'Sultanahmet müze olsun' diyen Kaboğlu'yla ilgili dikkat çeken sözler: En çarpıcı örnek!
Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması gündemdeyken, Sultanahmet Camisi müze olsun diyen CHP'li İbrahim Kaboğlu'na tepkiler devam ediyor. Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, Kaboğlu'nun açıklamalarıyla ilgili dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Hakan, "Akademisyenlerden genellikle çok kötü siyasetçiler çıkmıştır. İbrahim Kaboğlu da bunun en çarpıcı örneklerinden sadece biri" ifadelerini kullandı.
ABONE OLAyasofya'nın yeniden cami olma konusu konuşulurken, CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu'ndan çok tartışılan bir açıklama geldi. Kaboğlu, "Sultanahmet Camisi de müze olsun" dedi. Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, Kaboğlu'nun tepki çeken açıklamalarıyla ilgili dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Hakan ayrıca, CHP'nin tek adamlık sürecine gittiğine dair de kritik analizler yaptı. Ahmet Hakan'ın bugünkü yazısından ilgili bölümler şöyle:
İbrahim Kaboğlu’nu ben şöyle bilirim:
Anayasa profesörüdür. Ciddidir. Halim selimdir. Naziktir. Demokrattır. Hukukun teknik detaylarına girmeyi pek sever. Üslubu düzgündür. Çalışkandır. Takipçidir.
*
Fakat bir kusurcuğu var İbrahim Kaboğlu’nun...
Siyaset bilmiyor.
İlm-i siyaset hiç bilmiyor.
*
İşte bakın ne yapmış:
CHP adına Meclis kürsüsünde Ayasofya konusunda konuşurken...
“Küt” diye şöyle bir cümle kurmuş:
“Sultanahmet Camisi de müze olsun.”
*
Söylediği kelimesi kelimesine şu:
“Benim görüşüme göre Topkapı Sarayı da korunmalı, Ayasofya da müze olarak korunmalı hatta Sultanahmet Camisi de müze olmalı. Çünkü bunlar artık bizim kendi şeyimiz değil. Kendimize özgü değil, insanlığın ortak mirasıdır bunlar.”
*
CHP sözcülerinin tümü...
Ayasofya konusunda halkta oluşan duyarlılığı hesaba katarak fazla ileri geri laflar etmekten kaçınırken...
Bizim İbrahim Kaboğlu Hoca’nın yaptığına bakın hele.
*
CHP karşıtlarının arayıp da bulamadıkları şahane bir malzeme bu!
Zaten onlar da tadını çıkarıyorlar malzemenin.
*
Akademisyenlerden genellikle çok kötü siyasetçiler çıkmıştır.
İbrahim Kaboğlu da bunun en çarpıcı örneklerinden sadece biri.
‘TEK ADAM’ DİYE DİYE ‘TEK ADAMLIĞA’ GEÇTİLER
CHP tarihinde bir ilk yaşandı.
İlk kez CHP’nin grup başkanvekilleri, seçimle değil Kemal Kılıçdaroğlu’nun atamasıyla seçildi.
Erdal İnönü zamanında, Murat Karayalçın zamanında, Deniz Baykal zamanında, Altan Öymen zamanında seçimle belirlenirdi grup başkanvekilleri.
Hatta şöyle bir olay bile yaşanmıştı:
Murat Karayalçın ile Aydın Güven Gürkan, genel başkanlık için yarışmışlar, kazanan Murat Karayalçın olmuştu.
Karayalçın’ın milletvekili olmaması nedeniyle CHP Grup Başkanlığı seçimi yapılmıştı. Aydın Güven Gürkan aday olup kazanmıştı. Sonuçta Karayalçın da Gürkan’la çalışmak zorunda kalmıştı.
CHP, işte böyle bir demokratik kültürden geliyordu. Bu kültürü yıktılar.
*
Merak ettiğim husus şudur: Seçimi bırakıp atama modeline geçen CHP’de, milletvekilleri bundan sonra ağızlarını doldura doldura nasıl “tek adam” eleştirisi yapacaklar? Yapsalar da ne derece inandırıcı olacaklar? Kendi dar egemenlik alanında “tek adamlık” uygulayanlar, egemenlik alanları genişleyince de “tek adam” olmayacaklar mı?