HÜDAPAR'dan Anayasa değişikliğine ilişkin çarpıcı açıklama

HÜDAPAR Genel Başkan Vekili Zekeriya Yapıcıoğlu, gündemdeki anayasa değişikliğine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Haber7.com Genel yayın Yönetmeni Osman Ateşli'ye konuşan Yağıcıoğlu, yeni anayasa için STK'lar ve ilgili akademiler ile çalışmalar yürüttüklerini ve bu çalışmaların da yakın zamanda paylaşılıp siyasi partilere öneri olarak sunulabileceğini ifade etti.

ABONE OL
GİRİŞ 10.03.2021 16:23 GÜNCELLEME 10.03.2021 19:24 GÜNCEL
HÜDAPAR'dan Anayasa değişikliğine ilişkin çarpıcı açıklama

Haber7/ÖZEL HABER

HÜDAPar Genel başkan Vekili Zekeriya Yapıcıoğlu, Türkiye gündeminin önemli konularından olan Anayasa değişikliği ve yeni Anayasa konularına ilişkin Haber7.com Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli'nin sorularını yanıtladı.

Yapıcıoğlu, anayasa yapımı noktasında kendilerinin de STK'lar, akademiler ve ilgili kurumlar ile tavsiye niteliğinde çalışmalar yürüttüklerini ifade ederken, çalışmaların tamamlanmasıyla bunların hem siyasi partiler hem de kamu ile paylaşılacağını belirtti.

Yapıcıoğlu'nun gündeme ilişkin önemli değerlendirmeler yaptığı röportaj şu şekilde:

"YENİ ANAYASA MESELESİ ERTELENEMEZ BİR İHTİYAÇTIR"

- Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları sonrası yeniden yeni anayasa konusu gündeme geldi. Bu öneriye nasıl bakıyorsunuz?  

"Biz HÜDAPAR olarak siyaset sahnesine çıktığımız 2012 yılından itibaren mütemadiyen bunu gündeme getirdik. Bize göre Türkiye’de tamamen yeni, sivil ve adil bir anayasa ertelenemez bir ihtiyaçtır. Mutlaka bunun yapılması gerekir. Parti olarak siyasete adım attığımız dönemde bütün partilerin gündemindeydi. Hatta 2011 Haziran seçimlerinden önce neredeyse bütün partilerin seçim beyannamelerinde yeni anayasa ile ilgili millete verilmiş bir söz vardı. 2012 yılında Meclis'e girmeyi başaran dört partinin oluşturmuş olduğu bir anayasa komisyonu kuruldu. Bazı maddelerde mutabakat da sağlandı. Fakat o çalışmalar nedense sonuçlanmadı. Bu darbe anayasası ne kadar değiştirilirse değiştirilsin yeni anayasa toplumun gündeminden çıkmayacak. Kesinlikle bir ihtiyaçtır ve ertelenemez bir ihtiyaçtır.

"TÜRKİYE BU AYIPTAN KURTULMALIDIR"

Türkiye bu ayıptan kurtulmalıdır. 1924 anayasası dahil 1961 ve 1982 anayasaları askeri dönem anayasalarıdır. 1924 yılında tek parti yönetiminin dikta ettiği bir anayasa, 1961 ve 1982 askeri darbeler sonrasında yine topluma dikte edilen anayasalardır. Mutlaka bu millet kendi anayasasını yapmalıdır. Anayasa yazmak başka bir şeydir, anayasa yapmak başka bir şeydir. Milletin vekilliğini de milletin değerleri ile uyumlu, millet ile düşmanlık etmeyen bir yaklaşım ile anayasa yapılmalıdır. "

"SİYASİ PARTİLER HERHANGİ BİR ÖN DAYATMADA BULUNMADAN MASANIN ETRAFINDA TOPLANABİLMELİ"

-Sizin anayasa görüşmelerinde parti olarak tavrınız ne olacak? 

"Elbette herkesin kırmızı çizgisi olabilir. Bizim de kırmızı çizgilerimiz vardır ama herhangi bir siyasi parti ön dayatmada bulunmadan, tarafsız bir şekilde bir masanın etrafında toplanabilmelidir. Evet benim bir siyasi görüşüm vardır, benim hayata bakışım vardır, hayata yüklediğim bir anlam vardır, siyasete yüklediğim bir anlam vardır ve diğerleri ile ayrıştığım noktalar vardır ama bu millet bütünü ile benim gibi düşünen fertlerden oluşmuyor. Farklı farklı düşünceler, farklı farklı sesler hatta farklı inançlara sahip insanlar vardır. Eğer anayasa toplumsal mutabakat metinleri ise ki öyle olması gerekir o zaman herkesin bir şart sürmeden masaya gelmesi gerekir. Ortak bir noktada buluşulması gerekir. Herkes benim kırmızı çizgim vardır ben buradan ileriye gitmem derse o zaman ortak noktada buluşmak mümkün olmayacaktır. Bu olmayınca da Türkiye darbe anayasası ile idare edilmeye devam edilecektir. Şu olmazsa bu olmazsa demek aslında üstü örtülü bir şekilde ben bu darbe anayasasından memnunum bu şekilde memleket yönetilmeye devam etsin demekle eş değerdir. Doğrudan doğruya böyle bir şey söylemese bile ya da niyetleri böyle olmasa bile sonuç itibarıyla bu böyledir. 1982 anayasası 12 Eylül 1980’de darbe yapan cuntanın bu millete dayattığı bir anayasadır. Bu anayasa bu toplumun doğasına, kimyasına, inançlarına, temel siyasi yaklaşımlarına uygun bir metin değildir. Bunu herkes kabul ediyor. Özellikle toplumda çok geniş bir mutabakat var. Biz HÜDAPAR olarak diyoruz ki herkes elini taşın altına koysun. Bu milletin kabul edebileceği şey neyse o noktada hepimiz buluşalım."

"CUMHURBAŞKANINI HALKIN SEÇMESİNİ MİLLET TERCİH ETTİ"

-Bazı partilerin yeni anayasa meselesini bir sistem tartışması ile birlikte gündeme getirilmesine nasıl bakıyorsunuz?

"Yeni geçmiş olduğumuz bir başkanlık sistemi var. 2018 yılında da anayasa değişiminden sonraki ilk seçim yapıldı. Henüz üzerinden 3 yıl geçmedi. Halk oyuna sunulmamış gibi yeniden bir sistem değişikliğine gidelim demek bize doğru gelmiyor. Başkanlık sistemine geçmeden 2007 yılında yine bir anayasa değişikliği olmuştu. O zaman anayasa değişikliğinde cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yönünde bir irade ortaya çıkmıştı. Halk da yüzde 70’e yakın bir çoğunlukla meclisten geçen bu anayasa değişikliğini onayladı. Şimdi eğer biz onu da yok sayacaksak yani 2007’nin üzerinden 14 yıl geçti. 14 yıl önce Cumhurbaşkanını da halk seçsin iradesi neden ortaya çıktı veya öyle bir ihtiyaç neden doğdu? 367 garabetiyle bazı vesayet odakları hukuk tarihine olumsuz bir örnek olarak geçtikleri çıkışlar üzerine halk duruma el koydu. Dedi ki: "Bundan sonra Cumhurbaşkanını ben seçeceğim. Madem siz meclisteki seçimlerde bile zorluk çıkarıyorsunuz, bundan sonra Cumhurbaşkanını biz seçeceğiz" dedi. Bu çok önemli bir nokta. Bir de Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesi iyi bir şeydir."

"ÇİFT BAŞLILIK VE YÖNETİM KARMAŞASI DÜZELTİLEBİLİR"

"Eğer tekrar parlamenter sisteme dönülecekse bu durumda Cumhurbaşkanını, Başbakanı da halk seçecekse yetki karmaşası olacaktır. Yetkiyi doğrudan halktan alan iki yürütme insanı, çift başlılık oluşturacaktır. Bu nedenle biz diyoruz ki, bizim önceliğimiz şudur: Başkanlık sistemiyle ilgili, sistemin yeni olması hasebiyle yanlış giden, doğru yürümeyen hususlar vardır, onların düzeltilmesi yolunun belirlenmesini öneriyoruz. Biz buna "Islah Edilmiş Başkanlık Sistemi" diyoruz. Parlamento'nun itibarı ve gücü artırılmak suretiyle Başkanlık Sistemi'yle devam edilmesi daha doğrudur. Fakat bunlar olmazsa Türkiye batar, ya da Türkiye uçar durumu söz konusu değildir. Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre Başkanlık Sistemi daha elverişlidir ancak yine dediğimiz gibi bazı durumlar tamir edilmek suretiyle devam edilebilir."

-HÜDAPAR'ın önerileri nedir yeni anayasa için? Sizin bir teklifiniz olacak mı? Ne gibi çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz?

"Bizim de önerilerimiz var. Bunları yazılı olarak da paylaşacağız. Kırmızı çizgilerimiz var. Ancak bizler ön şartsız olarak herkes ile görüşmeye hazırız. Biz bu istişareyi sadece parti organları içerisinde değil farklı siyasi oluşumlar, akademik çevre veya basın, STK'lar ile irtibat kurup mümkün olan en geniş kapsamlı çalışma ile ortaya koyacağımız üslup daha doğru olacaktır. Biz bu çalışmalarımıza başladık. Elbette bir taslak metnimiz ancak bunu zamana yayıyoruz. "

-Ne gibi maddeler üzerinde çalışıyorsunuz, örnek verebilir misiniz?

"Tabi heyecanını kaçırmayalım ama örneğin biz yeni anayasada vesayet kurumları yer almasın diyoruz. Yani bu askeri vesayet veya biraz önce bahsettiğim yüzde birlik azınlık "ben yöneteceğim" diyor. O vesayetleri sağlama almak için bazı kurumları anayasanın içerisine yerleştirmişler. Bunlar yeni anayasada olmasın diyoruz. Bir şey daha söylüyoruz, borç ve faiz sarmalı bu ülkede toprak bütünlüğünü tehdit eden bir boyuta ulaşmıştır. Biz diyoruz ki denk bütçe yapılsın, bu anayasal zorunluluk olsun. Allah muhafaza büyük afetler, savaş gibi bir hal yoksa, hükümetler, kamu kurumları borçlanamasın. Belki gelecek nesillerimizin gelirini şimdiden harcamak ile eş değerdir bu. Çok ciddi bir faiz yükü var. Mesela şu da var, 2012 yılında Meclis'te dört parti ile birlikte kurulan Anayasa Uzlaşı Komisyonu'nda mutabık kalınmış ancak sonradan halı altına süpürüldü, unutuldu.  Bizler asgari ücretten vergi alınmaması gerektiğini söylüyor, bunun da anayasal zorunluluk olması gerektiğini savunuyoruz. Bir şey daha söylüyoruz: Asgari ücretin tanımına ilişkin, ailesinin de bu tanıma dahil edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu anayasal zorunluluk haline gelsin. Asgari ücrette sadece kişiye yetecek ücretten bahsediliyor. Biz diyoruz ki işçinin bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri de bu tanım içerisine dahil edilsin. Bunun gibi daha çok başlığımız var ancak kısaca bunları söyleyebiliriz. İnşallah çok yakın bir gelecekte tüm bu önerilerimizi yazılı olarak basınla da paylaşmayı düşünüyoruz."

-Diğer siyasi partiler ile bu noktada temaslarınız olacak mı?

"İnşallah siyasi partiler ile de olacak. Fakat daha önce bizim STK'lar ve bu işe kafa yoran basın ve akademi içerisindeki bilim insanlarından görüş alıp, bu konudaki söylemleri zenginleştirme yoluna baş vuracağız. Siyasi partilere de uğrayıp genel başkanlar düzeyinde bire bir görüşlerimizi paylaşmayı düşünüyoruz. Şuna inanıyoruz; partilerin bir kısmının yeni bir anayasa yapılması ile ilgili isteksiz tavırlarına karşın, toplumsal talebi yükseltmeyi başarabilecek bir hareketi sağlarsak bu bile önemli katkıdır. Bu duruş bile yeni bir anayasa yapılması konusundaki olumsuz tavırları olumluya çevirebilir."

"BUGÜN İÇİN MÜKEMMEL GİBİ GÖRÜNEN METİNLER BİR KAÇ YIL SONRA ESKİYEBİLİR"

- Bu çalışmalarda sonuca ulaşmayı mümkün görüyor musunuz?

Mümkündür ancak kolay değildir. Yeni anayasa konusunu elbette kolay çözülebilecek bir mesele olarak görmüyoruz. Mutlaka engel çıkarmaya çalışacaklar olacaktır. Bu engelleri çıkaranlar gerçek niyetlerini de hiç bir zaman söylemeyeceklerdir. Farklı şekillerde zorluklar çıkaracaklardır. Yeni bir anayasa yapılmak istese dahi herkesin o anayasa içerisinde olmasını istediği şeyler farklılaştığı için ortak bir noktada buluşmak kolay değildir, ancak imkansız da değildir. Anayasada bir kaç maddede değişiklik yapılacak olsa da, yine bu sorunlar gün yüzüne çıkacaktır. Belki 3-5 yıllık bir sessizlik dönemi olacak ardından yine bu gündeme gelecektir. Bizim de enerjimizi, ömrümüzün bir kısmını alacaktır. O yüzden diyoruz ki Türkiye bu yükten kurtulsun, darbe anayasaları ile yönetilmek ayıptır. Bu ayıptan kurtulmamız için kendi anayasamızı yapalım. Neticede bunlar beşeri metinlerdir. Bugün için mükemmel gibi görünen bir metin bir kaç yıl sonra eskiyebilir, ihtiyaca cevap veremez duruma gelebilir. Bu nedenle kimsenin geçmişteki bir cümleyi bugünkü insanlara dayatmaya hakkı olmadığı gibi, bugünkü insanlar da bugün yazdıkları bir cümleyi dokunulamaz deme hakkını kendinde görmemelidir."

-Yeni anayasa konusunda ayak direyen bazı kesimler mevcut. Sizce burada dış  tesirlerden de söz etmek mümkün mü?

"Doğrusu bunu söylemek için bir veri olması gerekir. Benim elimde böyle bir veri yok. Umarım öyle bir şey yoktur ancak öyle bir şey olmasa bile siyasi partilerin biri ya da bir kaçı bu işe ayak direrse, bu toplum onlara siyasi faturayı keser. "

KAYNAK : HABER7 | ÖZEL