AYM'nin üç üyesinden hukuk dersi

Can Dündar ile Erdem Gül hakkındaki karara katılmayan 3 üye hukuk dersi verdi.

ABONE OL
GİRİŞ 10.03.2016 05:58 GÜNCELLEME 10.03.2016 05:58 Hukuk
AYM'nin üç üyesinden hukuk dersi

'Casusluk' sanıkları Can Dündar ile Erdem Gül hakkındaki 'ihlal' kararına karşı çıkan Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleri, karşı oy gerekçesini yazarak önemli noktalara değindi. AYM'de çoğunluk görüşüne katılmayan 3 üye, Hicabi Dursun, Kadir Özkaya ve Rıdvan Güleç ayrı ayrı karşı oy yazısı yazdı. AYM'nin gerekçesi 105 maddeden oluşurken, 3 üyenin ders niteliğindeki karşı oy yazısı ise toplamda 103 maddeden oluştu. AYM Üyesi Hicabi Dursun, karşı oy yazısında, Cumhuriyet'te yeralan MİT TIR'larına ilişkin görüntülerin, 'daha önce yayınlanmış bir haberin yeniden yayınlanması' olarak görülemeyeceğini, mahkemenin tutuklama gerekçesi incelendiğinde kuvvetli suç şüphesinin varolduğunun anlaşılacağını belirtti. Dündar ile Gül'ün, TIR görüntülerini yayınlarken, mahkemenin buna ilişkin verdiği kısıtlama kararlarından haberdar olduğuna dikkat çeken Dursun, şu ifadeleri kullandı:

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül, AYM kararının ardından 26 Şubat'ta Silivri Cezaevi'nden salıverilmişti.

İNCELEME YETERSİZ

“Milli güvenlik gibi çok hassas konuda gazetecilerin yapacağı haberlere yönelik devletin sınırlama getirmesi ve bu bağlamda bazı haberlerin yapılmasının kamu otoritelerince engellenmesi mümkündür. Başvurucuların tutuklandıkları eylemlerin, 16 ay önce haber konusu yapılmış ve kamuoyunda tartışılmak suretiyle 'gizli' olma niteliğini kaybetmiş bir hususta yeniden haber yapılması şeklinde kabul edilerek başvurunun değerlendirilmesi, indirgemeci bir yaklaşımı ortaya çıkarmaktadır. Tutuklamaya konu olan haberin, basın özgürlüğü kapsamında korunması gereken bir ifade biçimi olduğu sonucuna varılmasını sağlayan incelemenin, yeterli irdelemeleri bünyesinde barındıran bir inceleme olduğu söylenemez.”

O İDDİA PREMATÜRE

Üye Rıdvan Güleç ise Dündar ve Gül'ün basın ve düşünceyi yayma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmelerinin, prematüre (şartları oluşmamış) bir yaklaşım olduğunu belirtti. Dosyayı 'ifade özgürlüğü' kapsamında ele almanın ilk derece mahkemesinin takdir yetkisini daraltabileceğine dikkat çeken Güleç, “Başvuruculara isnat edilen eylemlerin suç oluşturup oluşturmadığı, basın ve ifade hürriyeti kapsamında yürütülen gazetecilik faaliyeti sayılıp sayılamayacağı, yapılacak yargılama sonucunda toplanan delillere göre davaya bakan mahkemece belirlenebilir. AYM maddi vakıaya yönelik değerlendirmelerde bulunamaz” görüşünü yazdı.

ASSANGE VE SNOWDEN ÖRNEKLERİ VAR

Bireysel başvuruda bulunmak için kanuni yolların tüketilmesi gerektiğini hatırlatan Güleç, “Basın ve ifade özgürlüğü açısından henüz yargısal aşamaları tamamlanmamış bir uyuşmazlık, sadece tutukluluk incelemesi kapsamında ele alınabilecek iken genişletilmiş bir yorum ile incelenip ihlal sonucuna ulaşılması hukuk devleti ilkesine aykırıdır” değerlendirmesini yaptı. Hak ve özgürlükler açısından dünyanın en ileri sayılan demokrasilerinde bile milli güvenliğe ilişkin kaygılar sözkonusu olduğunda temel hak ve özgürlüklerde belirli kısıtlamalara gidildiğini ifade eden Güleç, Wikileaks Belgeleri'ni yayınlayan Julian Assange'ın Ekvador'un Londra Büyükelçiliği'nde yaşamak zorunda kalışını ve Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı'nın gizli bilgilerini İngiliz Guardian gazetesine sızdıran Edward Snowden'ın da ülkesine dönemediğini hatırlattı.



HAK İHLALİ YOK

AYM Üyesi Kadir Özkaya ise karşı oy gerekçesinde, hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin konuya ilişkin kararlarının bireysel başvuru konusu yapılamayacağını belirtti. Dündar ile Gül'ün tutukluluklarının makul süreyi aşmadığına dikkat çeken Özkaya, ikilinin ilk tutukluluğa itiraz ettiklerine işaret etti. “Bu bağlamda tutukluluk konusundaki kanun hükümlerinin yorumu ve somut olaylara uygulanması derece mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamındadır” diyen Özkaya, eğer 'açıkça keyfilik' yoksa, tutuklama konusunda AYM'nin şimdiye dek mahkemelerin görüşlerine müdahale etmediğini vurguladı. Kuvvetli suç şüphesinin varlığına ilişkin olarak yeterli gerekçeyi İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin sunduğunu belirten Özkaya, bu nedenle başvurucuların haklarının ihlal edilmediğini kaydetti.

MAHKEMENİN YAMAN ÇELİŞKİSİ

Anayasa Mahkemesi (AYM), MİT TIR'larının durdurulmasına yönelik 'casusluk' davasında yargılanan Can Dündar ve Erdem Gül'ün bireysel başvurusu hakkında, hem yetkisini aşan hem de Anayasa'yı ihlal niteliği taşıyan kararının gerekçesini 13 gün sonra açıkladı. Günlerdir tartışılan kararıyla eleştiri oklarının hedefi olan AYM'nin açıkladığı gerekçe, hukuki zemine oturmaktan ziyade gazete haberlerine cevap niteliği taşıyor. Tutuklu Dündar ve Gül'ün salıverilmesine yolaçarak yetki gasbına imza atan AYM, bu eleştirileri savunurken, 'davanın esasına girilmediğini ve tutuklamanın ifade özgürlüğüne etkisinin incelendiğini' iddia etti. İlk derece mahkemesi kararlarının bireysel başvurular yoluyla değerlendirilemeyeceğini kabul eden AYM, diğer yandan bu ifadesiyle çelişen bir yoruma imza atarak, yaşadığı çıkmazı gözler önüne serdi. “Ancak Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında sayılan koşulların bireysel başvuru konusu yapılmış olan tutuklama kararlarının gerekçelerinde gösterilmiş olup olmadığını ve somut olayın koşulları altında tutuklama tedbirine başvurulurken Anayasa'nın 13. maddesinde yer verilen temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının ölçütleri arasında yer alan ölçülülük ilkesine uyulup uyulmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesi'nin görevidir” diyen AYM, bir yandan ilk derece mahkemesinin kararını yorumlayamayacağını belirtirken, diğer yandan 'tutuklama Anayasa'ya aykırıysa müdahale ederim' diyerek gerçek bir çelişkiye imza attı.

Osman Yazgan - Yeni Şafak