Çok sert sözler: Sen neyi gördün ki İlker Başbuğ! Yanındaki yaverini görmeyen...
Yeni Akit Yazarı Ali İhsan Karahasanoğlu bugünkü köşesinde İlker Başbuğ'un darbe imalı sözleri hakkında sert yorumlarda bulundu. Karahasanoğlu Başbuğ için "Altındaki rütbeli subayların yarısı, 15 Temmuz darbesinde ortaya çıktı ki, FETÖ’cü imiş. Sen onları görmemişsin. Şahit olmamışsın. Bu durumda senden kim, 1990 yıllarında, çok daha tecrübesiz olduğun dönemde, kontrgerillayı görmeni beklesin? Göremezsin tabii" dedi.
ABONE OLEski Genelkurmay Başkanlarından emekli asker İlker Başbuğ, Cumhuriyet Gazetesi'ne yaptığı açıklamada askerin memnun olmadığı demokrasilerde darbesiz tek çıkış yolunun erken seçim olduğu imasında bulunmuş ve bu açıklamalarından ardından toplumun tüm kesiminden peş peşe tepkiler görmüştü.
Yeni Akit yazarı Ali İhsan Karahasanoğlu da İlker Başbuğ'un Cumhuriyet Gazetesi'ne yapmış olduğu bu açıklamalara sert şekilde bir cevap verdi.
Karahasanoğlu yazısında İlker Başbuğ'a yönelik şu ifadeleri kullandı, "1960 darbesini bile, nerede ise, "darbe olmaktan" çıkarıp, bazı Kemalistlerin dillendirdiği gibi, "Devrim" olarak niteleyeceksin..
Lütfen söyler misiniz, meşru hükümeti devirip, seçilmiş bir başbakanı asan darbecileri aklamak için, şu sözler nasıl sarfedilir?
"Eğer Menderes, 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir’de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi."
Anayasa’nın neresinde, kanunların neresinde yazılı, "Kamuoyunda tartışmalar olursa, erken seçim açıklanır" diye? Veya.. "Darbe yapılma ihtimali varsa, bunu önlemek için erken seçim yapılması gerekir" diye.. Tam aksine, kanunlarda yazılı, "Darbe yapmaya kalkışanlar, idamla cezalandırılır" diye.. Bunun istisnası yok.. "Erken seçim ilan edilmedi ise, idam cezası yerine, müebbet verilir" diye bir ceza indirimi de yok..
Ama, görevde iken TSK’daki FETÖ’cüleri göremeyen eski Genelkurmay Başkanı, 27 Mayıs darbecilerini masumlaştırmak için, suçu masum Başbakan’a yıkıyor.. Cemal Gürsel için tek kelime etmiyor.. Adını bile anmıyor.. Albaylar cuntasından bir tanesinin adını ağzına almıyor.. "Haindir" diyemiyor.. "Katildir" " diyemiyor..
İşte Ali İhsan Karahasanoğlu'nun o yazısı;
Kimsenin kendisini zorladığı yok..
"TSK'yı, FETÖ’ye nasıl teslim ettiniz" diye, sabah akşam kapısına dayanıp, soru üzerine soru yağdıran kimse yok..
Genelkurmay Başkanlığı’ndan emekli olmuşsun..
Vazife başında iken, üç tane çapulcu terörist ile mücadeleyi başarıyla yapamamış, Türkiye’nin başına bela etmişsin..
Tek başına olmasa da, diğer ulusalcı generaller ile birlikte, bu başarısızlığın faili olmuşsun..
Ama aynı zaman diliminde, TSK’da "başörtülü eşi olanları subaylıkta terfi ettirmeme" yiğitliğini (!) göstermişsin..
Yine aynı zaman diliminde, TSK’da FETÖ’cülerin yükselmesini seyretmişsin..
Bu sayede, TSK’dan emekli oluşunun üzerinden 5 yıl geçmemiş ki..
Cumhurbaşkanı’nın yaverinden tutun.. Genelkurmay Başkanı’nın yaverine kadar.. Kuvvet komutanlarının yaverlerine kadar..
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nden başlayın.. Askeri Yargıtay üyelerine kadar..
Personel Daire Başkanlığı’nın hemen tamamının..
FETÖ’cüler tarafından doldurulduğu bir tablo ile karşı karşıya kalmışız..
Kendisinden bir cevap bekliyor olsak..
Önce bu tabloyu izah etmesini isteyeceğimiz..
"Nasıl oldu da, Genelkurmay Başkanı’nın, kuvvet komutanlarının hemen tamamının yaverlerinin, Cumhurbaşkanı’nın yaverlerinin FETÖ’cü çıkacağı bir tabloyu hazırladınız?" diye soracağımız ve cevabını bekleyeceğimiz İlker Başbuğ..
Kendi dönemi ile ilgili açıklamalardan kaçınıp..
60 yıl öncesinin olaylarını yorumlamış..
1960 darbesinden girmiş..
"SEN ZATEN HİÇBİR ŞEYİ GÖRMÜYORSUN"
"Kontrgerillayı ne gördüm, ne şahit oldum" ile bitirmiş..
E yani..
TSK’nın Genelkurmay Başkanı olmuşsun..
Altındaki rütbeli subayların yarısı, 15 Temmuz darbesinde ortaya çıktı ki, FETÖ’cü imiş..
Sen onları görmemişsin..
Şahit olmamışsın..
Bu durumda senden, kim, 1990 yıllarında, çok daha tecrübesiz olduğun dönemde, kontrgerillayı görmeni beklesin?
Göremezsin tabii..
Nasıl ki altına, üstüne, sağına, soluna doluşan FETÖ’yü görmedi isen..
Kontrgerillayı da görememişsin Başbuğ..
Senin görememen, nasıl ki FETÖ’nün yok olduğuna delil teşkil etmezse..
Yine senin görmemiş olman, şahit olmamışlığın, kontrgerillanın yokluğuna delil teşkil etmez.
Sen zaten hiçbir şeyi görmüyorsun..
Şahit olmuyorsun..
Ki..
1960 darbesini bile, nerede ise, "darbe olmaktan" çıkarıp, bazı Kemalistlerin dillendirdiği gibi, "Devrim" olarak niteleyeceksin..
Lütfen söyler misiniz, meşru hükümeti devirip, seçilmiş bir başbakanı asan darbecileri aklamak için, şu sözler nasıl sarfedilir?
"Eğer Menderes, 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir’de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi."
Anayasa’nın neresinde, kanunların neresinde yazılı, "Kamuoyunda tartışmalar olursa, erken seçim açıklanır" diye?
Veya..
"Darbe yapılma ihtimali varsa, bunu önlemek için erken seçim yapılması gerekir" diye..
Tam aksine, kanunlarda yazılı, "Darbe yapmaya kalkışanlar, idamla cezalandırılır" diye..
Bunun istisnası yok..
"Erken seçim ilan edilmedi ise, idam cezası yerine, müebbet verilir" diye bir ceza indirimi de yok..
" 'HAİNDİR, KATİLDİR' DİYEMİYOR"
Ama, görevde iken TSK’daki FETÖ’cüleri göremeyen eski Genelkurmay Başkanı, 27 Mayıs darbecilerini masumlaştırmak için, suçu masum Başbakan’a yıkıyor..
Cemal Gürsel için tek kelime etmiyor..
Adını bile anmıyor..
Albaylar cuntasından bir tanesinin adını ağzına almıyor..
"Haindir" diyemiyor..
"Katildir" diyemiyor..
Darbecileri yargılayacağına, seçilmiş başbakanı yargılayan mahkeme üyeleri ve savcı için tek kelime ile itirazda bulunmuyor..
Ama Menderes için diyor ki, "Erken seçim ilan etseydi, darbe olmazdı."
Zaten normal seçime bir sene kalmış..
Nereye ne yetiştireceksiniz ki, bir de erken seçim istiyorsunuz?
Erken seçim ilan edilseydi, eminim ki bir başka mazeret daha çıkartacaklardı..
"SEN NELER DE BİLİRYORSUN ÖYLE"
Ama çevresini kuşatan FETÖ’den habersiz, Genelkurmay Başkanlığı yapan İlker Başbuğ, 27 Mayıs’ı yorumlamaya devam ediyor:
"Çünkü erken seçim kararı almış bir hükümete karşı bir askeri darbenin gerçekleştirilmesi, açıkça milletin siyasi iradesine de vurulacak bir darbe olurdu."
Haa!
Demek ki, 27 Mayıs’ın kendisi, milletin siyasi iradesine vurulmuş bir darbe değil..
Ama erken seçim kararı alınmış olsaydı..
İşte o zaman, darbe, milletin iradesine vurulan darbe olurdu.
Afferin be İlker Paşa!
Sen neler de biliyorsun öyle?
Bu bildiklerinin, bir de mevzuattan kaynağını göstersen..
Anayasa’nın hangi maddesinde, veya hangi kanunda böyle bir darbecileri savunma amaçlı çıkış noktası var, göstersen..
Kaldı ki, bakıyorsun o sözde yargılamalara..
Orada atlet davası var.. Gömlek davası var.. Bilmem ne davası var..
Ama.. "Erken seçim niye ilan etmedin" davası yok..
Darbeciler bile akledememişler, şimdi o hainleri savunmak için, İlker Başbuğ yumuşak bir geçiş yapıyor, 27 Mayıs’çıları kurtarma operasyonunda..
"BU NASIL BAĞIMSIZLIK YANLILIĞI"
Hepsi tamam da.. Peki şuna ne diyeceksiniz?
İlker Başbuğ anlatıyor:
“İşin diğer bir önemli noktası ise ABD CIA Başkanı’nın, 28 Nisan 1960 günü yaptığı bir konuşmada söylediği gibi, ‘Türkiye’de seçimler yapılacak olursa, CHP bu seçimleri kazanabilecektir’ diye bir değerlendirme yapmış olmasıdır. Yani seçimler erkene alınabilseydi, iktidar seçim yoluyla değişebilecekti.”
Bir önyargıdan hareket ediyorlar, suçüstü olduklarının farkında olmaksızın..
“Mutlaka ve mutlaka, CHP iktidar olmalı” önyargısındalar..
ABD’si ile.. Genelkurmay Başkanı ile.. O tarihteki albayları ile.. Vesaire vesaire..
Mutlaka CHP iktidar olmalı.. Başkası sandıktan çıkmış ise.. CHP’nin iktidar olacağı bir çıkış yolu bulunmalı..
Onun için, Genelkurmay Başkanlığı’ndan emekli zat, “ABD de kimmiş ki, bizim iç işimize karışıyor” açıklaması yapacağına..
"Bak, ABD de.. CIA Başkanı da.. 'Erken seçim olsaydı, CHP iktidar olabilirdi' diyor..." açıklaması ile, rezalete tüy dikiyor..
Bu nasıl millilik? Bu nasıl cumhuriyetçilik? Bu nasıl emperyalizm karşıtlığı? Bu nasıl bağımsızlık yanlılığı?
Ve Başbuğ’un en kral cümlesi: "3 Aralık 1990 günü Genelkurmay Başkanlığı’nda yapılan meşhur Özel Harp Dairesi’ne ilişkin basın toplantısında, Özel Harp Dairesi’nin bünyesinde 'kontrgerilla' diye bir kuruluş veya böyle bir görevin bulunmadığı net olarak açıklanmıştır. Ben de öyle bir yapılanmayı ne gördüm ne de şahit oldum."
Sen ne gördün ki, Başbuğ?
Yanındaki yaverini görmeyen, kontgerillayı nasıl görebilir ki, Başbuğ?