Kadir İnanır’la ilgili çarpıcı gerçek! Ölmekten böyle kurtulmuş
Geçtiğimiz Pazar günü geçirdiği inmenin ardından tedavi altına alınan Kadir İnanır’la ilgili dikkat çeken bir gerçek ortaya çıktı.
ABONE OLYeşilçam'ın usta sanatçılarından Kadir İnanır, geçtiğimiz pazar günü sabah saatlerinde evinde rahatsızlanarak hayat arkadaşı Jülide Kural'ın hiç vakit kaybetmeden 112'yi araması sonucu ambulansla Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı.
HAYATINI İNME MERKEZİNE GİTMESİ KURTARMIŞ
İnanır'ın şikayetlerinin inme tablosuyla uyumlu olması nedeniyle, 112 ekibi sanatçıyı evine en yakın 'inme merkezi' olan Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürdü. Ambulans henüz yoldayken hastanenin acil servisi ve inme merkezi ekibi durumu hakkında bilgilendirildi ve ekip, hafta sonu olmasına rağmen hızla organize olarak hastanede hazır bekledi.
İstanbul'da 20'si kamu hastanelerinde olmak üzere toplam 32 inme merkezi olduğunu belirten ve bu hastalara hızla müdahale edilmesinin hayati önem taşıdığını kaydeden Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Necdet Sağlam ve sanatçının tedavisini başarıyla gerçekleştiren ekipten Radyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Demir ile Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Nevin Pazarcı, Demirören Haber Ajansı'na önemli açıklamalarda bulundu.
İnme hastalarının vakit kaybetmeden tedavi altına alınabilmesi için bu ekiplerin 112 ile 7/24 koordineli çalıştığını kaydeden uzmanlar, bu nedenle en ufak bir inme şüphesinde geçer diye beklemek ya da kendi imkanlarıyla hastaneye ulaşmaya çalışmak yerine, hiç vakit kaybetmeden 112 Acil Çağrı Merkezi'nin aranması gerektiğini vurguladı.
“İSTANBUL'DA TOPLAM 32 İNME MERKEZİ VAR"
Prof. Dr. Necdet Sağlam, Sağlık Bakanlığı'nın 2019'da belirlediği yönerge ile belli kriterleri sağlayan hastanelerde inme merkezlerinin oluşturulduğunu belirterek, “Biz, Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak bir inme merkeziyiz. İnme merkezinin standartlarını Sağlık Bakanlığımız 2019 yılında bir yönergeyle belirledi. 7 gün 24 saat hizmet verme üzerine kurulu bir sistem var. İstanbul'da yaklaşık 32 merkez var bu şekilde. Bunun 20'si kamu hastanelerinde. Bu bir koordinasyon işi. Koordinasyonda 112 ekipleri, acil tıp servisi, nöroloji kliniği, radyoloji ve beyin cerrahi branşları ile anestezi ekipleri de yer alıyor. Kadir Bey evinde baygınlık geçirdikten sonra hastanemize yakın olduğu için bizim merkeze nakledildi 112 tarafından. Çok şanslı ki yanında eşi de varmış ve çok kısa bir sürede 112'yi aramış. 112 bizimle irtibata geçer geçmez daha hasta evden çıkmadan ekip burada hazırdı. İlk değerlendirmelerinden sonra beyni besleyen ana damarında pıhtı olduğu tespit edildi ve acil olarak girişimsel radyoloji ekibiyle işleme alındı. İlk 1,5-2 saat içerisinde müdahale yapıldığı için başarılı bir sonuç alındı" dedi.
EVDEN GETİRİLİP TEDAVİ MASASINA ALINMASI 20 DAKİKA SÜRDÜ
Radyoloji Kliniği'nden Uzm. Dr. Mustafa Demir de inmede ilk 4-6 saatin başarılı bir tedavi açısından kritik olduğuna işaret ederek, “Bazen 8 saate de uzatabiliyoruz bu süreyi ama süre ne kadar uzarsa, hastanın tedaviden fayda görme ihtimali o kadar düşüyor" dedi.
Dr. Demir, İnanır'ın evde şikayetleri başladıktan yaklaşık 1 saat sonra 112'ye haber verilmesiyle hastaneye getirildiğini ve ambulansla hastanede tetkiklerinin yapılıp girişimsel radyoloji ekibinin tedaviye başlamasının yaklaşık 20 dakika sürdüğünü, evde şikayetlerinin başlamasından itibaren toplamda 1,5-2 saat sonra tedavisinin tamamlandığını vurgulayarak şu bilgileri verdi:
“Bazı hastalarımız ambulansa geç haber veriyor. Bu da başarı şansını düşürüyor veya işlem başarılı olsa da sonrasında meydana gelebilecek komplikasyon riski yükseliyor. Buradaki en kritik nokta, hastanın hızlıca inme merkezine getirilmesi.
Burada önce acil hekimi tabloya karar verir, ardından radyoloji tanısını gerçekleştirir (MR ve tomografileri çekilir vs.), sonra girişimsel radyoloji ekibi olarak biz hastanın tedavi durumuna göre devreye gireriz ve hızlı şekilde hastayı anjiyoya alırız.
Kapalı bir şekilde anjiyo eşliğinde tıkalı beyin damarını bulup bazen kateter ile bazen de stent dediğimiz cihazlarla pıhtıyı dışarı alırız. Tıkalı damarı açarak hastayı tedavi ederiz. Tüm inme merkezleri 112 ile koordineli çalışır. 112 de o anda en yakın ve en müsait yerle irtibatlı şekilde hastayı nakleder.
112 gelmeden önce de hastanedeki ekiplerin hastadan mutlaka haberi olur, hasta getirildiği an tüm ekip toplanıp dakikalar içinde tüm müdahale tamamlanır."
“GÖZDEN KAÇAN BELİRTİLER HASTANEYE GİDİŞİ GECİKTİRİYOR"
Nöroloji Kliniği Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. Nevin Pazarcı ise sadece tek taraflı güç kaybının inme belirtisi olarak algılanmaması gerektiğini söyleyerek önemli uyarılarda bulundu:
“İnme, klinik bir tablo. Bu klinik tabloya yol açan şeyse ya beyin damarlarındaki bir embolinin, yani pıhtının yol açtığı tıkanma sonucu oluşan, beynin kanlanmasının bozulması; ya da bazen kanama ile ortaya çıkabilen bir durum. Bilinç değişikliği, bir tarafta güçsüzlük, uyuşukluk, bazen nöbetlerle birlikte de bize gelebiliyor hastalar. Konuşma bozukluğu, anlama bozukluğu, görmenin ani olarak tek taraflı kaybolması şeklinde ortaya çıkabiliyor belirtiler.
Çok çeşitli semptomları olduğu için ve hastalarımız da bazen sadece tek taraflı güçsüzlük durumunu inme olarak kabul edip diğer semptomları gözden kaçırabiliyor ve hastaneye gidişler gecikebiliyor. İlk 6 saat bizim için çok değerli. Bu 6 saatin de özellikle ilk 3 saati. Çünkü ne kadar erken müdahale edersek o kadar fazla dokuyu yeniden kanlandırıp kurtarabilme şansımız oluyor.
Zaman geçtikçe hem bu kurtarma işlemi bu kadar garantili bir şekilde ortaya çıkmayabiliyor, hem de gecikmeden kaynaklı birtakım komplikasyonları daha sık görebiliyoruz. İnmeye akut dönemde müdahalenin yapılabilmesi için hastanın böyle bir merkeze götürülmesi çok önemli.
Bunun için de mutlaka 112'den destek almak gerekiyor. Kendi başımıza çıktığımızda, hangi hastanede inme merkezi var, onu bilemeyebiliriz. Ama 112 merkezleri hastanelerin acilleriyle daha hasta yoldayken iletişime geçtiği için, zaman kaybı önleniyor."
“SOĞUK SUYA SOKMANIN BİR FAYDASI YOK"
Doç. Dr. Pazarcı, inme şüphesinde yapılan en büyük hatanın hastaya evde müdahale edilmeye çalışılması veya geçmesinin beklenmesi olduğunu belirtti ve sözlerini şöyle noktaladı:
“Hastada birtakım şikayetler ortaya çıkıyor ve bekleniyor geçer diye. Düşündük, getirmedik diyenler oluyor örneğin. Düşündük dedikleri zaman içerisinde hasta, müdahale edilebilecek zamanı kaçırmış oluyor.
İkincisi de inmeyi durdurmak için hastanın soğuk suya tutulması ya da açık havaya çıkartılması, bir şeyler yedirilmeye çalışması gibi, olayı daha da kötüleştirecek ya da hiçbir faydası olmayacak birtakım müdahalelerin yapılması.
Yapılacak en doğru şey hastanın havayolunu güvenceye alıp rahat nefes almasını sağlamak ve hemen 112'ye haber verip en yakın inme merkezine götürülmesini sağlanmak. Bazen pıhtı kendiliğinden dağılabiliyor.
Hastalar çok kötü bir durumda ve arkadan bir miktar toparlayınca o kendiliğinden dağılma dönemi içerisinde zaten geçecek olan tablolar, vatandaşlarımız tarafından 'Soğuk suya tuttuk geçti' şeklinde algılanıyor. Oysa bu zaman zarfında tedavi süresini çok geçirmiş olarak hastalar bize ulaşmış oluyor maalesef."