Serdengeçti'nin mahkemedeki tarihi Ayasofya cevabı
Osman Yüksel Serdengeçti... Ömrü boyunca Ayasofya'nın yeniden cami olması için çabalayan ender isimlerden biri. Hatta bu yüzden idamla bile yargılanmıştı. Mahkemede ise yaptığı savunma ve Ayasofya'ya seslenişi halen unutulmadı. İşte İstanbul sevdalısı Serdengeçti'nin Ayasofya sözleri ve mahkemede yaptığı savunma...
ABONE OLİstanbul'un fethiyle kentin simgesi haline gelen Ayasoyfa'nın yeniden camiye dönüştürülerek ibadete açılması gündemde... Yıllar boyunca bu yola baş koyan nice isimler olmuştu. Ayasofya'nın cami olması için en çok emek veren isimlerden biri de merhum siyasetçi, gazeteci ve şair Osman Yüksel Serdengeçti olmuştur. Serdengeçti aynı isimle yayınladığı dergisinde pek çok sefer Ayasofya'nın açılması konusunu gündeme taşımıştı. Hatta bir yazısı ve mahkemedeki müdaafasıyla tarihe geçmişti.
İşte Osman Yüksel Serdengeçti'nin acil bir şekilde 161. maddeden dava açılan yazısı ve mahkemede verdiği cevapla tarihe geçen 'Ayasofya Müdafaası'nın(savunması) hikayesi...
161. maddeden dava açılan yazının dava konusu yapılan bölümü şöyle;
"Ey İslam’ın nuru, Türklüğün gururu Ayasofya! Şerefelerinde fethin ve Fatih’in şerefi ışıl ışıl yanan muhteşem mabet! Neden böyle bomboş, neden böyle bir hoşsun? Hani minarelerinden göklere yükselen, taa maveradan gelen ezanlar?
Hani nerede, şu muhteşem minberde binlerce erin, binlerce gazinin baş koyduğu şu temiz yerde, şimdi hangi kirli ayaklar dolaşıyor? Seni bu hale koyan kim, Seni çırılçıplak soyan kim?
Hani gönüllerden kubbelere, kubbelerden gönüllere gürül gürül akan, sineler yakan Kur’an sesleri."
SERDENGEÇTİ'NİN MAHKEMEDEKİ UNUTULMAZ SAVUNMASI: SAVCI BEY ATHENAGORAS'IN MÜMESSİLİ MİSİNİZ?
Serdengeçti'nin unutulmaz savunması da şöyledir:
“Muhterem hâkimlerim!
Böyle bir yazıya nasıl olur da 161. maddenin ağzıyla; ‘milli menfaatleri kırıcı’, ‘halkın maneviyatını bozuyor’, ‘düşman karşısında memleketin mukavemetini azaltıcı’, ‘yabancılarla işbirliği yapmak’ gibi bizi çileden çıkaran, can düşmanımız komünistlere isnat edilebilecek en şeni, en deni suçlar bize isnat edilebilir?
İddia makamının diğer bir iddiası da şudur: Biz Türk-Yunan dostluk münasebetlerini bozmuşuz. Bir kısım vatandaşlar arasına nifak sokmuşuz. Ağlar mısın güler misin?
Bidayette söylediğim gibi savcılık bu davayı yanlış yere getirmiş. Dosyayı Yunanistan’a gönderseydi daha iyi etmiş olurdu.
İstanbul’un, hatta İzmir’in Yunan olduğunu söyleyen, bunun üzerine şiirler, kasideler yazan Yunan muharrirlerini, şairlerini Yunan hükümeti teşvik ederken, Ayasofya’da tekbir sesi, ezan sesi işitmek isteyen bir insanı bizimkiler vatana ihanet suçuyla ağır ceza mahkemelerine sevk ediyorlar.
Bu mukayese beni çıldırtıyor! Sanki karşımda iddia makamında Müslüman bir Türk’ü değil, Athenagoras’ın mümessilini görüyorum. Ürperiyorum!...
Din gayretiyle, iman gayretiyle kurtulan, şehitler ve gaziler memleketi olan bu memlekette, kendi öz vatanımızda, kendi vicdanımızın, kendi imanımızın, kendi tarihimizin sesini duyurmak, neden-niçin hangi ölçülere göre suç oluyor?”
İşte Osman Yüksel Serdengeçti'ye tarihi savunmayı yaptıran Ayasofya'ya seslendiği yazısının tamamı:
AYASOFYA
Ey İslam'ın nuru,
Türklüğün gururu Ayasofya!
Şerefelerinde fethin, Fatih'in şerefi,
Işıl ışıl yanan muhteşem mabet!...
Neden böyle bomboş, neden böyle bir hoşsun?
Hani minârelerinden göklere yükselen,
Ta mâverâdan gelen ezanlar?...
Hani o İlâhî devir,
İlâhî nizamlar?...
Ayasofya ses vermiyor,
Ayasofya bir hoş,
Ayasofya bomboş!...
Hani nerede?
Şu muhteşem minberde,
Binlerce erin baş koyduğu şu temiz yerde,
Şimdi hangi kirli ayaklar dolaşıyor?...
Ayasofya!
Ayasofya!...
Seni bu hale koyan kim?
Seni çırılçıplak soyan kim?!...
Hani nerede?
Gönüllerden kubbelere,
Kubbelerden gönüllere
Gürül gürül akan Kur'an sesleri?...
Kur'ân sesleri dindirilmiş,
Müslümanlar sindirilmiş!...
Allah, Muhammed,
Hülafâ-i Râşidinin
Isimleri
Kubbelerden yerlere indirilmiş!...
Fethin, Fâtih'in mâbedinden
Kitâb-ı Mübîn'i,
Bu ulu Dîni
Kaldıran kim?
Dînimize,
Îmanımıza
Saldıran kim?
Mâbedimin göğsüne uzanan
Nâmahrem eli,
Kimin elidir?!...
Söyle Ayasofya, söyle.
Seni puthane yapan hangi delidir?!...
Elleri kurusun, dilleri kurusun!
Ayasofya! Ayasofya! Seni bu hâle koyan kim?
Seni çırılçıplak soyan kim?!...
Ayasofya,
Ey muhteşem mâbet;
Gel etme,
Bizi terketme!...
Bizler, Fâtih'in torunları, Yakında putları devirip,
Yine seni câmiye çevireceğiz...
Dindaşlarımızla,
Kanlı göz yaşlarımızla,
Abdest alarak secdelere kapanacağız,
Tekbir ve tehlil sadaları boş kubbelerini Yeniden dolduracak
İkinci bir fetih olacak...
Ezanlar bu fethin ilanını,
Ozanlar destanını yazacaklar...
Putperest Roma'ya yeni bir mezar kazacaklar, Sessiz ve öksüz minârelerinden yükselen ezan sesleri fezâları yeniden inletecek!
Şerefelerin yine Allah'ın ve O'nun Sevgili Peygamberi Hz. Muhammed'in aşkına, şerefine ışıl ışıl yanacak;
Bütün cihan Fatih Sultan Mehmed Han dirildi sanacak!...
Bu olacak Ayasofya,
Bu muhakkak olacak...
İkinci bir fetih, yine bir ba'sü ba'delmevt...
Bugünler belki yarın, belki yarından da yakındır,
Ayasofya, belki yarından da yakın!..