Türkiye'de değişim başlıyor! En kritik nokta hız ve fiyat
Kanal 7 Medya Gurubu Planlama ve Teknik Daire Başkanı Muzaffer Şafak, gelişen ve hızlanan internetle beraber yayıncılıkta yaşanacak değişimleri kaleme aldı. Şafak, internet hızlarının erişilebilirliğinin artması ve bununla beraber fiyatların makul seviyelerde kalmasının önemine dikkat çekti.
ABONE OLYakın geleceğe ışık tutmaya çalışarak internetin Televizyon ve Radyo yayınlarına olan etkilerini görmeye başladık. Bu etkinin Televizyon ve Radyo yayınlarını çeşitlendireceği, erişimini arttıracağı, İlginç etkileşim mecralarını ortaya çıkaracağı, interaktiviteyi zorunlu kılacağı bunların sonucu olarak izleyici ve dinleyicilerin tüm yayın süreçlerine katılacağı pasif durumdan katılımcı konuma getireceğini tahmin etmenin hiç zor olmadığını görüyoruz.
Burada kilit soru internet, peki bu erişim imkanı nasıl olmalı ki bahsettiğimiz amaçlar gerçekleşebilsin elbette katılımcı erişiminin faydaları saymakla bitmeyecektir.
Biraz daha genelleyerek internetin erişebilirliği ve erişim bedelinin miktarı maliyeti ön plana çıkmaktadır.
Önceden gelişmişliğe, kaldırımlardan örnek verirken günümüzde ise toplumların gelişmişliğinin ölçüsü ne kağıt ne kalem ne de enerji üretim ve tüketiminin yüksekli teşkil ediyor. Bunun yerini, internet erişimi, onun hızı ve buna ödenen ücret almaktadır.
Bundan uzun uzadıya bahsetmemizin sebebi, İngiliz araştırma şirketi Cable, 200 ülke üzerinde yaptığı hız testlerinin sonuçlarını yayınladı. Raporda en hızlı internete sahip ülkeleri listeledi.
Cable Mayıs 2018 ile Mayıs 2019 döneminde 200 den fazla ülkede 163 milyon adet hız testi sonunda Geniş Band bağlantı hızı haritasını hazırlayarak mukayese etme kolaylığı sağladı.
Sonuç olarak dünyada internet hızı bir önceki yıla göre %20.65 oranında arttığı tespit edilmiş. Türkiye’de bu artış oranının % 7.57 olduğu görüyoruz.
Hız dağılımının diğer ülkelerdeki duruma baktığımızda oranlar şu şekilde;
Romanya 38.6 Mbps - Norveç 40.12 – Danimarka 43.99 – Türkiye 4.9 – İsveç 46 – Singapur 60.39 Mbps
Bu ülkelere baktığımızda ise teknoloji ,üretim ,eğitim , kültür inovasyon ile internet arasında kesin korelasyonun olduğu gelişmişliğin mihenk taşı hatta birim değeri olduğunu görebilmekteyiz.
Ülkemiz de, bir an önce bu oranları yakalaması bilgi erişiminin yanı sıra TV ve Radyo yayıncılığının gelişmesine de olumlu katkılar sağlayacaktır.
Gerçekten, teknoloji hayatımızın her alanında tahmin edilenden çok hızlı gelişmektedir. Yayıncılık ise bundan direkt etkilenerek sıkıştırma teknikleri codecler, uydu teknolojileri uydu kullanım ömürlerinin uzaması 5G jenerasyonunun sağladığı ve sağlayacağı erişim konforu ve hızı bu süreçlerin örnekleri olmaktadır.
Cable, yapmış olduğu araştırmanın sonuçları, ortadayken bir süre sonra 5G aktif olduğunda ve yaklaşık 1 Gbps hızlara ulaşıldığında ise erişim ve iletişimin tüm kurallarının tekrardan gözden geçirilmesi gerekli hale gelebilir.
Kablolu internet üzerinden alınacak tüm hizmetler elbette erişim sorunlarına köklü çözüm olacaktır. Ancak tüketici daha bağımsız olacak şekilde mobiliteye önem vermeye başlamıştır. Sonuçta her ikisi de yayıncılığın erişim sorunlarını nihai olarak ortadan kaldıracaktır.
Bu hızlara erişildiğinde ve bedellerinin makul sınırlara çekildiğinde ise Televizyon ve Radyo yayıncılığının klasik yapısının nasıl olacağı merak edilmektedir. İzleyici yayıncının hazırladığı playlistlere mi ? yayın süre ve zamanlarına mı ? bağlı kalacaktır. Ya da zamanı ve programın seçimini kendi mi yapacaktır? .
Tüm bunlar, içerikleri ve reklamları doğrudan etkileyebilecektir.
Bu durum yayın kuruluşları arasındaki görünür yada görünmez dramatik rekabeti daha da mı körükleyecek ? Henüz bilinmemektedir.
Teknolojik üretim ve tüketim döngüsü diğer tüketim alanlarında olduğu gibi artık neredeyse ön görülemez hale gelmiştir. Bu süreçlerin eskisi gibi yıllarca sürmeyeceği bilinmektedir.
Ülkemize ve özellikle diğer Avrupa ve Güney asya ülkelerine bakarsak internetin sınır tanımaz etkisi ile izleyiciler bir mecraya bağlı kalmaksızın çok seçenekli olan geniş band internet üzerinden neredeyse tüm içeriklere istediği zaman diliminde erişebilmektedir. Bu durumun belki yakın gelecekte klasik yayın kuruluşları için olumsuz ekonomik sonuçları olabilecektir.
Genç kuşaklar sunulan bu imkanlar nedeniyle kolaylıkla kendileri için hazırlanan yayın akışları yerine esnek ve değişebilen ve kendilerininde süreçlere katılabildiği yayınları da talep edebilecektir. Sosyal medyada bunun örnekleri görülmeye başlamıştır.
İzleyici için önemli ve talep edilen şey, yayının içeriği , teknik kalitesi ve internet erişiminin olması ve bunun genel giderleri içindeki minumum payı olmasını talep etmektedir.
Günümüze dönecek olursak yayın kuruluşlarının en önemli iletişim mecrası uydu ile olmaktadır. Buna bağlı ve eş zamanlı olarak uydu platformları bu yayınları platformlarında ya tanımlıyor yada rebroadcast olarak uydu ile setüstü kutularına iletmektedir.
Ayrıca ürettikleri HD yayınları kalan az sayıdaki TV alıcıları için vericilerinden SD olarak iletmektedir. Diğer yandan hızı diğer ülkelere göre az olan internet üzerinden de iletmeye çalışmaktadırlar.
Kablo ve İptv üzerinden iletim ise sınırlı sayıdaki 1.5 milyon aboneye ancak iletilebilmektedir.
İzleyici, bireysel olarak süreçlere katılmak isterse bu seçenekleri hayli azalmaktadır.
Bu taleplerini İptv ,internet ve 5G karşılayacak ve bu onlar için rasyonel bir çözüm olacaktır.
İnternet mecrasına dönersek Ağustos ayında yayınlanan Rtük yönetmeliği ile internet yayıncılığı düzenlenmiştir. Bu alanın düzenlenmesi elbette lüzumlu ancak kontrolü de bir o kadar zor olacağı düşünülmektedir.
Bu alan neredeyse kontrol edilmesi mümkün olmayan şekle dönüşmüştür. Bu konuda teknik birimleri ,regülasyon kurumlarını ve hatta hukukçuları zor günler bekliyor olabilir.
Neyin nereden iletildiği nasıl kontrol edilebileceği gibi çok sayıdaki sorunun cevabı henüz net değildir. Bunun sebebi ise internet kullanımının ülkemizde olduğu gibi dünya da da süratle arttığı ve bir o kadar içeriğin bireysel yada kurumsal olarak sayısının tahmin edilemeyecek şekilde artması çeşitlenmesi bu ortamın kontrol edilmesini zorlaştırdığı bilinmektedir.
Bunun olumsuz sonuçları kültürel ekonomik toplumsal adına ne denirse denilsin yapıları deforme edici etkisi de göz ardı edilmemelidir. Bu konu teknikten ziyade sosyolojiyi ve devlet kurumlarını aile yapılarını direkt olarak ilgilendirmektedir. Yasaklama yerine sınırlar getirmek belki daha akılcı yöntem olabilir.
Tekrar konumuza dönersek internetin hızı erişebilirliği ve son kullanıcı maliyeti iyileştirildiği ölçüde genç toplumlarda olumlu sonuçları tüm katmanlara yansıyacaktır. Bu konuda yetkili devlet birimleri hız ve tüketici maliyetlerini aşağıya çekmek için gelişen iletim tekniklerini tüm bireylerine subvanse ederek iletmelidir.
Anlaşılan o ki 21 yüzyılda insanlığın konforu refahı ve hatta mutluluğu internet mi olacaktır. Sorusu akıllarda yer etmeye başlamıştır.