Savaş suçu işleyen ülkelerin ‘yargılanma’ süreci bakın nasıl ilerliyor!
İsrail-Filistin savaşında 'savaş suçlarını' kim tespit edebilir, olası sonuçları ne olabilir? Savaş suçu işleyen ülkelerin yargılanma süreci işte böyle ilerliyor!
ABONE OL-
HABER7 / ÖZEL
Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı ‘Aksa Tufanı’ operasyonu sonrası İsrail meşru müdafaa hakkı diyerek yasaklı fosfor bombaları ile sivillere saldırmaya devam ediyor. Hem yasaklı fosfor bombası hemde sivillere yönelik gerçekleştirilen saldırılara ait görüntüler ‘insanlık suçu’ yorumlarını da beraberinde getiriyor. Savaşın hukuksal boyutu olan ‘savaş suçları’ kısmını SETA Dış Politika Araştırmacısı Prof. Dr. Yücel Acer ve bu durumun medyada dezenformasyonel sürecini ise Akademisyen Doç. Dr. Oğuzhan Bilgin Haber7 Muhabiri Dilan Can’a anlattı.
“İSRAİL MEŞRU MÜDAFAA HAKKININ SINIRLARINI AŞTI!”
SETA Dış Politika Araştırmacısı Prof. Dr. Yücel Acer, ‘’Geçen hafta sonu Hamas'ın, İsrail tarafına yaptığı bazı askeri eylemleri oldu. Onun üzerine İsrail meşru müdafaa hakkını kullandığını ifade ederek bir karşı askeri saldırı başlattı. Meşru müdafaa hakkı en fazla karşıdaki saldırının durdurulmasıyla sınırlı bir haktır. Ancak İsrail'in saldırılarının bugün itibariyle geldiği boyut meşru müdafaa hakkının sınırlarını çok aştı. İkinci bir husus, kullanılan yöntemler ve eylemler uluslararası hukukta bizim savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar dediğimiz türden suçlar oluşturmaya başladı. İki taraf askeri olarak çatışıyorsa, bu çatışmanın sınırlı kalmasını sağlayan bazı kurallar var. Özellikle sivillere ve sivil yerleşim yerlerine yaralı düşmüş ya da esir alınmış askerlere zarar verilmemesini sağlamaya dönük, 1949 Cenevre Sözleşmeleri'yle kabul edilmiş çok önemli, değerli, sağlam kurallar var. Bunlar önemli çünkü insanların temel haklarını, başta yaşam hakkı olmak üzere koruyan kurallar. Bunların ihlal edilmesi, uluslararası hukukta kişisel cezai sorumluluk ve suç doğuruyor. İsrail meşru müdafaa hakkının ötesine biraz geçmekle kalmayıp aslında sivillerle-çatışanlar arasında ayrım yapmaz hale geldi. Sivil binalar yerle bir ediliyor. İki milyonun üzerindeki insan elektrik, su, gıda yardım mahrum bırakılmış durumda. Kaçacak neredeyse hiçbir yerleri olmadığı halde boşaltmaları isteniyor. Boşaltmıyorlarsa üzerlerine bomba yağdırılacakları ifade ediliyor.’’ dedi.
“MAHKEMEYE TESLİM EDİLMELERİ MÜMKÜN MÜ?”
Prof. Dr. Yücel Acer, ‘’Normalde İsrail'in de taraf olduğu Cenevre Sözleşmeleri bu tür suçları işleyen kişilerin her birinin kendi devletleri tarafından yargılanmasına esas koşuyor. Ama bunun olmayacağı belli. O yüzden Uluslararası Ceza Mahkemesi kuruldu. 2002’den beri Uluslararası Ceza Mahkemesi var. Şimdi 2014 yılında Filistin Devleti Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde buradaki suçluları araştırıp yargılanmasını talep etti. Dolayısıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi zaten Filistin topraklarında bu tür suçları ve suçları işleyenleri soruşturmaya başlamıştı. Burada tek sıkıntı şu olacak ileride. Belli kişiler hakkında dava açılacak. İşledikleri suçlar nedeniyle bunların mahkemenin önüne çıkarılması gerekiyor, yargılanabilmeleri için. İşte asıl sorun burada kendisini gösteriyor. Gerçekten bu kişiler özellikle, İsrail tarafındakilerinin yakalanıp, ele geçirilip, mahkemeye teslim edilmesi mümkün olacak mı? Yani bu devam eden saldırılar sonrasında da burada rol alan kişilerin hakkında dava açılacaktır. Bunların mahkemenin önüne çıkarılması gibi uluslararası toplumun önünde duran bir süreç var. Bu sürecin bir zaman sınırı yok. Her zaman olabilir. Ama mutlaka olmasını sağlamak gerekir. Adaletin yerini bulması için.’’ şeklinde konuştu.
“İSRAİL NEREDE DURACAĞINI BİLMELİ”
SETA Dış Politika Araştırmacısı Acer, ‘’Filistin'de uzun süredir devam eden bir baskı durumu var. Ortada bir Filistin Devleti göremiyoruz. Ne Kudüs'te ne başka bir yerde. Her yeri İsrail askeri kontrol altında tutuyor. Böyle bir durumdan barış çıkmaz. Yani bunu İsrail'in de, halkının da anlaması lazım. Kalıcı bir barış, adaletli bir barış olmak zorunda. İki devletli çözümün olmaması, Filistinlilerin rahat yaşayacağı bir ülke kurulamaması halinde bu tür trajediler yaşanacak. Bu kadar insanın hayatına mal olan, bu kadar suçun işlenmesine mal olan sürecin durdurulmasından başka yolu yok. Bu konuştuğumuz suçlar meselesini toplu uygulamamız lazım ki İsrail'in nerede duracağını biraz görmüş olsun. Aksi takdirde tamiri mümkün olmayan daha büyük ağır düşmanlıklara yol açacak. Amerika Birleşik Devletleri'nin olaya böyle askeri müdahale etmesi vs. bunlar yangına gerçekten körükle gitmek, yangını daha da büyütmek anlamına geliyor. Bu sorunu çözmek için adil olmak zorundasınız. Filistinlilere bir hayat hakkı tanımak zorundasınız.’’ ifadelerini kullandı.
“İSRAİL’İN YAPTIKLARI GÖRMEZDEN GELİNİYOR’’
Doç. Dr. Oğuzhan Bilgin, ‘’Dünya medyası büyük oranda özellikle batı kamuoyu İsrail yanlısı bir takım odaklar tarafından yönlendiriliyor uzun süredir. Ve son hadiseden sonra şöyle bir tartışma gündemi oluşturuldu. Sadece Hamas'ın yaptıklarına odaklanılan ve Hamas'ın yaptıklarını da özellikle dezenformasyonla birleştirerek bütün Filistin aleyhinde bir kampanya yürütülen bir algı oluşturuldu. İsrail'in yaptıkları ise büyük oranda görmezden gelindi. Bu görmezden gelinen durumların en başında da, Gazze'de yasak olan fosfor bombasının kullanılması dahil olmak üzere yüzlerce sivilin hayatını kasteden bombalamalar oldu. İsrail'in katliamları nasıl sona erdirilecek? Batı kamuoyunda böyle bir gündem oluşmuyor. Çünkü oradaki kamuoyu oluşturucular İsrail'in yaptıklarını görmezden gelen ve önemli oranda da Hamas'ın şeytanlaştırılması üzerine bir algı oluşturmaya dönük strateji izliyorlar. Bu durumda böyle bir gündem oluşmadığı için de İsrail bundan cesaret alıyor.’’ dedi.
‘’DEVLET ÖRGÜT GİBİ DAVRANAMAZ’’
Oğuzhan Bilgin, ‘’Hamas dediğimiz bir örgüt. Yani eleştirilecek çok yön olabilir. Ama hamas bir örgüt. İsrail ise bir devlet. Yani devletler hukukuna tabi Birleşmiş Milletler'e tabi bir yapıdan bahsediyoruz. Devlet olduğunuz zaman örgüt gibi davranamazsınız. Ve sizin sivil katliamlarına dönük yaptığınız eylemler en sonunda uluslararası hukukta gibi çeşitli mecralarda Birleşmiş Milletler'de bir karşılığı olması gereken durumlardır. Ve şunu da biliyoruz ki başta Güvenlik Konseyi olmak üzere, Amerika'nın, İngiltere'nin ve pek çok devletin veto yetkisi var. Biraz da etkisine güveniyor tabii ki. Yani burada aslında her konuda aynı mevzuya geliyoruz. Çifte standart uygulanıyor çünkü Amerikan medyası gazetede televizyonları, Hollywood, İngiliz, Fransız ve Alman medyası buralarda İsrail aleyhine bir tavır almak kolay bir şey değil. İsrail yanlısı lobilerin öyle bir hegemonyası var ki o bütün saydığım kurumlarda, yapılarda İsrail'i eleştiren İsrail'in katliamlarını gündeme getiren bir dil bile oluşturulamıyor.’’ şeklinde konuştu.
“HAMAS SEBEP DEĞİL SONUÇ”
Akademisyen Bilgin, “Ancak söz konusu Türkiye olduğunda mesela Türkiye aleyhine büyük bir dezeformasyon kampanyasıyla Türkiye uluslararası kamuoyunda itibarsızlaştırmaya çalışılıyor. Ve Türkiye’nin meşru terörle mücadelesi gayrimeşru ilan edilmeye çalışılıyor. Yani sivillerin yaşadığı bölgelerde operasyon yapılacağına dair hassasiyeti bunun dünyadaki en iyi örneğini Türkiye sergilemiştir. Meskun mahalde terörle mücadele edildiği zaman bir tane sivilin bile burnu kanamamıştır. Türkiye'nin tarihinde böyle bir şey yoktur. İsrail'de böyle bir hassasiyet de yok. Yani içinde sivillerin olduğu binaları rastgele bombalayan fosfor bombası kullanan bir devletten bahsediyoruz. İsrail böyle bir devlet maalesef. 75 senedir böyle. Yani bu yeni bir şey de değil. Hamas bu saldırıyı yaptığı için İsrail cevap veriyormuş gibi bir algı oluşturmaya çalışıyor batı kamuoyu. Ama saldırı yapmadan önce sadece bu yıl 200 İsrail sivil öldürdü. Hamas'ın bir sebep değil bir sonuç olduğunu ve İsrail zulmünün orada yaşayan Gazze başta olmak üzere bütün Filistin nüfusunu bir açık hava hapishanesine hapsettiğini ve o insanı radikalleşmeye zorlayan İsrail olduğunu defalarca söylemek lazım. Bunun altını çizmek lazım. Batı kamuoyundaki İsrail yanlısı hegemonyayı anlayabiliyoruz. Ama Türkiye'de İsrail yanlısı propaganda yapan bazı odaklar var ki, özellikle Türk tarihini böyle manipüle ederek bunu yapmaya çalışanlar var ki onlar hakikaten anlamak mümkün değil.” ifadelerini kullandı.