Skandal gelişmeler sonrası Türkiye'den son uyarı! ABD, Yunanistan...

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısı sonrası önemli açıklamalarda bulundu. Ömer Çelik yaptırım hamlesi ile ilgili ABD hükümetine uyarıda bulundu. Çelik, Libya meselesi ile ilgili de "Herhangi bir yerde açık ve aleni bir şekilde Türkiye'ye karşı bir organizasyon kurulmak isteniyorsa diplomasi ise diplomasi, sert güç unsurlarını kullanmak gerekiyorsa sert güç unsurları kullanılır." dedi.

ABONE OL
GİRİŞ 23.12.2019 19:56 GÜNCELLEME 24.12.2019 15:42 GÜNCEL
Skandal gelişmeler sonrası Türkiye'den son uyarı! ABD, Yunanistan...

Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları; 

 


Batı medyası 'Evlat Nöbeti'ni görmedi. Anne yüreğinin isyanıdır. Anneler evlatlarına kavuşmak için teröre karşı duruş gösteriyorlar. Yürekleriyle evlatlarına kavuşmak istiyorlar.

Cumhurbaşkanımızın Cenevre ve Malezya'ya yaptığı ziyaretler önemliydi. Türkiye tek başına dünyanın yaptığını yapmamaktadır. Dünya Akdeniz'deki ölümlere sessiz kalırken Türkiye tek başına göğüs germektedir. Ama hala Avrupa ülkelerinde 200-300 mülteciyi ülkelerine almak için referandum yapıyorlar. Avrupa'nın önemli ülkelerinin bir tanesinde belediye başkanı köprülerin altına kayalar yerleştiriliyor ki mülteciler yaşayamasın.

Malezya ziyaretinde bağımsızlık, kalkınma, kimlik, adalet ve özgürlük konularında Cumhurbaşkanımızın önemli mesajları olmuştur. 

''SONUNA KADAR KORUNACAĞI TESCİL EDİLMİŞTİR''

Libya ile olarak CumhurbaşkanImızın açıklamalarını takip ediyoruz. 27 Kasım'da imzalanan mutabakat muhtırası oldukça önemlidir. Anakaradan ölçmeden sahip oldukları adalardan deniz yetki gibi alanlar koyuyorlar. Cumhurbaşkanımız, "Akdeniz'deki servi Libya'daki anlaşma ile iptal ettik" dedi. 

Hem Türkiye Cumhuriyet'inin hem de KKTC'nin haklarının sonuna kadar korunacağı tescil edilmiştir. 

Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin çıkarlarını hiçe sayarak fiili durum oluşturmaya çalışanlara bir kere daha hukuk ve diplomasi yoluyla cevap verilmiştir. Bunu anlamayanlara kahraman Deniz Kuvvetleri orada bayrak göstermeye devam etmektedir.

Türkiye, Akdeniz'de örülmeye çalışılan duvarı bu şekilde yok etmiştir.

"Yanlış tarafla imza atıldı" sözü cehaletten kaynaklanıyor. CHP, "ileride bu farklı sıkıntılara neden olabilir" diyor. CHP, Hafter'i makul ve ılımlı olarak nitelendiriyor. Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin milli çıkarlarına bakarız. 

Nerede hangi pozisyon almamız gerekiyorsa onu alırız. Ki anlaşma imzaladığımız kesim BM tarafından meşru kabul edilen kesimdir. 

BUNLARIN SİYASETİ GDO'LU

Bakalım Hafter Türkiye hakkında söyledikleri nedir? Türkiye'yi sık sık tehdit ediyor, Türkiye'yi vurmaktan söz ediyor. Türkiye'nin oradaki varlığını düşman unsur olarak görüyor. Türkiye ile anlaşma imzalayan Ulusal Mutabakat Hükümeti, BM'nin meşru muhatap kabul ettiği hükümettir. Yunanistan'ın başını çektiği ve diğer devletlerin katıldığı Akdeniz'deki Sevr'i darmadağın etmemiz karşısında şimdi muhataplarımızı cihatçı olarak ilan ediyorlar. Eleştiri dediğiniz şey nihayetinde bir dairenin içinde yer alır zıt pozisyonlarda olursunuz, tutar eleştirirsiniz. Fakat bunların siyaseti GDO'lu.

''SERT GÜÇ UNSURLARINI KULLANIR''

Milli çıkarlarımızın korunması için Akdeniz başta olmak üzere herhangi bir yerde açık ve aleni bir şekilde Türkiye'ye karşı bir organizasyon kurulmak isteniyorsa diplomasi ise diplomasi, sert güç unsurlarını kullanmak gerekiyorsa sert güç unsurları kullanılır.

Genetiği ile oynanmış siyaset. BM'nin meşru olarak kabul ettiği Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne cihatçı diyorlar, Türk gemilerini vurmaktan bahseden, Türkiye'nin varlığını hedef olarak gören kişiye seküler ve ılımlı diye destek veriyorlar. Şimdi bu dairenin dışına çıkmaktır. Bunları kim telkin ediyor, kim bunlara bilgi veriyor, doğrusunu söylemek gerekirse ürkütücü bir tabloyla karşı karşıyayız. 

Yunanistan'dan diğerlerine kadar Libya üzerinden Akdeniz'de aleyhimize alan oluşturulmaya çalışırken, Türkiye'nin sessiz kalmasını, milli çıkarlarından vazgeçmesini talep etmiş oluyorsunuz. Türkiye milli çıkarlarının korunması konularda ana muhalefet partisi tarafından duyarlı politika üretmesi gerekmektedir. CHP geçmişteki genel başkanları zamanında hiçbir zaman gayrimilli bir duruş sergilememişti. Eleştirmekten çok mutlu oluyoruz değiliz. Libya'da, Akdeniz'de neredeyse bir kayığın gezeceği kadar alan kalmamış, herkes orada bir de 'orada ne işiniz var' deniyor. 

ABD YAPTIRIMLARI

ABD Kongresi'nin her iki kanadında iç siyasi hesaplarla birtakım hareketler olduğunu görüyoruz. Rasyonel dış politika hesaplarıyla yapılsa Türkiye'ye, böylesine önemli müttefike yaptırım diliyle konuşmak yerine tam tersine daha çok işbirliği nasıl yapabiliriz demeleri gerekiyordu. Son derece güçlü ilişkilere sahip müttefiklik ilişkilerimiz bu kararlarla giderek daha kırılgan hale geliyor. Müttefiklerimize daha sağduyulu, rasyonel politikalar üretmesi konusunda bir çağrı yapıyoruz. Tabii ki Türkiye'ye karşı yaptırım dili kullanacaksa egemen bir devlet olarak mütekabiliyet çerçevesinde Türkiye bunlara cevap verecektir. Yaptırım hasım devletlere karşı kullanılır. Müttefikler birbirine karşı yaptırım dilini kullanıyorsa o zaman müttefikliğe zarar veriyorlar demektir. Bu aksın, istikametin değişmesi, işbirliği dilinin tehdit dilini alması çalışacak ortak alanlarda büyük bir zaaf oluşturacaktır. 

''TÜRKİYE BU YÜKÜ TEK BAŞINA KARŞILAMAYACAK''

2019 Mayıs ayı başından itibaren sivillere saldırılar düzenleniyor. Soçi Muhtırası'nın açık ihlali anlamına gelen saldırılar yoğunlaşmıştır. Rejimin tek taraflı ilan ettiği ateşkesin ardından bu ihlalleri sürdürdü. İdlib'deki son durumda Astana toplantısında gündeme geldi. Sükunetin tesisi, çatışmaları azaltmaya bağlılığın teyid edilmesi gerekiyor. Rejimin sivilleri hedef almasından ciddi bir şekilde kaygı duyuyoruz. Bundan sonra Türkiye bu mülteci akınını tek başına karşılayamaz. AB ve müttefiklerimiz 'Türkiye nasıl olsa bu yükü çekiyor' diyerek sözlerini yerine getirmediler. Türkiye'ye destek verilmezse, artık mülteci meselesinin Türkiye'den çok Avrupa'nın meselesi, müttefiklerimizin meselesi haline geleceğini açık bir şekilde ifade ediyoruz. BM'nin insani işler konusundaki genel sekreteri yardımcılarından Ursula Müler, 'uluslararası toplumu uyarıyoruz, Türkiye bunu nasıl olsa kaldırır demeyin, Türkiye bunu tek başına kaldırmayacak, uluslararası toplumun sahip çıkması gerekiyor' demiştir. 

SUUDİ ARABİSTAN'DAKİ CEMAL KAŞIKÇI SORUŞTURMASI

Kaygılarımızı haklı çıkaran bir karar oldu. Dedik ki yargılama İstanbul'da yapılsın. Uluslararası toplumun gözetimi altında yargılanma yapılası gerekir ki, herkes hukuka göre işlettiğinden mutmain olsun. Önce 21 kişi tutuklandı hızlı bir şekilde 11 kişi serbest bırakıldı. Savcılık 3'ünü daha suçsuz buldu. 5 kişiye idam cezası verildi. Serbest bırakılan isimler kraliyet danışmanı Kahtani, diğeri istihbarat başkan yardımcısı, diğeri İstanbul Başkonsolosu en kritik isimler. Bunların serbest bırakılması bu yargılama sonucunun ne kadar tatminkar olmadığını radikal şekilde göstermektedir. Yargılama sonucu tatminkâr olmamıştır. Yerel işbirlikçi konusunun kararda gündeme gelmemesi son derece önemli. Sanki biz Suudi Arabistan'da yönetimle ilgili pozisyon sahibiymişiz, birilerini hedef gösteriyormuş gibi. Suudi Arabistan dost ve kardeş bir ülkedir. Bizim bir şey söylememize gerek yok. Bir kere daha şeffaflık ve saygın mahkeme çağrısı yapıyoruz. İstanbul'da uluslararası kurumların gözetiminde bir yargılama yapılmasını talep ediyoruz.

Burada manevi coğrafyamız var. Tabii ki buralarda bizim siyasi emelimiz yok. Tabii ki egemenlik haklarına saygı duyuyoruz. Sanki buralar bize çok uzak, sanki Mars'taki kolonilerden bahseder gibi bahsediyorlar. Tabii ki buradaki egemen devletlere saygı duyuyoruz. 'Orada ne işimiz var, Mehmetçik sınırımızı korusun' diyorlar. Aynı şekilde YPG ile DEAŞ'la mücadelede hala sınırda duralım deniyor. Dünyadaki devletler milli çıkarların bulunduğu yerde askerlerini bulundururlar, orada bir denklem kurarlar. Libya'da Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni bertaraf etmeye çalışan, birtakım yerlerden asimetrik destek alan Türk gemilerini vurmaya çalışan bir yapı var. Tabii ki orada olacağız. Sevilla anlaşması denilen denklemi Libya ile yaptığımız mutabakatla bozduk. Bu milli çıkarlarını koruma meselemiz Akdeniz'den, Balkanlar'daki varlığımızdan, Karadeniz'deki varlığımızdan geçmiyor mu? Sadece sınırlarına kapana bir devlet mantığı olabilir mi? Biz Akdeniz'deki bu tabloyu BM'nin meşru kabul ettiği Ulusal Mutabakat Hükümeti ile bozduk. Siyasi okur yazarlık meselesi kadar siyasi coğrafya meselesi de burada gündeme geliyor. Birazcık daha bu coğrafyalarda ne olup bittiği konusunda daha bilgili olmalarında fayda var. 

KANAL İSTANBUL PROJESİ

Biz bu ödeme yapmayacağız türü bir şey, nasıl devlet mentalitesinden, devlet adamlığından yoksun olduğunun bir işareti. CHP'den sonra gelenler 'Biz CHP'nin borçlarını ödemeyeceğiz' deselerdi vatandaş zarar göreceklerdi. İkincisi hükümet yetkisini kimden alıyor, milletten alıyor. Milletten aldığı yetkiyle bu icraatları gerçekleştiriyor. Birisinin çıkıp da bunlarla kavga etmesi, ben de bu şirketlere para ödemem demesi milli iradeyle kavgadır. Bu siyasal psikolojiyle ilgili bir sorun. İstiyorlar ki, hükümete kim gelirse gelsin onlar yönetsin. Darbeler, yargı vesayeti, milli güvenlik kurulları üzerinden yönetiyorlardı. Montrö meselesinde ise hiçbir şekilde çelişir bir taraf yoktu. Boğazlardan geçiş serbestisi aynen korunacaktır. Askeri gemilerin Boğaz'dan geçişi sağlanacaktır. Kanal İstanbul'dan ticari gemiler geçecektir. Montrö ile çelişen bir durumun olduğu söylemek mümkün değil. 

'SİYASİ MAGAZİN ÜRETME ÇABASI'

Daha önce parti devleti diyorlardı, şimdi parti devletine kendi geleneklerinden cevap verdik. CHP, AK Parti'yi parti devleti olarak suçlayacak yeterlilikte değil. Parti devleti eleştirisi yapıyorlarsa, bundan kurtulmalarının bir tane formülü var. İş Bankası hisselerini hazineye devretsinler. Esas parti devleti budur. İş Bankaları hisselerini parti bünyende tutacaksın, arkasından parti devleti diyeceksin. Şimdi de utanmadan Bayraktar ailesinin ismini zikrederek, Hazine Bakanımızın ismini zikrederek, TÜRGEV ve KADEM'de görev yapan Cumhurbaşkanımızın çocuklarının isimlerinden bahsediliyor. Bu yetersiz siyasi magazin üretme çabası. Ekonomi politikalarla ilgili varsa bir şeyi çıkıp söylesin. Uluslararası bazı çevrelerin yazdıklarının tercümesini CHP basın toplantısında bir daha dinliyoruz. Siz hangi politikaları eleştiriyorsunuz onu söyleyin. Şimdiye kadar hafıza yürüttüğümüzde bu hafızanın neticesi olarak kimin söylediği haklı çıkmıştır?