İstanbul Müftüsü'nden 'Yeni Zelanda' açıklaması

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Yeni Zelanda’daki kanlı cami saldırı sonrası açıklamalarda bulundu. Yılmaz, ''Yapılan anketlerde görülüyor ki Batı’da ve ABD’de yüzde 85’lere ulaşmış İslam düşmanlığı denen algı. Bu gerçekten çok korkunç bir şey ve Müslümanların hak etmediği bir şey bunun önlenmesi için bir şeyler yapılması lazım.'' dedi.

ABONE OL
GİRİŞ 15.03.2019 13:01 GÜNCELLEME 15.03.2019 15:49 GÜNCEL
İstanbul Müftüsü'nden 'Yeni Zelanda' açıklaması

Haber7

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz'ın konuyla ilgili sözleri şu şekilde; 

 

 

Bu saldırının gerçekten bir İslam düşmanlığı sorunu ve ürünü olduğu ortaya çıkıyor. Uzunca bir zamandan beri Batı'da ve dünyada bir takım zinde güçler İslam'ı kötü göstermek için ve İslam'ın gücünü yok etmek için bunu bir medya kalkanı olarak kullandılar ve zihinlerde ciddi manada bir İslam düşmanlığı maalesef oluşturdular. Ve bu da bazı zayıf ruhlu insanların üzerinde görünen o ki tesir etmiş. Yani Müslümanların asla ilgisi alakası olmayan bir noktadan böyle itham edilerek ve terörle özdeştirilerek, böyle bir saldırının gerçekleşmiş olması kabul edilebilir bir şey değildir. Çünkü gerçekten inanmış samimi Müslümanlar dünyanın hiçbir yerinde böyle bir terörle işi olmamıştır olamaz ama bir takım terörist insanlar her zaman her yerden çıkabilir.

Son basına sızan bilgilerden de bu grubun gayet iyi bir hazırlıkla Türkiye’deki Ayasofya'ya da meydan okumaları Türklerin denizin öbür tarafına geçmemeleri şeklindeki tehditleri de üstelik bu Çanakkale zaferinin seneyi devriyesinde gerçekten bizim de yeniden çok iyi okumamız gereken bir algı olduğunu düşünüyorum ve hakikaten algı yönetimi ile insanların nasıl yönlendirilebileceğini de çok iyi görmüş olabiliyoruz. Yeni Zelanda neresi, Türkiye, İstanbul, Ayasofya neresi… İtham ettikleri Müslümanların asla bulaşmadığı teröre kendileri bulaşarak bu kadar insanımızı maalesef şehit etmiş bulunuyorlar.

 

 

İnsanlar oturup yeniden düşünmeliler ve birlikte yaşamanın uzlaşmanın kültürünü yeniden ihya etmeliler. Tarihte bunun örneklerini Osmanlı döneminde ve diğer İslam tarihi dönemlerinde yaşamış ve yaşatmış bir milletiz. Anadolu’da asırlarca yaşatmış bir milletiz. 1924 yılına kadar Türkiye’de bizim şehirlerimizin yüzde 50’sinin gayrimüslim olduğu ve Müslümanlar ile Hristiyanlar arasında bir çatışma çıkmadan yaşandığı düşünülürse demek ki bu olabilecek bir şeydir.

Bugün bunu tetikleyenler bundan medet umarak dünyevi hedeflerine emellerine isteyenler aslında bu tabloyu görüp kendilerinden utanmalılar. İnsanları ortadan kaldırma savaşının hiç kimseye faydası olmayacaktır ve hiç kimse de buna muktedir olamayacaktır. Yani farklı görüşler bu dünyada hep olacaktır farklı inançlar hep olacaktır. Bunu böyle kabul ederek uzlaşma kültürünü yaygınlaştırmaktan başka bir çare yoktur. Bu Müslümanlar için de böyledir gayrimüslimler için de böyledir.

Ben teessürlerimi ifade ediyorum kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum ve bu tür acıların bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum. Çünkü bunlar fitneyi, kavgayı körükleyen husumeti artıran ve dolayısıyla gerginliği artıran noktalardır. Kur’an-ı Kerim’i okusalar oradaki merhamet vurgularını görseler ve Peygamber efendimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hayatını görseler okusalar bu yaptıklarından ve ithamlarından dolayı yüzlerine tutacak bir şey bulamazlardı. Çünkü biz hakikaten merhametin sembolü olmuş bir dinin mensubuyuz.

İslam eşittir terör demek İslam'a ait her türlü simgeler, semboller insanların husumetini ve kinini artıyor ister istemez de sapık ruhlu insanlar da bu şekilde terör olaylarına karışıyorlar. Yapılan anketlerde görülüyor ki Batı’da ve ABD’de yüzde 85'lere ulaşmış İslam düşmanlığı denen algı. Bu gerçekten çok korkunç bir şey ve Müslümanların hak etmediği bir şey bunun önlenmesi için bir şeyler yapılması lazım. 

''PLANLI VE SİSTEMATİK''

Bu olayın 18 Mart Çanakkale Zaferi öncesine de denk gelmiş olması da çok planlı çok sistematik olduğunu gösteriyor. Çanakkale şehitlerine ve şehitliğine gölge düşürmek ve bizim Anadolu, Çanakkale ve İstanbul üzerindeki sahipliğimizi sorgulamak üzere atılmış bir adım olduğu çok aşikardır. Dolayısıyla bu çok daha sinsi bir plan çok detaylı bir öngörüyle yapılmış bir çalışma olduğu anlaşılıyor.

Hem Ayasofya’yı sorgulayan hem Anadolu Avrupa ayaklarından mesajlar veren bu algı uluslararası güçlerin çok sistemli ve planlı bir çalışması olduğunu gösteriyor. Çünkü tarih çok anlamlı verilen mesajlar çok anlamlı yani 18 Mart’ın öncesinde ‘İstanbul’da bizim, Ayasofya’da bizim alacağız’ şeklindeki mesajlar depreşen duyguları öfkeyi ve hıncı ortaya koyuyor. İslam düşmanlığının doğurduğu çocuk bu. Bu nefret suçudur ve bence Avrupa ülkeleri tarafından derhal çözülmesi gerekir. Bence onları bunu himaye etmemeliler kesinlikle suçlular bulunmalı ve cezaları verilmelidir. Değilse bu dünyada onlara da yaşamak zor olur bizim içinde yaşamak zor olur. Yani biz bu dünyada dostça kardeşçe yaşamak istiyoruz kimse ile problemimiz yok ama her nedense birileri bunu kaşıyor. Biz bu toprakları kanlarımızla aldık. Atalarımız bu toprakları kanlarıyla aldı. Bizim bu toprakları öyle kolayına bırakmaya niyetimizin olmadığını herkes bilmelidir.