Avukatı Cumhuriyet Gazetesi! "Utanmadılar, bankamatik Demirtaş’ı da savundular!"
Yeni Akit Gazetesi Yazarı Ali Karahasanoğlu rapor sahtekarlığıyla “Bankamatik memurluğu" yaptığı için hapis cezasına çarptırılan Başak Demirtaş'ın avukatlığına soyunan Cumhuriyet'e sert eleştirilerde bulundu.
ABONE OLCumhuriyet Gazetesi yazarı Barış Terkoğlu dünkü yazısında HDP'nin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş'a sağlık raporu sahtekarlığı sebebiyle verilen 2 yıl 6 aylık hapis cezasını eleştirip bu cezanın haksız olduğunu uzun uzadıya anlatarak adeta avukatlığa soyundu.
Yeni Akit Gazetesi Yazarı Ali Karahasanoğlu bugünkü köşe yazısında Terkoğlu'nun Başak Demirtaş'ı detaylı bir şekilde savunduğu argümanları tek tek çürüterek cevap verdi.
İşte Ali Karahasanoğlu'nun "Utanmadılar, bankamatik Demirtaş’ı da savundular!" başlıklı yazısı;
AK Partililere, olmadık isnatları yapıp, saldıranlar..
AK Partilileri bıraktık..
Hangi partiden olduğunu bilmediğimiz, ama başörtülü herkese saldıranlar..
Bu kapsamda Mahmudiye Kaymakamı’nın eşinin bankamatik memur olduğu iftirasını atanlar..
İftiralarına cevap verilince, küçücük ve iç sayfada yalanlamayı yayınlayanlar..
Bir sıçrama daha yaptılar..
Bankamatik memure Başak Demirtaş’ın suçunun mahkemece de sabit görülmesine rağmen, savunma yaptılar..
Yok yok, HDP’nin bir yayın organında değil, yapılan avukatlık..
Kemalist geçinen, ama HDP’lilerin de tam küfrüne muhatap olan..
“M. Kemal’in itleri” diye saldırıya uğradıkları halde..
HDP’ye şirinliği elden bırakmayan Cumhuriyet gazetesinde, Başak Demirtaş’ın bankamatik memurluğuna savunma getirilmiş..
Savunmayı getiren de, nerede bir dindar hakkında iftira varsa..
Hemen köşesine taşıyan..
Sonra da, onları derleyip, kitap halinde toplu karalama operasyonuna imza atan Barış Terkoğlu..
Tabii siz “Bankamatik memurluğun neyini savunmuş” diyeceksiniz..
Şeytana hizmet etmek istedikten sonra..
Şeytanın ne kadar güzel bir yaratık olduğundan başlarsınız..
Aslında şeytanda kusur olmadığını.. Kusurun insanlarda olduğunu belirtip, şeytan güzellemesi yapmaya devam edebilirsiniz.
Barış da öyle yapmış.. Demiş ki: “Herkesin ateşe odun atarak alevleri büyüttüğü düzende, ağzında su taşıyan karıncaya saygı duyarak Demirtaş’ın dosyasını alıp okumaya başladım. Sahi gerçek neydi?”
Utanmazlığı görüyor musunuz?
Riyakarlığı görüyor musunuz?
Bunların sabahtan akşama kadar övdüğü ve çare olarak gördüğü Kemal Kılıçdaroğlu da, gelmiş “helalleşme”den bahsediyor..
Bre utanmazlar..
Siz, sabahtan akşama kadar..
Hem de..
Doğrudan yola çıkarak değil..
İftira atarak, “ateşe odun atmak”la meşgul değil misiniz?
Aç gazeteni bak.. Manşetinden, son sayfasına kadar.. A’sından Z’sine..
Tamamı odun dolu değil mi?
Boşver gazeteni..
Kendi köşe yazılarını aç..
İmza attığın haberlere bak.
CHP’nin resmi kanalı Halk TV’de yaptığın konuşmalara bak..
Hepsi, “Bilerek çıkartılmış yangına odun atmak”tan ibaret değil mi?
“İşin felsefesini boşver, sadede gel” diyeceksiniz..
Gelelim..
Haram para yenmesini savunmaya kalkan Barış Terkoğlu der ki:
“Başak Demirtaş, Diyarbakır Sur ilçesindeki Yeşilli Ortaokulu’nda Türkçe öğretmenliği yapıyordu. 28 Eylül 2015 ile 19 Ocak 2016 tarihleri arasında, sekiz ayrı sağlık raporu almıştı. Bu raporları farklı farklı doktorlar vermişti. Diyarbakır Savcılığı, bu raporları veren 13 doktor ve Öğretmen Başak Demirtaş hakkında soruşturma izni istedi. Söz konusu raporların yedi tanesinde olağandışılık görülmediği için 12 doktor hakkında izin verilmedi. Resmi belgelere göre yalnızca bir doktor hakkında izin verildi.”
Örtbas ettikleri sahte raporları, şimdi kendileri lehine delil olarak getiriyor, haramzadeler..
3,5 ayda, 13 tane rapor almışlar.. Utanmadan, sıkılmadan bir de tekrarlıyorlar..
İnsan hasta olmaz mı? Olur..
Ama biraz da, yaz aylarında olur, değil mi?
Tam da okullar açılınca, “Siftah bir” deyip.. Hele hele. Eşinin 1 Kasım 2015 seçim çalışmaları kapsamında, kapı kapı dolaşırken..
Ki, bunu işkembeden sallamıyorum..
Gazetelerde yayınlanan fotoğraflarda sapasağlam gezildiği sabit..
Ama devletin savcısı, o fotoğrafları tenezzül edip de getirtmeden soruşturmayı tamamlamış olmalı ki, 12 doktor hakkında, “Raporlarında olağandışılık yok” demiş..
Biz bankamatik Başak’ın fotoğraflarını, ilgili savcılığa yollayalım. Baksınlar, “olağandışılık var mıymış, yok muymuş” görsünler..
Savcılık sadece bir raporda olağandışılık tespit etmiş.
Onu da, dindar birisinin omuzunda minicik toz görse, “Çamura bak” diye saldıran bankamatik memurenin avukatı Barış, bakın nasıl anlatmış:
“Üst solunum yolu enfeksiyonu teşhisinin konduğu, Kayapınar Toplum Sağlığı Merkezi’nde Doktor Rezan Buğday tarafından verilmiş söz konusu rapor, 14 Aralık 2015 tarihini taşıyor. Tamamı beş günlük bir istirahat raporu. Savcı için şüpheli hale getiren ise bu tarihte Başak Demirtaş’ın eşiyle birlikte yurtdışında olması. Gerçekten uçuş kayıtlarında da Demirtaş ailesinin 12 Aralık 2015’te İstanbul’dan Frankfurt’a gittiği, 15 Aralık’ta Amsterdam’dan Türkiye’ye geri döndüğü görülüyor.”
Eeee.. Daha ne istiyorsunuz, bankamatik memurluğu ispat için, soldan çarklı uyanıklar?
“Başak Demirtaş bunu nasıl izah ediyor” diye söze girip, onun ağzından anlatmış, baroya kaydı olmadan, bankamatik memure Başak’ın avukatlığını yapan Barış:
“11 Aralık 2015 tarihinde Kayapınar Toplum Sağlığı merkezine gittim. Ateşim falan vardı. Yemek de yiyemediğim için iyi değildim. Aynı zamanda arkadaşım olan Doktor Rezan Bey’le görüştüm. Kendisine hastalığımı anlattım. Doktor Rezan bana birtakım ilaçlar ve serum verdi. Beni muayene etti. Rezan’la yıllardır tanışıyor olmamız nedeniyle serumu da akşam eve gelip takacağını söyledi. Aynı akşam saat 19-20 gibi gelerek hem beni bir daha kontrol etti hem de serumumu taktı.”
Abla, bu kadar uzatmana gerek yok ki.. Sen, 14 Aralık’ta yurtdışında olduğun halde, nasıl oldu da, arkadaşın Rezan’a Türkiye’de muayene oldun ve ondan rapor aldın onu anlat!
Bu uzun girişten sonra, orasını da şöyle anlatıyor bankamatik memure:
“Eşim (..), yurtdışında da tıbbi yardımdan faydalanmamın iyi olacağını belirttiği için, 12 Aralık 2015’te gittim. 15 Aralık 2015 tarihinde yurtdışından döndüm. Evde raporu bulamadım. Okula rapor sunmam gerektiği için tekrar Toplum Sağlığı Merkezine gittim. Bana verilen rapordan bir suret verilmesini istedim. Raporun bir sureti tutulmadığından poliklinik defterine bakarak sekreter tekrar raporu düzenledi. Doktor Bey imzalayarak bana verdi.”
11 Aralık’ta muayene oluyor, rapor alıyor, raporu kaybediyor.. Sonra raporun örneğini istiyor. Bu sefer kopya raporda, tarih 11 yerine 14 olarak atılıyor.. Böyle diyor, bankamatik memure Başak..
Fesubhanalah!
Abla anladık, sen hastasın da..
Bizi de hasta edeceksin..
Bırak tarih sahtekarlığını.. Senin dediğin doğru olsa bile.. Sen şöyle mi yaptın: “Arkadaşın doktor Rezan’a gittin, muayene oldun. 5 günlük rapor aldın. Ertesi günü vın, yurtdışına çıktın!”
Aklımızla alay ediyorlar bizim..
Daha devamı da var..
“11 Aralık gerçek rapor tarihi” diyorlar. Ama okula verdikleri 14 Aralık tarihli.. “Yanlış tarih atılmış” diyorlar.
O zaman soru şu:
“Siz, gerçek tarihe göre, yani 11’inden itibaren 5 günün sonunda okulda derse başladınız mı bankamatik memure hanım.”
Yoksa 14’ten sayıp, 19’da mı?
Ha şunu söyle de, ben sana söyleyeyim, kaç sahtekarlık yapıldığını!