Şiddetin hangi tarafındayız?
Türkiye Gazetesi Yazarı Meryem Aybike Sinan, Türkiye'de son günlerde tartışılan Ahmet Kural ile Sıla arasında geçen şiddet olayı ile ilgili önemli bir yazı kaleme aldı.
ABONE OLİşte Meryem Aybike Sinan'ın o yazısı:
Başlık yanlış oldu değil mi?
Şiddetin tarafı mı olur, şiddet şiddettir. İnsana zulmetmek cihana zulmetmektir, insan ki eşref-i mahlûkattır yani yaratılmışların en şereflisidir.
Günlerdir bütün medya ve toplum, Sıla ve Ahmet meselesini konuşuyor ve topluca erkek tarafına saydırıyoruz. Şahsen o mesele hakkında yorum yapmayacağım! Benim itirazım bu kabilden hadiselere yaklaşma biçimimiz.
Topluma enjekte edilen yaygın kanaate göre şiddeti sadece erkek uygular, erkekler acımasız ve insafsızdır! Maalesef bütün erkek ve kadın meselelerine yaklaşımımız böyle… Beyan esastır çünkü!
Bir yeri moraran ya da morarmayan kadının beyanı esastır! Doğru veya yanlış, eksik veya fazla, kadın ne derse o! Erkeğin moraran gönlü, küfür ve hakaretlerle yara bere içindeki kalbi, kırılan gururu görülmüyor çünkü! Kadın ve erkek sorunlarına yaklaşımımız tek yanlı ve sorunludur maalesef. Oysa aileye bakışımız böyle olmamalıydı! Üzüm yemeye değil, bağcı dövmeye gider gibiyiz!
Bu hadiseden yola çıkarak anlıyorum ki şiddetten kastımız sadece kaba kuvvet! Ve yine anlıyorum ki işin içinde dayak yoksa kadın ve erkeğin arasında geçen kaba ve çirkin ithamları, insana cinnet geçirten ifadeleri ve küfürleri şiddetten saymıyoruz bile!
Oysa ne demişti atalarımız: “Dil yarası, kılıç yarasından beterdir, kılıç yarası geçer dil yarası geçmez...”
Bu konuda Koca Yunus da şöyle söylemişti asırlar öncesinden:
“Söz ola kese savaşı/Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı/Yağ ile bal ede bir söz!”
Ben hep söylüyorum, dünyayı, haneleri, toplumu cennet yapan da kadındır cehenneme çeviren ve cinnet ortamına döndüren de… Bu toplumun çimentosudur kadın. Aileyi ayakta tutan, erkekleri o eve bağlayan, baba yapan, eş yapan, sorumluluk sahibi yapan, kadındır…
Erkeğe sevgiyi, şefkati, merhameti, sadakati öğreten yine kadındır.
Kadınlar artık eskisi gibi tatlı dilli, huzurlu, şefkatli, merhametli ve latif üslup sahibi değiller maalesef. Aslında toplum olarak burnumuzdan soluyoruz, ne sabır kaldı ne de sebat. Kimse elindeki ile yetinmiyor. Köyde çiftçilikle iştigal eden kadın bile açtığı Facebook hesabından dünyaya göz atıyor ve bağlı olarak istekleri arttıkça artıyor. Köylerde yeni kuşak kadınlarımız kalmadı, farkında mısınız?
Kadının arzu ve isteklerine erkek yetişemiyor, cevap veremiyor. Ekonomik ve sosyokültürel anlamda kadın ve erkek arasında çok ciddi bir fark oluştu. Aşk, sevgi, evlilik, sadakat vb. hususlarda kadın ve erkek artık farklı düşünüyor ve anlaşamıyorlar! Bu değerlerin içi maalesef boşalmış olduğundan insanları bir arada tutmaya yetmiyor yazık ki!
KADININ HİÇ Mİ SUÇU YOK?
Erkekler neden saldırganlaştı acaba? Önce bunu sorgulamamız lazım değil mi? Kadının hiç mi günahı yok? Kadın pirüpak mı? Daha önce de yazdım, meseleye cinsiyetçi bir zaviyeden baktığımız sürece bu meseleyi kanatmaktan, aileyi mahvetmekten başka bir şey yapmayız.
Kadının, ninelerimizin evlilik pedagojisini yeni baştan öğrenmesi lazımdır. Bakın etrafınıza, nine ve dedelerin (ezici bir oranda) birbirlerine hâlâ sevgiyle, şefkatle ve merhametle baktığını göreceksiniz. Çünkü kadın, evini tatlı diliyle Yunus’un dediği gibi "sekiz cennet"e çeviren şifreleri biliyordu ve o şifrelere sarılıyordu.
AMACIMIZ KADINI DEĞİL, AİLEYİ KORUMAK OLMALIDIR
Yunus Emre şiirin devamında bakınız ne diyor:
“Kişi bile söz demini/Demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini/Sekiz uçmağ ede bir söz”
Hasılı şiddetin hiçbirine taraf değiliz. Ne sözlüsüne ne de fizikseline…
Kadın ve erkek meselesinde hicret ve niyetimiz sağlıklı değildir maalesef…
Amacımız kadını değil, aileyi korumak olmalıdır!