31 Mart ve AK Parti!..

Milat Gazetesi yazarı Serdar Arseven AK Parti'nin 'büyük yara aldığı' son yerel yönetim seçimlerinin ikinci yıldönümünde (31 Mart) önemli ikazlarda bulundu.

ABONE OL
GİRİŞ 01.04.2021 21:09 GÜNCELLEME 01.04.2021 21:11 GÜNCEL
31 Mart ve AK Parti!..

Arseven, Erdoğan’ın en çok sevdiği ve büyük yükselişinin “başladığı” Güzel İstanbul’un yerel iktidarının 25 yıl sonra “CHP zihniyeti”nin eline geçişini hatırlatan 31 Mart 2019'un ikinci yıldönümünde AK Parti'ye ikaz mahiyetinde çok anlamlı değerlendirmelerde bulundu.

işte Arseven'in '31 Mart ve AK Parti!..' başlıklı yazısı;

Bugün 1 Nisan.

Dün yazı günümüz değildi.

31 Mart’ı bugüne bıraktık.

1 Nisan da güzel bir tarih.

Asıl “İlkbahar” şimdi başlıyor.

*

31 Mart tarihi size neyi hatırlatıyor?

“Minik Kuş” lâkâplı cevval yazar,   31 Mart Vakası’nın  Miladi Takvimle 31 Mart’ta olduğunu zannederek, bir “yıldönümü” yazısı döşenmişti hatırlayanlar hatırlar.

Rumi takvime göre 31 Mart o malûm,  Milâdi takvime göre 31 Mart değil!..

*

Bizimki miladi takvim hesabıyla, son yerel yönetim seçimlerinin ikinci yıldönümüne atıf, 31 Mart 2019’a yani.

O yerel seçimler, birazcık  “İkinci Viyana”ya benzetilebilir.

O vakte kadar yenilmezliğine inanılan Osmanlı İmparatorluğu, İkinci Viyana Kuşatması’nda başarısız olunca, “duraklama” devrine girmişti.

Her savaşta hezimete uğrayan güçler, Osmanlı’nın bu başarısızlığından büyük cesaret almış ve hücumlarını baskılarını zaman içinde gittikçe arttırmıştı.

Ak Parti açısından, 7 Haziran’ı İkinci Viyana’ya benzetmek daha mantıklı olabilir.

31 Mart ise, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın en çok sevdiği ve büyük yükselişinin “başladığı” Güzel İstanbul’un yerel iktidarının 25 yıl sonra “CHP zihniyeti”nin eline geçişini hatırlatan tarih.

Gerçi, seçim tekrarlandı ve CHP Adayı Ekrem İmamoğlu, 23 Haziran’da “büyük farkla kazanarak” koltuğa oturdu ama, ben sonuç itibarıyla ben 31 Mart’ı esas alıyorum.

O gün çok önemli.

Malûm, kariyerinde çok büyük işler olduğu halde, adaylığı açıklanana kadar ismi çok az bilinen rakibine karşı başarılı olamayan Son Başbakan Binali Yıldırım, “Oylarınıza sahip çıkamadık, hakkınızı helâl edin” açıklamasını yapmıştı 31 Mart’la ilgili olarak.

O gün, Ak Parti sadece İstanbul’da değil, birçok yerde büyük yara almıştı.

Bendeniz, o günlere giden yolda  “bir şeylere zarar vermeme” hassasiyetiyle “ikazlarda” bulunmaya çalışmış…

“Böyle giderse büyük sıkıntılar olacak” mesajını, Teşkilât’ı, Parti Grubu’nu, İletişim stratejisini merkeze alarak vermenin gayreti içinde olmuştum.

Bu işler kolay işler değil.

Bir yanda “Bu memleketin başına CHP zihniyeti gelirse yandık!” diyen milyonlar var, öbür tarafta da gördükleriniz, bildikleriniz…

Yazsanız bir türlü, yazmasınız bir türlü…

Söyleseniz bir türlü, söylemeseniz bir türlü…

Siz de, “İnceden inceye” mesajlarınızı vermeye çalışıyorsunuz.

Yüz yüze ortamlarda da açıktan “ikaz” ediyorsunuz…

Ama bir yere kadar oluyor işte, insanoğlunun “ders” çıkartması için ille de yaşaması gerekiyor.

Şimdi, üzerinden iki sene geçmiş…

Muhasebesi yapılıyorsa, yapılıyor işte.

İstanbul İl Başkanı olarak  Osman Nuri Kabaktepe’nin tercih edilmesi önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir.

“Öze Dönüş” mesajı bağlamında, heyecan getirdiği muhakkak.

Kıpırdanmalar var, bazı noktalarda arayışların olduğu görülüyor.

Bununla birlikte, meselenin “heyecanı yükseltecek” birkaç kişiyle halledilebilecek kadar küçük bir mesele olmadığı da ortada.

*

Sıkıntılı meseleler var.

Mesela…

Büyük bir “anlatabilme” problemi var.

Ekrem İmamoğlu’na ve ekibine bakıyorum, Belediye Yönetimi’nde yaptıklarını, yapmadıklarını öylesine süsleyerek  anlatıyorlar ki…

Girin bakın hesaplarına; bırakın Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı, Merhum Kadir Topbaş’ı…

Ali Müfit Gürtuna döneminde yapılanların bile yanına yaklaşacak durumu yok.

Ak Parti döneminin işlerinden bazılarını sahiplenmek, ufak tefek açılışları büyütmek, küçük ıslah çalışmalarını şişirmek, işi “cek”larla “cak”larla götürmek, çoğu vakit “Daha çok şey yapacağız da yaptırtmıyorlar efendim!” muhabbetine sığınmak…

Bakıyorsunuz, ortada “dişe dokunur” bir şey yok, “Ak Partililer otobüsleri doldurup algı operasyonu yaptılar” gibi sonradan “yalan olduğunu” itiraf etmek zorunda kaldıkları acayip iddialar var…

(‘Hatırlarsınız, “47 kişi organize şekilde otobüse bindirildi” denilen Fazilet Durağı’ndan kimsenin otobüse binmediği ortaya çıkınca…

Ve “yalan” inkâr edilemez  şekilde gözler önüne serilince, şöyle bir “Pardoncuk”la işi geçiştirmişlerdi.)

Uzun lâfın kısası, çok küçük şeyler yapıp çok büyük işler yapmış havasını atıyorlar, başkasının yaptığını yapmış gibi gösteriyorlar, asılsız iddialarla algı oluşturmaya çalışıyorlar…

Ve işi iletişim boyutunda “bayağı bayağı” iyi götürüyorlar!..

Ak Parti’de de, yıllardır “Biz yaptıklarımızı niye anlatamıyoruz arkadaş!” muhabbeti yapılıyor!..

Bugün de öyle işte, Cumhurbaşkanımız Erdoğan, her vesileyle bugüne kadar yapılanları anlatmaya çalışıyor ki, unutulmasın.

Gürültüye gidilmesin!..

*

Ak Parti’nin 31 Mart’ta niçin kaybettiğini, o kayıptan gerekli dersleri çıkartıp çıkartmadığını, bugün gelinen noktada uzun uzun değerlendirmekte fayda olduğunu düşünüyorum.

Bazıları bunu gereksiz bulabilir, “kafayı kuma gömmeyi” çıkar yol olarak görebilir.

Ben böyle düşünmüyorum.

Gündemi işgal eden “Kürşat Ayvatoğlu Olayı”nı “tesadüfe” bağlamak…

Meselenin, “Ya gözden kaçmış işte, pardon yani” ile geçiştirilecek kadar “basit” bir mesele olduğunu düşünmek bir yol.

Ben böyle de düşünmüyorum.

“Şer gibi görünendeki hayra” ulaşabilmek için, mesajı algılamak, bundan sonrasını o mesaj doğrultusunda şekillendirmek için gerekenleri yapmak gerek.

Önümüzdeki süreçte, kısmetse “İkaz” mahiyetindeki yazılarımız, konuşmalarımız devam edecek.

Bakın, şimdilerde milyonlarca vatan evlâdı “Ne iyi etmişsiniz de, İstanbul Sözleşmesi’ne ısrarla karşı çıkmışsınız, ısrarla uyarmışsınız, sizin gibi az sayıdaki yazar olmasa bu Sözleşme iptal edilmezdi! ” diyor.

“Dost” destek verilmesi gereken vakitte tam destek veren, ikaz edilmesi gereken vakitte de bundan çekinmeyendir.

Ama dinlenir, ama dinlenmez.

Orası bizim işimiz değildir!..