İş dünyasının en büyük sorunlarından biri haline dönüştü! İş beğenmiyorlar mı?
Nitelikli eleman açığı iş dünyasının en büyük sorunlarından biri haline geldi. Diğer yandan vatandaşların "iş beğenmediği" eleştirileri de gündemdeki yerini koruyor. Peki nitelikli eleman sorunu nasıl çözülür?
ABONE OL-
Haber7
Son günlerde işsizlik ve nitelikli istihdam sorunu gündem olmayı sürdürüyor.
Bir tarafta işverenler "İşçi bulamıyoruz" derken diğer taraftan "vatandaşın iş beğenmediği ve masabaşı iş istediği" yönünde eleştiriler geliyor.
NİTELİKLİ ELEMAN SORUNU
Medyaya açıklamada bulunan sektör temsilcileri, nitelikli eleman bulmakta zorlandıklarını belirtti. İHA ve Sabah'a konuşan temsilciler, verilen maaşları da belirterek açıklamalarda bulundu.
-
Gemi Yat ve Hizmetleri İhracatçılar Birliği (GYHİB) Yönetim Kurulu Üyesi Cem Hüroğlu: Gemi, yat ve tekne üretimi tarafında kalifiye eleman bulma problemi de yaşanıyor. Şu anda başlangıç pozisyonu için bir mühendisin aldığı maaş 50 bin TL'den başlıyor. Usta maaşları 60-70 bin TL'den başlarken, iyi bir kaynakçının maaşı ise 100 bin TL'yi geçiyor.
-
Otomotiv Satış Sonrası Ürün ve Hizmetleri Derneği - OSS Başkanı Ali Özçete: Ustalar şu anda otomotiv servislerinde asgari ücretin bir buçuk iki katına kadar maaş alıyor. Eleman bulmakta da zorlanıyoruz. Meslek lisesinden mezun olan elemanlar ya kurye oluyorlar ya da AVM'de güvenlik olarak işe başlıyorlar. Hatta muhasebede çalışan bir eleman mesaisi ve yan haklarıyla mavi yakalıdan az maaş almaya başladı.
-
İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçılar Birliği (İDDMİB) Başkanı Çetin Tecdelioğlu: Vasıflı CNC operatörü, kaynakçı, tornacı kalfalar asgari ücretin iki katı, ustalar ise 3-4 katı maaş alıyor. Yani ustanın maaşı 60-70 bin TL'yi buluyor. Ancak o parayı versek de çalıştıracak eleman bulamıyoruz. Alttan eleman gelmiyor. Yeni nesil istemiyor. Aşağıdan gelen yeni nesil özellikle 1995 sonrası doğanlar, sanayide olmak istemiyor.
-
Endüstriyel Mutfak, Çamaşırhane, Servis ve İkram Ekipmanları Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TUSİD) Başkanı Bekir Topuz: Her fabrika en az 100 işçi eksik çalışıyor. Fabrikalarımızda makinenin başında durması için çalışana 40 bin TL teklif ediyoruz ancak çalışmıyor.
-
Adana Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Niyazi Göger: Esnaflarımız kalifiye eleman bulmakta çok zorlanıyor. El becerisi ve bilgi birikimi gereken zanaatkarlar artık bulunmuyor. Bunun en önemli nedenlerinden birisi yetiştirecek çırak bulunmaması. Eskiden meslek sahibi olmak altın bilezikti. O dönemde aileler çocuklarını meslek öğrensin diye yaz tatillerinde esnafların yanına gönderirdi. Şimdi ki ailelerimiz maalesef çocuklarını yaz tatilinde tatile gönderiyorlar. Geri dönünce hem okulu okumuyorlar hem de meslek sahibi olmuyorlar. Ailelerin bu konuya önem vermesi gerekiyor. Tatil dönemlerinde çocuklarını ustaların yanına göndersinler.
-
Torbalı Ticaret Odası Başkanı Abdulvahap Olgun: Kalıp, sıva, demir gibi beceri gerektiren mesleklerde eleman sıkıntısı yaşanıyor. Halihazırda bulunan işçilerin çoğu da deprem bölgesindeki inşaatlara kaydı. Sektörde bırakın kalifiye elemanı, vasıfsız eleman bile karaborsaya düştü. Yerlerine yeni bir iş gücü gelmedi, açık pozisyonlar ise büyüdü. Gençlerimize inşaat denildiğinde, korku dolu gözlerle bakıyorlar. 18 ile 25 yaştaki nesil bu sektörü tercih etmiyor.
-
Otomobil tamircisi Uğur Kahveci: Kalfa ve çırak bulamıyoruz. Ne çırak ne de usta bulamıyoruz. Eskiden ailemiz bizi ustanın yanına bırakırdı ama şuanda maalesef öyle bir şey yok
-
Cep telefonu tamircisi Ramazan Özdemir: Gençlerimiz kolay para kazanmaya yöneliyor. Sosyal medyadan para kazanma yöntemleri tercih edildiği için şu anda vasıflı personel bulamıyoruz.
NİTELİKLİ ELEMAN MAAŞLARI VE KAZANÇLARI
|
BİZİM ÇOCUKLARIMIZ GERÇEKTEN İŞ BULAMIYOR MU?
Haber7 Yazarı Dr. Ahmet Yarız'dan konuyla ilgili dikkat çeken bir değerlendirmede bulundu. Yarız, şu ifadelerde bulundu:
"İnsanlık tarihinin en müreffeh dönemleri yaşanıyor. Refah seviyesindeki tarihi zirvesinden bir miktar geriye gidiş olsa da bizler de bu kategorinin içindeyiz. Lakin şükürsüzlük, tembellik ve üretkenlikten uzaklaşmış durumdayız. Geçmiş kavimlerde olduğu gibi bizleri açlık ve yoklukla terbiye olmayız, inşallah."
Ahmet Yarız'ın görüşlerini aktarırken paylaştığı bazı alıntılar da şu şekilde oldu;
"Bizim çocuklarımız iş mi bulamıyor? Yalan!
İş beğenmiyor. Teknisyenlik, ustalık gibi işleri küçümseyen, emek harcamadan statü ve para edinmeyi hedefleyen bir nesil yetiştirdik. Eğitim sistemimiz, prototipimiz, örnek kişiliklerimiz kalmadı. Evvelden helalinden kazanmak, kanaat etmek gibi değerlerimiz vardı. Para değildi, adamı adam kılan. Sosyal saygınlık kişilik ile temin edilirdi... Şu anda bunların esamesi okunmaz.
Bu ahvalde Suriyelilerin gitmesini isteyenler ne istediklerini bilmiyor. Suriyeliler çok ciddi katkıda bulunuyorlar sisteme ve suç oranı gibi topluma yönelik zararları ortalamanın çok altında. Bizim işsizlik olgumuz çocuklarımızın vasıfsızlığından. İhtiyaç fazlası avukatlar, kalem erbabı vs. Şu anda bir sıvacı mühendisten fazla gelir temin ediyor.
Çalıştığım inşaat şirketinde ofiste üniversite mezunları en fazla 30 bin TL alırken kepçe operatörü 60 bin TL, kule vinç operatörü 100 bin TL kazanıyor. Beton kalıpçısı 2 asgari ücrete sabitlemiş durumda.
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
En çok kullandığımız atasözlerimizden olmakla birlikte aynı zamanda millet olarak hayat felsefemizin dört kelime ile özetlenmiş halidir.
Gerçekten de biz perşembenin gelişine ancak bir gün önce ayıkırız. Halbuki perşembenin geleceği bir hafta önceden, geçen perşembeden bellidir.
Önümüzdeki 20-30 yıl içinde bizi bekleyen kaçınılmaz bir “perşembe” var.
Evlilikler azalıyor, boşanmalar çoğalıyor, doğum oranları diplerde, nüfus hızla yaşlanıyor. Bununla ters orantılı olarak tarımsal ve sanayi üretimimiz Halk Tv mağdurlarının zannettiğinin aksine her yıl artıyor.
Z kuşağının ortalama 4-5 çocuk yapıp nüfusu yeniden gençleştirme ihtimali milyonda sıfır olduğuna göre en fazla 20-30 yıl sonra ya bütün şalterleri indirip hayatı durduracağız ya da yabancı işçi ithal edeceğiz.
O halde ülkemizdeki (başta Suriyeliler olmak üzere) yabancılar, mülteci, misafir, muhacir tanımlamalarını bırakıp üretime ve iş gücü havuzuna planlı ve kayıtlı bir şekilde dahil etmek için ille de çarşambayı beklemeye gerek var mı?"
"SEN AĞA, BEN AĞA, BU İNEĞİ KİM SAĞA?"
Bir alıntı bir yazı da paylaşan Yarız, şu ifadelere yer verdi:
"Sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa?
- Çobanlık yapar mısın?
- Yok almayayım
- Kim yapacak?
- Afganlar..
- Tarlada çalışır mısın?
- Yuh, daha neler!
- Kim yapacak?
- Türkmenler..
- Bebek bakıcılığı yapar mısın?
- Ben kendi bebeğime bakmıyorum, başkasının bebeğine niye bakayım?
- Kim yapacak?
- Özbekler..
- Çay, fındık toplar mısın?
- Başka işim mi yok?
- Kim yapacak?
- Gürcüler..(Şu sıralar Afrikalılar)
- Sanayide, fırında, inşaatta, kazma kürek işinde çalışır mısın?
- Enayi beni mi buldun?
- Kim yapacak?
- Suriyeliler…
SONUÇ!
- Yahu senin benim tenezzül etmediğimiz bu işleri kim yapacak?
- Bana ne hacı? Kim yaparsa yapsın. Sen bana devlette bir iş veya Sabah 9-Akşam 5, vardiyasız, masabaşı güzel bir iş var mı, onu söyle!… Amele miyiz biz?