Nükleer füzyon projesi Prof. Dr. Engin Arık'ı yeniden gündeme getirdi! Türkiye'nin 150 yılı kurtulacaktı

2007'deki uçak kazasında hayatını kaybeden Profesör Doktor Engin Arık'ın öğrencilerinden Nükleer Fizik Profesörü Yüksel Özdemir, toryum ile uranyum madenlerini ve Türkiye'deki rezervi Haber7'ye anlattı.

ABONE OL
GİRİŞ 19.12.2022 19:45 GÜNCELLEME 19.12.2022 22:59 EKONOMİ
Nükleer füzyon projesi Prof. Dr. Engin Arık'ı yeniden gündeme getirdi! Türkiye'nin 150 yılı kurtulacaktı

                        
Haber 7 - ÖZEL

ABD'de nükleer füzyon teknolojisini kullanarak enerji üretme girişiminde büyük aşama kat edilmesi gündemdeki yerini korurken, hafızalara bir kez daha Engin Arık'ın bu yöndeki dev projesi ve şüpheli ölümü geldi. Toryumdan nükleer enerji projesinin mimarı Prof. Dr. Engin Arık ve 5 kişilik ekibi, 30 Kasım 2007 tarihinde şüpheli uçak kazasında can vermişti.

İstanbul-Isparta seferini yapan AtlasJet'e ait yolcu uçağının düşmesi sonucu uçaktaki Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Engin Arık, araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan, yüksek lisans öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve araştırma görevlisi Mustafa Fidan kazada hayatını kaybetmişti.

 

ABD'li bilim adamlarının 1930'lu yıllardan bu yana nükleer reaksiyonları kullanarak enerji elde etme üzerine çalışırken, Livermore Laboratuvarı Direktörü Kim Budill, teknolojinin ticari olarak kullanıma uygun hale getirilmesinin birkaç on yıl sürebileceğini belirtiyor.

Peki Türkiye'de yürütülen toryumdan enerji üretme projesi ile ABD'deki nükleer füzyon projesi mukayese edilebilir mi? Prof. Engin Arık'ın bindiği o uçak şüpheli şekilde kazaya karışmamış olsaydı, toryumdan nükleer enerji üretme projesiyle Türkiye bir enerji devine dönüşebilir miydi? Haber7 hem bu konuyu irdeledi, hem de Prof. Arık'ın öğrencilerinden olup Türkiye'nin en önemli nükleer fizik profesörleri arasında yer alan Yüksel Özdemir, meseleye uzman perspektifiyle yaklaştı.

YARIM KALAN BİR RÜYA: TÜRK HIZLANDIRICI MERKEZİ

İsviçre'deki parçacık hızlandırma laboratuvarı CERN'in bir benzerini Türkiye'de kurmak için yola koyulan Prof. Dr. Arık, 2007'deki uçak kazasında hayatını kaybetti.

Arık ve ekibinin tamamı, Isparta Havalimanı'na inmesi beklenen uçaktaydı. Fakat 57 kişilik uçaktan sağ çıkan olmadı. Arık'ın devlet destekli Türk Hızlandırıcı Merkezi hayalleri ise bir süreliğine rafa kaldırıldı.

KAZA MI SABOTAJ MI?

Yıllarca gündemde kalan bu olaya ilişkin farklı iddialar ortaya atıldı. Kimileri kazanın tesadüften ibaret olduğunu savunurken, kimileri 'kaza' demenin hafif kalacağını belirtti. Özellikle rahmetli Engin Arık'ın öğrencileri; uçak kazasının bir tür sabotaj olduğu inancındaydı.

Toryum madeninin enerjiye dönüştürülmesiyle Türkiye'nin iç ve dış borçlarının toplamının 350 kez ödenebileceğini söyleyen Prof. Dr. Engin Arık'tan geriye bu sözler kaldı:

"Türkiye’nin toryum yatakları, dünyanın en zengin yatakları. Türkiye tüm enerji ihtiyacını senede 50 ton toryumla karşılayabilir. Bir ton toryumu enerjiye dönüştürdüğünüzde bir milyon petrolün enerjisi eş değer. Kuracağımız Türk Hızlandırıcı Merkezi'nde de proton hızlandırıcısı düşünüyoruz. İleride belki prototip toryum nükleer santrali yapmamıza olanak sağlar."

ÖZDEMİR: ABD DEĞİL TÜRKİYE YENİ BİR ÇAĞIN EŞİĞİNDE

Konuya ilişkin Erzurum Atatürk Üniversitesi Atom ve Molekül Fiziği Anabilim Dalı  Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Özdemir ile görüştük. Nükleer Fizik Profesörü Yüksel Özdemir, Engin Arık'ın öğrencilerinden. Hocasının ölümünün 'şaibeli' olduğunu kaydeden Prof. Özdemir, Engin Arık'ın projesine sahip çıktıklarını söyledi. Özdemir, Türkiye'nin yeni bir çağın eşiğinde olduğunu aktardı.

Türkiye'deki toryum ve uranyum madenlerini, bu madenlerin önemini anlatan Yüksel Özdemir, ABD'nin yeni geliştirdiği nükleer füzyon atılımını da yorumladı. ABD'li bilim insanlarının 60 senedir üzerine çalıştığı nükleer füzyon projesinin henüz tamamlanmadığını vurgulayan Özdemir, Türkiye'nin 150 yıllık enerji ihtiyacına yetecek madenden bahsetti.

İşte, Nükleer Fizik Profesörü Yüksel Özdemir'in açıklamaları:

ABD'nin nükleer füzyon atılımına başlamadan önce fizyon ile füzyon arasındaki farka değinen Prof. Yüksel Özdemir, "Öncelikle fizyon ve füzyon nedir? Onu anlamak gerekir. Bu terimler karıştırılıyor. Fizyon olayında iki ağır çekirdeğin dış bir etkiyle, genelde bir nötronla bombalanarak iki tane hafif çekirdek oluşturulması amaçlanır. Füzyon olayında ise hafif çekirdekler birleştirilerek enerji elde edilir. Derler ki atom enerjisi… Atom enerji zaten nükleer enerjidir. Çekirdekten oluşur." dedi.

ONLARIN YAPTIKLARINI BİZ DE YAPARIZ

Henüz projenin çok başında olduklarını anlatan Prof. Dr. Özdemir, üretim için yığınla kaynağa ihtiyaç duyulduğundan bahsetti:

"Şu anda nükleer füzyon projesinin yerli yerine oturduğunu söyleyemeyiz. ‘Ahım şahım’ bir şey bulduklarını söylemenin doğru olmadığını düşünüyorum. Onun bir takım parametreleri var. Üretim için yığınla kaynağa ihtiyacınız var. Eldeki enerjiyi çoğaltabilecekler mi? Onların yaptığı şeyleri biz de yaparız."

'ACABA BİR TESADÜF MÜYDÜ?'

Konuşmasına Profesör Doktor Engin Arık'ın toryum üzerindeki çalışmalarıyla devam eden Yüksel Özdemir, uçak kazasının şaibeli olabileceğini savundu:

"Engin Arık Hocalarımız bir proje üzerinde çalışıyorlardı. Fakat çok ilginçtir ki o kazada bütün bir ekibin aynı uçakta olması acaba bir tesadüf müydü? Acaba bu tesadüfle mi bir kaza geçirdiler? Yoksa dış bir etkenle mi kazaya zorlandılar?"

UÇAK KAZASINDA FETÖ PARMAĞI

Terör örgütü FETÖ'nün ASELSAN'daki mühendisleri hedef alması gibi hocasının da hedefte olabileceğine inanan akademisyen şöyle devam etti:

"Onun hakkında çok fazla yorum yapmak istemiyorum ama malum geçmiş dönemde FETÖ’nün ASELSAN’daki mühendislere yönelik çalışmalar yaptığını biliyoruz. O yıllardan bu yıllara kadar birtakım sinsi projelerle karşı karşıya kaldığımızı biliyoruz. Bu olayın da ona benzer bir olay olduğunu yüzde 100 olmasa da düşündüğümü ifade etmek istiyorum."

FETÖ'nün Isparta yapılanmasına yönelik hazırlanan iddianamede FETÖ'cü Muammer Görgeç, kaza sırasında 2 FETÖ'cü ile konuşmuştu. Görgeç'in telefon kayıtlarında bir FETÖ'cü, kazada İsrail'in parmağı olduğunu iddia edip bir akademisyenin uçakta olmadığını söylüyor. Daha sonra o akademisyenin bulunup Türkiye'deki toryum bölgelerinin tespit edilmesini istiyor.


'TÜRKİYE YENİ BİR ÇAĞ AÇABİLİRDİ'

Hocasının bazı güçler tarafınca sabote edildiğini ifade eden akademisyen, projenin önemine şöyle değindi:

"Engin Hoca’nın proje hakkında söylemiş olduğu ‘Türkiye’nin iç ve dış borçlarını 350 kez ödeyebilecek’ lafına katılıyorum. Hatta ondan biraz daha ileri götürüyorum: ‘İç ve dış borçlarımızı kapatır, üstüne katma değer sağlar, yeni teknolojilerin de yolunu açardı. Yeni bir teknolojinin kapısını açardı.’ Türkiye yeni bir çağ açabilirdi. Bundan sonra da açacaktır Allah’ın izniyle. Yani bizim insanımız zeki, biz de bu çalışmalara devam ediyoruz. Hiçbir zaman adımımızı geri atmadık. Bu konular çok hassas konular fakat ülkemizin geleceği için çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum."

'EN AZ 150 YILLIK İHTİYACINI KARŞILAYACAK'

Türkiye'nin geleceği açısından Türk gençlerinin pozitif bilimlere yönlendirilmesini tavsiye eden Profesör Doktor Yüksel, ülkemizdeki uranyum kaynağını şu sözlerle anlattı:

"Türkiye’nin sahip olduğu uranyum rezervi, ülkemizin en az 150 yıllık ihtiyacını karşılayacak. Biz bir hazinenin üzerinde oturuyoruz. Uranyum rezervimiz bizi dış güçler nezdinde hedef haline getiriyor. Savunma sanayindeki bir takım ataklar bile durmadan rahatsızlık oluşturuyor. Zaten ‘150 yıllık uranyum kaynağı’ dediğimiz zaman rahatsız olmaya başlıyorlar. ‘Acaba biz bunların teknolojik bilgi birikimlerini nasıl yok edebiliriz’, ‘Bunu faaliyete geçirmeyelim’, ‘Toprağın altında gömülü kalsın’ diye çalışıyorlar."

NÜKLEER ENERJİNİN 40 YILI, KÖMÜRDEN DAHA AZ ZARARLI

Açıklamasının sonuna doğru yaklaşırken nükleer enerji ile eldeki kömür ve petrol bazlı enerji üretimini kıyaslayan akademisyen, uranyumun dezavantajlarını anlattı

"Çıkarıldığı esnada çok fazla işlendiği için belirli miktarda atık ortaya çıkıyor. Örneğin bir ton uranyum için geride 20 ton atık bırakıyoruz. Mesela bu dezavantajdır."


Daha sonra uranyumun avantajlarını sıralayan Yüksel Özdemir, sözlerine şu şekilde devam etti:

  • Bir kilogram kömür, 3 kWh enerji üretiyor. Bir litre petrol, 4 kWh enerji üretiyor. Nükleer enerjinin kaynağı olan bir kilogram uranyumdan ise 50 bin kWh enerji üretilebiliyor! Kömür ve petrolün çok çok ötesinde… Bizim böyle bir kaynağımız var…

  • Daha az hammadde kullanımı ile daha çok enerji üretilecek, maliyet de düşecek. Hammadde maliyeti, kömür ve petrole nazaran daha düşük oranlıdır. Bu da bir avantajdır. Nükleer santraller, diğer santrallere nazaran daha az yer kaplıyor. Büyük bir arazi gerektirmiyor. Bu da bir avantajdır…

  • Nükleer enerjiyi 10 yıl depolayabiliyoruz. Dışa bağımlılığı azaltma yönünden oldukça stratejik diyebiliriz. Bin megavat gücündeki bir kömür santrali, 3 milyon ton kömür harcayarak 1 milyon ton karbondioksite yol açıyor.

Profesör Doktor Yüksel Özdemir, çarpıcı kıyası ise en sona bıraktı. Nükleer santrallerin 40 yıllık tarihini tez olarak masaya bırakan akademisyen, çevreye verilen zararın kömür santrallerine nazaran daha az olduğunu şu sözlerle aktardı:

"40 yıllık geçmişi bulunan nükleer santraller ise, 5 milyon 500 bin ton daha az kömür yakılmıştır. Kömür santralleri, 40 yıllık geçmişi bulunan nükleer santrallerin verdiği zararın toplamından daha fazlasına neden olmuştur."

'ŞU ANKİ POLİTİKALARLA ÜLKEMİZİN ÇOK DAHA İLERİ GİDECEĞİ KANAATİNDEYİM'

Türkiye'nin bulunduğu coğrafyanın zorluklarını aşabilecek güçte olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özdemir, açıklamasını şu sözlerle tamamladı:

"Ülkemiz, madenlerle; enerji kaynaklarıyla dolu olan coğrafik bir bölgede yer almaktadır. Bazen bu coğrafik bölgenin dezavantajları olabilir ama avantajları çok fazla. Dolayısıyla biz bu enerji kaynaklarımızı akademisyenlerle, uzman kişilerle bir araya gelerek faaliyete geçirebiliriz. Şu anki politikalarla ülkemizin çok daha ileri gideceği kanaatindeyim."

KAYNAK : Haber7