta. Programımızı tamamen ulusal kaynaklarla ve uzmanlarımızla ve ulusal bütçemizle gerçekleştiriyoruz ki, hiçbir Avrupa ülkesinde veya Akdeniz’e kıyısı olan kıyıdaş ülkelerimizin hiçbirisinde tamamen ulusal bütçeyle yönetilen bu denli başarılı ve düzenli bir program olmadığı yönünde geri bildirimler alıyoruz. Yine Birleşmiş Milletler temsilcileri tarafından da bu konunun da gerek izlemeler olsun, gerek raporlamalar olsun İMAP programıyla tam uyumlu bir şekilde yerine getiren ender ülkelerden biriyiz. Bu programı en iyi şekilde izleyen ülkelerin başında geliyoruz. “