Mustafa Kutlu: Balon ve iğne

İklim ve gıda krizi dünya için ürküten bir tehdit boyutuna ulaşmaya başladı. Türk edebiyatının önemli isimlerinden Yazar Mustafa Kutlu, haber7.com okuyucuları için yazıları ile bu krize karşı çözümün formülünü veriyor...

ABONE OL
GİRİŞ 08.04.2022 14:19 GÜNCELLEME 08.04.2022 14:19 GÜNCEL
Mustafa Kutlu: Balon ve iğne

2020 yılında "Kalbin Sesi İle Toprağa Dönüş" adıyla bir kitap yayımlayan usta edebiyatçı, kitabında iklim krizi ile mücadelede uygulanması gerekenleri ele aldığı önemli makalelerini haber7.com okuyucuları için yeniden yayımlıyoruz. 

NE YAPMALI?

Üç yüz yıldır dünyaya ve insanlığa hakim olan zihniyet, gezegenin istikbalini karanlığa mahkum etti. Oysa bu Allahsız medeniyet insanlığa “dünyada bir cennet” vadetmiştir.

BM geçen yıl üç bin sayfa tutarında bir “rapor” yayımlayarak “iklim krizi”nin önlenemez felaketlerini dile getirdi.

Bu artık bir senaryo değil, acı gerçeğin tüm açıklığıyla itirafıdır.

2020 yılında KALBİN SESİ İLE TOPRAĞA DÖNÜŞ adıyla bir kitap yayımladım. Bu kitap “ne yapmalı” sorusuna bir Müslümanın cevap arayışını ve teklifini iktifa ediyordu.

Derken “Ukrayna savaşı” patladı ve bir “yeni dünya düzeni”nden bahsedilir oldu.

Ancak konuyla ilgili ne bir fikir ne de bir fikir adamı var. Her yanda belirsizliğin getirdiği korku kol geziyor. Savaşın tetiklediği “gıda krizi” korkuyu had safhaya çıkardı.

“Sanayi”nin ipliği pazara çıkmış, takke düşmüş kel görünmüştür.

Bu manzara karşısında öteden beri dile getirdiğim görüşlerimi dört ay önce Yeni Şafak gazetesinde yayımladım. Geçenlerde Sayın Reisicumhur, Tokat Havaalanı’nın açılış gecesi çiftçilerle yaptığı bir toplantıda “toprak”la ilgili fikirlerini açıkça beyan etti.

• Toprak petrolden daha önemlidir.

• Ekilmeyen bir karış toprağımız olmamalı.

• Topraktan geldik toprağa döneceğiz.

vb. gibi heyecan verici cümleler sarfetti.

Hem dünyada hem ülkemizde bıçak kemiğe dayanmıştır. Gerçeklerin altı bir değil bin kere çizilmeli, harekete geçmek için acele etmeliyiz.

Bu sebeple aynı yazıları bir kez de etkisine inandığım Haber 7’de yayımlıyorum.

BALON VE İĞNE

Aralık ayında sonuçlanan bir araştırmaya göre Amerika’daki aşırı şişmanların sayısı yüzde yetmiş dört artmış. Obezite memleketin başına bela olmuş.

Bu felaket ile mücadeleye karar vermişler. Mücadelenin başını –bu işe sebebiyet veren– fast-food firmaları çekecekmiş: Mc Donald’s, Coca-Cola, Pepsi-Cola, Hershey Foods.

Bunlar bir eğitim kampanyası düzenlemişler.

Sözcüleri A. Kretser “Biz bu denklemin bir parçasını oluşturuyoruz, şimdiyse çözümün bir parçası olmak istiyoruz” deyivermiş. Proje okullarda beslenme alışkanlıklarını düzeltmeye yönelik dersler ve fiziksel aktiviteyi özendirici uygulamaları öngörüyormuş. Bu proje geçen hafta değindiğimiz “çevre” meselesinin bir benzeri. Tekrar edelim gelişmiş-kalkınmış-sanayileşmiş ilerlemiş kuzey ülkeleri yerküreyi alabildiğine sömürdüler ve sömürmeye devam ediyorlar. İnsan, hayvan, bitki, toprak, su, hava demeden önlerine gelen her şeyi doymak bilmeyen bir iştiha ile tüketiyorlar. Ve bu tüketimin adı “çağdaş modern medeniyettir”. Sonra da dönüp “Siz merak etmeyin, bilim her şeyin çaresini bulur, keyfinize bakın, çevreci-yeşilci, insancıl araştırmalar yine dünyamızı güllük gülistanlık yapacak, endişeye mahal yok” diyerek, aynı şirketler dolaylı yollardan çevre felsefeleri, dernekleri falan kuruyorlar. Düşünün o dev porsiyonlar, kat kat sucuklu-salamlı-salatalı hamburgerler, dev reklam kampanyaları, bütün dünyayı saran otel-lokanta-burger zincirleri, işte bunlar beslenme konusunu halledecek. Etrafına tıkınmak için yüz çeşit yiyecek çerez, içecek depo ettikten sonra televizyon karşısında saatlerce oturan adam, o kanlı biftekleri lop lop yutanlar, “ne kadar tüketirsen o kadar mutlu olursun” diyenler bunu yapacak.

Yiye yiye bir balona dönmüş, suratlar alkol ile kızarmış, gövde loğ taşına benzemiş olarak proje üretecekler. Ne yazık ki üretiyorlar. Ne acı ki dünya bunların kesif propagandasına aldanıyor. Güç ve güçlü bir kez daha haklı olduğunu haykırıyor, karşı çıkanları her yola başvurarak tepeliyor. Çağdaş Küresel Medeniyet budur.

Bu yollar açılacak, bu caddelerden geçilecek, bu evlerde oturulacak, bu yemekler yenecek, bu pantolonlar giyilecek, bu müzik dinlenecek, bu filme gidilecek, bu koku sürülecek, bu kitaplar okunacak, zayıflama kürleri uygulanacak, yoga, TM, bilmem ne yapılacak vesaire vesaire olacak, şu şu eşyalara mutlaka kavuşulacak, eh işte o zaman yakanızı bırakırız.

“Yakamızdan düşün, sizi istemiyoruz” derseniz cevap hazırdır: “Vahşisiniz, geri kalmışsınız, çağ dışısınız, sizi medenileştirmek, aramıza katmak görevimiz”.

Barışla olmaz ise savaşla. Güzellikle olmaz ise zorla. Tek yol budur ve başka bir yol yoktur. Ağa düşen çırpınır durur. Onların arasına katılmak şöyle dursun, yanlarına bile yaklaşamaz. O artık bir yanaşma, bir köledir. Böyle olduğunu bilmez, bilemez. Çalışır, çabalar, zayıflar, aç kalır, çıplak kalır, ölür gider; yine elinde avucunda bir şey kalmaz. Gözden sürmeyi çeker gibi soyarlar onu. Gözyaşından, çocuk sesinden, ana feryadından, alın terinden, insanlık onurundan yağmalanan zenginlik kanlı biftekler olarak, iri bira bardakları ile iri göbekli kırmızı suratlı, gözü kanlı adamların önüne dizilir. Yerler yerler şişerler. Saunaya giderler, her sabah koşarlar, diyet uygularlar zayıflamak isterler. Olmaz. Alışmış kudurmuştan beterdir.

Yine yerler yine şişerler. Bir balon gibi. Dev bir balon gibi. Dev bir balon olan bu medeniyetin zevaline tek bir toplu iğne kâfidir. Ama nasıl bir iğne? İşte bütün mesele...