İBB yönetimine tepkiler dinmiyor! Bu algıya karşı koymalıyız
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, Mustafa Kutlu, İskender Pala ve Necip Fazıl'ı İBB Şehir Tiyatrosu repertuvarından çıkarttığını açıkladı. Bu karar büyük infiale neden olurken CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Haziran ayından bu yana yaptığı ideolojik tavır büyük tepki çekti.
ABONE OLHaber7.com / Özel
Mustafa Kutlu'nun 'Mavi Kuş', Necip Fazıl Kısakürek'in 'Reis Bey' ve İskender Pala'nın 'Aşk Bir Zamanlar' oyunlarının yeni dönemin repertuvarlarında yer almaması tepki çekti.
İBB Kültür Daire Başkanlığı bu kararı ekonomik gerekçelerle açıklasa da, repertuvardan kaldırılan oyunların hepsinin muhafazakar kalemlerden çıkması 'sansür' eleştirilerini beraberinde getirdi. Haber7.com olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bu tavrını uzman kişilere sorduk.
İstanbul Yazarlar Birliği Başkanı Mahmut Bıyıklı
"BU FAŞİST TUTUMU KINIYORUZ VE HALKIMIZA BİR ÇAĞRI YAPIYORUZ"
Türkiye’nin normalleşmesi hangi parti olursa olsun kendisinden olmayanlara da gösterdiği anlayış ve müsamaha ile mümkün olacaktır. Ak Parti döneminde her görüşten insanın yazdığı oyunlar sahnelenmiş herhangi bir kısıtlama olmamıştır. Öyle ki Sayın Cumhurbaşkanımızı eleştiren oyunlar bile kendisine yer bulmuştur. Fakat CHP zihniyeti yetkiyi aldığı kısa süre içerisinde faşist bir tarzla kendi zihniyetine uzak gördüğü isimleri dışlamıştır. Bu tavrı kınıyoruz. Bu yanlış tutumun Türkiye’ye kazandıracağı hiçbir şey yoktur. Necip Fazıl’ın oyununu repertuardan çıkararak bir şey başarmış olamazsınız. Çünkü Necip Fazıl gibi isimler milletin gönlüne girmiş Kemalist rejimin en baskıcı dönemlerinde bile yolundan dönmemiş fikirlerinden vazgeçmemiştir. CHP zihniyeti bazı muhafazakar ve milliyetçilerin oyuyla elde ettiği kazanımlarını muhafazakar ve milliyetçilerin değerlerine karşı çıkarak kaybedecektir. Bu hamleler geleceğin habercisidir. Tekrar bu faşist tutumu kınadığımızı belirtiyor ve aziz halkımızı Necip Fazılların Mustafa Kutluların eserlerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Sosyolog Tarihçi İsmail Öz
"YARIN ÖBÜR GÜN BİZİ DE Mİ İSRAF GÖRECEKLER?"
Necip Fazıl’ın, Mustafa Kutlu’nun ve İskender Pala’nın eserlerini tiyatrodan kaldırıp israf diyorsunuz. Eğer bu isimler israfsa diğerlerini nereye koyacaksınız? 39 eser israf değil, ama bu ülkenin değerleri israf. Bu aynen Batılıların Afrikalıları fazlalık görmesi gibidir. Bugün fikrimizi ve onun temsilcilerini israf olarak gördüğünüze göre, yarın öbür gün de bizim fiziksel varlığımızı mı israf olarak göreceksiniz? CHP’nin tarihi bu gerçeği haklı çıkaracak örneklerle dolu. Bilinli bir itirazla bu “israf stratejisi”ne ve bu algıya, bu siyasi medyumluğa karşı gelemezsek gerçekten bu camianın insanları da bir gün israf konumuna düşecek. Çünkü bir insanın fikrin israf sayılabildiği yerde, bedeni çoktan israf sayılmıştır.
Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan da bugünkü yazısında bu konuyu kaleme aldı.
Hani “katranı kaynatsan olur mu şeker?” diye bir atalar sözümüz vardır. Tam o işte. Kültürün bir kısmına “varoluşsal” olarak karşı, “kontrol altında kültür” fikrine iman etmiş, “yalnızca bizim kontrolümüzde üretilen şey kültürdür” demekten hiç çekinmeyen o leş anlayış, bulduğu ilk fırsatta dişini gösterdi.
Âşık Veysel’i “pejmürde” diye Ankara’nın merkezine sokmayan; Nazım Hikmet’i, Kemal Tahir’i, Necip Fazıl’ı “bizimle değilsin” diyerek hapislerde süründüren; Sabahattin Ali’nin ölümüne sebebiyet vermekten çekinmeyen; Ziya Osman Saba, Asaf Halet, hatta Ergin Günçe gibi isimleri uzun yıllar “yok hükmünde” gören; Cem Karaca’yı, Ahmet Kaya’yı ve daha nicelerini sürgün eden o leş “Kamalist zihin” kontrol edemediği kültüre kökten karşıdır. Jakobendir, baskıcıdır, nobrandır. Türkiye’nin en yobaz sosyolojisini üretir.
İşte fırsat buldu, işte hortladı. Ağızlarını her açtıklarında “bu AKP toplumu kutuplaştırıyor” diyenler, ellerine imkân geçtiği ilk anda “kendi kontrolleri dışında gelişen kültür”e düşmanlık edeceklerini gösterdiler.
O “kutuplaşma” ile suçladıkları AK Parti’nin İstanbul’u yönettiği yıllarda şehir tiyatrolarında, tam da olması gerektiği gibi, Nazım Hikmet, Turgut Özakman, A. Kadir, Brecht ve daha nicesinin oyunları oynandı. Yahu nasıl anlatsam bilmem ki? Ekrem İmamoğlu başkan olduğunda bütün bir şairlik kariyerini yakarak “bugün 17 Nisan, neşe doluyor insan” yazan Haydar Ergülen’in TCDD’nin bu ayki dergisinde yazısı var ulan. Kimdir kutuplaştıran?
Kültüre karşı “kompleks geliştiren” ve kutuplaşma diye tanımladığı şeyin aslında “benim istediğim olmazsa olmaz” cümlesi olduğunu bildiğimiz bu leş zihin için “bir de bunları mı denesek, baksana adam Kur’an okumayı da biliyor” diyerek “Türkiye’deki asıl mücadelenin ne olduğunu” unutan bazı arkadaşlarla, “gevşek gevşek” konuşmayı vazife sayan “kerameti kendinden menkul büyük Türk büyükleri” meydana getirdikleri eserle ne kadar övünseler azdır.