Ekrem Erdem: Emanet aldığımız Türkçeyi geleceğe en iyi şekilde taşımak zorundayız
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin (TDED) Youtube kanalı, kültür sanat ve edebiyat söyleşilerine başladı. Her hafta birbirinden değerli, alanında uzman edebiyat ve fikir alanında söz sahibi isimleri konuk edecek olan “Edebiyat Sohbetleri”, ilk programında Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanı Ekrem Erdem’i ağırladı.
ABONE OLOlağan Şiir Genel Yayın Yönetmeni Aykut Nasip Kelebek, Olağan Hikâye dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yunus Emre Özsaray ve Dil ve Edebiyat dergisi Yayın Yönetmeni Zafer Acar’ın sunumuyla gerçekleşen “Dil İnsandır, Edebiyat Vicdan" programında Ekrem Erdem, Türkçenin sahiplenilmesiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
CUMHURBAŞKANI DİLİ SAHİPLENME KONUSUNDA YOL GÖSTERİCİ
Okunuşlardan yazılışlara, gereksiz yabancı kelimelerin aşırı benimsenmesinden kelime kayıplarına dek, dilimizin süreklik gösteren sorunlarına değinen Erdem, Cumhurbaşkanlığı tarafından başlatılan ve bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından vurgulanan Türkçe savunmasının, dilimizin korunmasına yönelik hassasiyetin geliştirilmesi için son derece önemli olduğunu kaydetti. Bu yaklaşımın zamanla daha fazla güç kazanacağına inandığını ifade eden Erdem şöyle konuştu:
“Cumhurbaşkanlığı öncülüğünde 2021 yılının İstiklal Marşı’nın 100. Yılı dolayısıyla İstiklal Marşı Yılı, Yunus Emre ve Türkçe Yılı, Hacı Bektaş Veli Yılı olması, bizi Türkçeye daha çok yaklaştırıyor ve bu gibi çalışmalar sayesinde Türkçe çok ciddi bir savunmaya giriyor. Cumhurbaşkanımızın ‘Yunus Emre ve Türkçe Yılı’ dolayısıyla yaptığı açılış konuşmasında dile getirdiği ‘Vatanı önce dil sonra ordu bekler’ cümlesi konunun önemini ortaya koymaktadır. Vatan savunmada dil, silahlı savunmadan önde gelir. Dil ve kültür ayağını sağlam tutamazsanız milli birliği ve vatan birliğini koruyamazsınız.”
YUNUS EMRE VE TÜRKÇE YILI
Ekrem Erdem, Yunus Emre ve Türkçe Yılı’nın önemi hakkında şunları söyledi:
“700 yıl önce yaşamış Yunus’u, kullandığı dilin duruluğunu ve sadeliğini konuşuyoruz. Yunus Emre’yi hem dil hem de düşünce yapısı manasında anlamak gerekiyor. Bizim kültürümüzü ve dilimizi inşa eden Yunus Emre ve çağdaşlarıdır. Onların yaşadığı dönem Anadolu’nun fetret dönemidir. Osmanlı’nın kuruluşunda güçlü irfan erleri, edebiyatçılar, ilim adamları vardı ve Osmanlı’yı değerli kılan da kuruluşundaki bu cevherlerdi. Atalarımızdan Türkçe gibi bir emaneti almışız; gelecek nesillere taşımak, bunu da en iyi şekilde yapmak zorundayız. Bunun için hepimize görev düşüyor. Yabancı dillere gösterdiğimiz hassasiyetten fazlasını Türkçeye göstermemiz lazım.”
DİLİYLE, DİNİYLE, TARİHİYLE BARIŞIK EĞİTİMCİLER YETİŞMELİ
Dilin doğru anlaşılması için en temel sorunun milli eğitim olduğunu dile getiren Erdem, hakiki dil öğrenimi için eğitimin yeterli olmadığını şu sözlerle ifade etti:
“Bizim temel sorunumuz milli eğitimdir. Bunun için eğitim yetmiyor, bunun yanı sıra doğduğu ve büyüdüğü toprakların köküyle beslenen edebiyatçılara ihtiyacımız var. Aydınlarımızın temel sorunu ise dil değerlerine yeterince hassas yaklaşmamasıdır. Türk aydınının yaşadığı toprakların dilini de dinini de iyi bilmesi lazımdır. Hangi kesimden ve mensubiyetten olursa olsun bu değişmez. Bunun yanı sıra tarihi de iyi bilmesi gerekir. Tanpınar’ın, ağacın güneşle serpilip geliştiği, köküyle beslendiğine dair vurgusu bu durumu anlatmaya kâfidir. Türkiye’de yetişen bir kısım aydınlarda ve mütefekkirlerde Batı hayranlığı çok güçlü. Batı’dan ve daha birçok yabancı kaynaktan beslenebiliriz ama kökü unutmamalıyız. Kökensizlik bizi ilk fırtınada yıkabilir. Eğitim sistemimiz öğretmen meselesini merkeze alarak diline, dinine, tarihine yabancı olmayan, bu unsurlarla barışık, milli değerlerini hor görmeyen eğitimci yetiştirmeye odaklanmalıdır. Bu değerler yok edilerek milli bilinç de yok edilmiş oluyor. Kelimeler ne kadar eskiyse, bir kültür birikimi o kadar sağlam oluyor. Çünkü bir kelime, tek başına bir hafızayı temsil ediyor.”
KENDİ KELİMELERİMİZ BİZE YETER
Anayasa dilinin Türkçe dilbilgisi kurallarıyla uyumayan, kelimeler noktasında birçok sorunu bünyesinde bulundurduğunu kaydeden Erdem, şunları söyledi:
“Anayasanın Dili Sempozyumu’nu gerçekleştirdiğimizde, cümlelerimizin kuruluşunun bile Türkçe olmadığını gördük. Anayasa’da son derece gereksiz kelime ve bağlaçlar kullanılmış. Özellikle yasaların dili, kamuoyuna sunulmadan önce mutlaka Türkçeleştirilmelidir. Kendimizi çok az kelimeyle ifade ediyoruz. Kelimeler son zamanlarda dilimize yanlış karşılıklarla yerleşiyor. Harflerin nasıl seslendirileceği ile ilgili herhangi bir eğitim almıyoruz, müfredatımızda böyle bir ders yok. Türkçenin tam idraki sağlanamadığı ve layıkıyla öğrenilemediği için diğer derslerde başarı elde edilmesi de giderek zorlaşıyor.”
TÜRKÎ CUMHURİYETLERLE ORTAK SÖZLÜK
Azerbaycan Devlet Tercüme Merkezi (ADTM) ile işbirliği gerçekleştirdiklerini ve bu işbirliği sayesinde coğrafyadaki dil birliği konusunda önemli adımlar atılacağını müjdeleyen Ekrem Erdem, bu çalışmalardan şu şekilde söz etti:
“ADTM Tercüme Ajansı’yla yapmak ortaya koymak istediğimiz öncelikli eserin ‘Ortak Sözlük’ çalışması. Bu bakımdan büyük heyecan duyuyorum. Türkî cumhuriyetlerle Türkçe konusunda ortak çalışmalar yürütmek, Türkçemize gösterdiğimiz sadakatin bir ifadesi olacaktır.”
TÜRKÇE KELİME ARAYIŞINDA YENİ BİR İVME
Yabancı kelimelerin yerine kelime üretme noktasında kurum ve kuruluşlara gerekli uyarılarda bulunduklarını söyleyen Erdem, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son derece yaygın kullanılan, ‘pandemi’ kelimesi yerine salgın kelimesinin kullanılması için kamuoyuna ve bu kelimeyi gündeme taşıyan ilgili kuruluşlara hatırlatmada bulunduk. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın uzay çalışmaları ile ilgili açılışı yaparken astronot kelimesi yerine Türkçe bir karşılık bulunması konusundaki çağrısı, yabancı kelimeler yerine Türkçe kelime arayışının gündeme gelmesi açısından önemli bir ışık yaktı.”
MEDENİYET VE MİLLİLİK
Medeniyete vücut veren birçok medeniyet ve kültür olabileceğini ile getiren Erdem, Cumhuriyet’le birlikte Müslüman medeniyetinden beslenirken Batı medeniyetine yönlendirildiğimizi, medeniyeti bu manada milliyeti ve milliliği aşan bir sahada düşünmek gerektiğini ifade ederek, “Türkçe İslam dünyasına mal olmuş dillerden biridir. Bu bakımdan İslam coğrafyasında konuşulan dillerle alışverişi çok güçlü ve medeniyet anlayışının da bu kapsamda düşünülmesi gerekiyor” dedi.
TÜRÇESİZLİĞİN TABELA YÜZÜ
Dile dâhil olan yabancı kelimelerin çoğalmasıyla birlikte tabela kirliliğinin meydana geldiğini, dernek olarak bu konudaki hassasiyetlerini ve uyarılarını sıkça dile getirdiklerini ifade eden Erdem, “Biz meseleyi, tabelalardaki kirlilik olarak düşünüyorduk; meğerse bu durum dilimizin problemlerine dair işin görünen yüzüymüş” dedi.
F KLAVYE’NİN BAŞARISI
F Klavye’nin yaygınlaştırılması konusunda çaba gösterdiklerini ve bunun karşılığını aldıklarını kaydeden Erdem, şunları söyledi:
“F Klavye ile ilgili meseleye komutların Türkçe olması noktasında bir çalışma yapmak üzere girdik, fakat F Klavye’nin son derece kullanışlı ve yazımı kolaylaştıran bir yönü olduğunu fark ettik. Daha hızlı yazmak için en güzel klavye olması da son derece önemliydi. F Klavye’nin icadından sonra dünya klavye şampiyonasında devamlı Türkler birinci oluyor. İnanıyorum ki F Klavye’nin önemi zamanla daha iyi anlaşılacaktır.”