Hayati çözümler İslam hukukunda: Süresiz nafaka karanlığını ışığa kavuşturacak hükümler
Yürürlükteki süresiz nafaka uygulaması mali külfet ve tazyik hapsi riskleriyle erkekler aleyhine ağır mağduriyetler oluşturuyor. İslam hukukunun nafaka sistemi ise hem kadını hem erkeği mağdur etmeyen hükümler içeriyor.
ABONE OL-
Haber7 - ÖZEL
İstatistikî verilerin korkunç gidişatı gözler önüne serdiği Türkiye’deki aile yapısını aşındıran hukuki uygulamalar arasında süresiz nafaka en önlerde yer alıyor.
Son yıllarda inanılmaz derecede artan boşanmalarda devreye giren süresiz nafaka uygulamasıyla ilgili ciddi şikayetler kamuoyuna yansıyor.
NAFAKA ÖDEMESİ NASIL OLUYOR
Mevcut Türk Medeni Hukuku’nda nafaka uygulaması; tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası olarak kademelere ayrılıyor. Tedbir nafakası boşanma sürecinde ödeniyor. İştirak nafakası boşanma sonrasında çocuklar için ödeniyor. Yoksulluk nafakası ise boşanma sonrasında genellikle kadına ve şartlara bağlı olarak ömür boyu ödeniyor.
Türk Medeni Kanunu’nda “eşler arası eşitlik" esas alınmasına rağmen, geleneksel Türk toplum yapısında çalışan tarafın büyük oranda koca olması nedeniyle, süresiz nafaka uygulaması pratikte erkekler aleyhine ekonomik külfet olarak ortaya çıkıyor. Yoksulluk nafakası hükümlerinde erkek lehine, kadın aleyhine kararlar yok denecek kadar az.
Mahkeme kararıyla nafaka ödemesi kararlaştırılan taraf, her ay bu ödemeyi yapmak zorunda kalıyor.
Nafaka ücreti, -genellikle- yıllık periyotlarla artırılarak büyüyor.
NAFAKA ÖLÜNCE, EVLENİNCE, ÇALIŞINCA SONLANABİLİYOR
Bir gün bile evli kalan çiftlerin boşanma durumunda aralarında ölene kadar devam eden nafaka rejimi devreye giriyor.
Genellikle kadın tarafının aldığı nafaka ödemesi, taraflardan birinin ölümüyle ortadan kalkabiliyor. Ayrıca kadının evlenmesi durumunda nafaka ödemesi bitiyor. Sigortalı bir işe başlamasıyla da eski eşin nafaka yükümlülüğü büyük nispette sonlanıyor.
MÜEBBET NAFAKA MAĞDURİYETLERİ
Boşanan çiftlerin aralarındaki hukukun bitmemesine neden olan süresiz nafaka nedeniyle boşanan erkeklerin ciddi mâli yük altına girdiği ifade ediliyor.
Süresiz nafaka uygulamasıyla bir kişi, aralarında hukuki ve fiili hiçbir bağ kalmayan birine ömür boyu zoraki borca sorumlu tutuluyor.
Nafaka borcunu ödeyemeyenler tekrar tekrar tazyik hapsi cezası alarak zindanın yolunu tutuyor. Süresiz nafaka yükümlülüğünün, eski eşler arasına düşmanlık soktuğu ve bu durumun günümüzde kan dökecek kadar hazin olaylara yol açtığı belirtiliyor.
Boşanan erkekleri, nafaka ödemesi yaptığı eski eşinin başkasıyla ilişkisi olup olmadığını takip etmesine yol açan süresiz nafaka uygulaması, boşanmış çiftler arasında “Madem ilişkin var evlen”, “Her ay benim paramı alırken neden başkasıyla birlikte oluyorsun” gibi ifadelerle ciddi tartışma ve kavgalara sebebiyet veriyor.
DÜZENLEME RAFA KALKTI
Türk Medeni Kanunu’nda 1988 yılından bu yana “süresiz” olarak yer alan nafaka uygulamasındaki “yoksulluk nafakası” hükmü; yuvaları yıktığı, erkekleri ömür boyu ekonomik köleliğe mahkum ettiği yönünde eleştiriliyor.
Adalet Bakanlığı’nın süresiz nafakaya süre veya kademe getiren düzenleme çalışması 12. Yargı Paketi’ne dahil edilmeyip gelecekteki yeni paketlerde de yer almayacağının öğrenilmesi, mağdurların beklentisini boşa çıkarıyor.
İSLAM HUKUKUNUN NAFAKA HÜKMÜ
Toplumsal refahın en büyük referansı olan İslam hukukunun nafakaya dair hükümleri ise yuva kuran çiftlerin en merak ettiği konuların başında geliyor.
Diyanet’ten fıkıh uzmanlarına kadar bütün kaynaklar, boşanmanın ardından eski eşe süresiz nafaka ödenmesinin “caiz olmadığını” vurguluyor.
Evlilikle hiçbir hukukî bağı kalmayan iki kişiden birinin lehine, diğerinin aleyhine sebepsiz hak ihdas etmesi, fıkıh açısından geçerli sayılmıyor
Türk Medeni Kanunu’na göre evlenip boşanmış bir kadının sürekli nafaka alması, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından dinen caiz görülmüyor. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’na bağlı ‘Alo 190 Fetva Hattı’nın nafakaya ilişkin sorulara verdiği cevap, İslam hukukunun nafakaya getirdiği kıstasları irdeliyor.
Fetvaya göre, boşanan kadın en fazla 3 ay nafaka alabiliyor.
Dini Soruları Cevaplandırma Komisyonu, kadının iddet müddeti boyunca nafaka alabildiğini, sonrasında devam ettirilen nafakanın caiz olmadığı bilgisini veriyor.
Bir fıkıh kavramı olan iddet, boşanmış veya eşi ölmüş kadının yeni bir evlilik yapabilmek için beklemek zorunda olduğu süreyi ifade ediyor.
Alo 190 Fetva Hattı, konuya ilişkin soruları şöyle cevaplıyor:
“Eğer kadın evlilikte mehir aldıysa, boşanma durumunda erkekle bir bağı kalmadığı için sadece iddet dönemi boyunca yani 3 ay boyunca nafaka alabilir. Gerisi caiz değildir. Eğer mehir almamışsa, bunu da talep edebilir.”
KUR’AN’DA SÜRE NET
İslam hukukunda, boşanmış bir kadının nafaka alabileceği süre, yalnızca evliliğin hukuki izlerinin tamamen silinmesi için beklenen “İddet” süresi ile sınırlandırılıyor. Bu süre, genellikle üç hayız dönemi ya da hayız görmeyen kadınlar için üç ay olarak hesaplanıyor.
Boşanma süreciyle ilgili nafakayı kapsayan Kur’an-ı Kerim’de çeşitli ayetler bulunuyor.
Talak Suresi 1. ayet: “Ey peygamber! Kadınları boşayacağınız zaman iddetlerini gözeterek boşayın ve bekleme sürelerini iyice hesap edin.”
Talak Suresi 4. ayet: “Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlar ile âdet görmeyenler hakkında tereddüt ederseniz onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların bekleme süreleri ise doğum yapmalarıyla sona erer.”
İDDET SÜRESİ BİTİNCE İLİŞKİ TAMAMEN KESİLİYOR
İslam hukukunda boşanma kesinleşince eşler adeta birbirlerine yabancı birer fert haline geliyor.
İddet süresince ödenen nafaka aslında evlilik hukukunun devamı niteliğinde kabul ediliyor. İddetin sona ermesiyle birlikte nafaka ödeme sorumluluğu tamamen ortadan kalkıyor. Bu sürenin bitmesiyle evlilik hem hukuken hem de fiilen sona eriyor.
MADDİ DURUMU YOKSA ‘HISIMLIK NAFAKASI’ BAŞLIYOR
İslam Hukuku, boşanma sonrası yoksul düşen kadının nafaka sorumluluğunu eski koca yerine, birincil olarak kadının yakın akrabalarına yüklüyor. Buna “hısımlık nafakası sistemi” deniliyor.
İhtiyaç sahibi tarafın nafakası kadın veya erkek olması fark etmeksizin imkan sahibi en yakınlarına yükleniyor. Çünkü evlilik bağının kopmasıyla kocasına her yönüyle yabancı hale gelen eşten ziyade, akrabalık bağıyla kendisine bağlı olanlar, eski kocasından daha yakın oluyor.
Böylelikle boşanma kesinleştikten ve iddet süresi dolduktan sonra yoksulluğa düşen kadının nafakası, eski kocanın değil; önce babası, annesi veya büyük çocukları gibi akrabalık zincirindeki en yakın hısımlarına ait oluyor.
Birinci derece akrabalarının imkanları olmaması durumunda ise bu sorumluluk baba, dede, amca gibi en yakınından uzağa doğru devam eden akrabalara ait oluyor.
OSMANLI’DA ÖNCE AKRABALAR SONRA DEVLET
İslam’ın referans alındığı Osmanlı aile hukukunda, erkek evlilik süresince eşinin bütün mali yükümlülüklerini üstlenmek zorunda. Kadının beslenme, giyim, mesken gibi bütün ihtiyaçları evlilik süresince erkek tarafından üstlenilir. Hatta kadının zengin olması bile bu mâli külfete katılma veya destek olma zorunluluğu oluşturmuyor. Ancak bu sorumluluk, boşanma kesinleştiğinde tamamen kesiliyor.
Boşanmış kadının ihtiyaçlarının akrabalar vasıtasıyla karşılanma imkanı olmaması durumunda “velisi olmayanın velisi sultandır” ilkesi devreye girerek bu sorumluluğu devlet üstleniyor. Bu durum, sosyal devlet olmanın gereğini yansıtıyor.
Günümüzde de boşanmış ve herhangi bir geliri bulunmayan kadınlar dul maaşı veya yaşlılık maaşı gibi sosyal haklardan faydalanabiliyor. Bu uygulamanın, süresiz nafaka rejiminin sonlandırılması durumunda kapsamının genişletilebileceği tavsiyeleri de yöneltiliyor.
Böylesi durumda, devletten yardım alabilmek için "sahte evlilik ve sahte boşanma" gibi suiastimal durumlarına karşı denetim mekanizmasının önemine vurgu yapılıyor.
KUSURLU BOŞANANA NAFAKA YERİNE TEK SEFERLİK TAZMİNAT
Boşanmada kusuru olmayan ve bu sebeple mağdur olan eşin durumunun ne olacağı, süresiz nafaka sisteminde sıklıkla tartışılan konular arasında yer alıyor.
Bu konuda İslam hukukunda içtihada müsait ve bu nedenle kamu otoritesinin tasarrufuna nispeten açık olan ve halen bazı İslam ülkelerinde uygulanmak olan “tazminat” sistemi alternatif olarak sunuluyor.
İçtihada açık olan tazminat sistemi, boşanmada kusuru olmayan eşin mağduriyetini tek seferlik veya süreli ödeme ile gidermeye imkan tanıyor.
Bu tazminat, erkeğin mali imkanlarına ve kusur oranına göre belirleniyor.
Böylece boşanmada kusuru bulunan tarafın mali imkanı ve kusuru dikkate alınarak mahkemenin takdir edeceği bir tazminatla, boşanmada kusuru bulunmayan ve boşanma sebebiyle maddi ve manevi olarak mağduriyete uğrayan eşin mağduriyeti giderilebiliyor.
Boşanan eşi ömür boyu zoraki borca bağlamak yerine, tek bir ödemeyle yeni hayat kurması için imkan tanımanın hakkaniyete ve hukuka uygun olduğu değerlendiriliyor.
HEM KEYFİ BOŞANMAYA ENGEL HEM MÜEBBET NAFAKAYA ADİL ÇÖZÜM
Özellikle Şafi mezhebinden fakihler, bu tazminat uygulamasını geniş yorumlayarak, kusursuz boşanmış kadına mehir dışında tazminat vermenin vacip olduğunu savunuyor. Böylelikle hem keyfî boşamaların önüne geçileceği hem de kusursuz eşin mağduriyetinin tek seferde çözüleceği formül olarak örnek gösteriliyor.