Diyanet'in koronavirüs tedbirleri sonrası UMAD'tan çarpıcı açıklama

Uluslararası Müslüman Alimler Dayanışma Derneği (UMAD) Başkanı Abdülvahap Ekinci, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sebebiyle Diyanet İşleri Bakanlığının aldığı kararlar hakkında bir basın açıklaması yaptı.

ABONE OL
GİRİŞ 20.03.2020 08:48 GÜNCELLEME 20.03.2020 08:48 GÜNCEL
Diyanet'in koronavirüs tedbirleri sonrası UMAD'tan çarpıcı açıklama

Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve kısa sürede tüm dünyaya hızla yayılan Coronavirüs Kovid-19 nedeniyle pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de olağan dışı bir durum yaşanmaktadır. Dünya genelinde yüz binlerce vak’a ve binlerce ölüm nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü pandemi/salgın hastalık ilan etmiştir. Bu sebeple yerel ve uluslararası pek çok etkinlikler, yolculuklar, ticari ve sosyal faaliyetler askıya alınmış, ertelenmiş veya iptal edilmiştir. Hatta kıblemiz Kabe dahil çoğu ibadet yerlerine insanlar alınmamıştır. İnsanlık topyekûn bir musibet ve imtihanla karşı karşıyadır.

 

Ülkemizde virüsün yayılmasını ve ölümlere yol açmasını önlemek ve hastalığın tedavisi amacıyla tüm yetkili kurum ve kuruluşlar acil önlemler almış ve ivedilikle uygulamaya başlamışlardır. Devlet yetkililerinin virüsün kişiden kişiye bulaşmasını önleyici tedbirlerinin bir gereği olarak Diyanet İşleri Başkanlığımız da kendisine düşen sorumluluk bilinciyle bir takım önlemler almış ve halkımıza duyurmuştur. Bu bağlamda cemaatle kılınan namazların geçici bir süre evlerde kılınması, Cuma ve toplu kılınan namazlar için camilerde bir araya gelinmemesi, umreden dönen vatandaşlarımızın 14 günlük gözetim için misafir edilmesi kararlaştırmıştır.

Geçici de olsa camilerimizde Cuma namazlarının kılınamayacak olması elbette istenilecek bir durum değildir. Ne var ki, insan sağlığını korumak ve insan hayatını kurtarmak her şeyden daha kıymetlidir. Zira bilerek bir insanın ölümüne sebep olmak bütün insanlığı öldürmek gibidir. (Maide 5;32)

 

Dünyanın birçok ülkesinde Müslüman alimler, insan sağlığı söz konusu olduğunda ibadetlerin, camiler yerine evde yapılmasının bir vecibe olduğunda hemfikirdirler. Bu konuda farklı ülkelerden binlerce üyesi bulunan Dünya Müslüman Alimler Birliği de bir bildiri yayınlayarak böyle zamanlarda camiler yerine evlerde ibadet yapılmasının caiz olduğuna dair fetvalar yayınlamıştır.

Bünyesinde yüzlerce ilim adamı, dernek ve vakıfları barındıran Uluslararası Müslüman Alimler Derneği UMAD olarak bizler, aşağıdaki hususlar nedeniyle devlet ve diyanet tarafından alınan kararları yerinde bulduğumuzu ve Müslüman halkımızın bunlara uyması gerektiğini açıkça ifade ediyoruz. Buna karşı camilerde alınan önlemleri hiçe sayarak halkı kışkırtan kişi ve gurupların tavır ve davranışlarını tasvip etmiyoruz. Kaldı ki, bu düşüncede olanların İslami hiçbir referansı, ayet ve hadislerden herhangi bir delili bulunmamaktadır. Halbuki her zaman ve zeminde insanların sorunlarına çözüm getiren Yüce İslam Dinin bu konuda da bir çok ilke ve ölçüleri mevcuttur. Müslüman Alimler olarak halkımıza sağlık ve afiyet diliyor, bu konuda aşağıdaki hususları hatırlatmayı bir vazife biliyoruz;

1-) “Allah size kolaylık diler zorluk dilemez…” (Bakara 2;185) Din kolaylaştırır, zorlaştırmaz. Canın, malın, aklın, namusun ve neslin korunması için kurallar koyar.

2-) “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Güzel hareket edin. Allah iyilik ve ihsan sahiplerini sever.” (Bakara 2;195) Bilerek hastalığın bulaşmasına seyirci kalmak ya da buna sebep olmak kendini tehlikeye atmaktır.

3-) “Eğer bilmiyorsanız işi Zikr/Kuran ehline sorunuz.” (Nahl 16;43; Enbiya 21;7) Buradaki zikr ehli, ilim ve irfan ehli olarak tefsir edilmiştir. Her iş uzmanına sorulur. Oruç tutarken bile sağlık açısından bir risk varsa, ehil olan müslüman bir doktorun görüşüne göre hareket edilir.

4-) “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere ve sizden olan yöneticilere/ulü’l-emre itaat edin.” (Nisa 4;59. Dine aykırı bir şey söylemediklerinde devlet yöneticisine itaat gerekir. Halkı paniğe, kaosa sürükleyecek fiillere karşı devletin otoritesine bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç bulunmaktadır. Fitne katilden de beterdir.

5-) “İslamda zarar vermek ve zarara karşılık zararla mukabele etmek de yoktur.” (Muvatta, Akziye 31; Müsned I, 313.) Başkasına hastalık bulaştırarak kimseye zarar verme hakkımız asla yoktur.

6-) Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem, bazı hastalık adlarını vererek bulaşıcı olduğu için “…Arslandan kaçar gibi kaçınız” buyurmuştur. (Buhari, Tıb 19)

7-) “Bir yerde veba hastalığı gördüğünüzde oraya girmeyiniz, şayet orada iseniz oranın dışına çıkmayınız” (Buhari, Tıb 30)

8-) “Bir yerde Taun/veba hastalığı zuhur ettiğinde sabredip oradan çıkmayan şehid sevabı gibi sevap alır.” (Buhari, Tıb 31) Bu ve benzeri hadis-i şerifler karantina kurallarına uymayı gerektirir.

9-) “Açlık veya herhangi bir sebeple soğan sarımsak yiyen kimse bizim mescidlerimize yaklaşmasın.” (Buhari, Ezan 160) Kötü koku ile rahatsızlık veren camiye gelmesin deniyorken, hastalık bulaştırma riski olanların camide bir araya gelmesini istemek elbette doğru olmaz.

10-) “Biz müslümanız, ibadet ediyoruz, bizi hastalık ve mikrop bulaşmasından Allah korur” diyenlerin, tarihte vuku bulan şu olaylardan ders almaları gerekmez mi? Şam’da taun hastalığı çıktığını duyan Hz. Ömer şehre girmez. Ebu Ubeyde b. Cerrah, “Ya Ömer! Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun” der. Hz. Ömer; “Allah’ın bir kaderinden başka bir kaderine kaçıyorum” der ve Şam’a gitmekten vazgeçer. Ebu Ubeyde b. Cerrah Şam’da ordunun başında kaldığı için o veba hastalığından dolayı orada vefat eder.

11-) Tedbir almadan bizi Allah korur diyenler, esbaba tevessül etmemekten dolayı günaha girmiş olurlar. Salgın hastalıktan pek çok sahabi ve tabiun çaresizlikten hayatını yitirmiştir. Hicri 18/miladi 639 yılında Şam yakınlarında 25-30 bin kişinin vefat ettiği Amvas Taununda Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in müezzini Bilal Habeşi ile Muaz b. Cebel, Ebu Ubeyde b. Cerrah gibi güzide sahabiler, (Allah onlardan razı olsun) vefat etmişlerdir. Yine bunların arasında Rasulullah (aleyhisselam)ın vefatında kefenlemesine ve defin işlemine yardım eden yeğeni Fadl b. Abbas da bulunmaktadır. (Müstedrek, I, 274)

12-) Hicri 69/miladi 688 yılında Basra’da ortaya çıkan ve Carif adı verilen veba salgınında üç günde 70 bin insan ölmüş, Enes b. Malik’in aile ve akrabalarından 80 kişi bu hastalıktan vefat etmiştir. Bedir savaşına katılmış on sekiz sahabinin burada insanlara evlerinden çıkmamalarını, karantinaya uymalarını istedikleri kaynaklarda yer almaktadır. (Müslim, Sahih, I, 12.)

Bütün bunlardan sonra tedbir almak ve konulan kurallara uymak bizim gerek vatandaş olarak ve gerekse Müslüman olarak vazifemizdir. Takdir iseAllah’ındır. Yüce Rabbimizden tüm insanlık ailesi için sıhhat ve âfiyetler niyaz ederiz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.