Fatih Karakaya: İmamoğlu Fransız basınına ne dedi?

İstanbul Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Türkiye’yi Kürt ve Ermeni katili olarak gören Fransız medyası ile yaptığı röportaj gündeme oturmuştu. Haber7.com Yazarı Fatih Karakaya, İmamoğlu'nun Ayasofya'nın açılması ve Azerbaycan konusunda Fransız medyası aracılığıyla üstü kapalı ne mesajlar verdiğini köşe yazısında aktardı.

ABONE OL
GİRİŞ 19.10.2020 10:42 GÜNCELLEME 19.10.2020 10:45 GÜNCEL
Fatih Karakaya: İmamoğlu Fransız basınına ne dedi?

Fransa'da Türkiye düşmanlığı ile bilinen medya kuruluşuna konuk olan İmamoğlu'nun çelişkili ifadeleri tepki topladı. Karakaya o röportajın arka planındaki mesajları köşe yazısında anlattı.

Fatih Karakaya'nın çok konuşulan köşe yazısı:

İstanbul Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Fransız basınına konuşması, Türkiye’de “yabancı basına şikâyet etti” olarak yansıtıldı. Ancak bunun ötesinde çok daha analiz edilmesi gereken konular var.

 

 

Öncelikle konuştuğu dergi Marianne, Fransa’nın ulusalcı-kimlikçi dediğimiz kesiminin medyası. Fransa’da vesayeti savunan, solculara “İslamcı” diyen, Türkiye’yi Kürt ve Ermeni katili olarak gören bir medya. Dolayısıyla solcu bir başkanı “Erdoğan’ın bir numaralı muhalifi” diye tanıtması manidar. Daha önceden bazı medyalar, Meral Akşener ve Canan Kafatancıoğlu’nu ise “Erdoğan’ı devirecek lider” olarak sunmuştu.

Haberde Erdoğan’dan bahsederken “Neosultan – Yeni Sultan” diye bahsetmeleri, bu medyanın diğerleri gibi nasıl Türkiye ve Erdoğan takıntısı olduğunu gösteriyor.

Mülakatta Marianne dergisinin ilk dikkatini çeken konu, “İmamoğlu’nun Ayasofya konusunda çok diplomat davranması”. Her zamanki gibi İmamoğlu görüşünü açık bir şekilde ifade etmiyor. Konu etrafında dolanıyor Ayasofya’nın açılışına ne karşı çıkıyor ne de destekliyor. Derginin bunu “ultra milliyetçi seçmenin tuzağına düşmesi” olarak yorumlaması ilginç geliyor bana. Bu konuda İmamoğlu, böyle bir kriz döneminde “gereksiz, öncelikli olmayan konu ve başka ülkeleri kızdıracak adımlar atılmaması gerektiğini” savunuyor. Açılışa önce davet edilmediğini söylüyor fakat ardından son anda davet ettiler diyor.

Öte yandan ısrarla Merkezi Hükümet – Yerel Hükümet kavramını kullanmaya devam ediyor ve Ankara ile sorunları olduğunu anlatıyor. Kamu bankalarının Erdoğan’ın talimatı ile kredi vermediğini, hükümetin icraat yapmasını engellemek için bağış kampanyalarını yasakladığını söylüyor.  

Dış politikada da görüşleri sorulan İmamoğlu Akdeniz ve Azerbaycan konusunda Türkiye’nin beklentileri olduğunu, haklı olduğunu açıklıyor ama çözümün “dünya barışını koruyacak şekilde savaş olmadan diplomasiden geçtiğini” savunuyor.

Ebru Timtik konusunda ise Türkiye’nin sınıfta kaldığını ve demokrasinin tehlikede olduğunu savunuyor. Ancak kendisinin “2019’da seçilmesinin demokrasinin sağlam temellere dayalı olmasından kaynakladığını savunarak” çelişkiye düşüyor. “Eğer ülkede demokrasi olmazsa, diğer ülkeler saygı duymaz” diye kaygılarını iletiyor.

Son olarak da laiklik konusunda gazetecinin “Fransa’dan bakılınca laiklik elden gidiyor” endişelerine katıldığını belirtiyor. Örneğin Türkiye’de “laiklik karşıtı eylemler olduğunu” söylüyor ama bunların ne olduğunu belirtmiyor.

Halkın çoğunluğunun laiklikten yana olduğunu ve laikliği hedef alan tüm eylemlerin değerini artırdığını belirtiyor.

Fransa laikliğinde hiçbir siyasetçi kilisede ayin yaparken resim çekilemez. İmamoğlu’nun seçim döneminde camilerdeki resmi bu laikliğe vurulan darbelerden biri olması gerek. Aslında Fransız gazetecinin orada anlatmak istediği konu çok daha farklı ama İmamoğlu en iyi yaptığı şeyi yaparak konuyu kapatıyor. Gazeteci, İmamoğlu’ndan başörtünün serbest kalmasını laikliğe darbe olarak açıklamasını bekliyor ama belirli bir seçmeni küstürmek istemeyen İmamoğlu o patikalara ayak basmıyor.

Derginin aynı sayısında, Haber7’nin de gündeme getirdiği (https://www.haber7.com/dunya/haber/3024919-fransiz-dergisi-erdogani-hedef-gosterip-imamogluna-ovguler-yagdirdi) diğer başlıklara bakınca nasıl bir Türkiye hazımsızlığı olduğu ortaya zaten çıkıyor.  

Böyle Türkiye düşmanı, Türkiye Cumhuriyeti’ni katil gören, Türkiye’nin her alanda hakkını aramasını “Yeni Osmancılık” olarak tanımlayan medyaya şikâyet etmesi gerçekten anlaşılır gibi değil.