Cerrahpaşa Tıp'ın koronavirüs savaşçıları

Koronavirüs salgınla mücadelede İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa- Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, virüsle mücadelede ön saflarda yerini aldı. Hastane çalışanları ise canla başla bu mücadeleye katılıyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Başhekimi Doç. Dr. Zekayi Kutlubay hastanedeki son durum ve hastalar hakkında bilgi verdi.

ABONE OL
GİRİŞ 14.04.2020 11:49 GÜNCELLEME 14.04.2020 11:53 GÜNCEL
Cerrahpaşa Tıp'ın koronavirüs savaşçıları

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Başhekimi Doç. Dr. Zekayi Kutlubay,  "Cerrahpaşa hastanesinde yatan 190 hasta yer alıyor.  Bunlara ek yoğun bakımda 33 hasta ve çocuk biriminde 8 korona ve 7 yoğun bakımda yatan hastamız var. Son 10 gündür yatan hasta olarak 200 kişi seviyesinde gidiyoruz. Günde 200 kişi de korona şüphesi ile hastanemize geliyor. Şüpheli vakaları, hastanın durumuna göre hastaneye yatırıyoruz. Bir kısım hastaların da gerekli tedavilerine başlıyoruz, durumları iyiyse herhangi bir solunum sıkıntısı yoksa evlerinde izole olmak üzere gönderiyoruz. Onları da takip ediyoruz. Her gün 20-25 hastamızı taburcu edip yerine 20-25 hasta kabul ederek 200 seviyesinde tutuyoruz” dedi.

 

 

“YÜKSEK AKIM OKSİJENİN BU HASTALARDA ÇOK İŞE YARADIĞINA DAİR YENİ YAYINLAR VAR”

İlaç tedavisi hakkında açıklamalarda bulunan Kutlubay her hastaya farklı tedavi uygulandığını belirterek, “Koronavirüsü kesin tedavi eden bir ilaç ya da kesin bir ilaç yok ama yardımcı ilaçlar var. Favirpiravir gibi ilaçlar var. Bunlar her hastaya verilmiyor. Hastanın sağlık durumuna göre bu ilaçlar tercih ediliyor. Solunum sıkıntısı varsa farklı bir ilaç, yoğun bakımdaysa farkı bir ilaç kullanılıyor. Yüksek akım oksijenin bu hastalarda çok işe yaradığına dair yeni yayınlar var. Kesin bir ilaç, tedavi olmadığı için tüm dünyada farklı çalışmalar yapılıyor.  Bu çalışmaları takip ediyoruz” diye konuştu.

 

 

BAKAN FAHRETTİN KOCA İLE 3.5 SAAT TOPLANTI

Bu süreç içerisinde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile telekonferans ile 3.5 saat süren bir toplantı yaptıklarını söyleyen Kutlubay, toplantının detaylarını şöyle anlattı:

“Sağlık Bakanımızla 6 üniversitenin dekan ve başhekimleriyle 3.5 saat süren bir telekonferans yaptık. Bu ilaçların çoğunun yurtdışından geldiğini, temin edildiğini duyurdu. Toplantıda 6 hastanenin ihtiyaç durumu, hasta sayısı, hasta ve yoğun bakım kapasitelerini nasıl artırmaları gerektiğini konuştuk. Özellikle yoğun bakıma daha çok ihtiyaç olabilir. Şimdiden tedbir alıp yoğun bakım kapasiteleri artırmamız gerektiğini konuştu. Malzeme ve eleman sıkıntımızın olup olmadığını konuştuk. Plazma tedavisi de toplantı da konuşan konular arasındaydı. Plazma tedavisi bir mucize gibi sunuluyor ancak alakası yok.  Ama plazma tedavisi yapan hastanelerin de bir an önce bu tedavilere başlamaları ve donanımlarını artırmasını konuştuk. Bakan Koca, yeteri miktarda PCR test kitinin de mevcut olduğunu belirtti. Korona laboratuvarımız var. Burada günlük olarak 1200 test yapıyoruz. Bu kapasiteyi artırmak 2000'e çıkarmak istiyoruz”

"BEN GENCİM BANA BİR ŞEY OLMAZ" DEMEYİN

Öte yandan koronavirüsle mücadelede uzun mesai saatlerinde özveriyle çalışan yoğun bakım uzmanı Güleren Yar Taşdumanlı ve yoğun bakım hemşiresi Nazlı Çelen de düşüncelerini aktardı. Yoğun bakım uzmanı Güleren Yar Taşdumanlı, gençlerde ‘bana bir şey’ olmaz algısının yanlış olduğunu, yoğun bakım ünitesinde genç hastaların da yer aldığını belirtti. Taşdumanlı, “Hep yaşlı hastalar ve eşlik eden rahatsızlığı olan hastalar ağır seyreder, diye bir algı var. Ancak öyle değil. Yoğun bakımda genç ve hiçbir rahatsızlığı olmayan ve normalde günlük yaşamını devam ettiren hastalarımız var ve durumları ağır seyrediyor. Benim söyleyebileceğim şey, gerçekten evden çıkmasınlar. Mümkün olduğunca sosyal mesafeyi korusunlar. Ben gencim bana bir şey olmaz, hiçbir hastalığım yok gibi bir algıya kapılıp da cahil cesareti göstermesinler” dedi.

Yoğun bakım ünitesinde yatan hastaların dış dünya ile tek bağlantısı olan yoğun bakım hemşirelerinden Nazlı Çelen ise zorlu çalışma koşullarını anlattı. Çelen, “ Yoğun bakım hemşireleri olarak servislerinden farklı olarak hastayı devraldığımızda A’dan Z’ye her şeyiyle bütün ihtiyaçlarını takip ediyoruz. Yeri geliyor hasta yakını oluyoruz, yeri geliyor hemşiresi oluyoruz. Yoğun bakıma girdiğinizde nefes almadan 12 saat boyunca sadece 15 dakikalık yemek ya da ihtiyaç molası vererek çalışıyoruz. 12 saatin 11 saatini bilfiil ayakta geçirdiğimiz oluyor. Zor şartlar altında çalışıyoruz. Hem hastayı hem de kendimizi korumaya çalışıyoruz. Koruyucu ekipmanları giymek çıkarmak vakit alıyor. 10 dakika onlarla dursanız bile 1 saat durmuş gibi oluyorsunuz.  N95 maske, gözlük kullanıyoruz. Gözlük burnumun üzerine bası yarası yaptı. Üniteden çıktığınız zaman sırılsıklam oluyorsunuz zaten. Ekipmanlarla nefes almak dahi zor. Gün sonunda baş ağrısı yapıyor” ifadelerini kullandı.