Erdoğan Tekalif-i Milliye'yi hatırlatmıştı: Tek parti CHP'si daha beterini getirmiş
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milli dayanışmaya dikkat çekerek 1921'de yayınlanan “Tekâlif-i Milliye Emirleri”nden bahsetmiş ve maddeleri teker teker sıralamıştı. Habertürk gazetesi yazarı Murat Bardakçı çok konuşulan maddelerin detaylarını köşe yazısına taşıdı. Bardakçı ayrıca tek parti döneminde getirilen ve halkta büyük acılara neden olan kanunlarla ilgili de önemli bilgiler verdi.
ABONE OLCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Tekâlif-i Milliye Emirleri"ni hatırlatması üzerine, o dönemdeki bazı uygulamalar da gündeme geliyor. Habertürk Yazarı Murat Bardakçı bugünkü yazısında, tek parti döneminde getirilen ve toplumda büyük acılara sebep olan kanunları yazdı.
İşte Murat Bardakçı'nın köşe yazısı;
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün akşamki konuşmasında Mustafa Kemal Paşa’nın “Başkomutan” sıfatıyla 7 Ağustos 1921’de yayınladığı “Tekâlif-i Milliye Emirleri”nden tekrar bahsetmesi üzerine memlekette “Acaba o emirlerin benzerleri mi uygulamaya konacak?” diye bir merak ve telâş başladı…
“Tekâlif”, “teklif” kelimesinin çoğuludur. “Teklif” sözü hem bildiğimiz “öneri”, hem de “vergi” mânâsına gelir; “Tekâlif-i Milliye”, “Millî Vergi” demektir ve İstiklâl Harbi’nin kazanılmasında bu verginin rolü büyüktür.
Basında birkaç günden buyana Tekâlif-i Milliye’den sözediliyor ama sonraki senelerde, 18 Ocak 1940’da çıkartılan “Millî Korunma Kanunu” ile 1943’te konan “Toprak Mahsulleri Vergisi” pek hatırlanmıyor.
Unutmayalım: 1936 ile 1945 arasında devam eden dünya harbine katılmamış ama ordumuzu altı sene boyunca siperlerde tutmuştuk ve girmediğimiz bu savaşta açlık yahut hastalık yüzünden toplam 22 bin 663 askerimiz şehid olmuştu!
Devletin İkinci Dünya Savaşı senelerinde getirdiği vergilerden bugün sadece 1942’deki meşhur “Varlık Vergisi” hatırlanır ve ne zaman bahsi geçse aleyhinde sözler edilmesi âdet olmuştur. Ama dört bir tarafı ateşle çevrili olan o günlerin Türkiyesi’nde devletin, özellikle de ordunun ihtiyaçları için çıkartılan ve yüzde 75’i köylerde yaşayan halkı alâkadar eden, bazı bakımlardan da Tekâlif-i Milliye Emirleri’nden bile sert olan Millî Korunma Kanunu ile Toprak Mahsulleri Vergisi artık unutulmuş gibidir…
1940’larda çıkartılan vergileri tahsil eden maliyeciler, uzun seneler sonra bana Toprak Mahsulleri Vergisi’ni anlatırlarken köylünün mahsulünün bir kısmının ve hayvanlarının bazılarının elinden alınması demek olan bu vergiyi “gözyaşları içerisinde topladıklarını” ama memleketin istikbali için çıkartılan kanunları uygulamaktan başka çareleri olmadığını söylerlerdi.
Millî Korunma Kanunu, hükümete satın alacağı malların fiyatını tek başına belirleme, gerektiğinde ürünlere elkoyabilme ve halka mecburî çalışma yükümlülüğü getirme gibi geniş yetkiler veriyordu. Devlet 1942’den itibaren savaş sebebi ile tarım üretiminin belirli oranlar çerçevesinde yüzde 25 ile yüzde 50’sini kendi belirlediği sabit fiyatlarla alabiliyordu ama halkın ve ordunun ihtiyacı yine de karşılayamıyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi bunun üzerine, Şükrü Saraçoğlu Hükümeti’nin talebi üzerine 4 Haziran 1943’te “Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu”nu kabul etti. Devlet daha sonra bu kanunun kapsamını genişletmek için çıkartılan ilâve kanunlarla ve meşhur Varlık Vergisi uygulaması ile ekonomiyi hâle-yola sokmaya çalıştı fakat istenen netice bir türlü edilemedi.
Toprak Mahsulleri Vergisi dünya savaşının sona ermesinin ardından, 23 Ocak 1946’da yürürlükten kaldırıldı. Millî Korunma Kanunu ise çıkartıldığı dönemdeki sertlikte uygulanmamasına rağmen daha uzun müddet yürürlükte kaldı ve sonuncusu 30 Aralık 1960’da kabul edilen bir dizi iptal kanunu ile o da tarihe intikal etti…
Millî Korunma ve Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunları’nın uygulama şekillerini konu alan ayrıntılı çalışmalara internetteki akademik sitelerden kolayca ulaşabileceğiniz için yürürlükte bulundukları dönemdeki uygulamalardan ve yaşanan acılardan burada bahsetmeyeceğim…
Ama hem Tekâlif-i Milliye Kararları hem de diğer kanunlar hakkında fikir beyân ederken bazı hususları mutlaka gözönünde tutmamız gerekir…
Sözkonusu kanunlar devletin daha fazla gelir elde edebilmesi için değil, memleketin yaşadığı zor günleri geride bırakabilmesine malî destek sağlanması maksadıyla çıkartılmış; bitmeyen acılara, ıstıraba ve gözyaşına sebep olmalarına rağmen sıkıntıları aşabilmek maksadıyla, gerektiğinde şiddet kullanılarak uygulanmışlardır.
Bugün, Koronavirüs âfetinin altından kalkabilmemiz için benzer sertlikte kanunlardan medet umulacağını düşünmek yersiz bir endişedir ama bu kanunların uzun seneler sonra tekrar telâffuz edilmeleri, geçmişte katlandığımız fedakârlıkların hatırlanması ve bilmeyenlerin de bunları öğrenmeleri bakımından gayet faydalı olmuştur.