Gülen yöneltilen suçlamalar için ne dedi?

Zaman'ın, Gülen'le yaptığı ve "Herkes konuştu o sustu" sloganıyla haftalardır anons ettiği röportaj bugün gazetede yayınlandı. Fethullah Gülen, Zaman'ın röportajında Ekrem Dumanlı'nın sorularını cevapladı.

ABONE OL
GİRİŞ 16.03.2014 23:22 GÜNCELLEME 17.03.2014 17:39 Gazeteler
Gülen yöneltilen suçlamalar için ne dedi?

BBC'de yayınlanan mülakatının dışında bir süredir sessiz kalmayı tercih eden Gülen, Dumanlı'dan geldiği ifade edilen röportaj teklifini geri çevirmemiş.

Dumanlı, röportajın sunuş bölümünde Gülen'in mahzun, kederli ve incinmiş olduğunu ancak ümitsizliğe düşmemiş olduğunu "zifiri karanlığın ardından doğacak bir güneş için dua eder bir hali" olduğunu gözlemlediğini aktardı.

GÜLEN'İN RÖPORTAJ SIRASINDA EN ZORLANDIĞI AN

Dumanlı röportajın en zor kısmının fotoğraf çekimi olduğunu da aktardı.Gülen'in fotoğraf makinesinin soğuk objektifi karşısında sıkıldığını ifade eden Dumanlı, Gülen'in zaman zaman bunaldıklağını hissettiklerini notları arasına düştü.

TÜRKİYE'DEN GİDERKEN ÜZERİNDE OLAN CEKETLE FOTOĞRAF

Fotoğraf çekimi sırasında ceketli bir fotoğraf talep ettiklerini bilgisini de paylaşan Dumanlı, Fethullah Gülen'in Türkiye'den giderken üzerinde olan ve döneceği gün için aynı elbiseyi saklayan Gülen'in bu elbisesi ile poz verdiğini paylaştı. Gülen'in aynı elbisenin cebinden küçük bir Cevşen çıkardığını da ifade eden Dumanlı, Türkiye'den ayrılırken okuduğu Cevşen'i de cebinde muhafaza ettiğini belirtti.

"Yakıştıramadım" başlığı ile yayınlanan Fethullah Gülen röportajının önemli bölümleri:

YÖNELTİLEN SUÇLAMALARLA İLGİLİ NE DÜŞÜNÜYOR?

Peki Gülen kendisine yöneltilen suçlama ve ifadelere karşı ne düşünüyordu?

Gülen soruya cevabı, "Elbette çok üzüldüm, canım sıkıldı. Ellerindeki hangi delile dayanarak bunları kendilerinden emin bir şekilde telaffuz ediyorlar, doğrusu çözemedim. Burada ifadeden kaçınacağım o galiz tabirleri, atf-ı cürümleri, mü'minlere karşı ehl-i küfrün bile tarih boyunca kullandığını hatırlamıyorum. Kullananlara asla yakıştıramadım. Yalan söylüyorlar demeyeceğim. Hilâf-ı vâki hususlarla insanları yanıltıyorlar demeyi tercih edeceğim. Aynı kıbleye yöneldiğimizi düşündüğümüz insanlar tarafından böyle bir muamelenin ekstra acı var ama "Bu da geçer Ya Hu" deyip sabretmekten başka bir şey elimizden gelmiyor" şeklinde oldu.

"DARBELERDE GÖRDÜĞÜMÜZDEN 10 KAT FAZLA ZULÜM VAR"

Gülen, yaşananları geçmişlede kıyasladı ve "Bu türlü bir cendereyi defalarca yaşadık. 12 Mart Muhtırası'nda 'devlete sızmak' suçlamasıyla 6 buçuk ay hapis... 163. madde o günlerde, rahmetli Özal kaldırıncaya kadar bir giyotin gibi Müslümanların başındaydı. 12 Eylül'de (1980) 6 sene bir şakî gibi takip edildim. Baskınlar yapıldı. Arkadaşlarımız taciz edildi. Bir açıdan baktığımızda darbe ve tarassut altında yaşamak bir hayat tarzı haline geldi. Şu an gördüğümüz şey askerî darbelerde gördüğümüzden 10 kat daha fazladır..." dedi.

28 ŞUBAT'LA İLGİLİ YÖNELTİLEN SUÇLAMALARA NE DİYOR?

Cuntacı generallere destek vermekla suçlanması ile ilgili ne diyor?

Refah Partisi'nin seçimlerden birinci çıkmasıyla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde bir hareketlenme olduğu hemen herkesin şahit olduğu bir husustu. Bulutlar toplanmaya başlamıştı ama henüz fırtınaya dönüşmemişti. Ankara'da rahmetli Yavuz Gökmen ve Fehmi (Koru) Bey'i hatırlıyorum. Fatih (Çekirge) Bey vardı. O arkadaşlarla da bu his ve duyumlarımı paylaştım. Çok haksız ve seviyesiz tepkilere muhatap oldum. Halbuki başkaları da vardı tehlikeyi gören. Susurluk Skandalı'yla birlikte oluşan toplumsal tepkiyi kendi hesabına değerlendirenler darbeyi fiiliyata koyduğunda iş işten geçmişti. Susurluk'la ilgili MİT'in hazırladığı rapora son anda fakirin ismini eklemişlerdi. Bunun kimlerin eliyle yapıldığını sonraları duysam da mü'minleri tân etmedim, içime gömdüm. Sonra 28 Şubat yaşandı. Ve o malum bildirinin ikinci maddesi, okulların Tevhid-i Tedrisat çerçevesinde devletleştirilmesini talep ediyordu. Gerilimin had safhaya çıktığı o dönemde milletimiz adına en az zararla kurtulmanın yollarını ararken birçok insan gibi erken bir seçimin çare olabileceğini telaffuz ettim. Yeni bir seçim kanunu ile erken seçime gidilmesi gerektiğini dile getirdim. Bunu sadece fakir söylemedi; Korkut Özal başta olmak üzere birçok isim de aynı kanaati ifade etti. Hatta o gün hükümeti destekleyenlerden de böyle düşünen ve manşet atanlar vardı. Arşivlere girilirse kimin ne söyleyip yazdığı görülür.

Şu husus da vardı. Ülkede oluşan darbe havasını o günün Çalışma Bakanı rahmetli Necati Çelik Bey'e anlattım. Şahitlerim de var. Alaeddin Kaya Bey ve Melih Nural Bey o görüşmede beraberdiler. "Hükümeti bertaraf etmeyi planlıyorlar..." dedim. Anti-demokratik bir hadisenin zuhur etmemesi için çırpınıyordum. Necati Bey endişelerimi heyecanla dinledi, kalktı gitti. Rahmetli Erbakan Hoca'ya durumu nakletmiş. Fakat oradan 'hadisenin önüne geçelim' şeklinde bir yaklaşım sergilenmedi.

Tansu (Çiller) Hanım'a da yaklaşan tehlikeyi anlatmaya çalıştım, olumsuz gelişmeleri naklettim. Tansu Hanım, "Hocam, itidalli olalım" deyince üzüldüm. Teferruata girmedim. Kimseye bir şey anlatamadığımı görünce, günümüzde yakın coğrafyamızda yaşanan hadiselere benzer bir hadisenin önüne geçebilmek için bir şeyler söyleme ihtiyacı hissettim.

"Erken seçim" oyunları bozabilirdi

Kimseye 'beceremediniz' demek haddim değil. Herkese, hele de milleti temsil konumunda olanlara belli bir hürmeti muhafaza ettiğime herkes şahittir. O gün Hz. Ebubekir ve Ömer bin Abdülaziz gibi büyük kametlerden örnekler vererek idareden çekilmenin zül olarak addedilemeyeceğini anlatmaya çalıştım. Eğer sine-i millete dönmek daha büyük badireleri önleyecekse -ki bu 27 Mayıs için, 12 Eylül için de söylenebilir- tercih edilmeli. Nitekim 27 Nisan Muhtırası'ndan sonra AK Parti hükümeti, bir hafta içinde erken seçim kararı alarak bu badireyi atlatmıştı. 28 Şubat'a benzer usullerle devrilmeye çalışılan iktidar, sine-i millete dönerek, sandığı ortaya getirerek oyunu bozmuştu. Benim de söylediğim buydu: "Seçim kanununu değiştirerek ülkeyi erken seçime götürün."

Şunu arz etmede fayda mülâhaza ediyorum. O günkü Susurluk Raporu'na ve 28 Şubat Bildirisi'ne iyi bakılırsa, cuntanın öncelikli hedeflerinden birinin bu Hareket olduğu görülür. Sonra yaşadıklarımız, niyetin tahakkuk ettirilmesiydi. Bunun aksini iddia etmek insafa sığmaz, hakikate de münafi.

"İZAH EDİLEMEYEN HER ŞEYİ CEMAATE YIKMAK GİBİ BİR REFLEKS VAR"

Daha önceki görüşmelerimizde "Cemaat Fenerbahçe'yi ele geçiriyor..." iddialarını tuhaf karşıladığınızı, bunu anlamakta zorlandığınızı ifade etmiştiniz. Ortaya çıkan yeni bilgiler çerçevesinde bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet. Fenerbahçe güzide bir kulübümüz. Müşahede ettiğim kadarıyla yönetimi, seyircisi ve taraftarıyla çok ciddi bir kenetlenme içinde. Bu imrendirici bir durum. Bundan kim rahatsız olur ki? Ben Galatasaray, Avrupa'da muvaffak olduğunda çok sevinmiş iftihar etmiştim. Gönül ister ki Beşiktaş, Trabzonspor ve diğer takımlarımız da başarılarına yeni başarılar ilave etsin. Dünyada kendinden söz ettirsin. Fenerbahçe'yi ele geçirme, Galatasaray'ı ele geçirme gibi teşebbüsleri siyaset harici emellerle nasıl izah edeceksiniz? Kamuoyuna izah edilemeyen her hususu Cemaat'e yıkma, kendini temize çıkarma gibi bir refleks var. Şimdi ortaya çıkan yeni bilgiler ışığında bunun da bir iftira olduğu anlaşıldı.

"KUMPAS LAFZI BİR AYAK OYUNUDUR"

Başta Ergenekon davası olmak üzere toplum tarafından yakinen takip edilen davalarda geniş çaplı tahliyeler yaşandı. Nasıl değerlendirirsiniz?

Kanun nizam ne gerektiriyorsa hukuk ve yasalar ne diyorsa, onun yanında oluruz. Kumpas lafzı, bir ayak oyunuydu. Kendi yaptıklarını Cemaat'e fatura etmeye kalktılar. Bir kişi için Meclis'i toplayıp yasa çıkardılar. Aynı duyarlılığı bu insanlar için de gösterebilirlerdi. Tahliye başka, yargı süreci başka. Yargılanmaları devam ediyor. Hukukun kararını saygıyla karşılamak lazım. Biz hep hukuktan yana, evrensel değerlerden yana olduk. Yine öyle olacağız. En zor anlarda taarruza maruz kaldığımızda bile hukuka saygıda kusur etmemek lazım.

KİM MAHÇUP OLACAK BELLİ OLACAK

Böyle çetin dönemlerde savrulmamak çok önemli. Herkes karakteri kadar. Gönül koymamalı, kim başını öne eğecek kim mahçup olacak zaten öbür dünyada belli olacak.

BİZ HAKKIMIZI HELAL ETTİK

Biz bize olan hakkı helal ettik. Yedi cihan duysun. Ama tecavüz edilen şeylerde dinin hakkı varsa mukaddes emanet.