Beştepe'de cuma namazı kılındı

Beştepe Millet Camisi'nde bugün, Diyanet İşleri Başkanlığınca belirlenen az sayıda katılımla, salgına karşı tedbirler alınarak cuma namazı kılındı. Erbaş, cuma hutbesinde, "Evimizde geçirdiğimiz zamanı geçmişimizin muhasebesi ve geleceğimizin Allah rızası doğrultusunda inşası için fırsata dönüştürelim. Yuvamızdaki sevgi ve muhabbeti pekiştirmenin gayreti içinde olalım. Çocuklarımızın eğitimini aksatmayalım" dedi.

ABONE OL
GİRİŞ 27.03.2020 13:24 GÜNCELLEME 27.03.2020 14:35 GÜNCEL
Beştepe'de cuma namazı kılındı

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Beştepe Millet Camii'nde cuma hutbesi irad etti. Ardından Ankara’da Beştepe Millet Camii’nde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından çok az sayıda katılımla ve salgına karşı gerekli tedbirler alınarak cuma namazı eda edildi. Erbaş hutbesinde şu ifadelere yer verdi:

 

 

"Muhterem Müslümanlar, insanlık olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Dünyanın çaresini bulmakta aciz kaldığı bir salgın hastalıkla mücadele ediyoruz. Yeryüzünde nice insan hayatını kaybediyor. Millet olarak bizim de acı kayıplarımız var. Hastalığın pençesine yakalanmış kardeşlerimiz deva bekliyor. Bu salgın hastalık sebebiyle hayatını kaybedenlere Yüce Rabbimizden rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil, tedavi görmekte olanlara acil şifalar diliyorum.

Aziz müminler, bizi zorluklar karşısında diri tutan en büyük gücümüz imanımızdır. İmanı bize lütfeden Rabbimiz, varlıkta ve yoklukta, bollukta ve darlıkta, farklı sıkıntılar karşısında nasıl davranacağımızı bize öğretmiştir. Akıp giden hayatın acısıyla tatlısıyla bir imtihan olduğunu bize haber vermiştir. Bu imtihan karşısında kulluk şuuruna, tedbir ve sorumluluğa, sabır ve metanete, dua ve tevekküle sarılmamızı istemiştir.

 

 

Kıymetli Müslümanlar, kendisi ve çevresindekiler hakkında sorumluluk bilinciyle davranmak, mümince bir tavrın gereğidir. Yeni tip korona virüs ortaya çıktığı andan itibaren devletimiz, bizlerin sağlığını korumak için olanca gayretiyle çalışmaktadır. Bu süreçte her birimize de ayrı ayrı görev ve sorumluluklar düşmektedir. Zira hepimiz hem kendi hayatımızı hem de sevdiklerimizin hayatını korumakla mükellefiz. Allah’ın en büyük nimetlerinden biri olan sağlığımızı muhafaza etmekle yükümlüyüz.

Değerli müminler, bu salgın karşısında en önemli görevlerimizden biri, yetkili mercilerin uyarılarına riayet etmektir. Hem hastalığa yakalanmamak hem de hastalığın yayılmasını önlemek için gayret göstermeliyiz. Özellikle yaşlılarımıza ve kronik hastalığı olan kardeşlerimize karşı duyarlı olmalıyız. Asla tedbiri elden bırakmamalıyız. Özensizliğimiz ve dikkatsizliğimiz yüzünden toplum sağlığını tehlikeye atmak, mümine yakışan bir tutum olamaz. Sorumluluğumuzu ihmal ederek kendimize ve başkalarına zarar vermek, büyük bir vebaldir; kul hakkı ihlalidir. Oysa Peygamber Efendimiz (s.a.s), tedbirli olmayı, sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi, kul hakkını gözetmeyi emretmiştir. Bulaşıcı hastalığı bulunan bir kişiyle musafaha etmeyerek onu geri gönderen[i] Allah Resûlü, bizleri şöyle ikaz etmiştir: 'Bir yerde veba olduğunu duyarsanız oraya girmeyin, bulunduğunuz yerde veba çıkarsa o bölgeden de ayrılmayın! [ii]' Peygamberimizin emri gayet açıktır: 'Hastalık taşıyan kişi, sağlam kişinin yanına gitmesin![iii]'

Aziz Müslümanlar, başımıza gelen her olay elbette Rabbimizin kudreti, ilmi ve takdiri iledir. Ancak yaşadığımız sıkıntılarda insanoğlunun zaaflarının ve ihtiraslarının da önemli bir rolü vardır. Havanın, suyun ve toprağın kirletilmesi; fıtrata uygun, temiz ve helâl olan şeylerden uzaklaşılması, hastalıkların yaygınlaşmasına zemin hazırlamaktadır. Cenab-ı Hak tarafından belirlenen sınırların çiğnenmesi insanlığı felâkete sürüklemektedir. Nitekim Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: 'İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.[iv]' Bu ayet-i kerimeden hareketle dünyayla ilişkimizi emanet bilinci ve güzel ahlak çerçevesinde yeniden gözden geçirmek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde dünyamızın topyekûn musibetlere maruz kalması, kaos ve kargaşaya sürüklemesi kaçınılmazdır.

Kıymetli müminler, içinden geçtiğimiz bu zorlu günlerde bir diğer görevimiz ise ferasetli ve metanetli olmaktır. Çünkü mümin, sağduyulu, akıl ve mantık çerçevesinde hareket eden sabırlı insandır. Biliyoruz ki, bu hayatta yaşadığımız her olay kulluğun gereğidir. Karşılaştığımız her durum dünya imtihanının bir parçasıdır. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim bunu şöyle anlatır: 'İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden sadece ‘iman ettik’ demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar? Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de sınamıştık. Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır; kezâ o yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır. '[v] Bir diğer ayet-i kerimede ise şöyle buyrulmaktadır: 'Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele. Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, ‘Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz ona döneceğiz’ derler.' [vi] Resûl-i Ekrem (s.a.s), dünya imtihanını sabır, tevekkül ve metanetle karşılayan mümini şöyle müjdelemiştir: 'Müminin durumu ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde sabreder; bu da onun için hayır olur.' [vii] O halde mümin olarak bizlere düşen, imtihan karşısında umutsuzluğa kapılmadan daima gayretli, sabırlı ve dirençli olmaktır.

Değerli Müslümanlar, bugün bizlere güç ve güven aşılayacak en önemli imkânımız ise, Rabbimize tevekkül etmek ve ona sığınmaktır. Tevekkül; önce maddi ve manevi sebeplere sarılmak, sonra da Allah’a dayanmaktır. Onun yardımına ve desteğine dair sonsuz bir güven beslemektir. Tevekkül ve dua, bizi teskin eder; maneviyatımızı canlı tutar. Zorluklar karşısında metanetimizi artırır. Rabbimiz katındaki değerimizi yüceltir. 'De ki: Duanız olmasa Allah size ne diye değer versin!'[viii] ayeti bu gerçeği vurgulamaktadır.

Aziz kardeşlerim, millet olarak nice zorlukları birlik-beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhuyla aştık. Yaşadığımız bu günleri de tedbir ve tevekkülle, istişare ve sağlam bilgiyle, sağduyu ve basiretle, sabır ve duayla atlatacağız inşallah. Yeter ki sorumluluklarımızın bilincinde olalım. Tavsiyelere, kararlara ve tedbirlere titizlikle uyalım. İyiliğimiz, sağlığımız ve güvenliğimiz için özveriyle çalışan kardeşlerimizin işlerini zorlaştırmayalım. Birlik ve beraberliğin bizi güçlü bir geleceğe taşıyacağı şu günlerde birbirimize karşı daha hassas ve anlayışlı davranalım. Çaresizlik üzerinden toplumu istismar etmek, fitne ve fesat tohumu ekmek isteyenlere fırsat vermeyelim.
Kardeşlerim, evimizde geçirdiğimiz zamanı geçmişimizin muhasebesi ve geleceğimizin Allah rızası doğrultusunda inşası için fırsata dönüştürelim. Yuvamızdaki sevgi ve muhabbeti pekiştirmenin gayreti içinde olalım. Çocuklarımızın eğitimini aksatmayalım. Onların bütün günlerini internet, sosyal medya ve ekran karşısında boş meşgalelerle heba etmelerine göz yummayalım. Akrabalarımıza, komşularımıza, çevremizdeki ihtiyaç sahiplerine gücümüz nisbetinde iyilik ve yardımda bulunalım.

'Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah’tan yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerin yanındadır.' [ix] ayeti gereği sabır ve namazımızla, ibadet ve taatimizle, dua ve niyazımızla, tevbe ve istiğfarımızla Rabbimizin engin rahmetine sığınalım.

Aziz Müslümanlar, milletimizin bu musibetten kurtulması için gece-gündüz demeden canla başla hizmet eden bütün kardeşlerimize Yüce Allah’tan yardım ve başarı diliyorum. Ülkemizin, İslam âleminin ve bütün insanlığın bu illetten tez zamanda kurtulmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum."
(