'Tanımadığım siviller söyletti' diyerek inkarı seçti
Genelkurmay çatı davasının sanığı ve örgütün sözde yurtta sulh konseyi üyesi eski tümgeneral Dişli, müşteki beyanlarına rağmen savunmasında "yanlış anlaşıldığını" öne sürüp inkar taktiğini seçti.
ABONE OLFetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından adalet önüne çıkarılan sanıklar, haklarındaki tüm delillere rağmen savunmalarını inkar üzerine kurmayı sürdürüyor.
Örgütün askeri kanadındaki karar alıcılarının bulunduğu sözde yurtta sulh konseyi üyesi olan Dişli, darbe girişiminden önce Genelkurmay karargahındaki odasında eski albay Orhan Yıkılkan ve eski yarbay Levent Türkkan ile darbe girişimine yönelik planlamalar yaptı.
Türkkan'ın, ifadesinde "cemaatçi" olarak tanımladığı Dişli, odasında yapılan toplantıda, darbe girişimi sırasında Hulusi Akar ile kendisinin görüşeceğini ve darbe faaliyetinin başına geçmesini isteyeceğini söyledi. Akar'ın bunu kabul etmesi durumunda Genelkurmay 2. Başkanı'nın da Akın Öztürk olacağını odadakilere aktardı.
Orgeneral Hulusi Akar'a darbeyi tebliğ eden Genelkurmay çatı davasının sanığı eski Genelkurmay Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı tümgeneral Mehmet Dişli de "yanlış anlaşıldığını" öne sürerek, üzerine atılı suçlamaları somut delillere rağmen inkar etti.
Darbecilerin gece saatlerinde uygulamayı düşündükleri hain plan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın karargaha gelmesiyle bozuldu. Fidan'ı komutanlık makamında gören darbeciler, kendi mensuplarına yönelik tutuklamaların başladığını düşünerek harekete geçti.
Darbe girişiminin gece başlayacağını düşünerek saat 20.07'de karargahtan ayrılıp evine giden Dişli, Akar'ın başdanışmanı FETÖ'cü Orhan Yıkılkan'ın telefonuyla saat 20.46'da şahsi aracıyla karargaha döndü. Yanına aldığı çantasına tabanca ve 2 bin 650 ABD doları koyan Dişli, kapılardan yaka kartını okutmadan geçerek, komutanlık makamına çıktı.
Karargahtaki FETÖ'cü askerlerle yüz yüze görüşmeler yaptıktan sonra Genelkurmay Başkanı Akar'ın makamına giren Dişli, bu sırada odasındaki yuvarlak masada çalışan Akar'ın karşısındaki sandalyelerden birine oturdu ve daha önceden yazdığı notları çıkartıp, "Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz." dedi.
Akar ise Dişli'ye, "Ne diyorsun ulan sen, ne operasyonu, sen manyak mısın, sakın ha" diye bağırdı. Genelkurmay Başkanı Akar'ı, ihanet girişiminin başına geçmesi için ikna etmeye çalışan Mehmet Dişli, girişimi hiçbir şekilde desteklemeyeceğini bildiren Akar'ın sert tepkisi üzerine makam odası dışında bekleyen ekibe müdahale emrini verdi.
Bunun üzerine Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel, eski albay Orhan Yıkılkan, emir subayı eski yarbay Levent Türkkan, emir subayı yardımcısı eski yüzbaşı Serdar Tekin ve eski astsubay Abdullah Erdoğan içeri girerek Akar'ı derdest etti. Bu esnada Orgeneral Akar'a silah doğrultan Türkkan, "Sıkarım, direnmeyin." dedi. Akar, "Sık ulan şerefsiz." diye tepki gösterdi.
Orgeneral Akar'ı kelepçeleyen darbeciler Akıncı Üssü'nden gelecek talimatı beklemeye başladı. Bu sırada Dişli, darbecilerden komutanın kelepçelerini çözmelerini istedi. Kelepçelerini çözen darbeciler, Akıncı'daki FETÖ'cülerden gelen talimat üzerine Akar'ı ihanet üssüne götürmek için karargahı işgal eden Özel Kuvvetler personelinin yardımıyla helikoptere gitti.
İhanet üssüne indiklerinde Dişli, Akar'ı ikna için faaliyetlerini sürdürdü. Orgeneral Akar'ı kapatıldığı odada göz hapsine alan Dişli, ara sıra koridora çıkıp, Genelkurmay karargahındaki darbecileri telefonla arayarak gelişmeler hakkında bilgi aldı.
Dişli, Akıncı Üssü'ndeki koridorda, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Güler derdest edilerek üsse getirilmeden dakikalar önce, Güler'in özel kalem müdürü eski kurmay yarbay Bünyamin Tuner ile de görüştü. Bu görüşme koridordaki güvenlik kameralarına yansıdı.
"Arz için gittim"
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın darbenin başına geçmesi konusunda ikna edilememesi üzerine ümitleri tükenen FETÖ'cüler, Akar'ı serbest bırakmak zorunda kaldı. Bunu fırsat bilen Dişli de Akar ile helikoptere binerek Çankaya Köşkü'ne gitti. Başbakan Binali Yıldırım ile görüşmeye giden Akar'ın orada bulunan güvenlik görevlilerine Dişli'nin gece boyunca şüpheli hareketler sergilediğini bildirmesi üzerine, gözaltına alındı.
Eski tümgeneral Mehmet Dişli, ilk ifadesinde, olay günü arz için Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın makamına gittiğini belirtti. Karargah çalışmalarına silah ve telefonla girilmeyeceğini vurgulayan Dişli, "Benim de herhangi bir silahım, teçhizatım yoktu." dedi. Silahlı olmadığını ve kimseye karşı silah kullanmadığını savunan Dişli, darbeciler birlikte hareket etmediğini iddia etti.
Dişli, savcılıkta, darbe girişimine ilişkin üzerine atılan suçlamaları kabul etmediğini belirterek, "Bana, 'Sana güvenir, sen ikna edersin, yoksa ikinizi de paketleyip götüreceğiz' dediler. Bana uçakların havada olduğunu, sıkıyönetim emrinin yayımlandığını söylediler. Bütün komutanların bunun içinde olduğunu söylediler. 'Olmayanları şu anda alıyoruz. Zaten tutuklanıyorlar' dediler. Beni komutanın (Orgeneral Akar) odasına soktular." dedi.
Akar ile bir helikoptere bindirilerek Akıncı'daki üs komutanlığına götürüldüğünü ileri süren Dişli, burada yaşananlara ilişkin, şahsi telefonlarıyla sürekli karargahı arayarak bilgi aldığını belirtti. "Ben evden geldiğim için şahsi ve resmi cep telefonlarım yanımdaydı." ifadesini kullanan Dişli, mağdur olduğunu iddia etti.
Dişli'nin telefon hattıyla 15 Temmuz 2016'da diğer darbeciler, saat 20.35'te Orhan Yıkılkan, saat 20.38'e Doğan Öztürk, saat 23.33'te Ramazan Gözel, saat 23.45'te Bünyamin Tuncer ve saat 23.49'da Tahsin Kaya ile görüştüğü belirlendi. Ayrıca Dişli'nin 16 Temmuz'da saat 00.12'de ve 00.16'da yine Bünyamin Tuncer ile saat 03.31'de Levent Türkkan, saat 06.06'da Doğan Öztürk ile telefon görüşmesi yaptığı tespit edildi.
Soruşturma kapsamında Genelkurmay Başkanlığında arama yapan savcılar, Mehmet Dişli'nin çantasını odasında değil, komuta katıyla aynı katta olan Genel Sekreterlik İdare Şubesinin yanındaki büyük yazıcı makinesinin alt tarafında gizlenmiş olarak buldu. Ayrıca ifadesinin aksine çantasında 2 bin 650 dolar ve 1 tabanca bulundu.
Askeri kanunlara göre hiçbir general ve amiralin karargaha silah getiremeyeceği ve komuta katına silahla girmenin yasak olduğunu bilmesine rağmen silahıyla komuta katına kadar giren Dişli, inkar ve yalanlardan oluşan savunma stratejisine mahkemede de devam etti.
Başına silah dayamışlar
Mahkemedeki savunmasında, darbe girişimi sırasında Akar'ın makam odasına girerek, "Komutanım, operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz" diyen Dişli, bu ifadelerin komutana arz için odasının önünde beklediği sırada başına silah dayayan sivil giyimli iki kişi tarafından kendisine zorla yazdırıldığını öne sürdü.
Dişli, mahkemedeki savunmasında ise Genelkurmay Başkanı'nın kendisini yanlış anladığını öne sürüp, "Sayın Genelkurmay Başkanı ile aynı akıbete uğrayarak, kendi iradem dışında silahlı tehditle Akıncı Üssü'ne götürüldüm." iddiasında bulundu.
İhanet girişiminin yaşandığı gün Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı cuntacı Orhan Yıkılkan tarafından kışlaya çağrıldığını kabul eden Dişli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a arz edilecek bir konuyla ilgili Akar'a bilgi vermek üzere kışlaya döndüğünü öne sürdü.
Akar'ın emir subayının odasında beklerken, sivil giyimli iki kişinin başına silah dayadığını iddia eden Dişli, şunları söyledi:
"Aklımda Sayın Cumhurbaşkanına yapacağımız arzımız vardı. Silahlı şahıslar daha sonra geldi. Orada yaklaşık 7-8 dakika oyalandım. O anda işte, en son hissettiğim enseme bir silah dayanması. Bunlar iki kişiydiler, sivil giyimliydiler, uzun namlulu bir silahtı. Birinin üzerinde siyah hücum yeleği veya çelik yelek türü bir şey vardı. Beni yan tarafa bir yere çektiler. Burada önüme iki üç kart ve bir kalem koyup, 'Komutana bunları arz edeceksiniz.' diye bana birtakım şeyleri dikta ettiler. Silahlı kuvvetler duruma el koydu, Yurtta Sulh Konseyi kuruldu... Biri bir şey söylüyor, diğeri bir şey söylüyor. İşte Yurtta Sulh Konseyi kuruldu, birazdan konsey üyeleri buraya gelecek, canlı yayın olacak, Sayın Cumhurbaşkanı yakalanmış olacak. Ellerinde WhatsApp gibi bir şey vardı, buradan göstereceğiz, komutan da bizimle olsun falan..."
Kendisine silah doğrultan kişilerin söylediklerini not ettiğini öne süren Dişli, "Bu kişilerle mi içeriye girdin?" sorusu üzerine, kendisini kapının önüne kadar getirip içeri sokan bu kişilerin, Orgeneral Akar'ın odasına girmediğini, odaya yalnız girdiğini belirtti.
Mehmet Dişli, "Nasıl olsa yanınızda kimse yok. 'Komutanım, dışarıda silahlı iki kişi bana bunları yazdırdı, tehdit ettiler, böyle bir şeyden bahsediyorlar.' demediniz mi?" sorusuna karşılık, "O şokun etkisindeyiz. Genelkurmay Başkanının makamına 2 metre mesafede başıma bu iş geldi. O an hangi sırayla ne söylediğimi hatırlamıyorum. " diye konuştu.
Dişli, kendisine Akar'a söyleyeceklerini yazdıran silahlı iki kişiyi daha sonra görüp görmediğine ilişkin, "Yok. Kamera görüntüleri de yok diyorlar. Bu adamlar bir şekilde oraya geldi, bir yerden girdiler. Ne zaman geldiler, öğleden sonraki safhada mı neyse... Biri iri yarı, diğerinin de üstünde takım elbise gibi bir şey vardı." diye konuştu.
"Yanlış anlaşıldım"
Orgeneral Akar'ın, "Mehmet Dişli'nin geldiğini gördüm. Sandalyelerden birine oturup heyecanlı ve geçmişte alışık olduğum halinden farklı bir tarzda, 'Komutanım, operasyon başlıyor. Herkesi alacağız. Taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz' gibi şeyler söyledi. Bunun bir operasyon olduğunu anladım ve hiddetle 'Ne diyorsun ulan, ne operasyonu, sen manyak mısın, sakın ha.' diye bağırdım." beyanına karşılık Dişli, "Komutanımızın bunu neden böyle söylediğini bilmiyorum. Sayın Genelkurmay Başkanımızla bu menfur olayın en başından sonlandırılmasına kadar beraberdik. Akıncı'dan Çankaya'ya giderken helikopterde geçen telefon görüşmeleri gibi, olayın sisi, pusu altında bazı hususları yanlış değerlendirmiş olabilir. Sayın Komutanımız, yaşadığı travmatik olayların etkisiyle beni yanlış anlamış, gayretlerimi yanlış değerlendirmiş olabilir. Geçen süre içinde yaşadığımız olayları çok daha mantıklı ve makul olarak değerlendireceğine inanıyorum. Kur'an'da 'Fitne öldürmekten kötüdür' mealinde bir ayet var. Sanırım 16 Temmuz saat 16.00'dan sonra ve izleyen günlerde o kargaşa ortamında bir fitneye maruz kaldık." diye konuştu.
Akar'ın yaveri eski yarbay Türkkan'ın, "Dişli, 'Ben komutana tebligat yapacağım.' diyerek içeri girdi. 'Anlatacağım. Zaten beni biliyor, seviyor. Ben de onu seviyorum. Kabul edecek ve güle oynaya bitecek.' gibi bir sürü şeyler söyledi. 'Kenan Evren olur musun diye soracağım. İşin özü bunu soracağım. O da evet derse, zaten diyecek, problem yok.' demişti. Anladığım kadarıyla ikna olmamış ki ben içeri girdiğimde Hulusi Paşa 'Yanlış yapıyorsunuz.' diyordu." şeklindeki beyanını kabul etmeyen Mehmet Dişli, bu beyanın tamamen yalan ve iftira olduğunu öne sürdü.
Darbeci Dişli'nin 252 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 55 bin 880 yıl hapis cezası istemiyle yargılanması devam ediyor.