Göktaş: Keşke PKK'nın eline düşseydim
İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından emekli albay Levent Göktaş, ''Böyle bir hücrede kalmaktansa keşke PKK'nın elinde esir olsaydım. Hiç olmazsa düşmanımı bilirdim'' dedi.
ABONE OLİstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda yapılan duruşmada, tutuklu sanık emekli Albay Levent Göktaş'ın avukatı Celal Ülgen'in savunmasının tamamlanmasının ardından diğer avukatı Hasan Gürbüz savunma yaptı.
Gürbüz, istihbarattan sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer'in ''İstihbarat şube ve hükümet yetkililerini dinlemeye başladığı için görevden alındı'' yönünde söylentiler olduğunu belirterek, komplo merkezlerinin üzerine gidenlerin bir komploya uğrayıp içeri atıldığını savundu.
Ele geçirilen 51 No'lu DVD'nin içeriğinde bazı yüksek yargı mensuplarıyla ilgili görüntüler olduğunun iddia edildiğini ifade eden Gürbüz, ''Türkiye'de yüksek yargıyı kim ele geçirmeye çalıştı, HSYK'daki son atamalarla bunu herkes görüyor. Karanlık şer odaklarının bu işte öncelikli rolü var'' dedi.
Avukat Hasan Gürbüz'ün savunmasını bitirmesinin ardından söz alan emekli albay Levent Göktaş, önceki duruşmada çapraz sorgusu sırasında savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in kendisinin ''PKK'ya af çıksa biz de çıkarız'' dediğini hatırlatarak, savcının bunu açıklamasını istemesinin kendisine dokunduğunu söyledi.
Çok şehit cenazesi gördüğünü, iki gece de 36 şehit cenazesiyle kaldığını ifade eden Göktaş, ''Ölen kim? Öldüren kim? Kim kimi öldürüyor? Türk subayıyım ben. Tabii ki ona buna af çıksın istemiyorum ama artık bu savaşın bitmesini istiyorum'' diye konuştu.
Göktaş, 2,5 aydır göğsündeki üç kahramanlık madalyasıyla tecrit hücresinde kaldığını belirterek, ''Böyle bir hücrede kalmaktansa keşke PKK'nın elinde esir olsaydım. Hiç olmazsa düşmanımı bilirdim. Şu an düşmanım kim belli değil'' dedi.
Göktaş'ın konuşmasının ardından 12 Mayıs'taki duruşma sırasında rahatsızlanması üzerine çapraz sorgusu yarım bırakılan İbrahim Şahin tekrar duruşma salonuna getirilerek, sorgusuna devam edildi.
Bu arada, duruşmaya verilen arada gazetecilerin bulunduğu bölüme yaklaşan tutuklu sanıklardan ve İstanbul birinci bölge bağımsız milletvekili adayı olan Tuncay Özkan, davayı takip eden gazetecilere ''Seçim çalışmalarımı yazıyorsunuz değil mi? Başka çarem yok. Seçim çalışmalarımı mahkeme salonunda yapmaya mecburum'' diye seslendi.
Basın mensuplarıyla sohbeti sırasında bir araştırma şirketi ile yaklaşık 4 yıldır çalıştığını belirten Özkan, nisan ayında yapılan bir anketin sonuçlarının kendisine ulaştığını söyledi.
Özkan, İstanbul Anadolu yakasında yapılan araştırmada bin denek kullanıldığını belirterek, bin kişi üzerinde yapılan ankette ''Tuncay Özkan bağımsız milletvekili adayı olsa oy verir misiniz?'' sorusuna deneklerden yüzde 14.5'inin ''oy veririm'' yanıtı verdiğini, yüzde 12.9'unun ''Belki veririm belki vermem'' dediğini kaydetti.
Ankete göre, kendisinin bu bölgeden CHP'den aday olması durumunda partinin oy oranının yükseleceğini ifade eden Özkan, ''Ancak beni aday göstermediler, takdir onlarındır'' dedi.
Tuncay Özkan, avukatı aracılığıyla yaptığı ''Ahmet Tuncay Özkan Silivri Duruşma Salonu Seçim Ofisinden bildiriyor'' yazılı açıklamasında da CHP'nin Ahmet Tuncay Özkan'ı reddetmesinin CHP tabanının veya yönetiminin bir kararı olmadığını belirtti.
Kendisinin CHP adaylığının MYK ve parti meclisinde değerlendirilmediğini ve oylanmadığını kaydeden Özkan, açıklamasında ''Karar bir iki yöneticiye aittir. Reddiye CHP'nin değil o yöneticilerin korkusundandır. 12 Haziran'da sandıktan karanlık ve korkaklığın üzerine bir güneş gibi doğacağız. İlk balyozu yurttaşlarım 12 Haziran'da beni seçerek vuracaklar'' ifadesine yer verdi.