Diyanet dezenformasyonuna Demet Evgar da katıldı!
Din İşleri Yüksek Kurulu'nun evlat edinme ve koruyucu aile ile ilgili cevabını çarpıtan isimlere Demet Evgar da katıldı. Depremin yetim çocuklarının da alet edildiği bu dezenformasyon süreci vatandaşların tepkisini çekti.
ABONE OLDin İşleri Yüksek Kurulu'nun evlat edinme ve koruyucu aile ile ilgili cevabı çarpıtılmaya devam ediyor. Depremin yetim çocuklarının da alet edildiği bu dezenformasyon sürecine ünlü oyuncu Demet Evgar'da katıldı.
Din İşleri Yüksek Kurulu, yaptığı açıklamasında, “Konuyu saygısız bir yaklaşımla bağlamından kopartarak çirkin çağrışımlara kapı aralayacak şekilde yorumlamak, iyi niyetle asla bağdaşmayan bir tutumdur” açıklamasında bulundu.
DEMET EVGAR'DAN AKLA ZİYAN ÇARPITMA
Evgar, sosyal medya hesabından, "Diyanet işleri depremzede çocuklarımızla ilgili “evlenme engelinin olmadığı” açıklamasında bulundu. Ne yazsam hafif kalıyor. Yazıyorum siliyorum. Kanım donuk, beynim uyuştu, kalbim yanıyor…Bu cümlenin üstüne yatamayız. Bu vatanın çocuklarını koruyamazsak, ölsek de uyanamayız." paylaşımında bulundu.
DEZENFORMASYON SÜRECİ NASIL BAŞLADI?
Depremin ardından Diyanet İşleri Yüksek Kurulu Dini Bilgilendirme Platformu üzerinden, "Deprem Bölgesinden Sıkça Sorulan Sorular" başlığında merak edilen soruları cevapladı.
Koruyucu aile olmanın hükmü nedir? başlığı altında evlat edinme ve koruyucu aile üzerine kısa bir açıklama yapan Diyanet, ayet ve hadis örnekleriyle cevap verdi.
Açıklamada "İslam’ın tavsiyesi; koruma altına almak, bakmak, büyütmek, ihtiyaçlarını karşılamak, hukuk ve helal-haram kuralları bakımından ona öz çocuk gibi değil, bir din kardeşi gibi muamele etmektir." denildi.
İftira kampanyası ise bu açıklama üzerine çarpıtılarak yayıldı.
Diyanet İşleri Yüksek Kurulu da konu üzerine bugün bir basın açıklaması yaptı.
- Koruyucu aile olmanın hükmü nedir?
İslam’ın ilk yıllarında eski geleneğin devamı olarak bir süre muhafaza edilen evlatlık kurumu, Medine döneminde nazil olan “Allah, evlatlıklarınızı öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır.” (el-Ahzâb 33/4) mealindeki ayetle kaldırılmış, ardından gelen ayette de evlatlıkların evlat edinenlere değil asıl babalarına nispet edilmesi emredilmiştir. Buna göre dinimizde kimsesiz çocukların bakım ve gözetilmesi tavsiye edilmiş olmakla birlikte ‘hukuki sonuçlar doğuran bir evlatlık müessesesi’ kabul edilmiş değildir. Bunun tabii bir sonucu olarak evlatlığın nesebi, evlat edinene bağlanmaz, aralarında mahremiyet meydana gelmez ve mirasçılık ilişkisi doğmaz. Bununla birlikte evlatlık kurumu zaman zaman ‘koruyucu aile’ tarzında varlığını sürdürmüştür. İslam’ın evlatlık müessesesini kaldırması, yetim, öksüz ve kimsesiz çocuklarla ilgilenilmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü İslam’a göre himayeye muhtaç çocuklara bakmak, onları beslemek, büyütmek büyük sevaptır ve bir insanlık ödevidir. Hz. Peygamber (s.a.s.), işaret ve orta parmağını göstererek “Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız.” (Buhari, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42; Ebu Davud, Edeb, 130; Tirmizi, Birr, 14) buyurmuştur. Bu itibarla, sevgiye, şefkate ve korumaya muhtaç kimsesiz çocuklar, kendilerine yardım eli uzatılarak, ailelerin yanında veya çocuk yuvalarında himaye edilmeli; eğitilip, sanat ve meslek sahibi yapılarak topluma kazandırılmalıdır. Fakat bunu yapmak için hiçbir kimsenin, çocuğun kendi soy kütüğü ile ilişkisini kesmeye, öz ana babasını unutturmaya hakkı olmadığı gibi kanuni mirasçıları arasına katma, aile içi tesettür ve mahremiyet bakımından öz evlat gibi davranması da doğru değildir. Bunun yerine İslam’ın tavsiyesi; koruma altına almak, bakmak, büyütmek, ihtiyaçlarını karşılamak, hukuk ve helal-haram kuralları bakımından ona öz çocuk gibi değil, bir din kardeşi gibi muamele etmektir.