Cem İpekçi, nasıl İsmail Cem oldu?

Suikast sonucu hayatını kaybeden gazeteci-yazar Abdi İpekçi, 'kuzenim' dediği Cem İpekçi'nin adını neden İsmail Cem yaptı?

ABONE OL
GİRİŞ 26.01.2007 07:48 GÜNCELLEME 26.01.2007 07:48 GÜNCEL
Cem İpekçi, nasıl İsmail Cem oldu?

Leyla Umar'ın haberi

Abdi İpekçi, odasına giren genç adamı, “Kuzenim Cem” diye tanıştırmıştı. Abdi, çocukluk arkadaşım olduğu için: “Kıskanç adam; bu kadar güzel, lacivert gözleri olduğu için mi, Cem’i tanıştırmadın şimdiye kadar?” diye takılmıştım

Abdi’nin çaresiz durumlarda görmeye alıştığım gözleri hafif buğulandı. “Bir sorunumuz var” dedi, “Cem, İsviçre’den döndü. Lozan Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun. Ama o, gazeteci olmayı aklına koymuş. Milliyet böyle bir insandan elbette çok yararlanır ama tek sorun aynı soyadını taşımamız.”

Biraz sonra Abdi: “Buldum!” diye bağırdı ve Cem’e: “Göbek adın İsmail, soyadın Cem olsun...” dedi.

Ve Cem, çok kısa bir süre sonra yeni adıyla yazılarını yazmaya başladı. Cem’le ilk ve son aşkı, eşi Elçin karşı tarafta babasının onlara verdiği çok güzel, beyaz bir konakta yaşıyorlardı. Hafta sonlarında sık sık Mehmet-Nuran İsvan çiftiyle bizi ağırlayan Cem’ler, yazları Büyük Ada’da yaşarlardı.

Patronum da oldu...

Yıllar önce iki yüz lira aylıkla çalışmaya başladığım Milliyet’teki odama birgün Cem, en yakın arkadaşı Ercan Arıklı ile ziyaretime geldi. Cem o günlerde hayli utangaç olduğu için Ercan: “Bak, Leyla” dedi, “Senin maaşının yaşamını karşılayamadığını biliyoruz.Cem’le ABC adında haftalık bir gazete çıkarıyor ve senden iki sayfayı dolduracak yazılar bekliyoruz” dedi. Onların önerisine hemen “Peki” dedim ama kesinlikle paralarını kabul etmeyeceğimi de söyledim. Gene de her ay ısrarla gönderdikleri paranın bütçeme katkısı büyüktü.

Bir ayda iki düğün

Eşi Elçin, çocukları İpek ve Kerim’e düşkün olan safhada olan Cem, onların düğünlerini 15 gün arayla Çırağan’da yaptı. İpek geliniyle merdivenlerden inerken gözlerinden akan yaşı hiç unutmam.

İLK SERGİSİNDE İLK ALIŞVERİŞ...

Cem, fotoğrafçılığının kalitesini, açtığı ilk sergiyle kanıtlamıştı.

İstanbul’un simgesi, iç hatların yolcu gemilerinden birinin fotoğrafına görür görmez hemen talip olmuştum. Israrla o resmi bana armağan etmek istedi. Ben de, arkadaşlarıyla sohbet ederken resmi duvardan indirtip 20 bin lirayı gizlice kasaya bırakıp oradan ayrılmıştım. Evime gelen konuklarımın hayranlıkla seyrettiği bu fotoğraf için ortaya birçok iddia atıldı. Ama hiç kimse “minicik” imzanın sahibini çıkaramadı. Çünkü Cem, yaptıklarıyla hiçbir zaman öğünmeyen bir insandı. Egosu kabarık sanatçıların bu lacivert gözlü mütevazı insanı çok özleyeceğinden eminim...