Esra Elönü'den Mehmet Yılmaz'a tepki: El feneri kadar kıymeti yok!

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal'ın sosyal medyadan açıkladığı etik kuralları çarpıtan gazeteci Mehmet Yılmaz'a sert eleştiriler yönelten Haber7 yazarı Esra Elönü bugünkü yazısında, "Zamanında aydın pozları kesen bir adamın şimdilerde el feneri kadar kıymetinin olmadığı sadece benim gözlemim olamaz değil mi?" ifadelerini kullandı.

ABONE OL
GİRİŞ 20.05.2020 14:15 GÜNCELLEME 20.05.2020 14:24 GÜNCEL
Esra Elönü'den Mehmet Yılmaz'a tepki: El feneri kadar kıymeti yok!

Haber7 yazarı Esra Elönü, "Raf ömrü tükenen maskaralığa müşteri arıyor" başlıklı yazısında dikkat çeken ifadeler kullandı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal'ın sosyal medyadan açıkladığı etik kuralları çarpıtan gazeteci Mehmet Yılmaz'a sert eleştiriler yönelten Elönü, "Zamanında aydın pozları kesen bir adamın şimdilerde el feneri kadar kıymetinin olmadığı sadece benim gözlemim olamaz değil mi?" ifadelerini kullandı. 

 

 

Beynindeki tahliye nedeniyle, hakikate kapalı..

Eski zamanlarda yutturmak kolaymış. Zavallı oluşlarını, boyunlarına taktıkları fistanlık fularla kapatıp, cüsseli kelimeler kullanıp zayıflıklarını perdeleyebiliyorlarmış.

 

 

Anlayacağınız o zamanların yutan elemanı, çarpmaya çalıştıklarını kendine fazla benzettiğinden orijinali bozulmamış bir aciz olduğu çok sonra anlaşılmış.

Dijital sahayı fazla kullandığından kendisini müstehzi emojiden başka bir şeye benzetemeyişime hak verin.

Bir zamanlar kendisini gazeteci olarak yutturma Hürriyetini sonuna kadar kullanmış, her ortama müzmin çerez tabağı olarak girmesiyle nam saldığından önce sosyalistim sonra patronum diyerek kurumundan gönderdiği yoldaşlarının naraları da çok dikkate alınmamış.

Her telden çalan insanın gerçeği de detonedir o hesap.

Kimden bahsediyorum? İki gündür dikkate alınma çabasıyla, raf ömrünün tükenmişliğini fırsat reyonuna çevirmeye çalışan ucuz ürün “ M.Yılmaz”dan. Sayfa hijyenim açısından adını tam yazamadım siz ufak bir arşiv taramasıyla yükte ağır pahada komik verilere sahip olabilirsiniz.

Kendisi hırçın bir dalga, lakin derede dalgayı kim kale alır demeyin. Bana cevap verin diye boz bulanık yırtınıyor. Gazetecilik hayatında “ Başörtülü Penguenli yalan haberi ciddiye alıp şeriat alarmı veren ihtişamlı bir ucuzluğu neden dikkate aldığım da varsın benim ayıbım olsun.

Düşünsene sen o kadar mutantan gazetecilik yapıyorum diye havalan o kendini kandırdığın etik gazeteciliğinin üstünde Penguenler paytak paytak gezinsin. İbaret olduğun yer burasıyken işaret ettiğin yer ciddiyetsizdir.

Kendinle yüzleşemiyorsan Geriatrik Populasyona dahil oluşundan utanma zihinsel işlev bozukluğu utanılacak bir durum değil lakin kendini tartmadan ederine güvenmek utanılacak bir durum.

Neyse bu insan son zamanlarda sosyal medyayı sirk çadırı olarak kullanan zihindaşlarının cerahat torbasından harf alarak oluşturdukları hakaretleri, ithamları görmeyip bir şeyler söylemeye çalışmış. Bunu neye matuf söylemiş hatırlatayım.

Biliyorsunuz Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Medya İletişim Sorumlusu Mahir Ünal, sosyal medyada etik kuralları çerçevesiyle bir kampanya başlattı. Mahir Ünal’ın Yedi Güzel Adamın diline ve belagatına hakimliği, sosyal medyada üslup konusunda oluşturmaya çalıştığı sükûnetli anlatım gücünün amacını da ortaya koymuş oldu.

Bu durumdan rahatsız olup gündeme bu sebeple geliş gidiş hesabı yapan M. Yılmaz, bir takım trollerin cinsiyetçi şiddet içeren twitlerinin bayağılığını Mahir Ünal’ın ailesi nezdinde bütün bir kesime sıvamaya çalıştı.

“Mesela karılarını dövüyorlar mı? Çocuklarına karşı nasıl bir tutum içindeler? Kız çocukları ile oğlan çocukları arasında fark gözetiyorlar mı? Komşuları ile ilişkileri nasıl? Karşı cinse nasıl davranıyorlar? Bir kadın ile tanıştıklarında akıllarından ilk geçen ne oluyor? Haksızlıklar karşısında susarak "dilsiz şeytan" olmayı eleştirirler mi? Elde ettikleri pozisyonu kaybetmek pahasına itiraz etme kudretine sahipler mi?”

M. Yılmaz, bilinçaltının gider borusundaki soruları bu şekilde sıralamış. Zihninin fotojenik izbesi de yazısına adeta gerdan kırıyor. Peki bu soruları soran canlı,

Portakal kasası olan bir kanalda eşini döven sunucuya aynı soruları sormuş mu?

 Fahrettin Altunun evini dikizleyerek eşini ve çocuklarını tedirgin eden çamurlu dikiz aynalarına gider borusundan mütevvelit sorular sorabilmiş mi? 

Komşuları Şükriye Tutkun’a sırf şahitlik yaptığı için “ Sümüklü” diye manşet atan gazetenin şerefini haysiyetini sorgulamış mı?

İnandığınız Allah belanızı verecek diyerek, terörist avukatlığına soyunan,  nefret dili bünyesine kaftan olmuş kendi deyimiyle o karıyı kınamış mı ?

Yok. İşte bu yüzden, geç ergenlik mahsulü klavyenle gargara yapmaktan vazgeç.

Ben sizleri gerçekten anlayamıyorum atıp tutup sonra rafta unutulmuş jelibon paketi gibi “alın beni” diyerek işi maskaralığa vuruyorsunuz.

Zamanında aydın pozları kesen bir adamın şimdilerde el feneri kadar kıymetinin olmadığı sadece benim gözlemim olamaz değil mi ?

Demokratlık çağdaşlık ilericilik naraları atan insanların beyinlerinden konum istediğimizde kazan dairesiyle adres çakışması yaşıyoruz işte.

Bu ilk değil.