Madımak'ta 35 canı kurtaran BBP'li konuştu
Sivas'ta 2 Temmuz 1993'te tüm Türkiye'nin hafızasından silmek istediği olaylar sırasında 35 kişiyi gizlice parti binasına alarak canlarını kurtaran BBP İl Başkanı yaşananları anlattı
ABONE OLwww.olay.com.tr haberi
Neslihan Özaydın'ın söyleşisi
Sivas'ta 2 Temmuz 1993`te meydana gelen ve tüm Türkiye`nin hafızasından silmek istediği olaylar sırasında 35 kişiyi gizlice parti binasına alarak canlarını kurtaran dönemin BBP İl Başkanı Ahmet Yıldız, o gün yaşanan sıcak anları OLAY`a anlattı.
Sivas olaylarının üzerinden tam 16 yıl geçti. Siz dönemin yakın tanığı olarak yaşananları bir kez daha anlatır mısınız?
O günlerde Aziz Nesin`in Sivas`a geleceği belli olduktan sonra, imzasız bildiriler yayınlanmaya başlandı. “Sivas`a böyle bir insan gelemez, gelirse biz göndeririz, olaylar çıkar” şeklinde bildiriler dağıtıldı. Bazı insanlar partimize bizzat gelerek, “Sivas`ın en büyük partilerinden birisiniz. Bir numayiş, bir gösteri yapacak mısınız?” şeklinde sorular soruyordu.
Yönetim kurulundaki arkadaşlarımla görüşerek, ilin valisi ve emniyet müdürüyle görüşmek üzere talepte bulunduk. O zamanın Valisi Ahmet Karabilgin, bize randevu vermedi ama dönemin Emniyet Müdürü randevu verdi. Arkadaşlarımla beraber gittik, Sivas`ın hassas bir bölge olduğunu, bir gerginlik yaşanacağını, mümkünse Aziz Nesin programının Konya`daki gibi Sivas`ta da iptal edilmesi gerektiğini söyledik.
Daha sonra Genel Başkanımız Rahmetli Muhsin Bey`le de konuşmalarımız sonucunda herhangi bir gösteriye katılmama kararı aldık. Cuma günü namazdan sonra kız kardeşimin evine gitmiştim. Yürüyüş olduğunu kardeşimden öğrendim. “Cuma namazından sonra İstasyon Caddesi`nde büyük bir kalabalık yürüyordu” dedi. O zaman kültür merkezinin yanında 8 katlı bir inşaatım vardı. İnşaata gittim. Üst katına çıkıp baktığımda kültür merkezinin etrafında büyük bir insan kalabalığı oluşmuş, bunlar kültür merkezine doğru geliyor, polis tekrar dağıtıyordu. Bu şekilde bir manzara vardı.
“PROTESTO ETTİLER, KONUŞTURMADILAR”...
Peki sonra siz gerginliği önlemek adına birşey yaptınız mı?
Oradan parti il merkezine geldim. Kalabalık yavaş yavaş toplanınca bazı arkadaşlar bana da aşağıya inmemi söyledi. BBP olarak bu kalabalığa katılmama kararı aldığımızı söyledim ve arkadaşların çoğunu evlerine gönderdim. Daha sonra Sivas Emniyet Müdürü partiye geldi, kalabalığa konuşma yapmamı istedi. Aşağıya indim, zabıta arabasının üzerine çıkarak, konuşma yaptım ama Sivas`ta saygın bir parti olmamıza rağmen, kalabalığın beni protesto ettiğini gördüm ve buna çok şaşırdım. İnsanlar bizi protesto etti, konuşturmadı. Daha sonra ben tekrar partiye çıktım.
Bir arkadaşımın bürosu Madımak Oteli`nin tam karşısındaydı ve arkadaşım bana devamlı telefon ederek, gerginliğin arttığını bildiriyordu. Emniyet müdürüne ulaştım. “Kalabalığı dağıtmaya çalışıyoruz” dediler. Saat 17.30-18.00 sıralarında arabaları devirmeye çalıştıklarını ve daha sonra da arabaları ters döndürdüklerini, araçlardan benzin aktığını öğrendik. Bu akan benzine kibrit atılmasıyla perdeler tutuşmuştu.
Bu süreçte oteldekilerle nasıl karşılaştınız?
Saat 19.00-19.30 sularında biz parti binamızda 8-10 kişi oturuyorduk. Ön tarafta salon, arkada da iki tane oda vardı. Parti daireden bozmaydı. Büyük odanın camları aniden kırıldı. Bizim arkadaşlarımızla onlar arasında münakaşalar, bağrışmalar oldu. Ben diğer arkadaşlarla beraber koridordan yatak holünden arka tarafa, odalara geçtim. Partinin arka tarafında 1 metre genişliğinde aydınlığımız vardı ve yüksek duvarlarla çevriliydi. Başka binalar da oraya bakıyordu ama hiçbirinin penceresi yok sanıyordum.
Meğer pencereden dışarı bakınca sağ tarafımızda da 100-150 santim yüksekliğinde aydınlık devam ediyormuş ve bu arayı saçla, ahşapla kapatmışlar. Pencereden kırılan camdan baktığımda insanların o saçları yatırdığını ve onların üstünde toplu şekilde, korkmuş vaziyette durduğunu gördüm. “İl başkanıyım, bütün sorumluluk bana ait, lütfen partiye gelin” dedim. İçlerinden yaşlı bir bayan, “Öleceksem de burada öleceğim” dedi, girdi. Onun peşinden de diğer insanlar girdi. Toplam 35 kişiyi içerde ağırladık. Tabi içeri girdikleri zaman bir karışıklık oldu. Münakaşa falan olmasın diye konuşmayı yasakladım. Bir süre sonra dışardan silah sesleri gelmeye başladı. Herkesi yere oturttum, dışarısı kalabalık olduğu için apartmanın girişine iki kişi bıraktım. Kardeşime bile ‘otelden buraya sığınanlar oldu, burda birileri var` demedim. Çünkü o kalabalık duyarsa, partimizi de basarlar diye korkuyorduk. Emniyete de haber vermedik. Oradaki insanlardan ikisinin cam kırılması nedeniyle eli kanıyordu, onları bir arkadaşımla hastanaye gönderdim.
Bu arada sanatçı Arif Sağ ile tanışmanız nasıl oldu?
Arif Sağ, ellerini başının arasına almış oturuyordu. Elini şöyle çektim, “Sen Arif Sağ değil misin?” dedim. “Evet” dedi. “Senin türkülerini severek dinliyoruz kardeşim, sen ne arıyosun buralarda?” dedim. “Biz de anlayamadık Başkan” dedi. Hatta cevap vermeden “Sigaran var mı Başkan” diye sordu. Ben de bir yıl önce sigarayı bırakmıştım. Arkadaşlardan bir tanesi sigara tuttu. O alınca ben de sigara aldım, “Bak bıraktığım sigaraya da sen başlattın Arif Bey, haberin olsun” dedim. Bugün Arif Bey`in çıktığı televizyonlarda, yaptığı açıklamalarda bilhassa orada gördüğü muameleyi, orada gördüğü insanlığı ve yardımı anlatmasını istiyorum. Allah rızası için. Çünkü bu iş onun vebali, onun omuzlarında.
Peki daha önce parti ile otel arasında bir bağlantı olduğunu hiç fark etmemiş miydiniz?
Ben inşaat mühendisiyim, arka taraf aydınlığın otelle aynı aydınlık olduğunu bilmiyordum. Bazı gazeteler de neden gündüz kurtarmadığımızı sorup bizi eleştirmişti. Gündüz bize böyle bir müracaat gelmedi. Saat iki buçukta, belki de üçe doğru partinin kapısını ben açtım. Kimse bana “Şunları kurtaralım, burdan geçiş var” demedi. Yoksa neden kurtarmayalım?
Yangında 37 kişinin öldüğünü ne zaman öğrendiniz?
Partide otururken sakinleştikten sonra, hatta ikinci çaylarını içtikten sonra gelen arkadaşlardan ikisi ağlamaya başladı. “Orada arkadaşlarımız kaldı, onları da kurtaralım” dediler. İki kişi ve ben arka tarafa doğru yürüdük. Yatak olan kısımda kapıyı açtığımız zaman, arka iki odanın tamamen dumanla dolduğunu gördük. “Ben gelemem. Siz arkadaşlarınızı getirebilirseniz, getirin” dedim. Onlar da biraz sonra benim peşimden gelip geri döndüler. Silah sesleri kesildikten sonra emniyete telefon ettik ve 35 arkadaşın 2`sini hastaneye gönderdik. 33 arkadaş için de sivil bir araba gönderdiler, 33 kişiyi teslim ettim. Sarıldık, öpüştük. “Geçmiş olsun” dedik, gönderdik. Yukardaki insanların havasızlıktan dolayı vefat ettiğini ancak eve geldikten sonra televizyondan duydum.
“EMNİYET İSTESE DAĞITABİLİRDİ”...
Emniyet Müdürlüğü uyarıldığı halde neden yeterli önlem alınmadı?
Kalabalık “dağıtın” uyarılarımıza rağmen saat 14.00`den 17.00`ye kadar dağıtılamadı. Emniyetin neden kalabalığı dağıtmadığını bilmiyorum. Güçleri mi yetmedi? O insanlara iki tane cop gösterilseydi, o kalabalık dağılırdı. Malesef 17.00`den sonra millet işlerinden de çıkınca kalabalık toplandıkça toplandı. Otelin penceresinden birileri bağırıyor, burdan birileri slogan atıyor. Velhasıl göz göre göre saat 14.00`den 17.00`ye kadar bu kalabalık seyredildi orada, bir şekilde dağıtılabilirdi. Burada emniyetin basiretsizliği var. Yangın da zaten 18.00-18.30 gibi oldu. O zamana kadar bu kalabalık dağıtılırdı. Ama malesef bu provakatörler dağıtılmasına da müsade etmedi. Malesef Sivasımızda böyle elim bir olayın yaşanmasına sebep oldular. Bu olaylardan sonra alevi komşularım, daire sattığım alevi insanlar oldu. Bizim şimdiye kadar alevilerle herhangi bir sorunumuz olmadı. Ama malesef dışardan gelen insanlar zaman zaman böyle provokatör hareketlerle insanlarımızı birbirine düşürmenin yollarını arıyor.
Sizce kimdir bu provokatörler?
Provokatörler, Türkiye tarihinde alevi-sünni, o tutmayınca sağcı-solcu ayrımını yapanlar, o tutmayınca inanan-inanmayan, o da tutmayınca laik-anti laik ayrımını yapanlar ve bunu körükleyenlerdir. Sivas`ta potansiyeli hayli yüksel olan BBP`nin İl Başkanı olmam nedeniyle bölgeyi az çok tanıyorum. Sivas olaylarında bu insanların vefatından sonra, Başbağlar`da 30-35 insanın kurşuna dizilmesi, buranın da Sünni köyü olması, yine Alevi-Sünni çatışmasını gündeme getirip, bundan medet uman insanların provokatörlük yapmasından başka birşey değildir diye düşünüyorum.
Peki o günkü kalabalık arasında sizin tanıdığınız yüzler yok muydu?
Kalabalık arasında tabi Sivaslı olması hasebiyle tanıdığımız insanlar vardı ama tanımadığım insanlar da vardı. Biz bunlardan rahatsısız. Esası “Tekbir” diye bağıran provokatörler. O görüntüleri yavaşlatarak da seyrettim. Tek tip elbiseliler bile vardı. Aynı elbiseleri giymiş insanlar ama Sivaslı değiller.
Herhangi bir cemaati mi kastediyorsunuz?
Bol giyimlerinden dolayı “Cemaat” diyebiliriz ama orada herhangi bir cemaatin de “Tek tip elbise giyelim, oraya gidelim” diyeceğini de zannetmiyorum. Bu kadar aptal bir cemaat de tanımıyorum.
O dönemde bu kişiler emniyet tarafından tarafından belirlenmedi mi?
Almışlar tabi o kişileri ama onların kim olduğunu bilmiyorum. Emniyetin arşivlerinde vardır.
Bugüne kadar bir BBP`li olarak bu olay nedeniyle herhangi bir zarar gördünüz mü?
Bu konu nedeniyle iş hayatımda veya özel hayatımda bir sorun yaşamadım. Ancak malesef bugün hala bütün Sivaslılar aynı kefeye konuyor. Sivas`ta kimin kapısını çalsanız, istediğiniz kadar misafir olursunuz. Malesef yarın yine gidecek insanlar, basbas bağıracaklar. Protesto ettik zannedecekler ama Sivaslıyı kıracaklar. Bunu kaşımanın hiç kimseye yararı yok. Hiçbir tarafı kırmadan, dökmeden Sivaslıyı anlamak lazım.
Bugün aynı olaylar yaşansa nasıl davranırdınız?
Bu olaylar on kere tekrarlansa, o insanları ben yine kurtarırdım. Bu işi solcu biri yapsaydı çok büyük bir ödül alırdı ama malesef her sene gazetelerde bu olayı enine boyuna bilmeyen insanlar BBP`yi de suçladılar, bizi de suçladılar. Sadece genel merkezimiz plaket verdi. Eğer entellektüel biri olsaydık çok büyük ödüller alırdık.
“VİCDANIM RAHAT”...
Geçmişe dönüp baktığınızda, keşke şunu da yapsaydım dediğiniz oluyor mu? Geceleri rahat uyuyabiliyor musunuz? İçiniz rahat mı?
Samimi söylüyorum rahatım, vicdanım rahat. Benim bir tane partili arkadaşım mahkum olmadı. Bir tane arkadaşım hapis yatmadı. O da benim sayemde oldu. Çoğu arkadaşım geliyor bana sarılıyor, öpüyor hala. “Ben senin yüzünden eve gittim başkanım” diyor. “Başkan Refah Partisi`nin İl Başkanı da orada, Belediye Başkanı da orada, parsayı onlara kaptırıyorsun” diyen insanları ben evlerine gönderdim. Bu insanlar beni hala hürmet duygusuyla arıyor.
Ben müsterihim. 40 senedir siyasetle uğraşıyorum. Muhsin Bey ile liseden arkadaşım. Daha bir kere yumruk yumruğa kavga etmedim. Bir kere karakola ifade vermeye veya başka bir nedenle gitmedim. 80 öncesinde ülkü ocağı başkanlığı ve Milliyetçi Çalışma Partisi`nde yöneticilik yaptım. Rahmetli Türkeş döneminde 25 yaşında Adapazarı`nda il başkanı oldum. Bugün ailem o insanları kurtardığım için benimle gurur duyuyor. Kurtardığım insanlar arasında alevi olduğu halde BBP yönetimine geçen bile var.
Bugün 2 Temmuz...Sivas`ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri`ne katılan 37 aydının Madımak Oteli`ni basan on binlerce kişinin çıkardığı yangında feci şekilde can vermelerinin 16. yıldönümü... Olayın canlı tanığı dönemin Büyük Birlik Partisi Sivas İl Başkanı Ahmet Yıldız, bugün Bursa`da yaşıyor.
Kendi canını tehlikeye atıp oteldeki 35 kişiyi parti binasına gizlice geçirerek hayatlarını kurtaran Yıldız, o gün yaşananları ilk ağızdan anlattı. Aralarında sanatçı Arif Sağ`ın da bulunduğu 35 kişinin hayatını kurtaran Yıldız, provokatörler eliyle gerçekleşen katliamda kalabalığı dağıtamayan emniyetin de basiretsiz davrandığına işaret ediyor. Bugün hala hem Sivas`ın, hem de BBP`nin suçlanmasına tepkili olan Yıldız, “Benim vicdanım rahat, müsterihim” diyor.
www.olay.com.tr