Yargıtay’a FETÖ’cülerin yerleşmesini seyreden de istifa etmiş!
Yeni Akit yazarı Ali İhsan Karahasanoğlu, Sadullah Ergin'in AK Parti'den istifa etmesiyle ilgili bir köşe yazısı kaleme aldı.
ABONE OLAli İhsan Karahasanoğlu'nun o köşe yazısı:
Ve nihayet, bir isim daha, AK Parti’den istifa ettiğini doğrulamış..
Kabaca baksanız, Adalet Bakanlığı koltuğuna en genç yaşta oturanlardan birisiolduğu halde..
O bakanlık koltuğunda otururken, maalesef ki maalesef, Yargtıay’a ve Danıştay’a onlarca FETÖ’cü hakim yerleştiği halde..
Daha bunun hesabını vermeden..
Bu konuda kamuoyunu tatmin edici bir açıklama yapmadan..
Sadullah Ergin de, AK Parti’den istifa ettiğini açıklamış.
Hani, “Siyaset bize göre değilmiş.. Biz bakanlık koltuğunda otururken, sadece bakan olmuşuz.. Bakmışız, görememişiz.. Bunun hesabını vermeden, bu millete bir daha acılar tattırmanın bir alemi yok. Hele hele.. Benim ‘Bakan’olduğum dönemde yaşanan acıların zararının artmasına engel olan Tayyip Erdoğan’ı devirmek için.. Yeniden bir siyasi oluşumda bulunmak üzere sahneye çıkmaya hiç gerek yok” diyeceğine..
Şimdilik AK Parti’den istifa ettiğini doğrulamış..
Yeni oluşum için ise inkarda bulunmadığına göre, bizim de “Demek ki doğru”diyeceğimiz teyidi yapmış..
Herkesin, istediği partide siyaset yapma hakkı tabii ki var..
Ama gerçekleri örtbas ederek, bazı konuların kamuoyunda tartışılmamasını fırsat bilerek, kendilerini dev aynasında görmelerinin de bir anlamı yok..
Olay net..
“Adalet Bakanlığı’nı, FETÖ’ye teslim etmişsin” diyecek değilim..
Onun cevabı hazırdır çünkü: “Benden önceki bakanların çalıştığı genel müdürlerle çalıştım.”
Senden önceki bakanlar, FETÖ’nün henüz gerçek yüzünün ortaya çıkmadığı dönemlerde o isimleri müdürlüklere atamış olsa da..
FETÖ onlarca imtihanda, bizzat senin döneminde kopya hırsızlığı yapmış ise..
FETÖ’nün savcıları, bir suçu soruştururken, 10 yerine 100 şüpheliyi sanık haline getirmiş ise..
Anayasa değişikliği sonrasında, yargının liyakat sahibi insanların eline geçmesi için çok önemli bir fırsat oluştuğu halde..
Senin “bakar-görmez”liğin sayesinde, önceki mezhepçi solcular yerine, bu sefer de FETÖ’cü isimler yüksek yargıya doluşmuş ise..
Siz de birazcık özeleştiri yapın..
Muhataplarınızın nezaketini istismar etmeyin..
İnanç birlikteliği sebebi ile, haksız isnatta bulunmamak için görmezden gelinen hatalarınızın aslında “kusur” kaynaklı değil, “kast” kaynaklı olabileceği iddialarını doğrulayacak adımlar atmayın..
4 sene bakanlık koltuğunda oturup, “Ben bir şey yapmadım ki. Ne yaptı ise, Başbakan yaptı” bakış açısının, “O zaman sen niye bakan koltuğunda oturdun, sen niye bakan maaşı aldın, sen niye o ünvanı kullandın” sorularını da getireceğinden habersiz olmayın..
Bürokrasinin, merkezi yönetimin, siyasetin hiçbir yerinde olmamama rağmen..
Bir hukukçu, bir gazeteci sıfatı ile..
2010 yılında, Adalet Bakanlığı eli ile, tüm hakim ve savcılara laptop dağıtımı sırasında..
Sizin bakan olarak..
Aklınıza, “Burada derin bir oluşum, sızma operasyonu yapmış olabilir mi? şunları bir inceleyelim” demek gelmedi ise..
Sizin bakan koltuğunda oturduğunuz bir dönemde..
İstanbul’da iki tane FETÖ’cü savcı..
PKK’lı teröristin ismini verip, medya patronlarını dinlemiş ise..
“El Kaide mensubu” diyerek, milletvekillerini dinlemiş ise..
Üst düzey bürokratları dinlemiş ise..
Yüksek hakimleri dinlemiş ise..
Hatta Adalet Bakanı olarak sizi ve sizin Başbakan ile yaptığınız görüşmeyi bile dinlemişler ise..
Kusura bakmayın ama..
Sizin bir partide olmanız, o siyasi partiye güç vermez, zayıflık sebebi olur..
AK Parti’den ayrılıp, yeni bir siyasi partiye girecek olmanız, AK Parti için kayıp olmaz.. Yeni oluşum için kazanç olmaz..
Siz bakan olduğunuz dönemde, telefonunuza sahip olamadı iseniz.. Kendi altınızdaki savcılar, sizin telefonunuzu dinledi iseler..
Siz, UYAP sistemi içinde, soruşturma aşamasındaki tüm dosyaları görme imkanınız olduğu halde uyumuş ve kurulan tezgahlardan bihaber, kendinizi bakan olarak görev yapıyor sanmış iseniz..
Sizin emriniz altındaki savcılar, başsavcıların haberi olmadan soruşturma açmış, yıllarca yürütmüş, FETÖ’ye yardım edenlerin soruşturmalarını kapatıp, yardım etmeyenlerin soruşturmalarını biri bin yaparak iddianameye dönüştürmüşiseler..
Yargının en uzman siyasetçisi konumundaki kişinin, “Benim bu olayların ayrıntısından haberimin olması mümkün değil” savunmasına kimse inanmaz..
Sizi dinleyenler, sizin aleyhinize hiçbir soruşturma yürütmeyip, yürütmüş iseler de bunu kamuoyuna yansıtmamış iseler.. Ama, aynı telefon dinlemeleri üzerinden sizin üstünüzdeki kişilere gitmeye kalkışmışlar ise..
Sizin üstünüzdeki ismin ayağını kaydırmak istemişler ve başarılı olamamışlar ise..
Siz şimdi..
Üstünüzdeki kişilere yönelik olarak, FETÖ’cülerin o tarihte yapamadığını, “Şimdi biz yapalım” diyerek, hayata geçirmek üzere yola çıkmış iseniz..
Kusura bakmayınız..
Bu yaşanılanların makul izahını, kimseye yapamazsınız..
Yargıtay’a 160 üye seçilirken..
Bunların hemen tamamı, FETÖ’cülerden belirlenmiş ise..
Bunun sorumluluğunu en önde, o dönemin Adalet Bakanı üstlenmelidir..
O isim, bu konuda kamuoyuna tatmin edici tek açıklama yapmadan..
Veya..
Topu taca atacak şekilde savunmalarla konuyu kapatmaya çalışarak..
O operasyonun 9 yıl sonrasında..
Bakanlık koltuğundan ayrıldıktan 6 yıl sonra..
“Nerede kalmıştık” diye, tekrar “Aktif siyaset sahnesine çıkma”ya kalkışacak olursa..
Sormak hakkımızdır: “Dünün hesabını verdiniz mi?”
Daha önemlisi..
Onun bakan olduğu dönemde seyrettiği yüksek yargıya FETÖ’cülerin doldurulması ile oluşan kadrolaşma, büyük mücadeleler ve kayıplar verilerek daha yeni temizlenmiş iken..
Şimdi 6 yıl sonrasında..
“2013’te devirememiştik.. 2016’da devirememiştik” diyenlerin..
Başaramadıklarını yapmak üzere yola çıkılıyorsa..
“Siz kimsiniz, kime çalışıyorsunuz” diye sormak, hakkımız olsa gerektir.
“Yediğimiz haltı, Tayyip Erdoğan düzeltti.. Şimdi o Erdoğan’ı arkadan hançerlemeye kalkışmak, kamuoyunda ‘2013’teki operasyonda da, bizim bilinçli olarak yer aldığımız’ yorumlarına yol açabilir” endişesini taşımayanlara, sormak hakkımızdır: “Erdoğan’ı (Allah korusun) devirirseniz, FETÖ’yü ne yapacaksınız?”