İnönü'den Ata'ya Menemen oyunu

İnönü gerçekte neden korktu? Atatürk’e güvenebildi mi? Mustafa Yürekli, İnönü’nün Atatürk’e karşı başvurduğu stratejilerin ve manevraların ayrıntılarını ortaya çıkarıyor:

ABONE OL
GİRİŞ 30.12.2006 14:07 GÜNCELLEME 25.08.2020 15:51 GÜNCEL
İnönü'den Ata'ya Menemen oyunu

Mustafa Yürekli, “Fethi Okyar’ın Anıları”ndaki Atatürk-İnönü mücadelesini anlatıyor. Bir demokrasiye geçiş çabası.. Siyasi hayatta ancak 99 gün kalma fırsatı bulabilen SCF (Serbest Cumhuriyet Fırkası)’nın üzücü kapanış hikayesi..Hepsi bir miting, bir yerel seçim.. İnönü gerçekte neden korktu? Atatürk’e güvenebildi mi?  Mustafa Yürekli, İsmet İnönü’nün  iktidar ilişkisi içinde Atatürk’e karşı başvurduğu stratejilerin ve manevraların ayrıntılarını ortaya çıkarıyor..

 

 

FETHİ OKYAR’LA DEMOKRASİ DENEMESİ

 

 

Ali Fethi Okyar, Paris Büyükelçisiyken 22 Temmuz 1930 günü ailesiyle birlikte yıllık iznini geçirmek üzere İstanbul’a geldiğinde Türkiye’nin doruklarında olup biten hiçbir şeyden haberi yoktu.

 

 

 

 

 

O gün Yalova’da bulunan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’ya bir telgraf çekerek görüşme isteğinde bulundu:

 

 

 

 

 

“Ailem ve çocuklarımla Paris’ten İstanbul’a gelmiştim. İki aylık izin müddetimi Boğaziçi’nde geçirecektim. Muvasalatım günü, Yalova’da Gazi Hazretleri’ne telgraf çektim ve hürmetlerimi arz etmek, iştiyakımı teskin eylemek için Yalova’ya gitmeme müsaadelerini rica ettim.  Derhal mültefitane cevap verdiler. Ertesi günü akşamı nezdlerinde bulunuyordum.”

 

 

 

 

 

Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaşı, Milli Mücadele gibi birbirini kovalayan savaşların doğurduğu “fakr-u zaruret”e, 1929’da patlak veren dünyadaki ekonomik bunalımının yurdumuza olumsuz etkileri de eklenince, toplum patlama noktasına gelmişti. Çeşitli vergilerin ağırlığı, bunları tahsildeki türlü “su-i istimal” dedikoduları, bazı memurların iş sahiplerine karşı takındıkları haksız, kanunsuz muamele, ülke çapında tepki topluyordu.

 

 

 

 

 

Yurt genelinde korku ve suskunluk yaygınlaşmıştı. İsmet İnönü ise dördüncü kez başbakanlık yapıyordu. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa da ülkenin düşürüldüğü bunalımın farkındaydı..O günlerde Mustafa Kemal Paşa, Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’a içini döktü:

 

 

 

 

 

“Bunalıyorum çacuk! Büyük bir ızdırap içinde bunalıyorum.. Görüyorsun ya, gittiğimiz yerde mütemadiyen dert, şikayet dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk, maddi-manevi perişanlık içinde. Ferahlatıcı pek az şeye rastlıyoruz.”dedi Soyak’a.

 

 

 

 

 

Mustafa Kemal Paşa, ülkenin patlama noktasına geldiği 1930 yılında çözümü çok partili siyasi hayata geçişte gördü:

 

 

 

 

 

“Ben Cumhuriyet’i şahsi menfaatim için kurmadım. Hepimiz faniyiz. Ben öldükten sonra, arkamda kalacak müessese bir istibdat müessesesidir. Ben ise millete miras olarak bir istibdat müessesesi bırakmak ve tarihe o surette geçmek istemiyorum.” dedi Fethi Okyar’a.

 

 

 

 

 

“Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Menemen Belgeseli”nin hazırlıkları sırasında, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluş ve kapatılış gerekçelerini, Menemen olayının arka planını araştırırken, Mustafa Kemal Paşa’nın bu özlü sözüyle, Türkiye İşbankası Yayınları’ndan çıkan “Atatürk, Okyar ve Çok Partili Türkiye / Fethi Okyar’ın Anıları” kitabında (s.104) karşılaştım.

 

 

 

 

 

Yalova’da, 24 – 30 Temmuz tarihlerinde Mustafa Kemal, Ali Fethi, İsmet İnönü ve Kazım Paşa dörtlüsü Mecliste’ki muhalefet ihtiyacına ilişkin ilk görüşmeleri yaptılar. Tartışılan, bir muhalefet hareketinin iktidar partisi içerisinde bir grup olarak mı doğması gerektiği, yoksa bağımsız bir siyasi parti mi olacağı şeklindeydi. İsmet İnönü CHF (Cumhuriyet Halk Fırkası) içerisinde  muhalif bir gruba karşıydı: 

 

 

 

 

 

“İtiraf etmeliyim ki İsmet paşa’nın samimiyetine asla itimat edemiyordum. Bir vesile bulup beni kabahatli mevkie düşürmek ve Gazi ile aramı bozmak için çalışacağından emindim. Bu endişe ile lazım gelen teminatı almadan kendisinin karşısına çıkmak istemiyordum. Onun için beni muhalif fırkanın başına geçirmekten affetmesini Gazi’den rica ettim.”

 

 

 

 

 

“Serbest Fırka”, fikren o gece kuruldu. Hepsi, 99 günlük macera.. Bir demokrasiye geçiş denemesiydi bu.

 

 

 

 

 

İNÖNÜ İKİ YÜZLÜLÜK YAPIYOR

 

 

Fethi Okyar, Mustafa Kemal Paşa’nın ısrarlı parti kurma teklifini, sonunda kabul etmişti. Fethi Okyar partinin kuruluş izni için Cumhurbaşkanı’na hitaben bir mektup kaleme aldı ve metin ertesi gün 11 Ağustos 1930 günkü gazetelerde yayınlandı. Ertesi gün, 12 Ağustos 1930 günü ise Mustafa Kemal Paşa’nın Fethi Okyar’ın mektubuna verdiği cevap yer aldı gazetelerde.

 

 

 

 

 

“Reisicumhur bulunduğum müddetçe Reisicumhurluğun üzerime verdiği yüksek ve kanuni vazifeleri hükümette olan ve olmayan fırkalara karşı adil şekilde ve tarafsız yapacağıma ve laik Cumhuriyet esası dahilinde fırkanızın her nevi siyasi faaliyet ve ceryanlarının bir engele uğramayacağına inanabilirsiniz.”

 

 

 

 

 

Mustafa Kemal Paşa, Türkiye’yi bunalımdan çıkarmak için Fethi Okyar’ı çağırıp TBMM’inde ikinci bir partiyi, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu. Tüzüğünü eliyle yazdı, ismini koydu. Kadrosunu ve kaynağını verdi.

 

 

 

 

 

Parti kurulur kurulmaz huzursuz kitleler SCF’e yöneldi. Hiç istemeden girdiği siyaset oyunu, Fethi Okyar’ı başrole sürüklüyordu.  Kuruluştan 3 hafta sonraki İzmir mitingi, Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un engellemelerine rağmen görkemli geçti. Fethi Okyar mitingi, Mustafa Kemal Paşa’nın çektiği telgraf sayesinde yapabilmişti. Telgraf şöyleydi:

 

 

 

 

 

“Anlıyorum ki sana nutkunu söyletmek istemiyorlar. Fakat sen mutlaka nutku söyleyeceksin ve tesadüf edeceğin herhangi bir engeli bana bildireceksin.Asayişin temini için Başvekil, Dahiliye Vekili ve İzmir Valisi lazım olan tedbirleri almakla mükelleftirler. Gazi.”

 

 

 

 

 

İzmir yeni olaylara gebeydi. 5 Eylül 1930 günü İzmir Palas Oteli’nin çevresi yine Fethi Okyar’ı görmek isteyen kalabalıklarla doldu. CHF de alternatif bir gösteri düzenledi. Dahası Denizli milletvekili Haydar Rüştü İzmir’de yayınlanan Anadolu Gazetesi’nde SCF aleyhinde bir yazı yayınladı. Bu karşı atak, halkı iyice tahrik etti.

 

 

 

 

 

Halkın gazetenin matbaasını taşlamaya başlaması üzerine polisin olaya müdahale etmesi ve halkın üzerine ateş açması üzücü olaylara sebebiyet verdi. Olaylarda halktan yaralananlar oldu. 12 yaşlarında bir çocuk öldü. Yaralılar ve ölen çocuğun babası doğru Fethi Okyar’ın kaldığı otele geldi. Ahmet Ağaoğlu bu olayı anılarını topladığı kitabında ayrıntılarıyla anlattı:

 

 

 

 

 

“ Hiçbir şeyden haberi olmayan bizler otelde idik ve alt kattaki salonda bir çoklarıyla görüşüyorduk. Birden bire otele büyük bir kalabalık hücum etti. Hepsi heyecan içinde idi.kimi ağlıyor, kimi tehditler savuruyordu. Kalabalığın ortasından ihtiyar bir adamcağız kucağında taşıdığı bir çocuğu birden bire Fethi Bey’in ayaklarına atarak, “İşte size bir kurban! Başkalarını da veririz.. Yalnız sen bizi kurtar!” dedi ve ağlayarak kendisi de Fethi Bey’in ellerine sarıldı. Manzara müthiş, tüyler ürpertici idi. Kanlara boyanmış körpe, mektepli bir çocuk Fethi Bey’in ayakları dibinde son nefesini veriyordu. Babası da Fethi Bey’in ellerine sarılarak yakıcı bir lisanla daha başka evladını da kurban vermeye hazır olduğunu söylüyor, “Yalnız bizi kurtar!” diye yalvarıyordu! Herkes başını aşağı eğmiş ezici bir sıkıntı içinde ne yapacağını bilmiyor! Fethi bey’in gözleri yaşarmış, bazıları hüngür hüngür ağlıyorlar..”

 

 

 

 

 

Aslında İzmir mitingindeki engellemeler, İsmet İnönü’nün muhalefete tahammülsüzlüğünü, demokrasiyi hazımsızlığını apaçık göstermişti. Parti içinde muhalif bir grubu kabul etmeyen İsmet İnönü, görünüşte Meclis’te yeni bir muhalif parti kurulmasını kabul etmişti. Fakat İzmir mitinginde meydana gelen olaylar, görüntüyle gerçeğin farklı olduğunu ortaya koyuyordu..

 

 

 

 

 

Ama Fethi Okyar teşkilatlanma çalışmalarına devam etti, hatta seçimlere katıldı. SCF, çok partili ilk yerel seçimde büyük başarı elde etti. Ne var ki İsmet İnönü iktidarda olmanın avantajıyla seçimlerde Fethi Okyar’ı engellemeye çalışmıştı. Fethi Okyar’ın İçişleri Bakanı Vekili Şükrü Kaya hakkında verdiği gensorunun müzakereleri, TBMM’nin 15 Kasım 1930 tarihli oturumunda, 10 saati aşkın bir sürede yapıldı. CHF’nin 18 milletvekili, Fethi Okyar’a karşı söz aldı; ağır suçlamalar ve ithamlar yöneltti. Bütün konuşmalar, Mustafa Kemal Paşa’nın desteğini SCF’den çekmesini sağlamayı amaçlıyordu. 

 

 

 

 

 

Yakup Kadri Karaosmanoğlu “Politikada 45 Yıl” adlı eserinde, arenayı andıran bu dramatik meclis görüşmelerini ayrıntılarıyla anlattı:

 

 

 

 

 

“Zavallı Fethi bey, işte bundan dolayıdır ki, İzmir ve Balıkesir’den döner dönmez, ayağının tozu ile Millet Meclisi huzuruna çıkıp, gece yarılarından sonraya süren fırtınalı bir oturumda, İzmir gezisindeki hadiselerin hesabını tek başına vermek zorunda kalacaktı. Tek başına diyorum. Zira Serbest Fırka’nın sayısı zaten on kişiden ibaret üyelerinin her biri bir köşeye sinmiş, Halk partililerin açtıkları yayılım ateşinin nişangahı olarak, ortada yalnız Fethi Bey kalmıştı. İtiraf ederim ki Fethi Bey’e karşı ben asıl o gün ya da geceden beri hürmet ve muhabbet hissi duymaya başlamışımdır. Üçyüz kişilik bir taarruz cephesi önünde, her yandan yaralar alarak, fakat hiçbir yılgınlık eseri göstermeyerek, kendini saatler ve saatlerce savunan o adam, bana halk destanlarındaki kahramanlardan, ya da din menkıbelerindeki ‘martyr’lerden biri gibi görünüyordu.”

 

 

 

 

 

Eleştiriler, SCF’nin üyelerini ve oy  verenleri ”mürtecilik” ile suçlama boyutuna vardı. İthamlar SCF’ye gerici unsurların yuvalandığından tutun da ta Fethi Okyar’ın rejim düşmanlığı suçlamasına kadar vardı. Özellikle Ali Çetinkaya, Rasih Kaplan ve Recep Peker, suçlama ve saldırılarını, yeni partinin kapatılmasını isteme boyutuna kadar taşıdılar.

 

 

 

 

 

İNÖNÜ’NÜN GAZİ’YE “İRTİCA” OYUNU

 

 

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, meclisteydi ve kendine ayrılan locasından görüşmeleri sonuna kadar izledi. Milletin, SCF’ye coşkuyla yönelmesi ve iktidar partisinin muhalefete tahammül gösterememesi, muhtemelen Gazi’nin dahi beklemediği bir ihtimaldi. Fethi Okyar, tek kalmış, bütün gücüyle maruz kaldığı bu haksızlık karşısında feryat ediyordu:

 

 

 

 

 

“Serbest Fırka’dan evvel, bütün memleket halkının hükümetten memnun olduğu tarzında sözler söyleniyordu. O zamanlar hükümetten memnun olan halk, belediye seçimlerinde neden birden bire mürteci oluverdi? Bu irtica nasıl göründü? Halk laikliği istemiyoruz, halifeyi istiyoruz mu dedi? Hayır efendiler, halkın davranışını irtica olarak takdim edenler, halkın reyini inhisar altına almak isteyenlerdir.”

 

 

 

 

 

İsmet İnönü, devrimlerin kökleşmesi konusundaki hassasiyetini kötüye kullanarak verdiği yanlış bilgilerle, Mustafa Kemal Paşa’nın SCF’nin irtica odağı haline geldiğine, devrimlerin tehlikeye gireceğine ve bir irticai kalkışmanın hazırlıklarının yapıldığına inanmasını sağladı.

 

 

 

 

 

Mustafa Kemal Paşa, sezince tarafsız Cumhurbaşkanı statüsünü terk edip CHF’ye sahip çıktı. İsmet İnönü böylece haklarında verilen gensorunun görüşmesinde Mustafa Kemal Paşa’nın muhalefetten desteğini çekmesini sağladı. Baştan karşı olduğu bir muhalefet partisine, görünüşte razıymış gibi davranarak Mustafa Kemal Paşa’nın tepkisini üzerinde toplamadı, fakat bir irtica oyunuyla Gazi’’ye  desteğini çektirerek SCF’yi kapanma noktasına getirdi.

 

 

 

 

 

Fethi Bey, kuruluşundan 99 gün sonra, 17 Kasım 1930’da Serbest Fırka’yı feshetmek zorunda kaldı. Böylece SCF, daha teşkilatlanmasını bile tamamlayamadan, milli “rahim”de öldürüldü ve siyasi tarihimize bir cenin-i sakıt olarak geçti.

 

 

 

 

 

Gazi, zihninde bir takım soru işaretleri olmalı ki halkın tepkisini yoklamak üzere, SCF’nin başarılı olduğu Trakya bölgesine bir geziye çıktı.  

 

 

 

 

 

FİNAL SAHNESİ MENEMEN’DE

 

 

Kubilay’ın katli, işte tam o gergin döneme, SCF’nin ipinin çekildiği günlere rastlar. Menemen’de, 23 Aralık 1930 sabahında, yedek subay Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay bir grup esrarkeş tarafından vahşice öldürüldü. Olayın elebaşısı “mehdi” olduğunu iddia eden Giritli Mehmet’ti. Bugün Emniyet Müdürlüğü raporlarından anlaşılıyor ki Giritli Mehmet ve adamları esrar içerek şehre inmiş ve bu olaylarla Menemen halkının hiçbir ilgisi yok. 

 

 

 

 

 

Kırkareli’den otomobille Edirne’ye geçen Mustafa Kemal Paşa’ya İnönü’den bir telgraf geldi: ‘Menemen’de irtica ayaklanması oldu!’ 7 Ocak 1931’de Çankaya’da, Mustafa Kemal Paşa başkanlığında, Başbakan İsmet İnönü, Meclis Başkanı Kazım Özalp Paşa, Sıkıyönetim Komutanı Fahrettin Altay Paşa, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ve Milli Savunma Bakanı Zekai Apaydın’in katıldıkları bir toplantı yapıldı ve Menemen Olayı tartışıldı.

 

 

 

 

 

Bu toplantıda Başbakan İsmet İnönü ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’ya SCF meselesini olduğu gibi Menemen Olayı’nı da yanlış aktardılar. Fethi Okyar anılarında “Gazi’yi inkılapların tehlikede olduğu noktasında iknaya muvaffak oldular.” diyor.

 

 

 

 

 

Bölgede hemen sıkıyönetim ilan edildi. Zafer ilkokulu askeri mahkeme haline getirildi. General Mustafa Muğlalı’nın yönettiği Divan-ı Harp mahkemesinde 144 Menemenli yargılandı. 1 numaralı sanık, İstanbul’dan sedyeyle getirilen 90 küsur yaşındaki tanınmış İslam alimi Erbilli Esat Efendi’ydi. Duruşmalar sırasında hastanede vefat etti.

 

 

 

 

 

Mahkeme 2 haftada bitti. 37 idam çıktı. İsyancılara sigara satan, ip veren, alkış tutanlar idama mahkûm olmuştu. 9 hükümlü yaşları küçük olduğu için affedildi.  28’i Menemen meydanında idam edildi. Ve Meclis’te fatura, Fethi Bey’e kesildi. Çünkü Menemen’de yerel seçimi SCF kazanmıştı.

 

 

 

 

 

SCF’yi kapatış ve muhalefetten kurtuluş oyununun finali, Menemen’de sahnelenmişti. Menemen olayı ile İsmet İnönü devrimlerin tehlikede olduğunu, “irticai kalkışma” hazırlıkları yapıldığını ve gerici unsurların SCF’de yuvalandığını ispatlamış oldu. İsmet İnönü, bir muhalif parti istemeyişinin ardındaki neden Mustafa Kemal Paşa’ya güvenememesi mi? Desteğinin SCF’nin iktidara gelmesi boyutuna kadar süreceğini mi düşündü acaba?

 

 

 

 

 

Menemen olayı, İnönü ve CHF'nin devlete hakim olma sürecinde bir dönüm noktası teşkil etti; CHF iktidarını daha da güçlendirdi. İnönü 'eleştirilemez bir konuma' taşıdı. CHF’nin devletle bütünleşme süreci hızlandı.

 

 

 

 

 

AMERİKA’NIN GÖZÜYLE MENEMEN

 

 

ABD’nin ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph C. Grew’in anılarının derlendiği ‘Yeni Türkiye’ isimli kitapta Cumhuriyet’in ilk yıllarına damgasını vuran birçok olaya farklı bir pencereden bakılıyor ve ilginç iddialar ortaya atılıyor.

 

 

 

 

 

Chicago Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof.Walter Johnson ve asistanı Nancy Harvison Hooker tarafından ‘Çalkantılı Dönem, Kırk Yıllık Diploması Hatıraları’ ismiyle iki cilt halinde derlenen kitabın Türkiye’yi ilgilendiren bölümleri, Dr. Kadri Mustafa Orağlı tarafından Türkçe’ye çevrilerek ‘Yeni Türkiye’ adıyla piyasaya sürüldü. Diplomasi ve tarih tutkunlarının büyük ilgi gösterdiği kitap, Büyükelçi Grew’in, ABD yönetimine 1920-1945 yıllarında gönderdiği kripto, mektup ve hatıralardan oluşuyor. Joseph C. Grew’in 27 Ocak 1931’de dönemin ABD Dışişleri Bakanı Stimson’a gönderdiği kriptoda, Menemen olayına ilişkin ilginç bir iddia var. Grew, Türk tarihçilerinin aksine, Devrim Şehidi Kubilay’ın kafasının kesilmediğini öne sürüyor. GREW, İsmet Paşa hükümetinin Kubilay’ın yobazlar tarafından şehit edilmesini, devrimleri yerleştirmek için kullandığını şu sözlerle dile getiriyor:

 

 

 

 

 

“Manisa, Menemen ve Balıkesir’de sıkıyönetim ilan edildi. 100’den fazla kişi divan-ı harbe verildi, bunlardan 15-20 kadarı hocaydı. Basın, ölü kahraman Kubilay’ı, halkın coşkusunu uyandırmak ve Türk gençliğine -özellikle ordu içindeki genç nesle- Cumhuriyete sadık kalması yolunda nasihatte bulunmak amacıyla kullanmıştır. Kubilay’ın deli cesaretiyle hareket etmiş olduğu yolundaki kanaatin aksine, hükümet kahramanlığı üzerinde duruyor. Şerefine mitingler tertip edildi. Yine de kamuoyu ilgisiz kalmayı sürdürüyor. Anlaşıldığı kadarıyla, bir zamanlar öğretmen olan bu genç subay hakkında bariz bir coşkuya rastlanmıyor. Buna mukabil hükümet ve ordu ziyadesiyle ilgili. Halkla hükümet arasında geniş bir uçurum var.”