Mehmet Acet yazdı: Fotoğrafın bir noktasına mercekle bakıp leke aramak
Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet, Yeni Şafak Gazetesindeki köşe yazısında, Koronavirüs vaka tablosunda asemptomatik vakaların yer almaması üzerinden Sağlık Bakanı Prof. Dr. Fahrettin Koca'yı hedef tahtasına koymaya çalışılmasını yorumladı. Acet, ‘veriler saklanıyor’ tartışmasına pandeminin başından beri elde edilen başarı yönüyle bakılması gerektiğini belirtti.
ABONE OL29 Temmuz’dan itibaren günlük koronavirüs tablosunda yapılan değişikliği, ‘vaka sayısı’ yerine ‘hasta sayısının’ kullanılmaya başlandığını kendisinin de köşe yazısında duyurduğunu dile getiren Mehmet Acet, Bakan Koca'nın da son açıklamasında bu durumu teyit ettiğini dile getirdi.
İşte Mehmet Acet'in çok konuşulan köşe yazısı:
“Dünya nüfusunun bu denli hareketli olduğu bir çağda yaşanan bir salgında endişe verici olan, tespit edilen vakalar değildir. Endişe verici olan, vaka tespit edilmemesidir. Salgında gözle görülmeyen her risk, izole edilmiş riskten çok daha fazla korkutucudur.”
Yayılımını önlemek için büyük mücadeleler verilen virüsün büyüklüğünün, bir milimetrenin bir milyonda biri kadar olduğunu ve ancak elektron mikroskopla görülebildiğini hatırlatmak isterim.
Ama buna rağmen büyük emekler harcanarak da olsa durdurulabildiğini, yayılımının sınırlandırılabildiğini görüyoruz, fark edebiliyoruz.
Örneğin, Ankara’da 2-3 hafta önce zirve yapan koronavirüs salgınının filyasyon ekiplerinin yoğun çabaları sayesinde 10 gün içinde yüzde 60 oranında gerilediğini Bakan Koca’nın açıklamalarından öğrenmiş olduk.
Bu, güven verici bir durum ve birilerinin büyük fedakârlıklar göstererek bunu başardığını bilmek, onlara karşı minnet borcumuzun arttığı anlamına geliyor.
Yavaş yavaş tartışılan malum konuya getirelim sözü.
Daha önce yazdığımız iki yazıda, 29 Temmuz’dan itibaren günlük koronavirüs tablosunda yapılan değişikliği, ‘vaka sayısı’ yerine ‘hasta sayısının’ kullanılmaya başlandığını anlatmıştık.
Sağlık Bakanı Koca, çarşamba günü yaptığı açıklamada “Her vaka hasta değildir” diyerek bu durumu teyit etti.
Devamında da bir süredir yapılagelen ‘veriler saklanıyor’ tartışması yeniden alevlendi.
Bu tartışmaya kendi baktığım yerden dâhil oldum, bu yazıda yine olacağım ama önce birkaç hususa açıklık getirelim:
‘Vakaların’ açıklanmaması, bir başka deyişle, 29 Temmuz’dan itibaren vaka/hasta ayrımının yapılarak sadece hastaların açıklanması, geriye kalan rakamların Sağlık Bakanlığı tarafından bilinmediği anlamına gelmiyor.
Biliniyor ve virüsün ulaştığı, ulaşma potansiyeli taşıdığı her yere ulaşılarak yayılımı durdurulmaya çalışılıyor.
Vakaların bulunamaması ile açıklanmaması ayrı ayrı şeylerdir ve işin bu kısmı salgınla mücadele performansı anlamında son derece önemlidir.
Şöyle ki;
-İpin ucu kaçırılmış, salgın kontrolden çıkmış olsaydı,
-Virüs, Sağlık Bakanlığına, çalışanlarına, filyasyon ekiplerine karşı galibiyetini ilan etmiş olsaydı,
-Vaka sayıları ‘pes’ dendiği için ya da yetişilemediği için açıklanmamış olsaydı,
O zaman bu durumu, devlet ya da ilgili kurum ve kişiler vatandaşa karşı görevini yerine getiremedi diye yorumlayabilirdik.
Ama öyle değil.
Sağlık sistemi, “Ben virüs kapmış olabilirim” diye başvuran herkese hizmet verebilme kapasitesini koruyor.
Filyasyon ekipleri testi pozitif çıkanları, onlarla temas halinde olanları tespit ediyor, takip ediyor, izole ediyor.
Salgınla baş edebilmek ancak bu şekilde mümkün olabiliyor
Yani pandeminin başından beri elde edilen başarıda bir gerileme yok.
Pandemi yüzünden hayatını kaybedenlerin nüfusa göre oranı da, zatürreye yakalanma oranı da dünya ortalamasının çok altında.
Ayrıca Avrupa ülkelerinin, Amerika’nın salgın karşısında yaşadıkları çaresizlik hafızamızdan silinmiş değil.
Bir ince dengenin kurulmaya çalışıldığı anlaşılıyor.
Bir yandan bu amansız mücadeleyi sürdürmek, diğer yandan ekonomide pandemi nedeniyle daha büyük hasarların oluşmaması, sosyal hayatın sürdürülebilir halde tutulması için.
Değilse işin kolayı da var.
Yasaklarsın evden çıkmayı, bu salgının ürettiği diğer sorunlar beni ilgilendirmez dersin, olur biter.
Bu tartışmalar karşısındaki kişisel duruşumu tekrarlayayım:
Bu kararın ‘makul gerekçelere’ dayandığını, böyle bir uygulamanın olduğunu öğrendikten sonra yazdığım önceki yazılarımda da dile getirmiştim, yine aynı görüşteyim.
Bu süreci yönetmek çok yönlü bir politika uygulamayı zorunlu kılıyor ve bu kararın da bunun bir parçası olduğu anlaşılıyor.
Vaka sayıları yerine hasta sayılarının açıklanması yüzünden salgın büyüdü tezini ise haksızlık olarak görüyorum.
Sağlık Bakanı Koca, eleştirilere cevap verirken nazik hatırlatmalar yapıyor:
“Unutulmaması gereken, toplumun ortak bir meselesini ele aldığımız, bunu yaparken de toplumun görünen veya çıplak gözle görülmeyen çıkarlarını korumamız gerektiği gerçeğidir” diyor.
“Yapılan eleştirilerde pergelin bir ayağı bu noktada olmalıdır. Pergelin bir ayağı buradaysa diğer ayak istediği kadar geniş daire çizebilir” diyor.
“Mesuliyeti olmayan bazı kişilerin tenkitleri fotoğrafın bir noktasına mercekle bakıp leke aramaktan farksızdır” diyor.
“Salgınla mücadele sürecinde devletimiz, halkının sağlığı kadar ulusal çıkarlarını da korumaktadır” diyor.
Bir anlamda, “Eleştirin ama işin bu kısmını da aklınızdan çıkarmayın” demiş oluyor.