'Katledilen 33 şehidin 300 şahidi var'
1993'deki katliamın görgü tanığı Şerif Şölen 17 yıl sonra konuştu. "200-300 kişiyi teslim aldılar" diyen Şölen, teröriste "komutanım" diye sarılıp, "Ankara'dan bir emriniz var mı?" diyen, resmi plakalı araçtaki memurlardan bahsediyor.
ABONE OLFuat Atik'in haberi
Terör örgütü PKK'nın 1993'te Bingöl'de usta birliğine giden silahsız 33 eri şehit ettiği katliamın öncesine tanıklık eden Şölen Kaset Video Plak Pazarlama'nın sahibi Şerif Şölen o anı Yeni Şafak'a anlattı. İşleri nedeniyle Erzurum'dan Diyarbakır'a giderken Bingöl yolunda silahlı 6 PKK'lının yolu keserek kendisini rehin aldığın söyleyen Şölen, olayla ilgili şimdiye kadar bilinenleri değiştirecek iddialarda bulundu.
Şölen “Teröristler yolunu kestiği 200-300 kişiyi teslim almıştı. Onları yolun aşağısında bekletiyorlardı. Daha sonra yolun ters istikametinden, sivil giyimli askerlerin bulunduğu minibüsler geldi. 2 terörist onları dağa doğru götürdü” dedi.
BİZİ KİM TESLİM ETTİ?
25 Mayıs 1993'teki '33 er olayı' bir gizli tanığın anlattıklarıyla Ergenekon soruşturmasının iddianamesine girdi. Ardından katliamdan yaralı kurtulan erlerle yapılan röportajlar, olayla ilgili soru işaretlerine neden oldu. PKK'nın ateşkes ilan ettiği, bugünkü 'Demokratik Açılım'a benzer bir sürecin yeşermeye başladığı bir sırada teröristlerin 33 eri şehit etmesi sorgulanmaya başlandı. Katliamdan yaralı kurtulan gaziler, Malatya'dan koruma verilmeden apar topar Bingöl'e gönderildiklerini, otobüs şoförlerinin yolda sık sık mola vererek, bir yerlere bilgi verdiklerini anlattı.
Erler, Osman Partal, Erkan Omay, Erdal Özdemir, verdikleri röportajlarda “Teröristler, askerlerin silahsız olduğunu biliyorlardı. Bizi bekliyorlardı” dediler. Gazi erlerin olaydaki şüpheli noktalar üzerinde durması ve “Bizi PKK'ya kim teslim etti?” sorusu hala tartışılıyor. 33 erin PKK'lı teröristlerce rehin alınmasına tanıklık eden ünlü müzik yapımcısı Şerif Şölen, Yeni Şafak'a o anın ayrıntılarını anlattı:
BEN ASKER ZANNETTİM
“Erzurum'dan Diyarbakır'a otomobilimle yola çıkarken, kestirme olduğu için Bingöl yolundan gitmemi tavsiye ettiler. Özel aracımla yolda ilerlerken Bingöl girişinde, saat 3 gibi asker kıyafetli, eli silahlı kişiler aracımı durdurdu. Daha önce de içinde koyunların olduğu bir kamyon ve iki resmi plakalı aracı durdurmuşlar.
Benim arkamda seyreden minibüsü de durdurdular. Silahlı kişilerden biri gelip kimliğimi istedi. Ben kıyafetlerinden dolayı asker zannettim. Ehliyetimi ve ruhsatımı verdim. “Bunlar geçmez” dedi. Ben de 'Komutanına selam söyle bunlar geçer” dedim. 'Tanımadın herhalde biz PKK'yız' dedi. Ben anlamayınca 'Apo'nun askerleriyiz' dedi. Dikkatli bakınca elbiselerin üzerindeki yıldızların değişik olduğunu gördüm.
Nüfus cüzdanım yanımda değildi. Ehliyetimi ve ruhsatımı verdim. Terörist, 'Bunlar geçmez' dedi. Ben de tekrar 'Komutanına selam söyle, geçer' karşılığını verdim.”
300 KİŞİYİ REHİN ALDILAR
“Daha sonra beni arabadan indirip, rehin aldıkları 15-20 kişinin yanına götürdüler. Daha sonra rehine sayısı 300400 kişi oldu. Orada eli silahlı iki terörist kalabalığın başında bekliyordu. Bazıları şehirli, bazıları köylüydü teslim alınan kişilerin. Teröristlerden biri benim tesbihimi istedi. Ben hediye olduğunu' söyleyince, 'Hediye de hediye olur' dedi tesbihimi aldı. Terörist, çok düzgün konuşuyordu, bana ve diğerlerine çok iyi davrandı. Daha sonra kalabalıktan kravatlı düzgün giyimli biri bir bohça açarak örgüte para topladı.”
MENZİLDE PKK'LI YOKTU
“İnsan teröristler tarafından rehin alındığına inanamıyordu. Çünkü iyi davranıyorlardı. 6 kişinin bu kadar insanı rehin alması beni düşündürdü. Askerliğimi komando olarak yaptığım için etrafımı gözetledim. Diğer teröristlerin, uzakta pusu kurmuş olabileceği aklıma geldi. Ancak, etrafımız yüksek dağlarla çevriliydi ve teröristlerin bulunduğumuz yere mevzi alacak en yakın nokta, silahların menzili dışındaydı. Yani silah menzili içinde başka PKK'lı olması imkânsız gibiydi. PKK'lıların koyun yüklü kamyonun içinde olacağını tahmin ettim. Tahminimde de yanılmamışım. Kamyondan gözleri simsiyah korkunç biri çıktı. İki resmi arabayı yoldan aşağı iterek attılar ve yaktılar.”
DAĞA GÖTÜRDÜLER
“Bir süre sonra teröristler iki minibüsten sonradan sivil giyimli askerler olduğunu öğrendiğim 20-30 kişiyi indirdiler. Teröristlerle aralarında nasıl bir konuşma geçti duymadım. Ama hareketlerinden sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlardı. Ben kendi adamları zannettim.
Bunları 2 PKK'lı alıp dağa doğru götürdü. Sonra ne oldu tabii bilmiyorum. Serbest bırakıldıktan sonra vadide ilerleyen komandolara denk geldim. Havada da bizim jetler uçuyordu. Bana operasyona çıktıklarını söylediler. Olayı anlattım. Askerlerden biri, “Size bir şey yaptılar mı, şikayetçi olmak isterseniz karakola gidin” dedi. Diyarbakır'a vardığımda herkesin olaydan haberi vardır diye düşündüm. Ama kimse bilmiyordu. Ertesi gün 33 erin şehit edildiği haberi geldi.”
6 teröristin fotoğrafı Hürriyet'teydi
Şerif Şölen, 33 erin şehit edilmesinden 23 gün sonra, 27 ya da 28 Mayıs 1993 tarihli Hürriyet gazetesinde yol kesen teröristlerin ölü ele geçirildiğine dair haber gördüğünü söyledi. O sırada Kayseri'de olduğunu anlatan Şölen “Haberdeki fotoğraflara dikkatlice baktım.
Bizim yolumuzu kesen 6 teröristti bunlar” dedi. İstanbul'da Hürriyet'in şehir baskısından haberin daha detaylı hali olacağını düşündüğünü belirten Şölen “Ancak İstanbul'daki baskıda bu haber yoktu. Neden gazeteden çıkarılmıştı, neden 33 eri rehin alan teröristlerin öldürüldüğü bilgisi gizlendi anlayamadım. Haberde iki teröristin sünnetsiz olduğu yazıyordu” şeklinde konuştu.
Şerif Şölen, aracından indirildikten sonra askere benzettiği teröristlerden birinin kendisine “3-6 nöbeti tutuyoruz” dediğini söyledi. Olayın hangi saatler arasında olduğunu teröristin bu sözlerinden dolayı iyi hatırladığını belirten Şölen'in verdiği bilgi PKK'nın Bingöl yolunda günler öncesinden hazırlık yaptığını gösterdi.
5 memur niye konuşmuyor
“2 PKK'lı rehin alınanların başında, yolun kenarında, biraz aşağıda beklerken, 4'ü araçların yanındaydı. 2 resmi plakalı otomobilden 5-6 kişi inmişti. Bunlar memurdu. Memurlardan birinin teröriste 'Komutanım' diyerek birkaç kez sarıldığını gördüm. O memur 'Ankara'dan bir isteğin var mı komutanım' dedi. Bunu birkaç kez tekrarladı. Ben işin ciddiyetini anlamadığım için memura devletimizi küçük düşürüyor diye içimden kızdım. İ
şin ciddiyetini yukarı yola çıkınca anladım. Arabaların anahtarı olmayınca memurun rengi değişti. Korkusundan tekrar tekrar 'Ankara'dan bir emrin var mı” diye soruyordu. Teröristlerden biri bizi serbest bırakmadan önce bir Kürtçe bildiri okudu. Bildiriyi pek anlamadım. Ama içinde Leyla Zana, Diyarbakır gibi kelimeler geçiyordu. Daha sonra teröristler iki resmi plakalı aracı yakmak istediler.
Ben 'yapmayın' dedim. Fakat dinlemediler. Acemice arabaların depolarına ateş ettiler. Az kalsın birbirlerini vuracaklardı. Zaten teröristler acemiydi sanki. Biri oldukça gençti ve silah tutarken eli titriyordu. Arabaları gazete kağıtlarıyla tutuşturup yaktılar. Şimdi sormak lazım devletin resmi iki aracı yakıldı. Bunun kaydı yok mu? O memurlar neden çıkıp bu olayı anlatmıyorlar. O kadar insan olaya tanık oldu.”