Askerin namaz çağrısı batıya yapılsa

Genelkurmay'ın Doğu ve Güneydoğu'daki askerlere yönelik 'Bayram namazına gidin' çağrısını ele alan Ahmet Taşgetiren bu çağrıyı tartışmaya açtı.

ABONE OL
GİRİŞ 20.08.2008 19:35 GÜNCELLEME 20.08.2008 19:35 GÜNCEL
Askerin namaz çağrısı batıya yapılsa

Ahmet Taşgetiren Aksiyon'da tartışmaya açtı.

İşte Taşgetiren'in yazısı:

Küçük büyük şeyler

Genelkurmay, Doğu-Güneydoğu'daki askerlere 'Bayram namazına gidin' çağrısı yapmış. Benzer bir tavsiye, tüm subaylara gönderilse, halk Cuma'da haki renkli giysilerle yanyana durabildiğini gözlese, Türkiye'de, toplumsal iklim çok değişecektir.

 

Küçük şeyleri çözemediğimiz için büyük sıkıntılar yaşıyoruz.

Cumhurbaşkanı Gül'ün oğlu Mehmet Emre Gül, iki yıl kadar önce okuduğu TED Koleji'nde müdire Melike Toklucu'ya "Sizden bir ricam olabilir mi?" diye başlayarak şunları söylemiş:

"Acaba, bana okulda ibadetimi yerine getirebileceğim bir yer tahsis edebilir misiniz?"

Müdire Melike Hanım'ın cevabı şu olmuş:

"Bu mümkün değil. Burası okul. Okulda böyle bir yer tahsis edemeyiz. Ayrıca senin okulda ibadet yapacak vaktin de olmaz. Okul programı yoğun. Eğer namaz kılmak için bir yer istiyorsan, bu eksikliği evde giderebilirsin, kazaları evde kılabilirsin ama okulda olmaz." (Milliyet, Fikret Bila, Gül'ün oğlu TED'den mescit istedi mi? 13 Ağustos 2008)

Yani TED koleji ne Mehmet Emre'ye ne de onun gibi okul saatinde vakti gelen namazı kılmak isteyenlere bir yer tahsis etmemiş.

- 'Namazı evde kılın, vakit geçmişse kaza edin' demiş.

Müdire Melike Hanım'ın tavrı, bir Müslümanın inancını yaşama talebi konusunda Türkiye Cumhuriyeti'nin genel yaklaşımı...

Farklı bir uygulama, söz konusu kişileri 'suçlu' hâle bile getirebildiği için, bu davranışından dolayı yalnızca müdireyi suçlamak da faydasız.

Bir yakınımı biliyorum, lisede okurken Cuma vakitleri okuldan izin alamadığı için, arkadaşları ile birlikte dersten kaçmak zorunda kalıyordu.

O çocuklara 'kaza et' de denemezdi, çünkü Cuma namazının kazası olmazdı.

Bir başka tanıdığım, dil öğrenimi için gittiği Amerika'da, hocası tarafından şöyle uyarılmıştı.

- 'İçinizde Müslüman öğrenciler var, biliyorum, dilerlerse Cuma namazına gidebilirler.'

Acaba lise öğrencisinin veya devlet memurunun Cuma namazına gidebileceği bir mesai düzenlemesi yapılsa laikliğin neresine ne olurdu?

Ya da okulda öğrenciler için ibadet yeri tahsis edilse...

Medyamız, liselerde bodrumda veya çatıda namaz kılan öğrenci avına çıkmıştı bir aralar. Böyle durumlarda laiklik fevkalade ihlal edilmiş oluyor, ilgili yöneticiler ve iktidar, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma yaftasını hak ediyordu.

Oysa küçücük jestlerdi beklenen...

İşte, Genelkurmay Başkanlığı Doğu - Güneydoğu'da yeni bir halkla ilişkiler çerçevesi oluşturup birliklere ulaştırmış.

Geçen hafta medyaya yansıdı. Tavsiye edilen davranış biçimleri şunlar:

* Bölge halkıyla doğal halinizle içten ve samimi konuşunuz.

* Bölge halkını hor görmeyiniz, onurlarını kırmayınız.

* Herkesle selamlaşınız, selam vermeden bir yere girmeyiniz.

* Yaşınız genç ise toplumun değer verdiği yaşlıların elini öpünüz.

* Bayanlara ölçülü ve hürmetkâr davranınız. Kadınların elini sıkmak için elinizi uzatmayınız.

* Erkekler varken kadınlarla mülakat yapmaya kalkmayınız.

* Bölge halkını hiçbir zaman terör örgütü sempatizanı gibi, ön yargılı değerlendirmeyiniz.

* Terör örgütünün bölgedeki faaliyetlerinden dolayı halkı sorumlu tutmayınız. Suç, ferdîdir.

* Vatandaşın malına zarar vermeyiniz. Yanlışlıkla verilen zararı ödeyiniz.

* Kadınların üstlerini siz aramayınız; bu iş için hemşire, öğretmen gibi güvenilen kadınlardan yardım isteyiniz.

* Çocukların yanında kesinlikle anne ve babalarına sert muamele ve hakaret etmeyiniz.

* Halkın ikramını kabul ediniz, ancak ölçülü davranınız.

* Hiçbir özel istekte bulunmayınız, şahsi çıkar sağlayan hediyeleri nezaketle reddediniz.

* Halkın ikram edeceği yiyecekleri hoşunuza gitmese de yemeye çalışınız.

* Bir cenazenin kaldırılmasında ve gömülmesinde yardımcı olunuz. Başsağlığı ziyaretleri yapınız.

* Bayram namazlarına gidiniz, bayram günleri ziyaretlerde bulununuz.

* Düğünlere gidiniz, hediye götürünüz.

* Fakir aile çocukları için toplu sünnet düğünleri düzenleyiniz.

* Şehit olmuş erleriniz için mevlit okutunuz ve köylüyü bu mevlide çağırmayı ihmal etmeyiniz.

* Ramazan aylarında köylünün davet edeceği iftar yemeklerine katılınız. Ayrıca siz de iftar yemekleri düzenleyerek sadece köyün ileri gelenlerini değil, fakir, kimsesiz kişileri de davet ediniz.

* Artan yemek ve ekmekleri çöpe dökmeyiniz. Bölge halkına 'hayvan yemi' olarak veriniz.

* Açık alanlarda içki içmeyiniz.

* Teröristlerin parçalanmış cesetlerini teşhir etmeyiniz. Bu tür davranışlar belki halkı korkutur, ama devleti de 'sevimli' göstermez, 'şefkatli' olduğu imajını zedeler.

Bu davranış modellerinin özü, açıkça görüldüğü gibi 'insanların gelenek, görenek ve inançlarına saygı'yı öne alıyor.

Böyle bir genelgeyi AK Parti iktidarı yayınlasa, Başsavcılık nezdinde 'laiklik karşıtlığı' için gerekçe olurdu hiç kuşkusuz.

Ama işte, Genelkurmay, bölge insanının, devletle sağlıklı ilişki kurabilmesi için bu hassasiyeti gerekli görüyor.

Aynı askeri iradenin, başörtüsü konusunda uzunca bir zaman toplum hassasiyeti ile çelişen tavırlar sergilediğini biliyoruz.

Şu anda devletin yargı erkinin, halkın en azından yarısının siyasi - sosyal - kültürel beklentilerini ifade eden iktidar partisi hakkında 'laiklik karşıtı eylemlerin odağı' suçlamasını karara bağladığını da biliyoruz.

İddianamedeki suçlamaları gördük, yarın gerekçeli kararda da ortaya çıkacak, Türkiye'de toplum hayatı açısından son derece normal olan davranışlar, laiklik karşıtlığının tescil belgesi olarak sayılıyor.

Ve tabii ki bu durum, Türkiye'nin en hareketli fay hattı olmaya devam ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti'nin İslam'ı tamamen görmezden geldiği tabii ki söylenemez.

İslam, laik bir yapılanışa rağmen, Türkiye Cumhuriyeti'nin özel önem verdiği bir dindir. Bunda da, devletin taa kuruluş safhasında, ana insan kaynağına yönelik değerlendirmelerin etkisi vardır.

Ama, devletin İslam'a verdiği bu önem, aynı zamanda ona 'İslam'ı tanımlama' hakkı tanıyor gibi de algılanmıştır.

'İslam'ı tanımlamak', 'Müslümanın hayatında İslam'ın ne kadar yer alabileceği'ni tanımlamaya dönüşmüştür.

Bu da bir Müslüman için şablonlar belirlemek demektir.

Mesela;

- Cumaya gitsin ama içkisini de içsin...

Mesela;

- Kandili önemsesin ama, dilediği gibi eğlenme hakkı da elinden alınmasın...

Aslında Din'in elinde sopası yok. Din sadece kural koyar. O kurala uyar veya uymazsınız, uymanız veya uymamanıza göre 'Din içindeki konumunuz', yani 'Dini gönderen kudret yanındaki yeriniz' belli olur.

Özellikle laik bir ülkede, dine bağlı bir yaptırım söz konusu olmaz.

Ama bizde birileri, dinin, manevi yaptırımından da kurtulmak istiyor ve kendi kafasına göre din üretmeyi tercih ediyor. Bu da, din açısından sorun oluşturuyor.

Dinin dediği şu:

İçki içebilirsin, ama bu işin Din açısından günah olduğunu bil. Yaratıcı'ya inanıyorsan, O'nun da bundan hoşnut olmadığını unutma.

Hepsi bu.

Ama bu, içinde 'Yaratıcıya inanç' tohumu bulunanlar için az- buz bir sancı oluşturmuyor.

Öyleyse, boşuna, sancıya davetiye çıkarılmamalı.

Küçük jestlerle sorunsuz halledilecek şeyler, kangrene dönüştürülmemeli.

N'olur yani namaz kılacak öğrenciye bir yer tahsis edilse...

N'olur yani başörtüsü takmak isteyen öğrenciye mani olunmasa...

N'olur yani, dileyene, daha sağlıklı bir din kültürü ve eğitimi verilse...

N'olur yani, Cuma vakti namaza göre bir ders ve mesai düzenlemesi yapılsa...

Ya her din mensubu bunları isterse....

İstesin, onların talepleri de uygun şartlarda karşılanmaya çalışılsın...

Bir devlet, toplumun her kesiminin mutluluğunu sağlamaktan öte ne için vardır? Bir devletin misyonu neden, toplumun her kesimi ile problem çıkarmak, toplumun her kesimini yönetimdeki kadroların kafasına göre yeniden tanzim etmek olsun?

Genelkurmay Doğu-Güneydoğu'daki askerlere 'Bayram namazına gidin' çağrısı yapmış.

Ben bir generalin bir gazeteci ile mülakâtında, "General olduktan sonra bir subay Cuma namazına gitmekten endişe eder, çünkü bunun terfisine engel teşkil edebileceğini düşünür." dediğini hatırlıyorum.

Genelkurmay, benzeri bir tavsiyeyi, ülkenin tüm bölgelerindeki subaylara gönderse, toplum artık Cuma'da - Bayram'da, camilerde, haki renkli giysilerle yanyana durabildiğini gözlese, Türkiye'de, toplumsal iklim adına çok şey değişecektir.